ZALİM...
ZALİM
ZALİM
Bir kimsenin hakkını zorla elinden alan,
haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar kimse. Arapça bir kelime olup Arap
dilinde mastarı: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak"
anlamındadır. Bir şeyi eksik ya da fazla yapmak yahut zamanının veya mekânının
dışında yapmak da zulüm olarak ifade edilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de cehalet, şirk, fısk anlamında
"nûr"un zıddı olarak kullanılır. Bu anlamlarıyla Kur'ân'ın temel kavramlarından
biridir.
Peygamberler, insanları zulümattan nûra
kavuşturmak için gönderilmişlerdir. Mesajları aydınlıktır; karışık yollar ise
zulümattır, karanlıktır: Âllah mü'minlerin velisidir, onları zulümattan nûra
çıkarır, kâfirlerin velileri ise Tağuttur, onları nurdan zulümata çıkarır"
(Bakara, 2/257). O halde gerek fert gerekse toplum bazında Allah'ın emir ve
yasaklarının ortaya çıkardığı sonuç nûrdur, aydınlıktır. Karşıtı emir ve
yasaklar ise, zulümattır, karanlıktır; işleri yerli yerinde yapmamaktır.
Kur'ân'da zulüm çeşitlerinin en büyükleri olarak
şunlar sıralanmaktadır:
Şirk (Lukman, 31/13); Allah'ın mescidlerinde
O'nun adının (dolayısıyla emir ve yasaklarının) anılmasına engel olmak (Bakara,
2/114); Allah'ın bildirdiklerini gizlemek ve O'nun adına yalan söylemek
(el-Bakara, 2/144; el-A'raf, 7/38; Yunus,10/17; Hud, 11/18...); Allah'ın
âyetlerini yalanlamak ve âyetlerinin başkalarına ulaşmasına engel olmak (el-En'am,
6/157; Yunus, 10/17; Kehf, 18/57); Allah'ın âyetlerinden yüz çevirmek (Secde,
32/22); Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte Allah adına yalan söylemek (es-Saff,
61/7).
İnsan, bütün bu zulümleri işlemeye müsait bir
varlıktır. Bu nedenledir ki Kur'ân-ı Kerim'de "çok zulmeden" anlamına gelen "zelûm"
olmakla nitelenmiştir (İbrahim, 14/34).
Yüce Allah; gerek âhirette insanları
cezalandırırken zalim olmadığını, bu cezaları kendilerinin hakkettiğini sık sık
vurgulamaktadır (bk. Âlu İmran, 3/182; el-Enfal, 8/51; Hacc, 28/10; Fussilet,
41/46; Kaf, 50/29).
Zalimler âhirette cezayı hakkettikleri gibi bu
dünyada da cezalandırılırlar. İnsanların başlarına gelen toplu felaketler,
zulümleri sebebiyledir. "De ki: Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse
zalimlerden başkası mı yok olur" (el-En'am, 6/47).
Yüce Allah, zalimleri dost edinmeyi de zalimlik
olarak nitelemektedir. Hatta zulmeden, kişinin babası veya kardeşleri bile olsa
onlara dost olmak, zalimliktir (bk. et-Tevbe, 9/23). Böylece dostluğun akrabalık
bağlarına göre değil, adalet ve inanç esaslarına göre olması gerektiği
anlatılmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm, üç çeşit zulümden
bahsetmektedir:
a- İnsanın kendi kendine zulmü. İnsanın gerek
bedenine ve gerekse ruhuna karşı işledikleri haksızlıklar, kendi kendine yaptığı
bir zulümdür.
b- İnsanın Allah'a karşı işlediği zulüm. Allah'a
ortak koşmak, emirlerine riayet etmemek bu zulüm çeşidine girer.
c- İnsanların kendi aralarında yaptıkları
zulümler. Toplumların helâk olmasına neden olan zulüm, bu çeşit zulümdür.
M. Sait ŞİMŞEK
ZALİM
Bir kimsenin hakkını zorla elinden alan,
haksızlık yapan, merhametsiz ve gaddar kimse. Arapça bir kelime olup Arap
dilinde mastarı: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak"
anlamındadır. Bir şeyi eksik ya da fazla yapmak yahut zamanının veya mekânının
dışında yapmak da zulüm olarak ifade edilmektedir.
Kur'ân-ı Kerîm'de cehalet, şirk, fısk anlamında
"nûr"un zıddı olarak kullanılır. Bu anlamlarıyla Kur'ân'ın temel kavramlarından
biridir.
Peygamberler, insanları zulümattan nûra
kavuşturmak için gönderilmişlerdir. Mesajları aydınlıktır; karışık yollar ise
zulümattır, karanlıktır: Âllah mü'minlerin velisidir, onları zulümattan nûra
çıkarır, kâfirlerin velileri ise Tağuttur, onları nurdan zulümata çıkarır"
(Bakara, 2/257). O halde gerek fert gerekse toplum bazında Allah'ın emir ve
yasaklarının ortaya çıkardığı sonuç nûrdur, aydınlıktır. Karşıtı emir ve
yasaklar ise, zulümattır, karanlıktır; işleri yerli yerinde yapmamaktır.
Kur'ân'da zulüm çeşitlerinin en büyükleri olarak
şunlar sıralanmaktadır:
Şirk (Lukman, 31/13); Allah'ın mescidlerinde
O'nun adının (dolayısıyla emir ve yasaklarının) anılmasına engel olmak (Bakara,
2/114); Allah'ın bildirdiklerini gizlemek ve O'nun adına yalan söylemek
(el-Bakara, 2/144; el-A'raf, 7/38; Yunus,10/17; Hud, 11/18...); Allah'ın
âyetlerini yalanlamak ve âyetlerinin başkalarına ulaşmasına engel olmak (el-En'am,
6/157; Yunus, 10/17; Kehf, 18/57); Allah'ın âyetlerinden yüz çevirmek (Secde,
32/22); Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte Allah adına yalan söylemek (es-Saff,
61/7).
İnsan, bütün bu zulümleri işlemeye müsait bir
varlıktır. Bu nedenledir ki Kur'ân-ı Kerim'de "çok zulmeden" anlamına gelen "zelûm"
olmakla nitelenmiştir (İbrahim, 14/34).
Yüce Allah; gerek âhirette insanları
cezalandırırken zalim olmadığını, bu cezaları kendilerinin hakkettiğini sık sık
vurgulamaktadır (bk. Âlu İmran, 3/182; el-Enfal, 8/51; Hacc, 28/10; Fussilet,
41/46; Kaf, 50/29).
Zalimler âhirette cezayı hakkettikleri gibi bu
dünyada da cezalandırılırlar. İnsanların başlarına gelen toplu felaketler,
zulümleri sebebiyledir. "De ki: Allah'ın azabı size ansızın veya açıkça gelirse
zalimlerden başkası mı yok olur" (el-En'am, 6/47).
Yüce Allah, zalimleri dost edinmeyi de zalimlik
olarak nitelemektedir. Hatta zulmeden, kişinin babası veya kardeşleri bile olsa
onlara dost olmak, zalimliktir (bk. et-Tevbe, 9/23). Böylece dostluğun akrabalık
bağlarına göre değil, adalet ve inanç esaslarına göre olması gerektiği
anlatılmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm, üç çeşit zulümden
bahsetmektedir:
a- İnsanın kendi kendine zulmü. İnsanın gerek
bedenine ve gerekse ruhuna karşı işledikleri haksızlıklar, kendi kendine yaptığı
bir zulümdür.
b- İnsanın Allah'a karşı işlediği zulüm. Allah'a
ortak koşmak, emirlerine riayet etmemek bu zulüm çeşidine girer.
c- İnsanların kendi aralarında yaptıkları
zulümler. Toplumların helâk olmasına neden olan zulüm, bu çeşit zulümdür.
M. Sait ŞİMŞEK