Fecir | Konular | Kitaplar

Günümüz ve Felek

Günümüz ve Felek



Günümüz ve Felek:



 

"Felek": Gök, gökyüzü, sema, her gezegene mahsus
gök tabakası, yörünge gibi anlamlara gelir. Çoğulu "eflâk"tır.  Felekiyat: Gök
bilgisi, astronomi ilmi demektir. Felekî: Felekle alakalı,  yani astronomi ile
ilgili anlamına gelir. Felekiyun: Astronomi/gök bilimi ile uğraşanlar demektir.
Kur'an'da felek kelimesi, iki yerde geçer. Bu iki âyette felek; küre, yörünge
anlamında kullanılır. "Ne güneşin aya erişmesi kendine yaraşır, ne de gece,
gündüzün önüne geçebilir. Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzmektedir."
(36/Yâsin, 40) "O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı yaratandır. Her biri bir
felekte/yörüngede yüzmektedir." (21/Enbiyâ, 33)

Şimdiki bilim açısından geçersiz olan ve bizim
açımızdan da bâtıl görüşe, Batlamyus teorisine göre, bütün felekleri saran en
büyük ve en yüksek feleğe, Atlas feleği denir. Atlas feleği dönerken diğer sekiz
feleği de kendi istikametinde dönmeye zorlar. Bu dönüş büyük bir özellik taşır.
İnsanların talihleri, refah ve mutlulukları üzerinde değişken ve aksi durumlar
ortaya koyar. İşte felekler üzerine şikâyetin arka planında bu anlayış vardır.
Eski zamanlardaki bâtıl inanışa göre, güneş feleğin ve göğün sultanıdır. Diğer
gezegenler de onun çevresinde birer vazife ve hizmet görürler. Buna göre ay
vezir, Utarid kâtip, Merih başkumandan, Müşteri kadı, Zühal bekçi, Zühre de
çalgıcıdır. İlk yedi felekteki gezegen yıldızların insanlar üzerinde hayırlı ve
hayırsız tesirleri olur. Bu tesirler, o yıldızın etkisinde doğan kişiler
üzerinde değişik haller ortaya koyar. Mesela Merih ile Zuhal uğursuz, Güneş ile
Müşteri uğurlu yıldızlardır. Diğerleri ise bazen uğurlu, bazen uğursuz olurlar.
Bu bâtıl inanca göre bu yıldızların yeryüzüne hakim oldukları aylar, günler ve
saatler vardır. Uğurlu saatler ve uğursuz saatler, böylece insanlar ve onların
üzerinde etkili olurlar. İnsanlar da bu saatlerde başlarına gelenler için
şikâyet eder veya memnuniyet bildirirler.



[1]

Yıldızların insanın kaderine hakim oldukları
inancı, feleğin kader mânâsını kazanmasına yol açmıştır. Araplar, bu anlamda
feleğe dehr, İranlılar çarh derler. Bu felek teorisinin, gök cisimleri ve gök
hadiselerinin insanın kaderine hakim olduğu anlayışı ile birlikte eski bâtıl
dinlerde de büyük bir yer ayrıldığını görüyoruz. İslâm kaynaklarının haber
verdiği Sabiîler (Yıldıza tapanlar) bunlardır. Yıldızların kimi uğurlu, kimi
uğursuzdur. Yıldızların her biri belli günlere ve saatlere hakimdir. İlm-i nücum
veya yıldız falı ile uğraşanlar, insanın doğduğu gündeki yıldızların veya
burçların durumuna bakarak insanın sağlığını, ahlâkını, başarı derecesini,
kısaca kader ve talihini keşfetmeye çalışırlar.

Edebiyatta felek, daha çok şikâyet yerine
kullanılır. Edebiyatın feleğe karşı tutumu olumsuzdur. Çünkü felek, kıyıcı,
zâlim ve hilekârdır. Sözüne güven olmaz. Kimse onun elinden aman bulmamıştır.
Aşığı sevgilisinden ayıran, insanı mihnete gark eden, tam amacına ulaşacağı
sırada talihini ters çeviren felektir.

İlkel bâtıl dinlerden, bâtıl inanışlardan,
mitolojiden ve efsanelerden kaynaklanarak halk muhayyilesinde oluşan felek-kader
münâsebeti, feleğin  halk  arasında kambur felek, kahpe felek     



gibi tâbirlerle anılmasına,  feleğin
çemberinden geçmiş gibi deyimlerin oluşmasına sebep olmuştur. Rüzgâr gülü'ne
eskiden çark-ı felek denirdi.



[2] Şimdi bu ad, daha çok kumar oynamak için
döndürülen yuvarlak masaya denmektedir.

Duymuşsunuzdur, nice insan, şartlar uygun
gidersa, bir terslik çıkmazsa anlamında felek yâr olursa der. Güzel,
keyifli (daha çok da haram eğlencelerle) bir gece veya gün geçirirse felekten
kâm aldığını söyler; veya anlayışına göre  felekten bir gece (gün)
çalmıştır. Haksızlığa, zulme, felâkete uğradıysa, feleğin sillesini
yemiştir. Talihsizlikten yakınıyorsa, bunu feleğe küsmekle
ifadelendirir. Kendi tecrübeleri ile hayatın iyi ve kötü yönlerini bilen ve her
işin altından kalkanlara  feleğin çemberinden geçmiş denir. Bahtsız
kimselere  felek düşkünü dendiği olur. Dönek, sözünde durmayan anlamında 
felek meşrep denilir. Şaşkınlıktan veya korkudan ne yapacağını bilemez
hale gelen insan da  feleğini şaşıran kimsedir. Ters döndüğü için, bu
kadar kutsal gücü olduğu halde kahpe felektir; gök kubbesinin
yuvarlaklığından dolayı da kambur felektir. İstediğine istediğini yapar
bu felek: Ah bu kambur felek; kimine karpuz yedirir, kimine kelek! Kimine
ceket giydirir, kimine yelek!  

 

 





[1]
İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Y. s. 165





[2] Türk
Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi,  c. 3, s. 179 vd.