MÜ'MİNLERİN ASIL YURDU CENNET ..
MÜ
MÜ'MİNLERİN ASIL YURDU CENNET
Birçok kimsenin
hayalinde cennet, bulutların içinde, bir sis perdesinin ardında, beyaz rengin
hakim olduğu, aydınlık, fakat puslu bir rüyalar alemidir. Cennete girmeye hak
kazanan insanlar ise yüzlerinde saf bir tebessüm ve uykulu gözlerle bulutların
üstünde uçuşan ve bununla mutlu olan insanlardır. Bazı kişilere göre ise
yalnızca yeşilliğin, kırların ve çayırların bulunduğu, kuzuların otladığı,
insanların ağaçların altında oturup önlerinden akan dereleri seyrettikleri
yeşilliklerdir. Bu cahilce anlayışa göre cennet, her ne kadar huzurlu, sakin,
güvenli de olsa, sonsuz bir hayat düşünüldüğünde monoton ve sıkıcı bir yer
olarak düşünülmektedir.
Bu kavrayış
yetersizliğinin en önemli sebebi, kişinin Kur'an'da anlatılan gerçeklerden ve
Kur'an'ın müminlere kazandırdığı akıl ve ferasetten yoksun olmasıdır. Hem
bilmeyen hem de akledemeyen bir insan ise, kuşkusuz konuları derinliğine
düşünemez, birtakım incelikleri kavrayamaz, gerekli bağlantıları zihninde
kuramaz. Sonuçta da sağlıklı ve gerçekçi değerlendirmeler yapamaz. Dolayısıyla
dünyevi konularda olduğu gibi, ahiretle ilgili konularda da, Kur'an ayetlerini
bilmeyen ve müminlere has akletme kabiliyetine sahip olmayan gaflet ehlinin
zihnindeki cennet anlayışı yukarıda verdiğimiz örneklerin ötesine geçemez.
Elbette böyle puslu ve Kur'an'da bildirilen gerçeklerden uzak bir ahiret
anlayışı, Kur'an'da kastedilen "ahirete iman"a benzememektedir.
Dikkat edilirse
bu çarpık inanca sahip olanları inkarcı değil, "gaflet ehli" olarak tanımladık.
Çünkü inkarcının zaten, çarpık veya normal herhangi bir ahiret inancı yoktur.
Gafletteki insan ise kendini Müslüman olarak görebilir. Ahiretin, cennetin,
cehennemin varlığını da hiç düşünmeden, çevresinden duyduğu şekliyle kabul
edebilir. Fakat böyle bir iman, Kur'ani bir bilinç, sağlam bir tefekkür ve
manevi bir derinliğe dayanmadığı için ufak bir farklı düşünce, fitne, vesvese ya
da şüphede sarsılıp, kolaylıkla yıkılabilir. Müslümanlığı bir namus meselesi
veya bir ulus ya da aile geleneği şeklinde algılayan ve kendilerini inançlı bir
insan olarak gören pek çok kimsenin durumu da bundan farklı değildir. Ayetlerde
bu sapkın anlayışa sahip insanlar hakkında pek çok örnekler verilmiştir. Bu tür
kimseler, Kur'an'da "kesin bilgiyle inanmayanlar", "Allah'a bir ucundan kulluk
edenler" ve "kalplerinde hastalık olanlar" şeklinde tanımlanırlar.
İnkarın
insanlar arasında yaygınlaşmasını ve Kur'an'da anlatılan gerçeklerden
uzaklaşmalarını arzu eden bir kısım inkarcılar da, toplumda yaygın olan bu tür
çarpık ahiret anlayışlarını, özellikle de cennet hakkındaki ilkel bakış
açılarını derleyip, din ve Müslümanlar aleyhinde kullanırlar. Bu kişiler kıyamet,
cennet, cehennem gibi konuları, toplum içinde yaygın olan kanaatler
doğrultusunda, ilkel ve batıl kalıplara sokarak bir alay ve eğlence konusu
haline getirirler. İnsanları Kur'an ahlakından
uzaklaştırmak için Müslümanları, sonsuz hayatları için yukarıda tarif ettiğimiz
şekilde bir cennet beklentisiyle mutlu olan küçük ve basit zevklere sahip,
estetik, sanat, zenginlik, ihtişam, teknoloji, konfor, refah, lüks gibi
kavramlardan habersiz, yeme, içme, cinsellik, giyinme, eğlenme gibi konulardaki
zevkleri belli sınırlarda olan dar kalıpları aşamayan, geri kalmış kimseler
olarak lanse ederler. Bu suretle insanları İslam'dan ve Müslümanlardan mümkün
olduğunca soğutmaya çalışırlar.
Halbuki bu
düşünceler, toplum içinde hakim olan yanlış anlayışlara, geleneklerden gelen
çarpık düşünceleri yansıtmaktadır. Çünkü Allah'ın Kur'an'da inanan kullarına
vaat ettiği cennet, insan aklının kavramakta zorlanacağı bir güzelliğe sahiptir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde de Kur'an ayetleri doğrultusunda inceleyeceğimiz
gibi, cennet inkarcıların bu yakıştırmalarından çok uzaktır. Ahiret de, inkar
edenlerin zihinlerinde canlandırdıkları ve kendi akılsızlıklıklarının ürünü olan
ilkel düşüncelerinin çok ötesindedir.
Ancak asıl
önemli olan Allah'ın varlığına ve ahiret gününe iman ettiklerini söyleyip, inkar
edenlerinkine benzer cennet, cehennem ve ahiret anlayışlarına sahip insanların
varlığıdır. Şu iyice bilinmelidir ki, Kur'an'dan habersiz, kulaktan dolma, "atalarından
gördüğü" bir dine uyan kimsenin dini ne kadar bu gerçeği kendine kondurmak
istemese de gerçek İslam dini değildir. İnsanların ürettikleri, yıllardan beri
süregelen çarpık düşüncelerin şekillendirdiği farklı bir dindir ve bu din de
İslam aleyhinde propaganda yürüten inkarcılar tarafından Müslümanların aleyhinde
kullanılmaktadır. Bu dini gerçek İslam gibi göstererek, İslam'a yönelik asılsız
iddialarda ve saldırılarda bulunmaktadırlar.
Cennet dünyaya
çeşitli yönlerden benzemekle birlikte dünyanın kat kat daha üstün, kusursuz ve
eksiksiz olanıdır. Üstelik ölümden sonra insanı bekleyen iki sonuçtan biridir ve
hiç şüphesiz bunun elde edilmesi için büyük bir uğraş gerekmektedir. O halde
kişinin yapması gereken, samimi bir kalple Rabbine teslim olması, sahip olduğu
tüm batıl inançları terk edip Kuran ayetlerini eksiksizce yaşaması ve tüm
hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmeye çalışmasıdır. Aynı zamanda
cennetin varlığı ile ilgili düşüncelerini de iyice netleştirmeli ve Kur'an
ayetlerinde cennet hakkında bildirilen doğru bilgileri bir an önce öğrenmelidir.[1]
[1] Harun
Yahya, Mü'minlerin Asıl Yurdu Cennet, Vural Yayınları:
MÜ'MİNLERİN ASIL YURDU CENNET
Birçok kimsenin
hayalinde cennet, bulutların içinde, bir sis perdesinin ardında, beyaz rengin
hakim olduğu, aydınlık, fakat puslu bir rüyalar alemidir. Cennete girmeye hak
kazanan insanlar ise yüzlerinde saf bir tebessüm ve uykulu gözlerle bulutların
üstünde uçuşan ve bununla mutlu olan insanlardır. Bazı kişilere göre ise
yalnızca yeşilliğin, kırların ve çayırların bulunduğu, kuzuların otladığı,
insanların ağaçların altında oturup önlerinden akan dereleri seyrettikleri
yeşilliklerdir. Bu cahilce anlayışa göre cennet, her ne kadar huzurlu, sakin,
güvenli de olsa, sonsuz bir hayat düşünüldüğünde monoton ve sıkıcı bir yer
olarak düşünülmektedir.
Bu kavrayış
yetersizliğinin en önemli sebebi, kişinin Kur'an'da anlatılan gerçeklerden ve
Kur'an'ın müminlere kazandırdığı akıl ve ferasetten yoksun olmasıdır. Hem
bilmeyen hem de akledemeyen bir insan ise, kuşkusuz konuları derinliğine
düşünemez, birtakım incelikleri kavrayamaz, gerekli bağlantıları zihninde
kuramaz. Sonuçta da sağlıklı ve gerçekçi değerlendirmeler yapamaz. Dolayısıyla
dünyevi konularda olduğu gibi, ahiretle ilgili konularda da, Kur'an ayetlerini
bilmeyen ve müminlere has akletme kabiliyetine sahip olmayan gaflet ehlinin
zihnindeki cennet anlayışı yukarıda verdiğimiz örneklerin ötesine geçemez.
Elbette böyle puslu ve Kur'an'da bildirilen gerçeklerden uzak bir ahiret
anlayışı, Kur'an'da kastedilen "ahirete iman"a benzememektedir.
Dikkat edilirse
bu çarpık inanca sahip olanları inkarcı değil, "gaflet ehli" olarak tanımladık.
Çünkü inkarcının zaten, çarpık veya normal herhangi bir ahiret inancı yoktur.
Gafletteki insan ise kendini Müslüman olarak görebilir. Ahiretin, cennetin,
cehennemin varlığını da hiç düşünmeden, çevresinden duyduğu şekliyle kabul
edebilir. Fakat böyle bir iman, Kur'ani bir bilinç, sağlam bir tefekkür ve
manevi bir derinliğe dayanmadığı için ufak bir farklı düşünce, fitne, vesvese ya
da şüphede sarsılıp, kolaylıkla yıkılabilir. Müslümanlığı bir namus meselesi
veya bir ulus ya da aile geleneği şeklinde algılayan ve kendilerini inançlı bir
insan olarak gören pek çok kimsenin durumu da bundan farklı değildir. Ayetlerde
bu sapkın anlayışa sahip insanlar hakkında pek çok örnekler verilmiştir. Bu tür
kimseler, Kur'an'da "kesin bilgiyle inanmayanlar", "Allah'a bir ucundan kulluk
edenler" ve "kalplerinde hastalık olanlar" şeklinde tanımlanırlar.
İnkarın
insanlar arasında yaygınlaşmasını ve Kur'an'da anlatılan gerçeklerden
uzaklaşmalarını arzu eden bir kısım inkarcılar da, toplumda yaygın olan bu tür
çarpık ahiret anlayışlarını, özellikle de cennet hakkındaki ilkel bakış
açılarını derleyip, din ve Müslümanlar aleyhinde kullanırlar. Bu kişiler kıyamet,
cennet, cehennem gibi konuları, toplum içinde yaygın olan kanaatler
doğrultusunda, ilkel ve batıl kalıplara sokarak bir alay ve eğlence konusu
haline getirirler. İnsanları Kur'an ahlakından
uzaklaştırmak için Müslümanları, sonsuz hayatları için yukarıda tarif ettiğimiz
şekilde bir cennet beklentisiyle mutlu olan küçük ve basit zevklere sahip,
estetik, sanat, zenginlik, ihtişam, teknoloji, konfor, refah, lüks gibi
kavramlardan habersiz, yeme, içme, cinsellik, giyinme, eğlenme gibi konulardaki
zevkleri belli sınırlarda olan dar kalıpları aşamayan, geri kalmış kimseler
olarak lanse ederler. Bu suretle insanları İslam'dan ve Müslümanlardan mümkün
olduğunca soğutmaya çalışırlar.
Halbuki bu
düşünceler, toplum içinde hakim olan yanlış anlayışlara, geleneklerden gelen
çarpık düşünceleri yansıtmaktadır. Çünkü Allah'ın Kur'an'da inanan kullarına
vaat ettiği cennet, insan aklının kavramakta zorlanacağı bir güzelliğe sahiptir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde de Kur'an ayetleri doğrultusunda inceleyeceğimiz
gibi, cennet inkarcıların bu yakıştırmalarından çok uzaktır. Ahiret de, inkar
edenlerin zihinlerinde canlandırdıkları ve kendi akılsızlıklıklarının ürünü olan
ilkel düşüncelerinin çok ötesindedir.
Ancak asıl
önemli olan Allah'ın varlığına ve ahiret gününe iman ettiklerini söyleyip, inkar
edenlerinkine benzer cennet, cehennem ve ahiret anlayışlarına sahip insanların
varlığıdır. Şu iyice bilinmelidir ki, Kur'an'dan habersiz, kulaktan dolma, "atalarından
gördüğü" bir dine uyan kimsenin dini ne kadar bu gerçeği kendine kondurmak
istemese de gerçek İslam dini değildir. İnsanların ürettikleri, yıllardan beri
süregelen çarpık düşüncelerin şekillendirdiği farklı bir dindir ve bu din de
İslam aleyhinde propaganda yürüten inkarcılar tarafından Müslümanların aleyhinde
kullanılmaktadır. Bu dini gerçek İslam gibi göstererek, İslam'a yönelik asılsız
iddialarda ve saldırılarda bulunmaktadırlar.
Cennet dünyaya
çeşitli yönlerden benzemekle birlikte dünyanın kat kat daha üstün, kusursuz ve
eksiksiz olanıdır. Üstelik ölümden sonra insanı bekleyen iki sonuçtan biridir ve
hiç şüphesiz bunun elde edilmesi için büyük bir uğraş gerekmektedir. O halde
kişinin yapması gereken, samimi bir kalple Rabbine teslim olması, sahip olduğu
tüm batıl inançları terk edip Kuran ayetlerini eksiksizce yaşaması ve tüm
hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmeye çalışmasıdır. Aynı zamanda
cennetin varlığı ile ilgili düşüncelerini de iyice netleştirmeli ve Kur'an
ayetlerinde cennet hakkında bildirilen doğru bilgileri bir an önce öğrenmelidir.[1]
[1] Harun
Yahya, Mü'minlerin Asıl Yurdu Cennet, Vural Yayınları:
CENNET
- CENNET .. Cennet Kelimesi; Anlam ve Mâhiyeti
- Cennette Yalnızca Kuran'da Bildirilen Şeyler mi Var? .
- Nimet ve Sefahat
- Cennet İnancı
- Gerçek Yaşam Bu Dünyadaki Değildir
- Umursamazlık
- Cennet Ehlinin Dünyadaki Durumları Müminlerin Dünyadaki Güzel Yaşamları
- İslâmda Cennet İnancı
- Cennetin İsimleri ve Tabakaları
- Müjde
- Allah'ın Vaadi
- Cennetin Tasviri
- Cenneti Şiddetle Umanlar Allah'ın Fırkası
- En Büyük Zevk Cennette Allah'ın Görülmesi
- Ahirete Güzel Geçiş Güzel Ölüm
- Cennet Şu An Mevcuttur
- Cennet Hayatı
- Kolay Hesap
- Cennet Nimetleri
- Cennetteki Doğal Güzellikler
- Cennette Cinsî Zevkler
- Sonsuz Lezzet
- Amaç, Cismanî Zevkler Sağlayan Cennet Nimetleri Değil; Allah'ın Rızasıdır
- Cennette Müminlerin Yaşadıkları Yerler
- Cennetlikler
- Cennettekilerin Eşleri
- Cehennem Korkusu - Cennet Ümidi (Allah ile İlişkilerimizde Denge)
- Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet
- Cennet Ucuz Değil!
- Tüm Nimetlerin En Üstünü Allah'ın Rızası