İdeoloji
İdeoloji
İdeoloji:
Kelimenin aslı Latincedir. İdea, "görünen biçim,
fikir" sözcüğü ile logos "bilgi" kelimesinin birleşmesi ile yapılmış ve
düşünceyi inceleyen bilim (ideler bilimi) anlamında kullanılmıştır. Siyasal ve
sosyal bir doktrin meydana getiren ve bir hükümetin, bir partinin veya bir
sosyal sınıfın hareketine yön veren, düşünce sistemine ideoloji denir. Bir
topluma veya toplumsal sınıfa has düşüncelerin tümüne ideoloji denir. İlk olarak
Destut de Tracy tarafından, felsefî bir hareket olarak savunulmuştur. Daha sonra
Cabanis, Volney Grat ve Daonou tarafından siyasî bir topluluk olarak sahneye
çıkarılmıştır. On sekizinci yy'da "ideologlar" denilince bu isimler akla
gelirdi. Cemil Meriç, ideolojinin, kaypak ve karanlık bir mefhum olduğunu, Büyük
Fransız İhtilâlilinden sonra "felsefe"ye başka bir isim bulmak gerektiğini, zira
felsefenin kiliseden koptuğunu, bunun için "ideoloji" kelimesinin Destut de
Tracy tarafından (1796) uydurulduğunu izah eder (C. Meriç, Umrandan Uygarlığa,
s. 230).
İdeoloji, metafizik muhtevâsından sıyırılmış bir
felsefedir. İslâm mütefekkirleri ve ulemâsının felsefecileri küfürle itham
ettiğini bilen batıcı laik kadrolar, bu kelimenin arkasına sığınmışlardır.
Bilginin kaynağını duyu organlarının faâliyetleri ve akıl yürütme ile
sınırlandıran ideologlar, vahyi inkâr ettikleri için kâfirdirler. İslâm
topraklarındaki bütün ideolojilerde görülen temel özellik, nassı inkâr
mantığıdır. Dolayısıyla her ideoloji "ilâhlık" iddiâsına dayanır. Üretim, üretim
araçlarının mülkiyeti ve tüketim gibi konularda "helâl" ve "haram" hudutlarını
inkâr ederler. "Sermaye" ve "emek" anlayışında, birbiren zıt teoriler ortaya
koysalar da, "mülkün Allah Teâlâ tarafından yaratıldığı gerçeğini" inkârda
birleşirler. Bütün bu gerçekler dikkate alındığında, "Lâ ilâhe" (ilâh/tanrı
yoktur) "illâllah" (ancak Allah vardır) diyen her mü'min, bütün ideolojileri
inkâr etmiştir. Kelime-i tevhidi kalben tasdik ve dille ikrar eden mü'minler;
ismi ne olursa olsun, İslâm topraklarını işgal eden bütün ideolojilerle savaşmak
(cihad etmek) durumundadırlar. Aksi davranışta bulunanlar, cihad gibi farz-ı ayn
hale gelen ameli terk ettikleri için mes'uldürler (Y. Kerimoğlu, Kelimeler
Kavramlar, s. 199-201).
İdeoloji:
Kelimenin aslı Latincedir. İdea, "görünen biçim,
fikir" sözcüğü ile logos "bilgi" kelimesinin birleşmesi ile yapılmış ve
düşünceyi inceleyen bilim (ideler bilimi) anlamında kullanılmıştır. Siyasal ve
sosyal bir doktrin meydana getiren ve bir hükümetin, bir partinin veya bir
sosyal sınıfın hareketine yön veren, düşünce sistemine ideoloji denir. Bir
topluma veya toplumsal sınıfa has düşüncelerin tümüne ideoloji denir. İlk olarak
Destut de Tracy tarafından, felsefî bir hareket olarak savunulmuştur. Daha sonra
Cabanis, Volney Grat ve Daonou tarafından siyasî bir topluluk olarak sahneye
çıkarılmıştır. On sekizinci yy'da "ideologlar" denilince bu isimler akla
gelirdi. Cemil Meriç, ideolojinin, kaypak ve karanlık bir mefhum olduğunu, Büyük
Fransız İhtilâlilinden sonra "felsefe"ye başka bir isim bulmak gerektiğini, zira
felsefenin kiliseden koptuğunu, bunun için "ideoloji" kelimesinin Destut de
Tracy tarafından (1796) uydurulduğunu izah eder (C. Meriç, Umrandan Uygarlığa,
s. 230).
İdeoloji, metafizik muhtevâsından sıyırılmış bir
felsefedir. İslâm mütefekkirleri ve ulemâsının felsefecileri küfürle itham
ettiğini bilen batıcı laik kadrolar, bu kelimenin arkasına sığınmışlardır.
Bilginin kaynağını duyu organlarının faâliyetleri ve akıl yürütme ile
sınırlandıran ideologlar, vahyi inkâr ettikleri için kâfirdirler. İslâm
topraklarındaki bütün ideolojilerde görülen temel özellik, nassı inkâr
mantığıdır. Dolayısıyla her ideoloji "ilâhlık" iddiâsına dayanır. Üretim, üretim
araçlarının mülkiyeti ve tüketim gibi konularda "helâl" ve "haram" hudutlarını
inkâr ederler. "Sermaye" ve "emek" anlayışında, birbiren zıt teoriler ortaya
koysalar da, "mülkün Allah Teâlâ tarafından yaratıldığı gerçeğini" inkârda
birleşirler. Bütün bu gerçekler dikkate alındığında, "Lâ ilâhe" (ilâh/tanrı
yoktur) "illâllah" (ancak Allah vardır) diyen her mü'min, bütün ideolojileri
inkâr etmiştir. Kelime-i tevhidi kalben tasdik ve dille ikrar eden mü'minler;
ismi ne olursa olsun, İslâm topraklarını işgal eden bütün ideolojilerle savaşmak
(cihad etmek) durumundadırlar. Aksi davranışta bulunanlar, cihad gibi farz-ı ayn
hale gelen ameli terk ettikleri için mes'uldürler (Y. Kerimoğlu, Kelimeler
Kavramlar, s. 199-201).
PUT VE PUTA TAPMA
- PUT VE PUTA TAPMA..
- Put; Anlam ve Mâhiyeti
- Putlara Tapınmanın Sebepleri
- Putperestlik
- Tarihten Günümüze Put ve Putlaştırma
- İlâh Nedir; Putlaştırıp İlâhlaştırma Nasıl Olmaktadır?.
- İlâh'ın Kur'an'daki Iki Mânâsı
- İlâh Düşüncesi
- Putlaştırılıp İlâh Haline Getirilen Bâtıl Ta ı Anlayışları
- Kur'ân-ı Kerim'de Put Kavramı ve Puta Tapma.
- Kur'ân-ı Kerim'de Her Çeşit Puta Tapma ve Şirk, Şu Şekillerde Tanımlanır
- Hadis-i Şeriflerde Put Kavramı ve Puta Tapma.
- Tevhid Penceresinden Günümüz ve İnsanımız.
- Tevhidin ve Putçuluğun Amelle İlişkisi
- Muvahhid; Tüm Putları Her Şekilde Reddeden Mü'min.
- Endâd; Bir Şeyi Allah'a Denk Tutma ve Putlaştırılan Sevgi
- Endâd Edinmenin İki Yansıması a- Endâdı (Bir Şeyi) Allah'ı Sever Gibi Sevmek
- b- Endâda Tâbi Olup Allah'a İtaat Eder Gibi İtaat Etmek
- Şirk; Putlaştırmanın Genel Adı
- Şirk ve Küfür İlişkisi
- Şirk En Büyük Zulümdür
- Şirk İnancının Bir Temeli Yoktur
- Allah (c.c.) şirk günahını affetmez
- Şirk koşmadan ölenlerin affedileceği umulur
- Şirkin ve Putperestliğin Çağdaş Yansımaları
- Güncel Câhilî Eğitimde Şirk
- Şirkin Sebepleri
- 1-) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Ta ılaştırması
- 2-) Ataların Yolunu Körü Körüne Tâkip Etmek, Gelenekleri, Örf ve Âdetleri Yüceltmek, Irkçılık
- 3-) Aşırı Hürmet ve Saygı; Diğer Varlıkları Allah ve Rasûlünden Çok Sevmek