Felâh; Anlam ve Mâhiyeti
Felâh
Felâh; Anlam ve Mâhiyeti
Arapça'da "yarmak,
tarlayı sürmek" manasına gelen "f-l-h" kökünden türeyen felâh, zafer, necat,
halas ve fevz kelimeleriyle eş anlamlı kabul edilir. Sözlükte "yarmak, arzu
edilen şeyleri elde etme, istenmeyen şeylerden kurtulma, gayeye ulaşmak, hayır,
nimet, refah ve saadet içinde bulunma" gibi manalar taşır. Felâh kelimesinin
yarmak anlamından dolayı, çiftçiye fellah; alt dudağı yarık olan kimseye de
eflah adı verilmiştir. Felâh, bir terim olarak; kişinin dinî ve ahlakî
yükümlülüklerini yerine getirmesinin sonucunda dünyada elde edeceği başarı ve
mutlulukla, ahirette ulaşacağı ebedî kurtuluş ve saadeti ifade eder.
İnsanın böyle
bir sonuca ulaşabilmesinin, karşısına çıkan bütün engelleri aşması şartına bağlı
olduğu dikkate alınırsa, felâhın sözlük anlamı ile terim anlamı arasındaki
bağlantı anlaşılır. Felâh; önündeki engeli yarıp, kendini kurtarmak ve
istediğine ermek, yani zafer bulmaya denir. Para, kadın, makam, şöhret gibi
engelleri aşanlar, dünyada devlete; ahirette cennete ulaşırlar. Ezanda geçen "hayye
ale'l-felâh" (Haydi kurtuluşa!) ifadesindeki felah, kurtuluşa yönelmek
anlamındadır. Aynı kökten gelen iflah, bir şeyi elde etmek, arzu edilen şeye
ulaşmak, çalışmada başarılı olmak gibi anlamlar ifade eder.
Râgıb
El-İsfahanî, felâhı, dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayırdıktan sonra,
birincisini dünya hayatını güzelleştiren uzun ömür, zenginlik, şeref ve bunların
kazandırdığı mutluluk olarak yorumlamış, uhrevî saadeti de şu dört şeyle
özetlemiştir: Ölümsüz bir ömür, hiçbir ihtiyaç unsuru taşımayan zenginlik,
zillet şaibesinden arınmış bir şeref ve cehil karanlıkla-rından kurtulmuş bir
ilim.
Orucun gün boyu
rahat bir şekilde tutulmasını sağladığı için sahur yemeğine (Müsned, IV/ 272);
ayrıca ezan ve kamette geçtiği üzere hayrın bekasına ve ebedî kurtuluşa vesile
olması dolayısıyla cemaatle kılınan namaza da felah denmiştir (Müslim, Salât 6,
12; Tirmizî, Salât 149; Nesai, Ezan 3, 5). Kelimenin sadece günlük başarıyı (20/Tâhâ,
64) ve kişinin tedavi sonrasında hastalıktan iyileşmesini (Müsned, IV/427, 430;
Ebû Dâvud, Tıb 7) ifade eden bazı kullanımları-na da rastlanmaktadır.[1]
Firavun,
komutanlarına ve ilim adamlarına "bütün tuzaklarınızı, planlarınızı toplayın,
sonra saf saf gelin. Bugün yüce olan, felâha (kurtuluşa) erecektir" (20/Tâhâ,
64), diyerek o da Musa (a.s.) engelini aşmak ister, ama aşamaz ve denizin
derinliklerinde boğulur.
[1]
İslam Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı Y. c. 12, s. 300-301.
Felâh; Anlam ve Mâhiyeti
Arapça'da "yarmak,
tarlayı sürmek" manasına gelen "f-l-h" kökünden türeyen felâh, zafer, necat,
halas ve fevz kelimeleriyle eş anlamlı kabul edilir. Sözlükte "yarmak, arzu
edilen şeyleri elde etme, istenmeyen şeylerden kurtulma, gayeye ulaşmak, hayır,
nimet, refah ve saadet içinde bulunma" gibi manalar taşır. Felâh kelimesinin
yarmak anlamından dolayı, çiftçiye fellah; alt dudağı yarık olan kimseye de
eflah adı verilmiştir. Felâh, bir terim olarak; kişinin dinî ve ahlakî
yükümlülüklerini yerine getirmesinin sonucunda dünyada elde edeceği başarı ve
mutlulukla, ahirette ulaşacağı ebedî kurtuluş ve saadeti ifade eder.
İnsanın böyle
bir sonuca ulaşabilmesinin, karşısına çıkan bütün engelleri aşması şartına bağlı
olduğu dikkate alınırsa, felâhın sözlük anlamı ile terim anlamı arasındaki
bağlantı anlaşılır. Felâh; önündeki engeli yarıp, kendini kurtarmak ve
istediğine ermek, yani zafer bulmaya denir. Para, kadın, makam, şöhret gibi
engelleri aşanlar, dünyada devlete; ahirette cennete ulaşırlar. Ezanda geçen "hayye
ale'l-felâh" (Haydi kurtuluşa!) ifadesindeki felah, kurtuluşa yönelmek
anlamındadır. Aynı kökten gelen iflah, bir şeyi elde etmek, arzu edilen şeye
ulaşmak, çalışmada başarılı olmak gibi anlamlar ifade eder.
Râgıb
El-İsfahanî, felâhı, dünyevî ve uhrevî olmak üzere ikiye ayırdıktan sonra,
birincisini dünya hayatını güzelleştiren uzun ömür, zenginlik, şeref ve bunların
kazandırdığı mutluluk olarak yorumlamış, uhrevî saadeti de şu dört şeyle
özetlemiştir: Ölümsüz bir ömür, hiçbir ihtiyaç unsuru taşımayan zenginlik,
zillet şaibesinden arınmış bir şeref ve cehil karanlıkla-rından kurtulmuş bir
ilim.
Orucun gün boyu
rahat bir şekilde tutulmasını sağladığı için sahur yemeğine (Müsned, IV/ 272);
ayrıca ezan ve kamette geçtiği üzere hayrın bekasına ve ebedî kurtuluşa vesile
olması dolayısıyla cemaatle kılınan namaza da felah denmiştir (Müslim, Salât 6,
12; Tirmizî, Salât 149; Nesai, Ezan 3, 5). Kelimenin sadece günlük başarıyı (20/Tâhâ,
64) ve kişinin tedavi sonrasında hastalıktan iyileşmesini (Müsned, IV/427, 430;
Ebû Dâvud, Tıb 7) ifade eden bazı kullanımları-na da rastlanmaktadır.[1]
Firavun,
komutanlarına ve ilim adamlarına "bütün tuzaklarınızı, planlarınızı toplayın,
sonra saf saf gelin. Bugün yüce olan, felâha (kurtuluşa) erecektir" (20/Tâhâ,
64), diyerek o da Musa (a.s.) engelini aşmak ister, ama aşamaz ve denizin
derinliklerinde boğulur.
[1]
İslam Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı Y. c. 12, s. 300-301.
Felah
- FELÂH ..
- Felâh; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'an'da Felâh .
- Hadislerde Felâh .
- Felâhın Yolu İman ve Sâlih Amel
- Namaza Çağrı Haydin Felâha!