Ensârullah; Anlam ve Mâhiyeti
Ensârullah
Ensârullah; Anlam
ve Mâhiyeti
Ensâr kelimesinin kökü yardım etmek anlamına
gelen "nasr"dır. "Ensâr" kelimesi de yardım edenler mânâsına gelir. (Medine
halkından olup, Peygamberimiz (s.a.s.) ve Mekke'den hicret eden muhâcirleri
barındırıp onlara yardım eden Evs ve Hazrec kabilelerine de "yardımcılar"
anlamında ensâr denilir.) Ensârullah; lügat anlamı olarak Allah'ın yardımcıları
demektir. Allah samed olduğu, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı, yaratıkların O'na
muhtaç olduğu için, bu ifâde, mecâzî olarak kabul edilmelidir. O yüzden
ensârullah kavramına: "Allah'ın dininin, Allah yolunun yardımcıları" anlamı
verilir. Ensârullah: Allah'ın dinini ve şeriatını koruyan ve bu hususta elden
gelen gayreti sarfeden kimseler emektir. Bu ifâde, 3/Âl-i İmrân, 52; 22/Hacc,
40; 47/Muhammed, 7; 57/Hadîd, 25; 59/Haşr, 8; 61/Saf, 14 âyetlerinde geçer.
Kur'ân-ı Kerim'de geçen nasr kelimesi "min" harf-i cerri ile birlikte
kullanıldığı vakit, kurtarmak anlamına gelir.
"...Allah, kendi (dini)ne yardım edene elbette
yardım eder. Kuşkusuz Allah, kuvvetlidir, gâliptir."
(22/Hacc, 40). Allah'a yardım, Allah'ın dininin
yerleşmesine, güçlenmesine yardım demektir. Allah'a ibâdet, ancak o dini
benimseyenlerin gayret ve fedâkârlıklarıyla yerleşip hükümran olur. Bu din
yerleşince de insanlar Allah ile daha kolay bağlantı imkânı bulurlar.
Kendilerini Allah'a yaklaştıran eylemlerin yapıldığı ortam içinde yaşar ve
kendileri de o eylemleri yaparak Allah'a yaklaşırlar. İnsanları Allah'a
yöneltmek üzere görevlendirilen insanlar, Allah'ın elçileri ve her çağda onların
destekleyicileridir. Elçiler, hak dini yerleştirmek üzere insanların desteğine
ihtiyaç duymuşlardır. Destekleyen olmadıkça hak dinin yerleşmesi zordur. Hak
dini destekleyenlere de Allah yardım eder.
Âl-i İmrân sûresi 52. âyette anlatıldığı üzere,
Hz. İsa, Allah yolunda kendisine yardımcılar aramış, havârîleri ona yardımcı
olacaklarına söz vermiş, yani bey'at etmişlerdir. Havârîlerin Hz. İsa'ya bey'at
ve desteği 61/Saf sûresi 14. âyetinde de anlatılmıştır. Saf sûresinde, bundan
önceki âyetlerde mü'minlere, âhiret ve dünya ödüllerine erebilmek için Allah'a
inanmaları ve Allah yolunda malla, canla savaşmaları emredilmişti. Bu âyette de
onlara, İsa (a.s.)'ya yardım eden havârîler gibi Allah'ın dininin üstü gelmesi
için çalışmaları emredilmektedir. İsa (a.s.), havârîlerine: "Allah'a giden
yolda bana kim yardımcı olur?" dediği zaman havârîler: "Biz Allah yolunun
yardımcılarıyız" dediler ve Allah'ın dinini yaymak için çalıştılar. Fakat Hz.
İsa'nın içinde yetiştiği İsrâiloğullarının hepsi ona inanmadı, sadece az bir
kesim ona inandı. Ötekiler inkâr ettiler. Allah iman edenleri inanmayanlara
üstün getirdi.
Âyette nasıl İsa (a.s.)'ya iman edenler, ona
inanmayıp düşman olanlara üstün gelmiş ise, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e iman
edenlerin de, ona inanmayıp düşman olanlara üstün geleceklerine işaret edilmekte
ve müslümanların, sonunda düşmanlarına üstün geleceği müjdesiyle sûre sona
ermektedir. Gerçekten öyle olmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.) Mekke'de çok sıkıntı
çekmiş, Mekkeliler ona rağbet etmemişlerdir. Allah'ın Rasûlü hac günlerinde:
"Hangi adam, Rabbimin risâletini duyurmam için beni barındırır? Kureyş Rabbimin
risâletini tebliğ etmemi engelledi" derdi. Nihâyet Allah, Medineli Evs ve Hazrec
kabilelerinden bazı kimseleri ona bağladı. Bunlar ona bey'at ettiler ve kendi
yurtlarına göçtüğü takdirde onu karadan, kırmızıdan (her türlü görünür
tehlikeden) koruyacaklarına söz verdiler. Ne garip bir rastlantıdır ki,
Peygamberimiz (s.a.s.)'e bey'at edenler de tıpkı İsa (a.s.)'nın havârîleri gibi
on iki kişi idi (Tehzîbu Sîreti İbn Hişam, I/104). Bunlar sözlerinde durdular.
Medine'ye göç eden Peygamberimizi ve arkadaşlarını barındırdılar, korudular.
Bundan dolayı Medinelilere ensâr (yardımcılar) dendi. Bunlar Allah'ın dininin
yayılması için çok fedâkârlık gösterdiler, gerektiğinde mallarını, hatta
canlarını İslâm uğrunda fedâ etmekten kaçınmadılar. Nihâyet bu âyetlerin
inişiyle birlikte Allah'ın yardımı görünmeye, zaferler ve fetihler birbirini
izlemeye başladı. İsa (a.s.)'ya inananlar da inanmayanlara üstün geldiler.
Allah'ın vaadi gerçekleşti, hak bâtılı yendi. İnşâallah bir gün İslâm bütün
dünya dinlerinin üstüne dünyevî uygulama yönüyle de çıkacaktır.
"Ey iman edenler, eğer siz Allah(ın dinin)e
yardım ederseniz (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma
yolunda) sağlam tutar." (47/Muhamed,
7). Bu âyette Allah'ın, kendisine yardım edenlere, yani tevhid dininin yerleşip
güçlenmesine çalışanlara, bu uğurda savaş verenlere yardım edeceği, onların
ayaklarını sağlam tutacağı; öylelerinin, yıkılıp yere düşmeyecekleri;
çabalarının yarım kalmayacağı; kâfirlerin ise yüz üstü yere kapanacakları
(devrilip düşecekleri), engellemelerinin bir sonuç vermeyeceği belirtiliyor.
Âyette mü'minlerle kâfirlerin durumu tam karşıtlık içinde anlatılmaktadır. Allah
iman edenlerin ayaklarını sağlam bastırıp onlara yardım ederken, inançsızların
ayağını gevşetip onları deviriyor, eylemlerini de hedefinden saptırıyor.
Çabaları boşa çıkıyor. Onlar Allah'ın hükümlerini istemedikleri için Allah da
onların eylemlerini boşa çıkarmıştır.
"... Allah, kimin gaybda (gizlide) Kendisine ve
rasüllerine yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür." (57/Hadîd,
25). Bu âyette de, Allah'ın, kanıtlarla elçiler gönderdiği insanların, adâleti
yerine getirmeleri için peygamberlerle birlikte Kitab'ı ve adâlet ölçütünü
indirdiği; indirdiği demire de bir güç ve insanlara yararlar koyduğu; demirdeki
bu gücü ve yararları, kimlerin Allah'a ve elçilerine yardım yolunda
kullanacağını bilmek istediği belirtilmekte ve Allah'ın kaviyy (çok güçlü)
olduğu vurgulanmaktadır. Allah peygamberleri göndermiş, Kitap ve adâlet ölçütü
indirmiş, demirin gücü sâyesinde de düzenin korunmasını sağlamıştır. Hem
bedenlerdeki yaratılış düzenini, hem de toplumlardaki hakça düzeni demirle
korumuştur. Böyle yapmıştır ki, gizlide Allah'a ve peygamberlerine yardım
edenleri bilsin. Yani kimin, gerektiğinde Allah'ın verdiği güç ve sağlık
sâyesinde, silâhını kuşanıp Allah'ın dininin ve elçilerinin üstün gelmesi için
çalışacağını ortaya çıkarsın. Âyetin sonunda Allah'ın kavî ve azîz sıfatları
vurgulanmakla, Hakk'a yardım edenlerin gâlip geleceğine işaret edilmektedir.
Çünkü Allah onların yardımcısıdır. Allah'ın tarafını tutanlar gâlip gelirler.
(1)
Ensârullah; Anlam
ve Mâhiyeti
Ensâr kelimesinin kökü yardım etmek anlamına
gelen "nasr"dır. "Ensâr" kelimesi de yardım edenler mânâsına gelir. (Medine
halkından olup, Peygamberimiz (s.a.s.) ve Mekke'den hicret eden muhâcirleri
barındırıp onlara yardım eden Evs ve Hazrec kabilelerine de "yardımcılar"
anlamında ensâr denilir.) Ensârullah; lügat anlamı olarak Allah'ın yardımcıları
demektir. Allah samed olduğu, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı, yaratıkların O'na
muhtaç olduğu için, bu ifâde, mecâzî olarak kabul edilmelidir. O yüzden
ensârullah kavramına: "Allah'ın dininin, Allah yolunun yardımcıları" anlamı
verilir. Ensârullah: Allah'ın dinini ve şeriatını koruyan ve bu hususta elden
gelen gayreti sarfeden kimseler emektir. Bu ifâde, 3/Âl-i İmrân, 52; 22/Hacc,
40; 47/Muhammed, 7; 57/Hadîd, 25; 59/Haşr, 8; 61/Saf, 14 âyetlerinde geçer.
Kur'ân-ı Kerim'de geçen nasr kelimesi "min" harf-i cerri ile birlikte
kullanıldığı vakit, kurtarmak anlamına gelir.
"...Allah, kendi (dini)ne yardım edene elbette
yardım eder. Kuşkusuz Allah, kuvvetlidir, gâliptir."
(22/Hacc, 40). Allah'a yardım, Allah'ın dininin
yerleşmesine, güçlenmesine yardım demektir. Allah'a ibâdet, ancak o dini
benimseyenlerin gayret ve fedâkârlıklarıyla yerleşip hükümran olur. Bu din
yerleşince de insanlar Allah ile daha kolay bağlantı imkânı bulurlar.
Kendilerini Allah'a yaklaştıran eylemlerin yapıldığı ortam içinde yaşar ve
kendileri de o eylemleri yaparak Allah'a yaklaşırlar. İnsanları Allah'a
yöneltmek üzere görevlendirilen insanlar, Allah'ın elçileri ve her çağda onların
destekleyicileridir. Elçiler, hak dini yerleştirmek üzere insanların desteğine
ihtiyaç duymuşlardır. Destekleyen olmadıkça hak dinin yerleşmesi zordur. Hak
dini destekleyenlere de Allah yardım eder.
Âl-i İmrân sûresi 52. âyette anlatıldığı üzere,
Hz. İsa, Allah yolunda kendisine yardımcılar aramış, havârîleri ona yardımcı
olacaklarına söz vermiş, yani bey'at etmişlerdir. Havârîlerin Hz. İsa'ya bey'at
ve desteği 61/Saf sûresi 14. âyetinde de anlatılmıştır. Saf sûresinde, bundan
önceki âyetlerde mü'minlere, âhiret ve dünya ödüllerine erebilmek için Allah'a
inanmaları ve Allah yolunda malla, canla savaşmaları emredilmişti. Bu âyette de
onlara, İsa (a.s.)'ya yardım eden havârîler gibi Allah'ın dininin üstü gelmesi
için çalışmaları emredilmektedir. İsa (a.s.), havârîlerine: "Allah'a giden
yolda bana kim yardımcı olur?" dediği zaman havârîler: "Biz Allah yolunun
yardımcılarıyız" dediler ve Allah'ın dinini yaymak için çalıştılar. Fakat Hz.
İsa'nın içinde yetiştiği İsrâiloğullarının hepsi ona inanmadı, sadece az bir
kesim ona inandı. Ötekiler inkâr ettiler. Allah iman edenleri inanmayanlara
üstün getirdi.
Âyette nasıl İsa (a.s.)'ya iman edenler, ona
inanmayıp düşman olanlara üstün gelmiş ise, Hz. Muhammed (s.a.s.)'e iman
edenlerin de, ona inanmayıp düşman olanlara üstün geleceklerine işaret edilmekte
ve müslümanların, sonunda düşmanlarına üstün geleceği müjdesiyle sûre sona
ermektedir. Gerçekten öyle olmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.) Mekke'de çok sıkıntı
çekmiş, Mekkeliler ona rağbet etmemişlerdir. Allah'ın Rasûlü hac günlerinde:
"Hangi adam, Rabbimin risâletini duyurmam için beni barındırır? Kureyş Rabbimin
risâletini tebliğ etmemi engelledi" derdi. Nihâyet Allah, Medineli Evs ve Hazrec
kabilelerinden bazı kimseleri ona bağladı. Bunlar ona bey'at ettiler ve kendi
yurtlarına göçtüğü takdirde onu karadan, kırmızıdan (her türlü görünür
tehlikeden) koruyacaklarına söz verdiler. Ne garip bir rastlantıdır ki,
Peygamberimiz (s.a.s.)'e bey'at edenler de tıpkı İsa (a.s.)'nın havârîleri gibi
on iki kişi idi (Tehzîbu Sîreti İbn Hişam, I/104). Bunlar sözlerinde durdular.
Medine'ye göç eden Peygamberimizi ve arkadaşlarını barındırdılar, korudular.
Bundan dolayı Medinelilere ensâr (yardımcılar) dendi. Bunlar Allah'ın dininin
yayılması için çok fedâkârlık gösterdiler, gerektiğinde mallarını, hatta
canlarını İslâm uğrunda fedâ etmekten kaçınmadılar. Nihâyet bu âyetlerin
inişiyle birlikte Allah'ın yardımı görünmeye, zaferler ve fetihler birbirini
izlemeye başladı. İsa (a.s.)'ya inananlar da inanmayanlara üstün geldiler.
Allah'ın vaadi gerçekleşti, hak bâtılı yendi. İnşâallah bir gün İslâm bütün
dünya dinlerinin üstüne dünyevî uygulama yönüyle de çıkacaktır.
"Ey iman edenler, eğer siz Allah(ın dinin)e
yardım ederseniz (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma
yolunda) sağlam tutar." (47/Muhamed,
7). Bu âyette Allah'ın, kendisine yardım edenlere, yani tevhid dininin yerleşip
güçlenmesine çalışanlara, bu uğurda savaş verenlere yardım edeceği, onların
ayaklarını sağlam tutacağı; öylelerinin, yıkılıp yere düşmeyecekleri;
çabalarının yarım kalmayacağı; kâfirlerin ise yüz üstü yere kapanacakları
(devrilip düşecekleri), engellemelerinin bir sonuç vermeyeceği belirtiliyor.
Âyette mü'minlerle kâfirlerin durumu tam karşıtlık içinde anlatılmaktadır. Allah
iman edenlerin ayaklarını sağlam bastırıp onlara yardım ederken, inançsızların
ayağını gevşetip onları deviriyor, eylemlerini de hedefinden saptırıyor.
Çabaları boşa çıkıyor. Onlar Allah'ın hükümlerini istemedikleri için Allah da
onların eylemlerini boşa çıkarmıştır.
"... Allah, kimin gaybda (gizlide) Kendisine ve
rasüllerine yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah
kuvvetlidir, daima üstündür." (57/Hadîd,
25). Bu âyette de, Allah'ın, kanıtlarla elçiler gönderdiği insanların, adâleti
yerine getirmeleri için peygamberlerle birlikte Kitab'ı ve adâlet ölçütünü
indirdiği; indirdiği demire de bir güç ve insanlara yararlar koyduğu; demirdeki
bu gücü ve yararları, kimlerin Allah'a ve elçilerine yardım yolunda
kullanacağını bilmek istediği belirtilmekte ve Allah'ın kaviyy (çok güçlü)
olduğu vurgulanmaktadır. Allah peygamberleri göndermiş, Kitap ve adâlet ölçütü
indirmiş, demirin gücü sâyesinde de düzenin korunmasını sağlamıştır. Hem
bedenlerdeki yaratılış düzenini, hem de toplumlardaki hakça düzeni demirle
korumuştur. Böyle yapmıştır ki, gizlide Allah'a ve peygamberlerine yardım
edenleri bilsin. Yani kimin, gerektiğinde Allah'ın verdiği güç ve sağlık
sâyesinde, silâhını kuşanıp Allah'ın dininin ve elçilerinin üstün gelmesi için
çalışacağını ortaya çıkarsın. Âyetin sonunda Allah'ın kavî ve azîz sıfatları
vurgulanmakla, Hakk'a yardım edenlerin gâlip geleceğine işaret edilmektedir.
Çünkü Allah onların yardımcısıdır. Allah'ın tarafını tutanlar gâlip gelirler.
(1)
ENSÂRULLAH (ALLAH YOLUNUN YARDIMCILARI)
- ENSÂRULLAH (ALLAH YOLUNUN YARDIMCILARI)
- Ensârullah; Anlam ve Mâhiyeti
- Allah Yolunun Yardımcıları
- Kur'ân-ı Kerim'de Ensârullah .
- Havârîler; Hz. İsa'nın Allah Yolunda Yardımcıları
- Ensâr; Muhâcirleri Kendilerine Tercih Eden Yardımcılar
- Tefsirlerden İktibaslar
- Allah'ın Yardımını Bekleyenler, Allah'ın Dinine Yardım Etmelidir!
- Ensârullah Kavramıyla İlgili Âyet-i Kerimeler
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar