Kâinat Büyük, Ama Ekber Değil!
Kâinat Büyük
Kâinat Büyük, Ama
Ekber Değil!
Maddî âlemlerin büyüklüğü,
manevî büyüklük yanında cılız kalır. Buhari'nin rivayet ettiği bir hadis-i
şerifteki cennet büyüklüğü de şükrümüzü daha arttıracak cinstendir:
"Cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek olan (günahkâr mü'mine)
verilecek ona özel cennetin büyüklüğü, dünya büyüklüğünün iki (veya diğer
rivayette, on) misli kadar yer olacaktır." (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i
Sarih Tercümesi, c. 2, s. 844-846) Diğer mü'minlere verilecek cennetlerin
büyüklüklerini ve tüm cennetin (tabii -Allah muhafaza- cehennemin) büyüklüğünü
tahmin etmek, bizim sınırlı hayalimiz için kolay olmuyor.
Büyüklük kavramı, özellikle
maddî cisimler için izafîdir / görecelidir. Köyünden dışarı hiç çıkmamış bir
çobanın büyüklük anlayışı ile, gök cisimlerinin ve fezanın büyüklüğünü yaklaşık
olarak da olsa rakamlarla söyleyebilecek bir bilgin'in değerlendirmesi aynı
olmayacaktır. Bir çocuğun gözünde babası, dev gibi büyük birisidir. Bir karınca
gözünde, bir sinek veya böcek çok büyük bir devdir. Bizim anlayışlarımız da buna
kıyaslanmalı. Kim bilir meleklerin büyüklükleri ne kadardır? Ama, şurası
unutulmamalı ki, çok önem atfettiğimiz arabamız, evimiz, arsamız, fabrikamız...
hiç de büyük değil; hele ekber hiç mi hiç değildir. Evrenin muhteşem büyüklüğü,
bizi hayrete düşürebilir, ama bu konuda takılıp kalmak da çok yanlıştır. Uzay,
kimilerinin zannettiği veya yanlış ifadelendirdiği gibi sonsuz, sınırsız,
uçsuz-bucaksız değildir. Tüm yaratıklar gibi sınırlıdır, sonludur; büyüktür ama
en büyük değildir.
Gök
cisimlerinin, evrenin büyüklüğü, bize onları yaratanın büyüklüğünü, kudretini,
ilmini... anlatmalı, yaratıklardan Yaratan'a uruc edip bağlanabilmeyi
hatırlatmalıdır. "Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken
(her vakit) Allah'ı zikredip anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında
tefekkür ederler, derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) 'Rabbimiz! Sen bunu
boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.!"
(3/Âl-i İmran, 191). "İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle
türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan
(gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır."
(35/Fâtır, 28). İnsan, yaratılandan Yaratan'a nüfuz edemeyince, gözlemi
tefekküre ulaşamayınca, ilmi imanla bütünleşemeyince; ibadet etme ihtiyacını
Allah'tan başka hayranlık duyduğu varlıklara yöneltip bazı cisim ve canlıları
putlaştırma ahmaklığına düşmüştür. Bu putlaştırmalar içinde gök ve gök
cisimleri büyük yer tutar.
Kâinat Büyük, Ama
Ekber Değil!
Maddî âlemlerin büyüklüğü,
manevî büyüklük yanında cılız kalır. Buhari'nin rivayet ettiği bir hadis-i
şerifteki cennet büyüklüğü de şükrümüzü daha arttıracak cinstendir:
"Cehennemden en son çıkacak ve cennete en son girecek olan (günahkâr mü'mine)
verilecek ona özel cennetin büyüklüğü, dünya büyüklüğünün iki (veya diğer
rivayette, on) misli kadar yer olacaktır." (Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i
Sarih Tercümesi, c. 2, s. 844-846) Diğer mü'minlere verilecek cennetlerin
büyüklüklerini ve tüm cennetin (tabii -Allah muhafaza- cehennemin) büyüklüğünü
tahmin etmek, bizim sınırlı hayalimiz için kolay olmuyor.
Büyüklük kavramı, özellikle
maddî cisimler için izafîdir / görecelidir. Köyünden dışarı hiç çıkmamış bir
çobanın büyüklük anlayışı ile, gök cisimlerinin ve fezanın büyüklüğünü yaklaşık
olarak da olsa rakamlarla söyleyebilecek bir bilgin'in değerlendirmesi aynı
olmayacaktır. Bir çocuğun gözünde babası, dev gibi büyük birisidir. Bir karınca
gözünde, bir sinek veya böcek çok büyük bir devdir. Bizim anlayışlarımız da buna
kıyaslanmalı. Kim bilir meleklerin büyüklükleri ne kadardır? Ama, şurası
unutulmamalı ki, çok önem atfettiğimiz arabamız, evimiz, arsamız, fabrikamız...
hiç de büyük değil; hele ekber hiç mi hiç değildir. Evrenin muhteşem büyüklüğü,
bizi hayrete düşürebilir, ama bu konuda takılıp kalmak da çok yanlıştır. Uzay,
kimilerinin zannettiği veya yanlış ifadelendirdiği gibi sonsuz, sınırsız,
uçsuz-bucaksız değildir. Tüm yaratıklar gibi sınırlıdır, sonludur; büyüktür ama
en büyük değildir.
Gök
cisimlerinin, evrenin büyüklüğü, bize onları yaratanın büyüklüğünü, kudretini,
ilmini... anlatmalı, yaratıklardan Yaratan'a uruc edip bağlanabilmeyi
hatırlatmalıdır. "Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken
(her vakit) Allah'ı zikredip anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında
tefekkür ederler, derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) 'Rabbimiz! Sen bunu
boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru.!"
(3/Âl-i İmran, 191). "İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle
türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan
(gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır."
(35/Fâtır, 28). İnsan, yaratılandan Yaratan'a nüfuz edemeyince, gözlemi
tefekküre ulaşamayınca, ilmi imanla bütünleşemeyince; ibadet etme ihtiyacını
Allah'tan başka hayranlık duyduğu varlıklara yöneltip bazı cisim ve canlıları
putlaştırma ahmaklığına düşmüştür. Bu putlaştırmalar içinde gök ve gök
cisimleri büyük yer tutar.
ARZ VE SEMÂ
- ARZ VE SEMÂ (YER VE GÖK)
- Arz ve Semâ Kelimelerinin Anlam ve Mâhiyeti
- Semâ ve Semâlar
- Burçlar
- Güneş .
- Yıldızlar
- Dünyamız ve Güneş .
- Hareket ve Zaman .
- Evrenin Muazzam Büyüklüğü .
- Galaksiler Ve Samanyolu Galaksisi
- Fezanın Kısmî Fethi
- Kâinatın Nizamı, Muhteşem Sistem ..
- Kâinat Büyük, Ama Ekber Değil!
- Gök Cisimlerinin Putlaştırılıp Bâtıl Ta ı Kabul Edilmesi
- Ve Günümüz .
- Günümüz ve Modern Müneccimlik .
- Günümüz ve Arzın Kutsallaştırılması
- Müneccimlik ve Falcılık .
- Burç veYıldız Falının Hükmü .
- Arz ve Sema Konusuyla İlgili Ayet-i Kerimeler
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar