Kayyûm ..

Kayyûm

Kayyûm

Herşeyi tutan, koruyan
anlamında Allah'ın isimlerinden biri. Kayyûm, "fey'ûl" vezninde mübalağa
sıygasıdır. Hayy ve Kayyûm isimlerinin ism-i azam yani Allah'ın en büyük ismi
olduğu da söylenmiştir. Kur'ân'da üç yerde geçer.
"Allah, kendisinden başka
ilâh olmayan daima diri ve yarattıklarını koruyup idare edendir" (Bakara:
2/255)[1]

"Bütün yüzler, "Hayy", ezelî
ve ebedî diri, "Kayyûm" her şeyin mutlak hâkimi olan Allah'a boyun eğer.
Zulüm yüklenen perişan olur" (Tâhâ: 20/111).
Diğer yandan Rasûlüllah
(s.a.s)'in bazen bu isimlerle duâ ettiği nakledilir. Bir hadiste, aşağıdaki
duâyı yatağa girerken üç defa okuyan kimsenin günahlarının, denizin köpüğü kadar
çok olsa bile, af edilebileceği bildirilmiştir.
"Ben, kendisinden başka
hiçbir ilâh bulunmayan, "Hayy", ezelî ve ebedî diri "Kayyum", herşeyin mutlak
hâkimi olan Allah'tan bağışlanmamı diliyor ve O'na tevbe ediyorum"[2]

Enes b. Mâlik, bir adamın
namazdan sonra "Hayy ve kayyûm" isimleriyle Allah'a duâ ettiğini duyan Hz.
Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakleder:
"Siz Allah'a ne ile duâ
ettiğini biliyor musun?" Hazır bulananlar;
"Allah ve Rasülü daha iyi
bilir" dediler. Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Nefsimi kudret elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki, O, Allah'a ism-i azamı ile duâ etti. -Allah bıınıınla
duâ edilince kabul eder ve bununla bir Şey istenince verir"[3]

Bazen Hz. Peygamber duâda "Kayyûm"
kelimesini de kullanmıştır.
"Allahım hamd, sana
mahsustur. Sen yerleri ve gökleri idare edip, ayakta tutan (Kayyûmsun)"[4]

Kayyûm ismi şu anlamları da
kapsar; Allah zâtı ve yüceliği ile vardır; her şeyin var olması, varlığını
sürdürmesi, ayakta durması O'nun varlığına bağlıdır. Nitekim, Ayetü'l-Kürsî'de
bu isimden sonraki kısım, onun açıklaması gibidir.
"O'nu ne uyuklama ne de uyku
tutar. Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. O'nun izni olmadan, katında kim
şefaat edebilir? O, insanların geçmişlerini ve geleceklerini bilir. İnsanlar ise
O'nun ilminden, O'nun dilediğinin dışında bir şey kavrayamazlar. O'nun hükmü
gökleri ve yeri kuşatmıştır. Yeri ve göğü koruyup gözetmek, O'nun için zor
değildir. O, yücedir, büyüktür" (Bakara: 2/255)[5]

Kayyum ve Kaim; İdare edip
ayakta tutan demektir.
"Allah... O'ndan başka ilah
yoktur. Diridir, kayyûmdur/kaimdir." (Âl-'i İmrân: 3/ 2)
Bazı insanlar kainattaki
kusursuz sistemin bir kez var edildiğini ve bundan sonra da kendi kendine
işleyişine devam ettiğini düşünürler. Bu, belki sürekli dile getirilmez ama
insanların bilinçaltlarında hakim olan genel kanı budur. Kendini Yaratıcısı'na
karşı sorumlu hissetmek istemeyen, O'nun kendisinden istediklerini yerine
getirmeyi kabullenmeyen insanlar arasında bu düşünce bir nevi kaçış yoludur.
Eğer Allah bir kez yaratıp sonra herşeyi kendi haline bıraktıysa kendilerinin de
O'na karşı sorumluluğunun azalacağı gibi yanlış bir fikre kapılırlar.
Ancak varlığın temelinde o
kadar ince ve hassas detaylarla bezenmiş kanunlar, sebepler vardır ki, her an
üstün bir gücün kontrolü olmadan bunların işleyişini sürdürmesi mümkün değildir.
Gören, duyan ve görüp duyduklarından basiretle sonuç çıkarabilen insanların bu
büyük gerçeği farkedememeleri söz konusu olmaz. Nitekim Fatır Suresi'nin 41.
ayetinde Allah gökleri ve yeri kendisinin tuttuğunu şöyle bildirir:
"Şüphesiz Allah, gökleri ve
yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval
bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O,
Halim'dir, bağışlayandır." (Fâtır: 35/41)
Yukarıdaki âyette de görüldüğü
gibi kainat yaratılmış ve sonra kendi işleyişine bırakılmış değildir. Yaşamın
sürmesi, evrendeki hassas dengelerin, olağanüstü inceliklerle dizayn edilmiş
sistemlerin devam etmesi Allah'ın kontrolüyle mümkündür. O'nun dilemesi dışında
hiçbir şey varlığını sürdüremez. Allah'ın yoktan var ettiği evren yine O'nun
'Kaim' sıfatı ile ayakta durmaktadır.
"(Artık bütün) Yüzler, diri,
kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir."
(Tâhâ: 20/111)
"Allah... O'ndan başka ilah
yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne
varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir?
O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının
dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün
gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek
yücedir, pek büyüktür." (Bakara: 2/255)[6]








[1] bk.
Âl-i İmran: 3/2.





[2]
Ahmed bin Hanbel, Müsned, III,10.





[3]
Ahmed bin Hanbel, III, 245.




[4]
Buhârî, Teheccüd, 1; Tevhid, 8, 35;
Ahmed bin Hanbel, I, 358.




[5]
bk. Elmalılı Hamdi Yazır Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul t.y., 849, 850, 118
vd.; A. Sehaade, "Kayyüm" maddesi İ A). Hamdi Döndüren, Şamil İslâm
Ansiklopedisi.





[6] Ahmet
Kalkan Kur'an Kavram Tefsiri.