b- Endâda Tâbi Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek .

b

b- Endâda Tâbi
Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek


Kur'an, herhangi bir
kimseye, Allah'a teslim olur gibi emrine girmeye, ona kul köle olmaya, onun
arzularına, emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız itaat etmeye endâd edinme
olarak, Allah'a şirk koşma olarak değerlendirmiş; herhangi bir şeye veya kimseye
karşı beslenen aşırı sevgiyi ve kayıtsız şartsız itaati de, onu putlaştırmak
olarak nitelemiştir. Allah'a inanmak, kişinin O'nun isteğini kendi dileğine
veya başkalarının isteklerine tercih etmesini ve diğer arzuları O'nun yolunda
feda edecek kadar O'nu sevmesini ve O'na mutlak itaat edilmesi gereken otorite
olarak kabulünü gerektirir. Allah'ı sevmenin kanıtı, O'nu yegâne mutlak otorite
olarak kabul edip O'nun belirli nitelik ve güçlerini başkalarına atfetmemek ve
O'nun hakkını sahte ilah ve rablere vermemektir. Allah'ın sıfat ve güçlerini
başkalarına atfedenler, O'nu sevdiklerini, O'na teslim olduklarını, sadece O'na
itaat ettiklerini iddia edemezler; bilakis bu şekilde O'na ortak koşmuş, Allah'a
endâd/denk tutmuş olurlar.
Tarihteki putları ve puta
tapanları incelediğimiz zaman, şirk temeline dayalı putçuluğun, günümüzde
geçerli olan şirkten ve putçuluktan pek de farklı olmadığını görürüz.
Mekke'li müşrikler de bir Allah inancına sahipti (Bkz. 29/Ankebut, 61, 63; 39/Zümer,
3). Fakat, Allah'ın hükmü yerine Mekke site devletinin parlamentosu Daru'n-Nedve'nin
kanun yapmasını ve Ebû Cehil gibi tâğutların kendilerini yönetmelerini
istiyorlardı. Yer yer dindar kesilmelerine rağmen, tevhid'in karşısında durarak
şirke sarılıyorlardı.
Günümüzdede kelime-i şehadet
getirip namaz kılan, oruç tutan, hacca giden kimselerin tağutun hükmüne rıza
gösterdikleri, tağuta itaat ettikleri, sadece Allah'a mahsus olan sıfatları
başkalarına verdikleri bilinen bir gerçektir. Yine bu kimselerin Allah'ı bırakıp
birtakım armaları, şiarları/sloganları, işaretleri, bayrakları, heykelleri,
gelenek ve görenekleri, bazı kavram ve ideolojileri, sanatı, sanatçıları,
futbolu, sporcuları, gruplarını, parti veya kurumlarını, devlet adamlarını,
liderlerini... yücelttikleri ve bu sayılan değerler uğruna mallarını,
mülklerini, namuslarını, ahlaklarını pâyimal ettikleri, böylece de bu değerlere
kulluk ettikleri ortadadır. Sözü edilen bu şahısların, tağutun ortaya koyduğu
nefsanî, şeytanî ve indî değer yargılarıyla Allah'ın kanunları ve şeriatı
çatışacak olsa, hep Allah'ın şeriatını onların istekleri doğrultusunda yontarak
şekil verdikleri, kısacası putların veya putların arkasına sığınmış olanların
emir ve yasaklarını harfiyyen yerine getirdikleri ve Allah'ın şeriatına tamı
tamına zıt olan sistemleri kabul ederek onların hükümlerini tatbik ettikleri de
inkâr edilemez.
İşte bunlar, Allah'ın dışında
endâd edinenlerdir. Bundan daha açık putçuluk düşünülemez. Putların emir ve
direktifleri doğrultusunda hareket ederek onların yolundan santim bile
ayrılmayanlar, Allah'ın kitabına ve Rasülü'nün sünnetine kulaklarını tıkayarak
putların ve onların işbirlikçilerinin çağrısına kulak verenler, Allah'a endâd
uyduranların ta kendileridir. (13)
Hz. Adem'den günümüze kadar
cahiliyye hayatını yaşayan bütün toplumlarda, büyük çoğunluğu teşkil eden
Allah'a endâd uyduran insanlar, Allah'ın varlığına inanmış kimselerdir.
Fakat yaratıcımızı O'nun bildirdiği ölçüler içerisinde, hükümleri, kanunları,
itaat edilmesi gereken emirleri ile tasdik etmemişler, bu konularda nidler
edinmişlerdir. Evet, "Onlara gökleri ve yeri yaratan kimdir, diye sorsan,
elbette ki, Allah'tır diyecekler" (31/Lokman, 25) anlamındaki ayette
açıklandığı üzere, Allah'a yaratıcı olarak inanmışlar, ancak varlığına
inandıkları Allah'ın Peygamberleri aracılığıyla bildirdiği ve yaşanmasını
istediği emir ve yasaklarını kabul etmemişlerdir. Kişisel, ailevî ve sosyal
hayatlarını bu mukaddes emirler ve yasaklara göre düzenlememişlerdir.
"(İnsanlar için uyulacak) emirler ve yasaklar koyma hakkı yalnız Allah'a
aittir." (7/A'râf, 54) yasasını tanımayarak çiğnemişlerdir.
Cenab-ı Hak, bu kişileri
yermekte ve uyarmaktadır: "Onlar, hâlâ cahiliyye hayatının hükmünü (bâtıl
inançları, ilkeleri ve yaşayış tarzlarını) mı arıyorlar? Kanaate sahip
olabilecek bir topluluk katında hükmü (kanunları), Allah'tan daha güzel olan
kimdir?" (5/Mâide, 50) Allah'ın indirdiği emirler ve yasaklar dizisine
uymayan insanlar, ya kendi arzu ve heveslerine veya zalim rejimlere ve
uygulayıcılarına uyarak Allah'a endâd uydurmuşlardır.
"Onlara: Allah'ın
indirdiğine uyun denilince, Hayır, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız
derler. Ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru yolda olmayan kimseler
idiyseler?" (2/Bakara, 170) Allah'tan başkasına mutlak olarak
emretme, yasaklama, helal ve haram kılma, kanun koyma ve hakimiyet hakkını verme
gibi haller, onu endâd kabul etmektir. Allah'ın koyduğu hükümleri, ölçüleri bir
tarafa bırakarak hakimiyeti herhangi bir şeye vermek bir mü'minin yapamayacağı
şeydir. Bu konuda Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "Huküm/ egemenlik
yalnız Allah'a mahsustur. O sadece kendisine ibadeti/kul olmayı emretti.
Dosdoğru din ancak budur." (12/Yusuf, 40) "Onlar Allah'ı bırakıp
bilginlerini, rahiplerini, Meryem'in oğlu Mesih'i Rabler edindiler. Halbuki
onlar da bir olan Allah'tan başkasına ibadet etmekle emr olunmamışlardı. O,
bunların eş tutageldikleri her şeyden münezzehtir." (9/Tevbe, 31)
"De ki şüphesiz benim
namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnız âlemlerin Rabbi olan Allah
içindir." (6/En'âm, 162 "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler
kâfirlerin ta kendileridir" (5/Mâide, 44 )