Boğa

Boğa

Boğa:


Hayvanlara tapmanın en önemli
örneklerinden biri olan boğayı kutsal ve ulûhiyetin simgesi saymak, hemen bütün
tevhid dışı inançlara sahip ilkel inançlarda yer alır. Boğa, yaratıcı tanrının
veya tanrının yaratıcılığının sembolü ve kutsal hayvanı olarak kabul edilirdi.
Sümerler arasında güçlü yapısından dolayı boğa, fırtına tanrısının kutsal
hayvanı ve aynı zamanda kozmik düzenin sembolü kabul edilmiştir. Sümerlerde
boğa, erkek-insan başlı olarak da tasvir edilmiştir. Ayın hilâl şeklindeki
görünüşü ile boğanın boynuzları birbirine benzediği için Sümerler bu hayvanla ay
arasında da ilişki kurmuşlardır.
Bütün mitolojilerde olduğu
gibi, Asur-Bâbil kültünde de boğa güç, bereket ve dölleyiciliğin, erkeklik
gücünün sembolü olarak görülür; ayrıca büyük kapıların iki yanına koruyucu
heykelleri konurdu. Bu heykellerle, Tevrat'ta cennetin yolunu bekledikleri
söylenen Kerûbîler[1]
arasında benzerlik bulunduğu ileri sürülmüştür. Tevrat'a göre boğa, güç ve
kudret sembolü olarak kabul edilmekte[2],
ulûhiyeti temsil için seçilmektedir. Hz. Mûsâ Sina'da iken kavmi buzağı yapıp
ona tapmış[3],
on kabilenin ayrılışında kral Yeroboam, Bethel ve Dan'da yaptığı mâbedlere birer
boğa heykeli dikerek bu tapınmayı yeniden tesis etmiştir.[4]
Mısır'da, boynuzları arasında bir güneş diski taşıyan boğa başının bereket
sembolü ve Osiris'le ilintili olarak, ölüm ve yeniden doğuş tanrısı gibi
kabullenildiği de bilinmektedir.
Hititler, boğaya hem tapıyor,
hem de etini yiyorlardı; kanını da tanrılarına sunmaktaydılar. Hititler'de gök,
Urartular'da savaş tanrısının kutsal hayvanı boğadır. Mısır'da ise bu küt,
özellikle delta bölgesinde yaygındır ve Apis adı verilen boğa – tanrı, tanrı
Ptah ile Osiris'in bedenleşmiş şekli kabul edilmiştir. Boğanın kutsallığı, bütün
müşrik Sâmî dinlerinde süregelerek Antikçağ Yunan ve Roma inançlarına kadar
gelmiştir. Boğa, eski Yunan'da Zeus'un, Roma'da Jupiter'in simgesidir. Eski
İran'da da yaygın olan boğa kültü, Mitraizmde tanrı Mitra'nın kutsal hayvanı
olarak görülürdü.
Genel olarak göçebe toplumlar,
büyük baş hayvan besiciliği ile uğraşmaktaydılar. Onun üretim işlevindeki
rolünün bilinci altında olmaları nedeniyle, boğa bir çoban tanrısı olarak
tabulaştırılıyor ve sürünün tanrılaşmış önderi oluyordu. Yaratıcı gücün sembolü
kabul edilen boğanın, bronzdan yapılmış başlarının, dinî törenlerde bir mızrak
veya sopa üzerine takılarak taşınması olayı, ilk olarak M.Ö. 3. binden itibaren,
Anadolu'da görülmüş ve dinsel amblemlerin prototipi olmuştur.
Neolitik çağdan itibaren, boğa
ve şimşek ilişkisi, mutluluk göstergesi ve atmosferik tanrılarla ilişkili
tutulan semboller arasına girmişlerdir. Bu bakımdan boğanın böğürmesi, tarıma
dayalı toplumlarda, bereketin habercisi olan gök gürültüsü ve yağmur getiren
fırtına ile eşdeğer tutulmuştu.








[1]
Tekvin, 3/24.





[2]
Sayılar, 23/22; Tesniye, 33/17; Mezmurlar, 22/12.





[3] Çıkış,
32/4.





[4] 1.
Krallar, 12/28-29.