HÂTEMÜ'L-ENBİYÂ..
HÂTEMÜ
HÂTEMÜ'L-ENBİYÂ
"Peygamberlerin sonuncusu" anlamında
Rasûl-ü Ekrem Efendimizin vasıflarından biri.
Beşer tarihi boyunca Cenâb-ı Hak,
insanları sapıklıktan doğru yola iletmek, onların sâdece kendisine kul olup
ibâdet etmelerini sağlamak üzere peygamberler göndermiştir. Geçmişte
insanoğlunun hak dinden uzaklaştığı her dönemde kavimlerini îkaz etmek üzere her
millete mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Bu gerçek, bizzat Hak Teâlâ
tarafından şöylece ifade edilir:
"Andolsun ki her ümmete Allah'a kulluk
edin, azdırıcılardan kaçının diyen bir peygamber göndermişizdir."
(en-Nahl: 16/36).
Bu şekilde sayısını ancak Allah'ın
bildiği pek çok peygamber hak dini tebliğ etmiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu,
Hz. Muhammed Mustafâ Efendimizdir. Artık O'ndan sonra peygamber gelmeyecektir.
Çünkü O'nun getirdiği din en son, en mükemmel din olup cihanşümuldur ve çağlar
üstüdür. Hükümleri, bütün bir beşeriyetin kıyâmete kadar bütün problemlerine
çözümler getirecek üstünlüktedir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz "Hâtemü'l-Enbiyâ:
Peygamberlerin sonuncusu" diye vasıflandırılır.
Peygamber efendimiz hakkında bu vasıf
bizzat Kur'ân-ı Kerîm'de şu şekilde geçmektedir:
"Muhammed içinizden herhangi bir
adamın babası değildir. Fakat O, Allah'ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusu (hâtemü'n-nebiyyîn)'dir."
(el-Ahzâb: 33/40)
Hz. Peygamber'in bu vasfı bazan "Hâtimü'l-enbiyâ"
şeklinde de kullanıldığı gibi hâtem ya da hâtim kelimesine mühür manâsı da
verilmiştir. Çünkü Arap dilinde hâtem ve hâtim, mühür, damga, bir şeyin sonu ve
sonuncusu anlamlarına gelir. Bu kelimeyi mühür manâsına aldığımızda terkip "Peygamberlerin
mührü" anlamını kazanır ki manâ da neticede "Peygamberlerin sonuncusu" demek
olur. Çünkü mühür, bir şeyin en sonuna onun sonunu kapatmak için vurulur.
Peygamber Efendimiz de peygamberlerin en sonuncusu olarak âdetâ O'nunla
peygamberlik müessesesi artık mühürlenmiştir.
Gerek yukarıdaki âyet-i kerîmeden,
gerekse Peygamberimizin bizzat kendi sözlerinden en ufak bir şüpheye yer
vermeksizin Rasûlü Ekrem'in "hâtemü'l-enbiya" yani peygamberlerin hem sonuncusu,
hem de peygamberlik müessesesinin sonu olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ebu Hüreyre'den nakledilen uzun bir
hadiste insanların âhirette, kendilerine şefâat etsin diye Hz. Âdem (a.s)dan
başlayarak, sırasıyla peygamberlerden şefâat isteyecekleri, ancak hiçbirinin
şefâat edememesi üzerine neticede Hz. Muhammed (s.a.s)'e gelip: "Ya Muhammed!
Sen Rasûlüllah ve hâtemü'l-enbiyâ'sın. Allah senin gelmiş geçmiş bütün
günahlarını affetmiştir. Bize Rabbin huzurunda şefâat eyle..." diyecekler.[1]
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle
buyurmuştur;
"Risâlet ve nübüvvet son bulmuştur.
Benden sonra ne bir rasûl ne de bir nebî gelmeyecektir."[2]
Bir diğer hadiste Hz. Peygamber
(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Bana özgü olan beş isim vardır. Ben
Muhammed'im ve Ahmed'im, ben o mâhî (yok eden, silen)yim ki, Allah benimle küfrü
izale edecektir. Ben o hâşirim ki insanlar beni takibederek haşrolunacaktır. Ben
akîb (hatemü'l-enbiya)im"[3]
Yine Ebû Hureyre'den, Hz. Peygamber
(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"...Ben bütün insanlara gönderildim.
peygamberler de benimle son buldu."[4]
"Benim, benden önce gelen
peygamberlere nisbetle durumum buna benzer: Bir adam büyük bir bina yaptırıp onu
güzelce dayayıp döşedi, fakat bir köşede bir tuğlalık boş yer bıraktı. Ahali
binanın etrafında dolaşıyor, güzelliğine hayran kalıyor fakat şunu söylemeden
edemiyordu: Niçin bu tuğlanın yeri boş? İşte ben o tuğlayım ve peygamberlerin
sonuncusuyum."[5]
[1]
Buhârî, Tefsir, sûre 17; Müslim, İman,
Hadis no: 327.
[2]
Tirmizî, Menâkıb: 8; Dârımî,
Mukaddime: 3.
[3]
Buhârî, Menâkıb: 17.
[4]
Tirmizî, es-Sîre: 5.
[5]
Buhârî, Menâkıb: 18; Müslim, Fedail: 32, Ebû Davûd, Fiten: 1; Ahmet Önkal,
Şamil İslam Ansiklopedisi: 2/367.
HÂTEMÜ'L-ENBİYÂ
"Peygamberlerin sonuncusu" anlamında
Rasûl-ü Ekrem Efendimizin vasıflarından biri.
Beşer tarihi boyunca Cenâb-ı Hak,
insanları sapıklıktan doğru yola iletmek, onların sâdece kendisine kul olup
ibâdet etmelerini sağlamak üzere peygamberler göndermiştir. Geçmişte
insanoğlunun hak dinden uzaklaştığı her dönemde kavimlerini îkaz etmek üzere her
millete mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Bu gerçek, bizzat Hak Teâlâ
tarafından şöylece ifade edilir:
"Andolsun ki her ümmete Allah'a kulluk
edin, azdırıcılardan kaçının diyen bir peygamber göndermişizdir."
(en-Nahl: 16/36).
Bu şekilde sayısını ancak Allah'ın
bildiği pek çok peygamber hak dini tebliğ etmiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu,
Hz. Muhammed Mustafâ Efendimizdir. Artık O'ndan sonra peygamber gelmeyecektir.
Çünkü O'nun getirdiği din en son, en mükemmel din olup cihanşümuldur ve çağlar
üstüdür. Hükümleri, bütün bir beşeriyetin kıyâmete kadar bütün problemlerine
çözümler getirecek üstünlüktedir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz "Hâtemü'l-Enbiyâ:
Peygamberlerin sonuncusu" diye vasıflandırılır.
Peygamber efendimiz hakkında bu vasıf
bizzat Kur'ân-ı Kerîm'de şu şekilde geçmektedir:
"Muhammed içinizden herhangi bir
adamın babası değildir. Fakat O, Allah'ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusu (hâtemü'n-nebiyyîn)'dir."
(el-Ahzâb: 33/40)
Hz. Peygamber'in bu vasfı bazan "Hâtimü'l-enbiyâ"
şeklinde de kullanıldığı gibi hâtem ya da hâtim kelimesine mühür manâsı da
verilmiştir. Çünkü Arap dilinde hâtem ve hâtim, mühür, damga, bir şeyin sonu ve
sonuncusu anlamlarına gelir. Bu kelimeyi mühür manâsına aldığımızda terkip "Peygamberlerin
mührü" anlamını kazanır ki manâ da neticede "Peygamberlerin sonuncusu" demek
olur. Çünkü mühür, bir şeyin en sonuna onun sonunu kapatmak için vurulur.
Peygamber Efendimiz de peygamberlerin en sonuncusu olarak âdetâ O'nunla
peygamberlik müessesesi artık mühürlenmiştir.
Gerek yukarıdaki âyet-i kerîmeden,
gerekse Peygamberimizin bizzat kendi sözlerinden en ufak bir şüpheye yer
vermeksizin Rasûlü Ekrem'in "hâtemü'l-enbiya" yani peygamberlerin hem sonuncusu,
hem de peygamberlik müessesesinin sonu olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ebu Hüreyre'den nakledilen uzun bir
hadiste insanların âhirette, kendilerine şefâat etsin diye Hz. Âdem (a.s)dan
başlayarak, sırasıyla peygamberlerden şefâat isteyecekleri, ancak hiçbirinin
şefâat edememesi üzerine neticede Hz. Muhammed (s.a.s)'e gelip: "Ya Muhammed!
Sen Rasûlüllah ve hâtemü'l-enbiyâ'sın. Allah senin gelmiş geçmiş bütün
günahlarını affetmiştir. Bize Rabbin huzurunda şefâat eyle..." diyecekler.[1]
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle
buyurmuştur;
"Risâlet ve nübüvvet son bulmuştur.
Benden sonra ne bir rasûl ne de bir nebî gelmeyecektir."[2]
Bir diğer hadiste Hz. Peygamber
(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Bana özgü olan beş isim vardır. Ben
Muhammed'im ve Ahmed'im, ben o mâhî (yok eden, silen)yim ki, Allah benimle küfrü
izale edecektir. Ben o hâşirim ki insanlar beni takibederek haşrolunacaktır. Ben
akîb (hatemü'l-enbiya)im"[3]
Yine Ebû Hureyre'den, Hz. Peygamber
(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"...Ben bütün insanlara gönderildim.
peygamberler de benimle son buldu."[4]
"Benim, benden önce gelen
peygamberlere nisbetle durumum buna benzer: Bir adam büyük bir bina yaptırıp onu
güzelce dayayıp döşedi, fakat bir köşede bir tuğlalık boş yer bıraktı. Ahali
binanın etrafında dolaşıyor, güzelliğine hayran kalıyor fakat şunu söylemeden
edemiyordu: Niçin bu tuğlanın yeri boş? İşte ben o tuğlayım ve peygamberlerin
sonuncusuyum."[5]
[1]
Buhârî, Tefsir, sûre 17; Müslim, İman,
Hadis no: 327.
[2]
Tirmizî, Menâkıb: 8; Dârımî,
Mukaddime: 3.
[3]
Buhârî, Menâkıb: 17.
[4]
Tirmizî, es-Sîre: 5.
[5]
Buhârî, Menâkıb: 18; Müslim, Fedail: 32, Ebû Davûd, Fiten: 1; Ahmet Önkal,
Şamil İslam Ansiklopedisi: 2/367.
NEBİ-RASUL
- NEBİ-ENBİYA.. Nebi Kelimesi
- Nebilerin (Enbiya'nın) Özellikleri
- RASÛL. Rasûl Kelimesinin Anlam Sahası
- Nebî ve Rasül; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'ân-ı Kerim'de Nebî ve Rasül Kavramı
- Allah'ın Elçisi Olarak Rasûl
- Rasûllerin Görevi
- Nebi ve Rasuller Arasında Ayırım Yapmamak Gerekir
- HÂTEMÜ'L-ENBİYÂ..
- HÂTEMÜ'L-MÜRSELÎN..
- Son Peygamber
- Mütenebbî/Sahte Peygamber
- Nebi İle Rasül Arasında Fark Var mıdır?. (Geleneğin Yanlışından Modern Küfre/Sahte Peygamberliğe)
- Nebi İle Rasül Arasındaki Fark.
- Kur'an'a Göre Nebî ile Rasül Arasında Fark Yoktur.
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar