Fecir | Konular | Kitaplar

Saygı Duruşu

Saygı Duruşu



Saygı Duruşu:



 

Bazıları, putlaştırdıkları kişilerin kabirleri
veya kutsallaştırdıkları simgeler karşısında Müslümanların namazdaki kıyâmlarına
benzer şekilde hazır ol vaziyete geçer, saygı duruşunda bulunur. Hatta, namazda
doğal kabul edilebilecek bir davranış (kaşınınca başı kaşımak, öksürmek vb.)
böyle bir saygı duruşunda uygun/câiz görülmez. Hiç alâkası olmadığı halde,
herhangi bir açılış programında, ya da bir törende saygı duruşu ile başlamak
câhiliyye toplumlarının dinî bir kuralı kabul edilir. Bu tür programlara katılan
Müslümanlar da dinlerinin câiz görmemesine rağmen bu saygı duruşuna katılma
zorunda bırakılır. Okullardaki bütün öğrenci ve öğretmenler her hafta okul
açılış ve kapanışlarında, bayram diye kutlattırılan câhiliyyenin kutsal
günlerinde bu tür saygı duruşlarına mecbur tutulur. Bu tür tavırlar, aslında bir
tapınmadır. Anıtkabirdeki böyle bir törende, Mahmut Kaçar adlı bir muvahhid
müslüman; "Siz bu törenlerle mezarları putlaştırıyor, ilâhlaştırıyorsunuz. Ölü
sizi duymaz, onun size bir faydası yoktur. Lâ ilâhe illâllah, Allah'tan başka
ilâh yoktur!" demişti. Zamanın cumhurbaşkanı Demirel tarafından meczup ilân
edilivermişti. Ayrıca, Bu tavrının bedelini dört yıl kadar hapis yatarak
ödemişti.

Mekke'liler, önemli bir işe başlamadan önce ve
yolculuktan dönünce veya Mekke şehir devletine ait tören ve merâsimlerden önce
Kâbe'nin içindeki Hubel putunun heykelini ziyâret eder, ona bağlılıklarının
ifâdesi olarak saygı gösterirlerdi (Ezkârî, Ahbâru Mekke, I/121). Böylece
işlerinin düzgün gideceğine inanırlardı. Mekkeliler de, bu psikoloji ile Kâbe
etrafında dolaşarak Allah'a ibâdet ettiklerini sanıyor ve fakat put heykellerine
de aynı şekilde saygı gösteriyorlardı. Herhangi bir Mekke'li, seyahate çıkınca
veya seyahatten dönünce, yahut önemli bir işe başlayınca, Kâbe'yi tavaf ediyor;
bayramlar devletin ileri gelenlerinin putlara saygı göstermesiyle başlıyor,
devletin en önemli işleri görüşülmeden önce heykellere saygı duruyorlardı.
Ticarî ya da siyasî bütün kuruluşlar, önemli toplantılarından önce de bu
heykellere karşı saygıya durur, ondan sonra işlerine bakarlardı (Ezkârî, Ahbâru
Mekke, I/121).

Onlar hem Allah'ı tanıyorlar, hem de putlara
tapıyorlardı. Esasen şirkten kasıt da buydu, birtakım nesneleri Allah'ın sıfat
ve kudretine ortak koşmak ve Allah'ın yanında başka güçler tanımak, Allah'a
inanmak ve fakat O'nu inkâr edenlerin hükümlerini inanarak kabul etmek ve onlara
bile bile uymak. "Allah'a inandık" deyip putların önünde saygıya durmak; secde
etmek, eğilmek, onlar etrafında dönmek; o heykellerden medet ummak, onları ilham
kaynağı saymak; güç ve ilhamlarını Allah'tan değil, o put heykellerinden veya
Firavun gibi, Nemrut gibi (yaşayan ya da ölü birtakım) putlaştırılmış
şahıslardan beklemek! (Hamdi Kalyoncu, Yeryüzü Tanrıları Şirk Psikolojisi,
Marifet Y. s. 41-42)