Kur'ân-ı Kerim'de Endâd Kavramı
Kur
Kur'ân-ı Kerim'de
Endâd Kavramı
Kur'an-ı Kerim'de hepsi çoğul
olarak "endâd" şeklinde ve 6 ayette geçer:
"O Rab ki, yeri sizin için
bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size
rızık/besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık, bunu bile bile
Allah'a endâd/ortaklar koşmayın." (2/Bakara, 22)
"İnsanlardan bazıları,
Allah'tan başkasını Allah'a endâd/denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever
gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok
daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün
kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden
anlayabilselerdi." (2/Bakara, 165)
"(İnsanları) Allah yolundan
saptırmak için O'na endâd/ortaklar koştular. De ki: (İstediğiniz gibi) yaşayın!
Çünkü dönüşünüz ateşedir." (14/İbrahim, 30)
"Müstaz'aflar/zayıf
bırakılıp sömürülenler de müstekbirlere/büyüklük taslayanlara: Hayır! Gece
gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na
endâd/ ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler. Artık azabı gördüklerinde,
için için yanarlar..." (34/Sebe', 33)
"İnsanın başına bir sıkıntı
gelince,Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet
verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için
O'na endâd/eşler koşar. De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak
cehennem ehlindensin!" (39/Zümer, 8)
"De ki: Gerçekten siz, yeri
iki günde yaratanı inkâr edip O'na endâd/ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin
Rabbidir." (41/Fussılet, 9)
Endâd kelimesinin ayette neler
veya kimler hakkında kullanıldığı konusunda Fahreddin Razi, şu bilgileri verir:
Âlimler, "endâd" (ortaklar, eşler) kelimesi ile ne murad edildiği hususunda
değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşler üç başlıkta incelenebilir: 1-
Endâd, müşriklerin kendilerini Allah'a yaklaştırsınlar diye ilah edindikleri,
fayda ve zararını umup bekledikleri, başları dara düştüğünde kendilerine
yöneldikleri, adaklarda bulunup kurban kestikleri putlardır. Bu, çoğu müfessirin
görüşüdür. Bu görüşe göre, putlar birbirlerinin endâdı (eşi, ortağı) dır;
Allah'ın ortakları değil. Veya bunun manası, "o müşriklerin bozuk zanlarınca bu
putlar, Allah'ın birer eşi ve ortağı (endâdı) dırlar. 2- Onlar, müşriklerin
kendilerine itaat edip, onlara itaat ettikleri zaman Allah'ın haramlarını helal,
helallarını da haram saydıkları başkanlarıdır. Müşrikler, mü'minlerin Allah'a
boyun eğmeyi kendilerine gerekli görüşü gibi, reislerine boyun eğip onlara son
derece saygı duymayı kendilerine gerekli görüp onları Allah'ın endâdı edinirler.
Bu görüş, Süddî'den rivayet edilmiştir. 3- Sûfilerin ve âriflerin görüşüdür:
Allah'tan başka kalbini meşgul eden her şeyi, sen, kalbinde Allah'ın birer niddi
(eşi, ortağı) kabul etmişsin demektir. Bu da Cenab-ı Hakk'ın: "Hevâ ü
hevesini, ilahı edinen kimseyi gördün mü?" (45/Câsiye, 23) ayetinde murad
ettiği manadır. (1)
2/Bakara suresi 22. ayette
geçen "ca'l" (uydurma) tabiri, gösteriyor ki, Allah'a hangi şeyden olursa olsun,
misil (denk) tasavvur olunursa uydurma olur; bâtıl olur. Bunu bile bile
yaparsanız, korunanlardan olamazsınız, inatçı kâfirlerden olursunuz. Allah'ın
sizi ve sizden önceki insanları yaratan tek yaratıcı olduğunu, Dünya döşeğini,
Gök tavanını sizin için meydana getirdiğini, yukarıdan yani bulutlardan su
indirip de bu sebeple size türlü türlü meyvelerden, ürünlerden rızık çıkardığını
bilmektesiniz. Bakınız Rabbiniz nasıl merhametli ve kudretlidir. Siz bu
saydıklarımızı hep bilirsiniz. O halde siz, bunları ve Yaratıcı'dan başka ilâh
olamayacağını bilip dururken, Allah'a, bir olan o hak ma'bûda nidd/denk aramaya,
benzerler uydurmaya, ortaklar koşmaya ve Firavun'un yaptığı gibi yerde-gökte
kulelerden dürbünlerle Allah aramaya kalkmayın da, bu emri veren ve bütün
bunları yapan, ihsan eden ve ortağı, benzeri bulunmayan yaratıcınız, Rabbiniz,
Rahman ve Rahim bir Allah'a tevhid ile ibadet ve kulluk edin. (2)
"Ey insanlar, sizi de,
sizden öncekileri de yaratan Rabbınıza ibadet/kulluk edin. Umulur ki, böylece
korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz. O Rab ki, yeri
sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek
onunla, size rızık/besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık,
bunu bile bile Allah'a endâd/şirk koşmayın." (2/Bakara, 21-22) Bu ayetin
muhtevası şudur: Allah, yeryüzünün sahibi, mâliki ve rızık verici yaratıcısıdır.
Bunun için yalnız O'na ibadet edilmesi ve hiçbir şeyin kendisine ortak
koşulmaması gerekir. Bu sebeple Allah Teala, "bile bile Allah'a endâd/şirk
koşmayın." buyurmaktadır. Buhari ve Müslim'de İbn Mes'ud'un naklettiği
hadiste denilir ki: "Ben, 'Ey Allah'ın Rasülü, günahların en büyüğü
hangisidir?' diye sorduğumda, buyurdu ki: "En tec'ale lillâhi nidden ve hüve
halekake (Allah, seni yaratmış olduğu halde kendisine nidd/şirk koşmandır)."
Muaz'ın rivayet ettiği hadis de buna benzer. Onun naklettiği hadiste Rasülüllah
(s.a.s.) buyurur ki: "Bilir misin, Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir?
Ona ibadet edip hiçbir şeyi O'na ortak koşmamalarıdır." İbn Mace'nin rivayet
ettiği bir başka hadiste ise şöyle buyrulur: "Sizden hiç biriniz Allah
isterse ve falan da isterse demesin. 'İnşâallah', yani ' Allah isterse' desin."
Bütün bunlar, Allah Teala'nın zatındaki tevhidi korumak ve muhafaza etmek
içindir. (3)
Aslında âlemde varlığı,
kudreti, yaratıcılığı, ilmi ve hikmeti bakımından Allah'a nidd/ denk olabilecek
bir şeriki/ortağı Allah'a ispata çalışan hiç kimse yoktur. Fakat, Allah'tan
başka ma'bûd edinmeye gelince, bunu yapan pek çok grup vardır. (4) İşte bu
kulluk da bile bile Allah'a endâd / denk olabilecek ortaklar koşmak demektir.
"Allah, hiçbir şey benzemez.
O işitici ve görücüdür." (42/Şûrâ, 11) ayeti, mutlak tenzihi ifade
etmektedir. Nidd, nazir, şebih, küfüv, misl kelimeleri hemen hemen aynı anlama
gelir. Nidd: eş anlamına gelir. "Allah'a meseller vermeğe (birtakım benzerler
ortaya çıkararak Allah'ı onlara benzetmeğe ve O'nu koştuğunuz ortaklarla
kıyaslamaya) kalkmayın! Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz." (16/Nahl, 74)
Yani mutlak bilgisi olmayan ilah olamaz. O halde Allah'ın zatında, fiillerinde
ve sıfatlarında misli yoktur.
"İnsanlardan kimi, Allah'tan
başka eşler tutar; Allah'ı sever gibi onları severler." (2/Bakara, 165)
Allah'tan başka şeylere de Allah'ın sıfatları gibi sıfatlar verirler. Veya
Allah'ı sever gibi başka şeyleri severler. Allah'ın verdiği nimetleri de
sebeplerden bilirler. Oysa insanı yaratan, yağmuru gönderen ve rızkı veren
yalnız Allah'tır. Fiillerinde yaratılana benzemeyen, zatında ve sıfatlarında da
benzemez. (5)
Mevdudi, endâd (eş ve ortak
tutma) konusunda şunları söyler: "O'na endâd / ortak koşarlar..." Onlar,
Allah'ın belirli nitelik ve güçlerini başkalarına atfetmişlerdir ve bu
yüzden O'nun haklarını başka ilahlara verirler. Örneğin, tüm tabiat güçleri
üzerinde kontrolün sadece Allah'ın elinde olmasına, yaratıklarının ihtiyaçlarını
karşılama, onların dua ve isteklerini duyma gücüne sadece Allah'ın sahip
olmasına, gizli ve açığı sadece O'nun bilmesine rağmen, yine de başkalarını
yardıma çağırırlar; Allah'ın sıfat ve güçlerini başkalarına atfederler ve
böylece O'na ortak koşmuş olurlar.
Kullarının O'nu tek Hâkim, tek
otorite olarak kabul etmeleri, O'nun önünde secde etmeleri, gizli ve açıkça
yalnız O'ndan korkmaları, Allah'ın kayıtsız-şartsız hakkıdır. Fakat kullar bu
hakların bir kısmını veya hepsini başkalarına verirlerse o zaman O'na ortak
koşmuş olurlar. Neyin haram, neyin helal, neyin pis, neyin temiz olduğunu
belirleme hakkı da Allah'a mahsustur. Kullarının hak ve görevlerini belirleme,
onlara belli yasaklar koyma otoritesi de O'nundur. Bu nedenle, bu haklardan bir
kısmını kendisine ait kabul eden kimseler, şirk koşmuşlardır. Hâkim olarak
tanınmak, sadece O'na lâyıktır. Kulları olarak insanlar, O'nun emirlerini nihâî
otorite olarak kabul etmeli ve doğru yola ulaşmak için O'na yönelmelidirler. O
halde bu hakları Allah'tan başkasına veren kişi, şirk/ortak koşmuş demektir.
Aynı şekilde bu nitelik ve haklardan herhangi birine sahip olduğunu iddia eden
ve başkalarının, bu özelliklerin kendilerinde bulunduğuna inanmalarını isteyen
kişi ve kurumlar, resmen ilahlık iddiasında bulunsalar da, bulunmasalar da
kendilerini Allah'a ortak koşmuş olurlar. (6)
Tevhid akidesinin berraklığını
ve sadeliğini korumak için Kur'an-ı Kerim'in şiddetle yasakladığı Allah'a
endâd/eş koşma keyfiyeti, her zaman müşriklerin yapageldiği gibi birtakım
şeyleri ilah ittihaz edip Allah'la birlikte onlara da ibadet şeklinde olmaz.
Bunun, çeşitli şekilleriyle bir de gizli olanı vardır. Mesela, ümitlerini
herhangi bir şekilde Allah'tan başkasına bağlamak; Allah'tan başkasından
korkmak; her ne suretle olursa olsun vâki olan zarar ve faydanın Allah'tan
başkasından geldiğine inanmak şirkin bir çeşididir. Yani gizlice Allah'a şirk
koşmak demektir. İbn Abbas (r.a.) bir rivayetinde şöyle demektedir: Ayette geçen
"endâd" öyle bir gizli şirk çeşididir ki bu gizlilik, gecenin karanlığında
kaypak-siyah taş üzerinde yürüyen karıncanın ayak seslerinden daha gizlidir. Bir
kimsenin "Ey falan, Allah hakkı için, hayatımı sana borçluyum" gibi tabirler
kullanması; "eğer şu köpek olmasaydı dün bize hırsız gelmişti" , "Ördek (veya
kaz) evde olmasaydı hırsızlar gelirdi." şeklinde konuşması; arkadaşına: "Allah
ve sen isterseniz bu iş olur" , "Allah'la falan adam olmasaydı işimiz
olmayacaktı" gibi sözler söylemesi hep bu endâdın yani gizli şirkin bir
çeşididir. Diğer bir hadis-i şerifte, bir adamın Peygamberimiz (s.a.s.)'e "Allah
ve sen isterseniz" dediği ve bu söze karşılık Raslül-i Ekrem'in: "E cealtenî
lillâhi niddâ (Beni Allah'a nidd/eş mi koşuyorsun?" buyurduğu rivayet
edilir. (7)
Kur'an-ı Kerim'e ilk muhatap
olanların gününde Allah'a endâd ve emsal edilen şeyler; ağaçlar, taşlar,
yıldızlar, melekler veya şeytanlardan ibaretti. Allah'a eş koşulan bu varlıklar,
cahiliyyenin her devresinde eşya, şahıs, işaret ve değerler halinde ifade
edilmiştir. Bunlar, Allah'ın adıyla yanyana zikredildiği ve kalplerdeki Allah
sevgisine ortak edildiği takdirde bu hal, gizli veya açık bir şirktir. Ya
kalplerden Allah sevgisini silip de, yerine O'na endâd ve emsâl edinilenlerin
sevgileri yerleştirilirse?!
Kur'ân-ı Kerim'de
Endâd Kavramı
Kur'an-ı Kerim'de hepsi çoğul
olarak "endâd" şeklinde ve 6 ayette geçer:
"O Rab ki, yeri sizin için
bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size
rızık/besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık, bunu bile bile
Allah'a endâd/ortaklar koşmayın." (2/Bakara, 22)
"İnsanlardan bazıları,
Allah'tan başkasını Allah'a endâd/denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever
gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok
daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün
kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden
anlayabilselerdi." (2/Bakara, 165)
"(İnsanları) Allah yolundan
saptırmak için O'na endâd/ortaklar koştular. De ki: (İstediğiniz gibi) yaşayın!
Çünkü dönüşünüz ateşedir." (14/İbrahim, 30)
"Müstaz'aflar/zayıf
bırakılıp sömürülenler de müstekbirlere/büyüklük taslayanlara: Hayır! Gece
gündüz (işiniz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na
endâd/ ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz, derler. Artık azabı gördüklerinde,
için için yanarlar..." (34/Sebe', 33)
"İnsanın başına bir sıkıntı
gelince,Rabbine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet
verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için
O'na endâd/eşler koşar. De ki: Küfrünle biraz eğlenedur; çünkü sen, muhakkak
cehennem ehlindensin!" (39/Zümer, 8)
"De ki: Gerçekten siz, yeri
iki günde yaratanı inkâr edip O'na endâd/ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin
Rabbidir." (41/Fussılet, 9)
Endâd kelimesinin ayette neler
veya kimler hakkında kullanıldığı konusunda Fahreddin Razi, şu bilgileri verir:
Âlimler, "endâd" (ortaklar, eşler) kelimesi ile ne murad edildiği hususunda
değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşler üç başlıkta incelenebilir: 1-
Endâd, müşriklerin kendilerini Allah'a yaklaştırsınlar diye ilah edindikleri,
fayda ve zararını umup bekledikleri, başları dara düştüğünde kendilerine
yöneldikleri, adaklarda bulunup kurban kestikleri putlardır. Bu, çoğu müfessirin
görüşüdür. Bu görüşe göre, putlar birbirlerinin endâdı (eşi, ortağı) dır;
Allah'ın ortakları değil. Veya bunun manası, "o müşriklerin bozuk zanlarınca bu
putlar, Allah'ın birer eşi ve ortağı (endâdı) dırlar. 2- Onlar, müşriklerin
kendilerine itaat edip, onlara itaat ettikleri zaman Allah'ın haramlarını helal,
helallarını da haram saydıkları başkanlarıdır. Müşrikler, mü'minlerin Allah'a
boyun eğmeyi kendilerine gerekli görüşü gibi, reislerine boyun eğip onlara son
derece saygı duymayı kendilerine gerekli görüp onları Allah'ın endâdı edinirler.
Bu görüş, Süddî'den rivayet edilmiştir. 3- Sûfilerin ve âriflerin görüşüdür:
Allah'tan başka kalbini meşgul eden her şeyi, sen, kalbinde Allah'ın birer niddi
(eşi, ortağı) kabul etmişsin demektir. Bu da Cenab-ı Hakk'ın: "Hevâ ü
hevesini, ilahı edinen kimseyi gördün mü?" (45/Câsiye, 23) ayetinde murad
ettiği manadır. (1)
2/Bakara suresi 22. ayette
geçen "ca'l" (uydurma) tabiri, gösteriyor ki, Allah'a hangi şeyden olursa olsun,
misil (denk) tasavvur olunursa uydurma olur; bâtıl olur. Bunu bile bile
yaparsanız, korunanlardan olamazsınız, inatçı kâfirlerden olursunuz. Allah'ın
sizi ve sizden önceki insanları yaratan tek yaratıcı olduğunu, Dünya döşeğini,
Gök tavanını sizin için meydana getirdiğini, yukarıdan yani bulutlardan su
indirip de bu sebeple size türlü türlü meyvelerden, ürünlerden rızık çıkardığını
bilmektesiniz. Bakınız Rabbiniz nasıl merhametli ve kudretlidir. Siz bu
saydıklarımızı hep bilirsiniz. O halde siz, bunları ve Yaratıcı'dan başka ilâh
olamayacağını bilip dururken, Allah'a, bir olan o hak ma'bûda nidd/denk aramaya,
benzerler uydurmaya, ortaklar koşmaya ve Firavun'un yaptığı gibi yerde-gökte
kulelerden dürbünlerle Allah aramaya kalkmayın da, bu emri veren ve bütün
bunları yapan, ihsan eden ve ortağı, benzeri bulunmayan yaratıcınız, Rabbiniz,
Rahman ve Rahim bir Allah'a tevhid ile ibadet ve kulluk edin. (2)
"Ey insanlar, sizi de,
sizden öncekileri de yaratan Rabbınıza ibadet/kulluk edin. Umulur ki, böylece
korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz. O Rab ki, yeri
sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek
onunla, size rızık/besin olsun diye (yerden) çeşitli ürünler çıkardı. Artık,
bunu bile bile Allah'a endâd/şirk koşmayın." (2/Bakara, 21-22) Bu ayetin
muhtevası şudur: Allah, yeryüzünün sahibi, mâliki ve rızık verici yaratıcısıdır.
Bunun için yalnız O'na ibadet edilmesi ve hiçbir şeyin kendisine ortak
koşulmaması gerekir. Bu sebeple Allah Teala, "bile bile Allah'a endâd/şirk
koşmayın." buyurmaktadır. Buhari ve Müslim'de İbn Mes'ud'un naklettiği
hadiste denilir ki: "Ben, 'Ey Allah'ın Rasülü, günahların en büyüğü
hangisidir?' diye sorduğumda, buyurdu ki: "En tec'ale lillâhi nidden ve hüve
halekake (Allah, seni yaratmış olduğu halde kendisine nidd/şirk koşmandır)."
Muaz'ın rivayet ettiği hadis de buna benzer. Onun naklettiği hadiste Rasülüllah
(s.a.s.) buyurur ki: "Bilir misin, Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir?
Ona ibadet edip hiçbir şeyi O'na ortak koşmamalarıdır." İbn Mace'nin rivayet
ettiği bir başka hadiste ise şöyle buyrulur: "Sizden hiç biriniz Allah
isterse ve falan da isterse demesin. 'İnşâallah', yani ' Allah isterse' desin."
Bütün bunlar, Allah Teala'nın zatındaki tevhidi korumak ve muhafaza etmek
içindir. (3)
Aslında âlemde varlığı,
kudreti, yaratıcılığı, ilmi ve hikmeti bakımından Allah'a nidd/ denk olabilecek
bir şeriki/ortağı Allah'a ispata çalışan hiç kimse yoktur. Fakat, Allah'tan
başka ma'bûd edinmeye gelince, bunu yapan pek çok grup vardır. (4) İşte bu
kulluk da bile bile Allah'a endâd / denk olabilecek ortaklar koşmak demektir.
"Allah, hiçbir şey benzemez.
O işitici ve görücüdür." (42/Şûrâ, 11) ayeti, mutlak tenzihi ifade
etmektedir. Nidd, nazir, şebih, küfüv, misl kelimeleri hemen hemen aynı anlama
gelir. Nidd: eş anlamına gelir. "Allah'a meseller vermeğe (birtakım benzerler
ortaya çıkararak Allah'ı onlara benzetmeğe ve O'nu koştuğunuz ortaklarla
kıyaslamaya) kalkmayın! Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz." (16/Nahl, 74)
Yani mutlak bilgisi olmayan ilah olamaz. O halde Allah'ın zatında, fiillerinde
ve sıfatlarında misli yoktur.
"İnsanlardan kimi, Allah'tan
başka eşler tutar; Allah'ı sever gibi onları severler." (2/Bakara, 165)
Allah'tan başka şeylere de Allah'ın sıfatları gibi sıfatlar verirler. Veya
Allah'ı sever gibi başka şeyleri severler. Allah'ın verdiği nimetleri de
sebeplerden bilirler. Oysa insanı yaratan, yağmuru gönderen ve rızkı veren
yalnız Allah'tır. Fiillerinde yaratılana benzemeyen, zatında ve sıfatlarında da
benzemez. (5)
Mevdudi, endâd (eş ve ortak
tutma) konusunda şunları söyler: "O'na endâd / ortak koşarlar..." Onlar,
Allah'ın belirli nitelik ve güçlerini başkalarına atfetmişlerdir ve bu
yüzden O'nun haklarını başka ilahlara verirler. Örneğin, tüm tabiat güçleri
üzerinde kontrolün sadece Allah'ın elinde olmasına, yaratıklarının ihtiyaçlarını
karşılama, onların dua ve isteklerini duyma gücüne sadece Allah'ın sahip
olmasına, gizli ve açığı sadece O'nun bilmesine rağmen, yine de başkalarını
yardıma çağırırlar; Allah'ın sıfat ve güçlerini başkalarına atfederler ve
böylece O'na ortak koşmuş olurlar.
Kullarının O'nu tek Hâkim, tek
otorite olarak kabul etmeleri, O'nun önünde secde etmeleri, gizli ve açıkça
yalnız O'ndan korkmaları, Allah'ın kayıtsız-şartsız hakkıdır. Fakat kullar bu
hakların bir kısmını veya hepsini başkalarına verirlerse o zaman O'na ortak
koşmuş olurlar. Neyin haram, neyin helal, neyin pis, neyin temiz olduğunu
belirleme hakkı da Allah'a mahsustur. Kullarının hak ve görevlerini belirleme,
onlara belli yasaklar koyma otoritesi de O'nundur. Bu nedenle, bu haklardan bir
kısmını kendisine ait kabul eden kimseler, şirk koşmuşlardır. Hâkim olarak
tanınmak, sadece O'na lâyıktır. Kulları olarak insanlar, O'nun emirlerini nihâî
otorite olarak kabul etmeli ve doğru yola ulaşmak için O'na yönelmelidirler. O
halde bu hakları Allah'tan başkasına veren kişi, şirk/ortak koşmuş demektir.
Aynı şekilde bu nitelik ve haklardan herhangi birine sahip olduğunu iddia eden
ve başkalarının, bu özelliklerin kendilerinde bulunduğuna inanmalarını isteyen
kişi ve kurumlar, resmen ilahlık iddiasında bulunsalar da, bulunmasalar da
kendilerini Allah'a ortak koşmuş olurlar. (6)
Tevhid akidesinin berraklığını
ve sadeliğini korumak için Kur'an-ı Kerim'in şiddetle yasakladığı Allah'a
endâd/eş koşma keyfiyeti, her zaman müşriklerin yapageldiği gibi birtakım
şeyleri ilah ittihaz edip Allah'la birlikte onlara da ibadet şeklinde olmaz.
Bunun, çeşitli şekilleriyle bir de gizli olanı vardır. Mesela, ümitlerini
herhangi bir şekilde Allah'tan başkasına bağlamak; Allah'tan başkasından
korkmak; her ne suretle olursa olsun vâki olan zarar ve faydanın Allah'tan
başkasından geldiğine inanmak şirkin bir çeşididir. Yani gizlice Allah'a şirk
koşmak demektir. İbn Abbas (r.a.) bir rivayetinde şöyle demektedir: Ayette geçen
"endâd" öyle bir gizli şirk çeşididir ki bu gizlilik, gecenin karanlığında
kaypak-siyah taş üzerinde yürüyen karıncanın ayak seslerinden daha gizlidir. Bir
kimsenin "Ey falan, Allah hakkı için, hayatımı sana borçluyum" gibi tabirler
kullanması; "eğer şu köpek olmasaydı dün bize hırsız gelmişti" , "Ördek (veya
kaz) evde olmasaydı hırsızlar gelirdi." şeklinde konuşması; arkadaşına: "Allah
ve sen isterseniz bu iş olur" , "Allah'la falan adam olmasaydı işimiz
olmayacaktı" gibi sözler söylemesi hep bu endâdın yani gizli şirkin bir
çeşididir. Diğer bir hadis-i şerifte, bir adamın Peygamberimiz (s.a.s.)'e "Allah
ve sen isterseniz" dediği ve bu söze karşılık Raslül-i Ekrem'in: "E cealtenî
lillâhi niddâ (Beni Allah'a nidd/eş mi koşuyorsun?" buyurduğu rivayet
edilir. (7)
Kur'an-ı Kerim'e ilk muhatap
olanların gününde Allah'a endâd ve emsal edilen şeyler; ağaçlar, taşlar,
yıldızlar, melekler veya şeytanlardan ibaretti. Allah'a eş koşulan bu varlıklar,
cahiliyyenin her devresinde eşya, şahıs, işaret ve değerler halinde ifade
edilmiştir. Bunlar, Allah'ın adıyla yanyana zikredildiği ve kalplerdeki Allah
sevgisine ortak edildiği takdirde bu hal, gizli veya açık bir şirktir. Ya
kalplerden Allah sevgisini silip de, yerine O'na endâd ve emsâl edinilenlerin
sevgileri yerleştirilirse?!
ENDÂD
- ENDÂD ..
- Endâd ve Nidd Kelimelerinin Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'ân-ı Kerim'de Endâd Kavramı
- Endâd Edinmenin İki Yansıması a- Endâdı (Bir Şeyi) Allah'ı Sever Gibi Sevmek .
- b- Endâda Tâbi Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek .
- Endâdın Doğal İki Sonucu Şirk ve Putçuluk . a- Şirk
- b- Put ve Putçuluk .
- Endâd ve Şirk Konusuyla İlgili Ayet-i Kerimeler
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar