Sıdk
Sıdk/Doğruluk;
Anlam ve Mâhiyeti
âSıdk' sözlükte, yalanın (kizb'in)
zıddı olan doğruluk demektir. Bu doğruluk, geçmişte olduğu gibi gelecekte de
olabilir. Söz vermede veya başka bir konuda doğru olmayı, sözünde durmayı da
ifade eder. Sıdk, yalnızca konuşmada ve bir olayı veya bir haberi başkalarına
aktarmada değil; kelâmın (sözün) bütün çeşitlerinde, -ki buna yazı da dahildir-
doğru olmaktır.
Sıdk/doğruluk, haber verilen
ile saklanılan şey arasındaki uygunluktur. Bir başka deyişle, gönüldekinin dille
söylenene uyması; kişinin içinin ve dışının aynı olmasıdır. İnsanın içi ve dışı
farklı olursa, sıdk (doğruluk) gerçekleşmez. Böyle bir durumda sözün bir kısmına
yalan, bir kısmına doğru denilebilir. Örneğin; bir kâfir, içinden inanmaksızın,
âMuhammed Allah'ın rasûlüdür' dese, bu hüküm söz olarak doğrudur. Ancak, bunu
söyleyen kâfir, içinden bunun doğru olmadığına inanmaktadır. Münâfıklar
Peygamberimize gelerek dediler ki: "Biz şehâdet ederiz ki sen Allah'ın
peygamberisin." Bu ifade söz olarak doğrudur. Allah (c.c.), Hz. Muhammed
(s.a.s.)'in kendi rasûlü olduğunu biliyor. Ancak, Allah (c.c.) münâfıkların bu
sözü söylerken yalancı olduklarına da şâhitlik yapıyor (63/Münâfıkûn, 1).
Şüphesiz ki sözü en doğru olan,
sözün en doğrusunu söyleyen yalnızca Allah'tır.
"O Allah ki, O'ndan başka
ilâh yoktur. Kendisinde hiç bir şüphe olmayan kıyâmet gününde sizleri mutlaka
toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?" (4/Nisâ, 87, 122).
Kur'an, peygamberlere ve Hz.
Muhammed'e (Allah'ın selâmı tümünün üzerine olsun) indirilmiş olan vahyi kabul
etmeyi âtasdik' (doğrulama), onu yalanlamayı da âtekzib' (yalanlama)
kelimeleriyle ifade ediyor. Bu anlamda İslâm'ı din olarak kabul eden kimseler
âsâdık' kişilerdir. Onlar, hem âElest bezmi'nde verdikleri sözlerini yerine
getirirler, hem doğru sözlü Peygamberi tasdik ederler (doğrularlar), hem de
dilleri ve kalpleriyle, gelen vahyin doğruluğuna inanırlar. Bu noktada iman
kavramı ile âtasdik' kavramı arasında kullanım bakımından farklılık
bulunmaktadır. âTasdik' her türlü haber hakkında kullanılır. Sözgelimi, âbir,
ikinin yarısıdır', âelma ağaçta yetişir' gibi bilinen gerçekleri söyleyen
kimseye âdoğru söylüyorsun, seni tasdik ediyorum' deriz. Ancak böyle bir haberi
veren kimseye âsana iman ediyorum' denmez. İman kavramı daha çok ğayb (duyu
organlarıyla algılanamayan) şeyler hakkında kullanılır. Ğayb haberini verene,
âo kimseye iman ettik' ve haber verilen şey için de âona iman ettik'
denilebilir. Kur'an'da bu kullanımı görmekteyiz. Hz. Yusuf'un kardeşleri
babalarına; "Ama doğru söylesek de sen bize iman etmezsin" dediler (12/Yûsuf,
17). Yani âbizi onaylamaz, bizi tasdik etmezsin' demek istediler. (Ayrıca bkz:
9/Tevbe, 61; 23/Mü'minûn, 47; 44/Duhân, 21; 10/Yûnus, 89.)
Kavram ve anlam bakımından da
âiman' ve âtasdik' kelimeleri arasında fark vardır. âİman', âemn' yani güven
kökünden türemiştir. Bunun için o; hem âhaber vermeyi', hem bir âisteği', hem de
âbenimsemeyi' ifade eder. Oysa âtasdik' böyle değildir. Yani birine âgüven'
duymayı gerektirmeyecek bir haber verilince âfalanca iman etti' denilmez.
Tasdik, haber verme çeşitleri ile ilgili bir kelimedir. Tasdik, bir şeyi haber
verenin doğruluğunu bildirmek, bunun zıddı olan âtekzib' ise haber verenin yalan
söylediğini bildirmek için kullanılır.
Bazen sevilen, bazen nefret
edilen, bazen dost edinilen, bazen düşman sayılan, kimi zaman itaat edilen, kimi
zaman da isyan edilen, bazen boyun eğilen, bazen de kendilerine karşı kibirli
davranılan âzâtlar' önünde takınılan durumlar âiman ve küfür' kavramlarıyla
anlatılır. âSâdık ve sıdk' kavramları ilgili oldukları kelimelere bağlıdırlar.
âSâdık (gönülden, içten) sevgi ve sâdık (içten) nefret' deyimlerinde olduğu
gibi. âDoğru' veya âyalan' hükümleri realitenin özü değil, onunla ilgili haberin
niteliğidir. Sevgi ve nefret de sıfat olarak kullanılınca; ilgili nesnenin özünü
değil, onunla ilgili durumu niteler. Ancak âiman' ve âküfür' böyle değildir.
Bunlar, doğrudan doğruya inanılan veya inkâr edilen âzât'a dönüktürler.
Hacerü'l Esved'i selâmlarken
Allah'a yapılan duâda âSeni tasdik ederek' değil âSana iman ederek' denmekte ve
âKitabını tasdik ederek' şeklinde söylenmektedir: "Allahım, Sana iman ederek,
Kitabını tasdik ederek, Sana vermiş olduğum söze bağlı kalarak ve Peygamberine
uyarak buraya geldim, Haceru'l Esved'i selâmlıyorum."
SIDK/DOĞRULUK
- SIDK/DOĞRULUK..
- Sıdk/Doğruluk; Anlam ve Mâhiyeti
- Sâdık Kimselerin Özellikleri
- Doğruluk ve Önemi
- Sıddıkların Dereceleri 1) Sözde Doğruluk
- 2) Niyet ve İrâdedeki Doğruluk
- 3) Azimde Doğruluk
- 4) Amel Yapmakta Doğruluk
- Kur'ân-ı Kerim'de Sıdk Kavramı
- Hadis-i Şeriflerde Sıdk/Doğruluk ve Kizb/Yalancılık Kavramı
- Doğruluk; İmanın Dışa Yansıması
- Yalancılık da (Genel Olarak) Nifakın ve Küfrün Dışa Yansımasıdır.
- Sâdıklarla/Doğrularla Beraber Olmak.
- Gâfil ve Fâsıklarla Beraberlik
- Dosdoğru Yol; Sırât-ı Müstakîm..
- Kur'an'da Sırât-ı Müstakîm
- Sırât-ı Müstakîm'in Kur'an-ı Kerim'deki Tanımlamaları
- 1- Sırat-ı Müstakim'de Olabilmenin Gerekleri
- a- İman
- b- Yöneliş
- c- Sünnet
- d- Gönül Genişliği
- Doğruluğun Zıddı; Kizb/Yalancılık.
- Yalan Şâhitlik
- Koğuculuk
- İftirâ
- Yalanın Psikolojik ve Sosyolojik Zararları
- Yalanın Sebepleri Nelerdir?.
- Yalanın Sırıtan Yüzü; Ya da Yalanı ve Yalancıyı Nasıl Tesbit Ederiz?.
- İşaretlerin Geçerliliği
- Günümüz ve Yalan Dolan...
- Kur'ân-ı Kerim'de Kizb/Yalancılık Kavramı
- Yalan Söylemenin Câiz Olduğu Yerler
- Târiz Yoluyla Söylenen Yalana Benzer İfadeler
- Yalan Yemin.
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar