Cennetteki Doğal Güzellikler

Cennetteki Doğal Güzellikler

Cennetteki Doğal Güzellikler:

Takva
sahiplerine vaat edilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve
gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin
sonu ise ateştir.[1]

Konuya
başlamadan önce hemen belirtilmesi gereken çok önemli bir nokta vardır. İnsanlar
arasında yaygın bir batıl inanış olan, "Cennetin sadece doğal güzelliklerden,
yeşilliklerden ve akarsulardan ibaret olduğu" fikri, Kurani değildir. Elbette ki
doğal güzellikler ve yeşillikler cennetin mükemmel atmosferini tamamlayan, çok
güzel ve estetik bir fon teşkil eder. Köşklerin ve gölgeliklerin bahçelerin
içinde, pınarların yanıbaşında kurulmuş olmasının hikmeti de budur. Ancak,
yalnız başına "yeşillik" cennetin tamamını tarif etmek için yeterli olamaz.

Cennet, "...
ne (yakıcı) bir güneş, ve ne de dondurucu bir soğuk..." (İnsan: 76/13)
şeklinde tarif edilen, insana hiçbir rahatsızlık vermeyen, hoş bir iklime
sahiptir. İnsanı bunaltan, terleten sıcaklar ya da titreten, donduran soğuklar
orada yoktur. Allah müminleri cennette "... ne sıcak-ne soğuk, tam kararında
bir gölgeliğe..." (Nisa: 4/57) sokacaktır. "Tam kararında" ifadesi, bu
ayette iklimin tam insanın isteyeceği ve rahat edeceği gibi olduğunu bildirmekle
beraber, aslında cennetteki bütün ortam ve şartların, insan ruhunun gerçek
anlamda doyum sağlayacağı, rahat edeceği biçimde hazırlandığına işaret
etmektedir. Cennetteki herşey ve her durum müminin "tam istediği" gibi
olacaktır. Zaten başka türlü olması, bir kusur, eksiklik ve mahrumiyet anlamına
gelir ki, cennette bu tür kavramlara yer yoktur.
Allah'ın cennet
ayetlerinde en çok bahsettiği doğal güzelliklerden biri de, "Durmaksızın akan
su(lar)" (Vakıa : 56/31) dır. Dünya hayatından da gözlemlediğimiz gibi insan
ruhu sudan, özellikle de akan sulardan büyük zevk alır. Bir göl, bir akarsu veya
bir şelale, ormanın içinden akan bir ırmak insanın ruhuna hitap etmektedir.
Sarayların, konakların, malikanelerin ya da villaların bahçelerine yapılan
göletler, havuzlar ve fıskiyelerin, yapay veya doğal akarsuların amacı hep
ruhtaki bu estetik özlemin tatminidir.
Bu estetik
görüntülerin hoşa gitmesinin başlıca sebebi insan ruhunun cennete göre
yaratılmış olmasıdır. Bir diğer ayette de bu güzellik şöyle ifade edilmiştir:

"İçlerinde
durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır." (Rahman:
55/66)
Akan suyun
görüntüsü, çıkardığı ses insanın kalbine huzur ve ferahlık verir. Yükseklerden
dökülen suların görüntüsü, ve gür sesi ruhtaki heybet ve ihtişam hislerini
canlandırır. İnsanın Rabbine şükretmesine ve O'nun adını yüceltmesine vesile
olur. Özellikle tepelerden, ağaçların ve yeşilliklerin arasından akıyorsa, ya da
kayaların üzerinden süzülüyorsa oldukça etkileyici bir görünüm ortaya çıkar. Ya
döküldüğü yerde birikir ya da kat kat havuzlar oluşturarak birinden diğerine
akıp gider. Sürekli akan bir su, sonsuzluk ve tükenmeyen bir bolluk
göstergesidir.
"Gerçekten
takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır"
(Hicr: 15/45) ayetinden de anladığımız gibi, müminler cennette bu tür yerlerde
yaşarlar ve bundan zevk alırlar. Benzer başka bir ayette de "Şüphesiz muttaki
olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır" (Mürselat: 77/41) şeklinde
bildirilmektedir. Bahsedilen gölgelik, (Allah en iyisini bilir) oturmak ve
güzellikleri seyretmek amacıyla özel olarak oluşturulmuş bir mekandır. Cennet
köşkleri gibi gölgelikler de yükseklerde kurulmuşlardır. Böylece yükseklerden
bakılarak daha aşağılardaki güzellikler seyredilir, birçok detay aynı anda görüş
sahasında bulunur. Gölgelikler, özel olarak müminlere zevk alacakları bir ortam
hazırlamak için yapılmış, her çeşit yiyecek ve meyvenin yeneceği, cennete has
içkilerin içileceği, müminlerin biraraya gelerek sohbet edecekleri ve birlikte
eğlenecekleri mekanlardır. Bu gölgeliklerin pınar başlarına, insan ruhunun çok
hoşlandığı yerlere kurulmuş olması da buraların çekiciliğini artırmaktadır. Bu
pınarlardan tertemiz, tadı güzel ve içenlere lezzet veren sular fışkırır.
Cennete has bir
başka doğal güzellik ise ayette sözü geçen bahçelerdir. Şura: 42/22. ayetinde
bahsedilen "cennet bahçeleri" sadece müminler için hazırlanmıştır. Bahçelerin
özelliği, birçok doğal güzelliği uyum içinde barındırıyor olmasıdır. Bu
bahçelerde dünyanın çeşitli bölgelerinde yetişen en narin ve en güzel kokulu
bitkilerin benzerleri ve bunlar gibi sonsuz çeşidi yetişmekte, insanın bildiği
ve de bilmediği birçok hayvan bir arada yaşamaktadır.
Bahçeler, değişik
boylarda ağaçlar, "alabildiğine yemyeşil" (Rahman: 55/64) alanlar,
bitkiler ve çiçekler, bazı yerlerde havuzlar ve fıskıyelerle süslenmiştir.
Civarda görülen ağaçların bir kısmı da meyve ağaçlarıdır ve cennetin bolluğunu
simgelercesine "yüklü dalları bükülmüştür" (Vakıa: 56/28), "üst üste
dizilmiş meyveleri sarkmıştır". (Vakıa: 56/29) Yeşillikler, deniz ya da göl
kıyısına kadar kesintisiz devam eder. Bazı ağaçlar suların ulaştığı yerlerden
bile çıkabilir.
Tüm bu
saydıklarımız, cennete has özelliklerin ayetler ışığında tefekkür edebildiğimiz
en genel bölümüdür. Bir kısmı dünyadakileri andıran, bir kısmı ise daha önce
hiçbir nefsin görüp bilmediği, "çeşit çeşit inceliklere ve güzelliklere sahip"
(Rahman: 55/48) olan cennetin nimet ve güzellikleri, tahayyül ve ifade
sınırlarımızın çok ötesindedir. Bilinmelidir ki, bizim hayal gücümüzün ötesinde
ve Allah'ın sonsuz ilmiyle hazırlanmış birçok güzellik ve sürpriz de cennette
müminleri beklemektedir. Özellikle "... Rableri katında her diledikleri
onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur..." (Şura: 42/22)
ayetinin bildirdiği gibi, tüm doğal güzellikler de dahil cennetteki herşey
müminin kendi zevkiyle dilemesi neticesinde gerçekleşmektedir. Yani Kur'an'da
bildirilmiş güzelliklerin ötesinde, kişinin hayalgücü, Allah'ın izni ve lütfu
sayesinde ortam şekillendirilecektir.

[2]








[1]
Rad: 13/35.





[2] Harun
Yahya, Mü'minlerin Asıl Yurdu Cennet, Vural Yayınları: