Arabistan Câhiliyesinde Hayvanlarla İlgili İnançlar

Arabistan Câhiliyesinde Hayvanlarla İlgili İnançlar

Arabistan Câhiliyesinde Hayvanlarla İlgili İnançlar

Arabistan
yarımadasında dişi ilâhların etkinliğine (lât, Menât, Uzzâ, Aster/Zühre) ve uzak
geçmişteki ana ağırlıklı aile yapısına bakılarak, ortak Semitik dinî kültürün
ana soylu bir aile sistemiyle yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Böylece
câhiliyye toplumundaki "kızların tanrılara kurban edilmesi" ve adak
merasimlerinde özellikle dişi hayvanların seçilmesi (bahîre, hâm, vasîle...)
geleneği daha açık biçimde anlaşılır. Öte yandan bazı itirazlar olsa da ortak
Sâmî mirasın bir başka önemli özelliği de totemizmdir. Buna göre her kabile
özellikle hayvanlardan seçilen totemler etrafında yapılanmıştır. Bununla
birlikte eski İbrânîler'de olduğunun aksine câhiliyye Araplarının bu totemlerden
türediğine dair hiçbir inanç yoktur; bu totemler ortak hayvan-ata değil; daha
ziyade bir işaret ya da kabile sembolü niteliğindedir. Bu tip totemik inançlara
Kur'an da îmâda bulunur. Nûh kavminin önemli tanrılarından[1]
Yeğûs (aslan), Yeûk (at) ve Nesr'e (kerkenez kuşu, kartal, akbaba)
câhiliyye Arapları da tapıyorlardı. Bunlardan Nesr, Talmut ve bazı meşhur
eserlerde Arap tanrısı Neshra diye geçer; Nesr, akbaba[2]
anlamıyla Eski Ahid'de sıkça anılır.[3]

Bu inancın
etkisiyle pek çok Arap kabilesinin totem hayvan adıyla adlandırıldığı
görülmektedir. Benî Esed (aslan oğulları), Benî Kureyş (köpek balığı oğulları)
gibi. Ayrıca Nabatîler arasında balıklardan seçilme çok sayıda totem mevcuttu ve
özellikle bunların en çok sevileni olan yunus adına tapınaklar inşâ edilmişti.
Ayrıca kişi adları arasında pek çok hayvan adı bulunuyordu.
Kur'an'da ve
câhiliyye şiirinde rastlanan bilgilerden, kurban veya adak olarak kullanılan
hayvanların başında deve ve koyunun geldiği öğrenilmektedir. İlk
doğan hayvanların kurban edilmesine "fera'" adı verilirdi. Ayrıca receb ayında
putlara "atîre" denilen bir kurban sunulurdu. Kur'an'da işaret edilen develer ve
koyunlar adak özelliklerine göre bahîre (deve), sâibe (deve), vasîle (koyun) ve
hâm (deve) adını alırdı.[4]
İslâm öncesi şiirlerden anlaşıldığı kadarıyla hayvanlar bazı maddî ve mânevî
değerlerin sembolü olarak düşünülüyordu. Meselâ baykuş ölümün habercisi
veya intikam için yeryüzüne dönmüş bir insanın ruhu idi. Horoz
cömertliğin, kertenkele ihânetin, toy kuşu aptallığın, aslan
cesaretin, koç kahramanlığın, karga gecenin ve kederin,
deve sabır ve dayanıklılığın, at savaşçılığın ve gücün
sembolüydü. Deve, at, koyun, inek ve arıda bereket (uğur) vardı;
köpek, kedi, karga ise uğursuz hayvanlardandı.
Câhiliyye
döneminde pek çok hayvan, kehânet ya da falcılıkta kullanılıyordu. Câhiliyye
Araplarının özellikle hayvan hareketlerinin gözlenmesi türünden kehânetlerde
usta oldukları bilinmektedir. Mekke'de bu amaçla çok sayıda kuş yetiştirilirdi.
Câhiliyye folklorunda belki de mesh inancının bir uzantısı olarak gûl veya
cinlerle ilgili bazı hikâyeler bulunmaktadır. Buna göre bir nevi cin olan gûlün
zaman zaman hayvan kılığına girerek ıssız yerlerde insanlara saldırdığına
inanılırdı. Gûl (gûlyabâni) ile ilgili bâtıl inançlar, sonraları bazı
müslümanların kültüründe de varlığını sürdürmüştür.[5]








[1] Nûh:
71/23.





[2]
Türkçe Kitab-ı Mukaddes'te
"kartal"





[3]
Meseller, 30/17; Hoşea, 8/1.





[4]
Mâide: 5/103; En'âm: 6/139,
143, 144.





[5]
Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 17, s. 83-84.