Dua ve Davet
b
b- Dua ve Davet:
âDavet' ve âdua' kelimeleri
Kur'an'da bazen farklı anlamlarda, bazen de birbirlerinin yerine
kullanılmaktadır. Kimi âyetlerde âdavet', bir çağrı, bir nida, bir seslenme
manasında geçtiği gibi, aynı kelime fiil ve isim olarak âdua-yakarış, yardım
isteği manasında da kullanılmaktadır.
âDavet; aynı zamanda
isimlendirme diyebileceğimiz bir şekilde de geçmektedir. Müşrikler, kendi
elleriye yaptıkları putlarına ilâh demektedirler, onları ilâhımız diye
çağırmaktadırlar. Sonra da bu şekilde adlandırdıkları putlarından yardım
istemektedirler. "O'ndan başka çağırdıklarınız (dua ettikleriniz) ise size
yardıma güç yetiremezler, kendilerine de." (A'raf: 7/197)[1]
Dikkat edilirse burada ilâh
diye çağrılan putlardan bir şey isteme aynı kelime ile ifade edilmektedir. Bu
çağrının arkasında bir dua, yani yalvarıp yakarma, yardım isteme anlayışı
yatmaktadır.
Biz âdavet' kelimesini sözlük
anlamıyla, âdua'yı ise bir ibadet, bir kulluk eylemi, bir sığınma ve yardım
isteği olarak almak istiyoruz. Buna göre çağrı Allah'tan insana doğru olursa âda'vet',
kuldan Allah'a doğru olursa âdua' dememiz uygun olacaktır.
Şöyle de düşünebiliriz: Sonsuz
güç ve kudret sahibi Yüce Rabbimiz kendi yarattığı kulundan bir şey istemez,
O'na muhtaç değildir. Allah'ın insandan bir yardım istemesi akıl ve din dışıdır.
Böyle bir şey düşünülemez bile. Öyleyse Kur'an'da geçen âdavet' (Allah'ın duası)
kullarını hidâyete bir çağrıdır, bir uyarıdır ve kulluk yapmaları için onları
bir teşviktir.
Yaratılmış olan, çok sınırlı
gücü bulunan ve her zaman başkasına va başka şeye muhtaç olan, aciz ve zelil bir
kulun Allah'tan bir şey istemesi de elbette diğer insanlardan istemesi gibi
olamaz. Onun, Allah'tan bir şey istemesi aşağıdan yukarıya doğru, aciz olandan
güçlü olana doğru bir yakarıştır. Tazim (yüce sayma) anlayışı, samimiyet ve
boynu bükük bir halde olmalıdır. Hatta Rabbin çağrısına uyup ta mü'min olanlar,
Hz. Peygambere bile kendi aralarında seslendikleri gibi seslenemezler, O'nu
sıradan bir insan gibi çağıramazlar.[2]
[1] Ayrıca
bak: Hacc: 22/73.
[2]
Hucurat: 49/1-2 ; Hüseyin K. Ece,
İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 151.
b- Dua ve Davet:
âDavet' ve âdua' kelimeleri
Kur'an'da bazen farklı anlamlarda, bazen de birbirlerinin yerine
kullanılmaktadır. Kimi âyetlerde âdavet', bir çağrı, bir nida, bir seslenme
manasında geçtiği gibi, aynı kelime fiil ve isim olarak âdua-yakarış, yardım
isteği manasında da kullanılmaktadır.
âDavet; aynı zamanda
isimlendirme diyebileceğimiz bir şekilde de geçmektedir. Müşrikler, kendi
elleriye yaptıkları putlarına ilâh demektedirler, onları ilâhımız diye
çağırmaktadırlar. Sonra da bu şekilde adlandırdıkları putlarından yardım
istemektedirler. "O'ndan başka çağırdıklarınız (dua ettikleriniz) ise size
yardıma güç yetiremezler, kendilerine de." (A'raf: 7/197)[1]
Dikkat edilirse burada ilâh
diye çağrılan putlardan bir şey isteme aynı kelime ile ifade edilmektedir. Bu
çağrının arkasında bir dua, yani yalvarıp yakarma, yardım isteme anlayışı
yatmaktadır.
Biz âdavet' kelimesini sözlük
anlamıyla, âdua'yı ise bir ibadet, bir kulluk eylemi, bir sığınma ve yardım
isteği olarak almak istiyoruz. Buna göre çağrı Allah'tan insana doğru olursa âda'vet',
kuldan Allah'a doğru olursa âdua' dememiz uygun olacaktır.
Şöyle de düşünebiliriz: Sonsuz
güç ve kudret sahibi Yüce Rabbimiz kendi yarattığı kulundan bir şey istemez,
O'na muhtaç değildir. Allah'ın insandan bir yardım istemesi akıl ve din dışıdır.
Böyle bir şey düşünülemez bile. Öyleyse Kur'an'da geçen âdavet' (Allah'ın duası)
kullarını hidâyete bir çağrıdır, bir uyarıdır ve kulluk yapmaları için onları
bir teşviktir.
Yaratılmış olan, çok sınırlı
gücü bulunan ve her zaman başkasına va başka şeye muhtaç olan, aciz ve zelil bir
kulun Allah'tan bir şey istemesi de elbette diğer insanlardan istemesi gibi
olamaz. Onun, Allah'tan bir şey istemesi aşağıdan yukarıya doğru, aciz olandan
güçlü olana doğru bir yakarıştır. Tazim (yüce sayma) anlayışı, samimiyet ve
boynu bükük bir halde olmalıdır. Hatta Rabbin çağrısına uyup ta mü'min olanlar,
Hz. Peygambere bile kendi aralarında seslendikleri gibi seslenemezler, O'nu
sıradan bir insan gibi çağıramazlar.[2]
[1] Ayrıca
bak: Hacc: 22/73.
[2]
Hucurat: 49/1-2 ; Hüseyin K. Ece,
İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 151.
DUA
- Dua Nedir? .
- Dua ve Davet
- Duanın Önemi
- Duanın Mahiyeti
- Duanın Amacı
- Duanın Fıtri Oluşu
- Dua Yalnızca Allah'ın Hakkıdır
- Dua Ederken Dikkat Edilecek Kurallar
- Dua Âdâbı
- Kuran'da Allah'ın Bildirdiği Dualar
- Rasulullah (s.a.s.)'ın Hayatında Dua
- Sünnet Olan Dualar
- Dua İbâdettir
- Dua, Ruhun Gıdası ve İlâcıdır
- Niçin Dua Ederiz? .
- Allah'ın İsimleriyle (Esmâü'l-Hüsnâ) Dua Etmek
- Duanın Psikolojik Cephesi
- Sözlü ve Fiilî Dua
- Dua Etme Şekli ve Dua Âdâbı
- Duada Zaman ve Mekân
- Duası Kabul Edilen Kimseler
- Kimler İçin Dua Edilmez? .
- Duaların Kabul Edilmesi
- Duada Tevessül
- Duanın İstismar Edilmesi
- Duada Neler İstemeliyiz?