Muhâtaba Göre Günahlar
Muhâtaba Göre Günahlar
Muhâtaba Göre Günahlar
Günahlar, muhataba göre üçe ayrılır.
1- Allah'a Karşı Günah:
Küfür, şirk ve endâd/eş ve benzer koşma gibi tevbe edilip vazgeçilmedikçe
affedilmeyen günahlardır.
2- İnsanlara Karşı Günah:
Kur'an-ı Kerim'de, insanlara yönelik günahlar, Allah'a yönelik olanlardan daha
çeşitli olup, bunlar farklı alanlara dağılmaktadırlar. Netice itibariyle bu tür
günahların önemi şuradadır: Bunlar kul hakkını ihlâl olduğundan kendisine
haksızlık yapılanın rızası olmadıkça bağışlanmaz.
İnsanlara karşı işlenen günahlardan katl
(2/Bakara, 85; 4/Nisâ, 92) kan dökme (2/Bakara, 84); kız çocuklarını diri diri
toprağa gömme (16/Nahl, 58-59; 43/Zuhruf, 17) zikredilir. Cana kıyma, hataen
olmanın dışında, kesinlikle mü'minlerden nehyedilirken (4/Nisâ, 92), kasıtlı
öldürmelerin cezası kısas olarak (2/Bakara, 178, 179) tayin edilmiştir. Faiz
yeme (2/Bakara, 275, 278, 279; 3/Âl-i İmran, 130) -ki faiz yemek bağışlanmayacak
suçlardan sayılmış ve faiz yiyenlerin kabirlerinden mahşer günü şeytan çarpmış
bir durumda dirilecekleri ayette ifade edilmiştir. (2/Bakara, 275) -; mala
hıyanet etmek/ğull (3/Âl-i İmran, 161); cimrilik (3/Âl-i İmran, 180; 4/Nisâ,
37); malı ve tartıyı noksanlaştırma (2/Bakara, 282; 7/A'râf, 85); helal - haram
demeyip miras yemek (89/Fecr, 19); hırsızlık (5/Mâide, 38; 12/Yûsuf, 70, 73);
rüşvet yemek (5/Mâide, 62) Kur'an'da yasaklanan insanlara karşı işlenen
günahlardandır. Yine, işkence yapma (5/Mâide, 59); yetim malı yemek (17/İsrâ,
10, 34); yetimi çirkin tarzda kovmak (107/Mâun, 2); yoksulu doyurmamak
(107/Mâun, 3); yüzsüzlükle insanlardan bir şey istemek suretiyle onları incitmek
(2/Bakara, 273); hıyanet (4/Nisâ, 105, 107; 8/Enfâl, 27, 58, 71); gözlerin
haince bakışı (40/Mü'min, 19); ahde riayetsizlik (17/İsrâ, 34); insanlara
iftira, işlediği günahı masum birine yıkma (4/Nisâ, 112); iffetli kadınlara zina
isnadı (24/Nur, 4, 11, 23) -ki dört şahit getirilmedikçe seksen değnek/celde
vurulur-; bühtan/iftira (4/Nisâ, 20, 112, 156); genç kızları zinaya zorlamak
(24/Nur, 33); yalan şahitlik (22/Hacc, 30); insanlara karşı büyüklenme ve
şımarma (17/İsrâ, 37); haset ve kıskançlık (2/Bakara, 109; 4/Nisâ, 54) bütün
bunlar, Kur'an'da yasaklanan insanlara karşı işlenen günahlardandır. Büyücülük
(113/Felak, 4); kasılarak yürümek (75/Kıyâme, 33); insanlara iltifat etmeyip
onlara burun kıvırma (31/Lokman, 18); ana babaya itaatsizlik (31/Lokman, 14-15);
insanlarla alay etmek, onları küçümsemek, başkalarını güldürecek biçimde onların
kusurlarına ve eksikliklerine dikkat çekmek (24/Nur, 11); her ne şekilde olursa
olsun başkasını ayıplamak, kınamak (9/Tevbe, 58, 79, 49/Hucurât, 11) -ki böyle
bir davranış, imandan sonra fıska düşmek kadar tehlikeli sayılmıştır-;
müslümanların kusurlarını araştırıp, gizli durumlarını açığa vurmak (49/Hucurât,
12); tanıdığını yokluğunda hoşlanmayacağı şeylerle anmak, yani gıybet (49/Hucurât,
12) -öylesine çirkin bir davranıştır ki, ölü kardeşinin etini yemeye/yamyamlığa
denk tutulmuştur-; başkası hakkında zanla hüküm vermek (17/İsrâ, 36; 46/Ahkaf,
6, 12); kaş-gözle insanları çekiştirme (83/Mutaffifin, 30) gibi günahlar
insanlara yönelik günahlardır.
Kur'an'da insanlarla ilgili günahlara oldukça
fazla yer ayrılması, Kur'anî öğreti ve dünya görüşünün, sosyal âhenk ve intizama
ne kadar itina gösterdiğinin bir belgesi sayılsa gerektir. Çünkü, farklı
yoğunluktaki manalarıyla, bu kadar çeşitli kelimenin kullanılması, toplumsal
hayat ile her noktadan temasa geçip, onu etkileme hedefini gözetir.
3- İnsanın Kendisine Karşı Günahı:
Günahlar, kötü akıbeti bizzat yapanları ve buna sebep olanları
ilgilendirdiğinden, günahkârlar, neticede bizatihi günahları kendilerine karşı
işlemiş olurlar. Bu durum, bazen nefs kelimesiyle beraber zikredilen
tahtânûne (2/Bakara, 187; 4/Nisâ, 107) kelimesiyle ifade edilirken bu, günah
işlemek ve ma'siyet irtikâb etmek suretiyle nefse zulmü veya azaba maruz
bırakmak ve sevabını da azaltmak suretiyle onun kemaline halel getirmeyi
gösterir. Çoğu zaman ise, bu husus "nefsine zulmetmek" kavramı altında
bize sunulur (2/Bakara, 54, 231; 4/Nisâ, 97; 7/A'râf, 24; 11/Hûd, 101 vb.).
Öyleyse günah, hangi kategoriye dahil olursa olsun, onun yıpratıcı tesiri ve
sonuçları, zaruri olarak yapanı alâkadar eder.
Kur'an-ı Kerim, insana çok önem verir.
Mesela, Allah'a karşı yapılacak görevler, insanın gücünün dışında mütalaa
edilmemiştir. Allah'a ibadet ve itaat konusunda insandan istenen, gücü
ölçüsündeki şeylerdir. Güçlerinin yetmeyeceği şeylerden insan sorumlu
tutulmazken (2/Bakara, 233, 286; 4/Nisâ, 84; 6/En'âm,152 vb.); öte yandan da, en
mükemmel hedefe ulaşması için gerekli gayretin sarfedilmesi istenmektedir.
Gücümüzün ve kuvvetimizin,
ödevlerimizin hepsine âdil bir şekilde dağılması esastır. Aktif potansiyelimiz,
hayatın diğer alanları içinde bizi güçsüzlüğe uğratması nokta-i nazarından,
dar bir idealin hizmetinde çökertilmemeli ve öldürülmemelidir.
Peygamberimiz'in sünneti, bize şu mesajı iletmektedir: "Üzerinde Rabbinin de
hakkı vardır, nefsinin de hakkı vardır, ailenin de. Buna göre sen, her hak
sahibine hakkını ver!" (Buhâri, Edeb 84-86)
Peygamberimiz, birçok vesileyle bu
duruma değinerek, çok uzun süre uykusuz kalmak ve devamlı oruç tutmak gibi aşırı
amelleri kınamış, vazgeçilmesini istemiş veya yasaklamıştır. Mesela, bir
yolculuğu esnasında, bir cemaat ve cemaatin ortasında güneşten korunmaya çalışan
bir adam görür. Bu adamın halini sorduğunda, O'na şöyle cevap verilir: "Oruç
tutmakta!" Hz. Peygamber, hemen şöyle buyurur: "Seferde/yolculukta iken, oruç
tutmak takvadan değildir." (Buhâri, Savm 35) Benzer bir olay da şöyledir:
Hz. Peygamber bir gün, omuzlarına yaslanmış olduğu iki oğlu arasında sallana
sallana giden bir ihtiyar görür. Allah Rasülü, bu adamın halini sorduğunda,
cevap verilir: "Yaya hacca gitmek şeklinde bir adakta bulunmuştu da!" Bunun
üzerine şöyle buyururlar: "Bu adamın kendisine reva gördüğü işkenceyi, Allah
ona reva görmez!" (Buhâri, Umre 58)
Bu tür uyarı ve yadırgamalara rağmen,
Peygamberimiz, kendisini telef edercesine, mesela ayakları şişinceye kadar gece
namazları kılıyor (Buhâri, İtikâf 1) ve bu durum ashap tarafından tam
anlaşılmıyordu. Ashabına verdiği cevapta O, "Allah'a şükreden bir kul
olmasının yadırganmaması gerektiğini ifade ediyordu (Buhâri, Teheccüd
6).
Bu yasaklar ve bunlara rağmen bu tür
davranış özelliklerinden sonra şu tesbiti yapabiliriz: Dinî yaşantısının
yoğunluğunu farklılaştıran bu ruhî hususiyete, dinin sübjektif yönü diyebiliriz.
Buna göre, sadece fizik güç değil; ama manevî kuvvet de insanlar arasında eşit
şekilde dağıtılmamıştır. Bundan neşet eden bir keyfiyet olarak bazı insanlar
için katı ve aşırı olan bir davranış, bazıları için hiç de böyle olmayabilir.
İnsan, kendi ruhî ve maddî varlığı
üzerinde, sosyal çevrede de olduğu gibi, istediği biçimde davranamaz ve böyle
bir tasarruf hakkına da sahip değildir. Hz. Peygamber'in hadisinde ifade
edildiği gibi, nefsimizin meşru haklarını kabul etmemek, ona yöneltilmiş bir
suçtur ve cezası uhrevî âlemde görülecektir. Meşru olmaksızın canımıza, ruhî ve
bedenî varlığımıza yönelteceğimiz herhangi bir suç, ahirette misliyle
cezalandırılacaktır. "Kim dünyada nefsini herhangi bir şeyle öldürürse,
kıyamet gününde de o şeyle azab olunur." (Müslim, İman 176) (18)
Fısk ve fâsıklık, son derece kötü ve
tehlikeli bir durum olunca, insanlara düşen bu durumdan mümkün olduğu ölçüde
kaçınmak, gerek diliyle ve gerekse fiiliyle mümkün olduğu ölçüde fısktan uzak
durmaktır. Günahın büyüğünden olduğu gibi, küçüğünden de kaçınmalı, "bu küçüktür
zarar vermez" diyerek onu işlemekte ısrar edilmemelidir. Zira sözü geçtiği
üzere, küçük günahta ısrar etmek de fıskın derecelerinden birisidir. Şurası
unutulmamalıdır: Hiçbir küçük günah yoktur ki, küçük ve önemsiz görülüp devam
edildiği müddetçe büyük günaha dönüşmesin. Damlaya damlaya göl olduğu gibi,
küçük günahlar da tekrar edilerek veya değişik küçük günahlar bir arada
toplanarak büyürler, büyük günah olurlar.
Aslında kâfirlere uygun davranışlar
olan fısk, İslamî hudutları kabul etmekle birlikte; farzları terk eden veya
haramları işleyen müslümanın da bazen yanılarak içine düştüğü bir illet ve
felakettir. Kur'an-ı Kerim'de fâsıkların zemmedildiği ve azapla uyarıldığı
mâlumdur. Hesap gününü düşünen her mü'min, şer'î emirleri eda etmek ve
haramlardan şiddetle kaçınmak suretiyle fısk hastalığından kurtulabilir. Fısk,
bireysel bir eylemdir. Fâsıkların bir araya gelmesi ve şer'î hudutları kitle
halinde tahrip etmesi, "fesad"ı gündeme getirir. Dolayısıyla fısk ile fesad
arasında, böyle bir yakınlık ve ilişki vardır. Fâsıkların ve müfsidlerin
çoğunluğu teşkil ettiği toplumlarda; tağutî güçlerin iktidar olması ve
hizbu'ş-şeytanın hızla gelişmesi kaçınılmazdır. (19) O yüzden İslam'ın
gönüllerde ve coğrafyalarda hâkim olması için her çeşit fısktan kaçınmak ve
fâsıklara İslamî tavır alıp salih amellerle iç içe ve salihlerle beraber olmak
şartttır.
"Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte
onlar fâsıklardır." (5/Mâide, 47)
Kendi nefsinden başlamak üzere gönüllerde, eylemlerde ve çevredeki her çeşit
fısk ve fâsığa karşı mücadele edenlere selâm olsun!
1- Ragıp el-İsfehani, el-Müfredat fi
Garibi'l-Kur'an, s. 572
2- İslam Ansiklopedisi, T. D. V. Y.
12/203-204
3- Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar II/38
4- Ali Ünal, Kur'an'da Temel Kavramlar, s. 332
5- İmam Kurtubi, el-Cami' liAhkâmi'l-Kur'an,
16/316
6- Cessas, el-Ahkâmu'l-Kur'an, 3/398
7- Vecdi Akyüz, Kur'an'da Siyasi Kavramlar, s.
367 ve devamı
8- A. g. e. s. 389
9- Fi Zılali'l-Kur'an 7/ 129-130
10- Kur'an'da Siyasi Kavramlar, s. 395
11- İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Y. 12/204-205
12- İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Y. 13/38
13- Gazzali, İhya, V / 21
14- Kur'an'da Günah Kavramı, s.321 ve devamı
15- F. Razi, Tefsir-i Kebir, Mutaffifin 14.
ayetin tefsiri
16- Gazzali, İhya, IV/40-41
17- Kur'an'da Günah Kavramı, s.329-331
18- A.g.e. s. 332 ve devamı
19- Yusuf Kerimoğlu, a.g.e. II/41
Muhâtaba Göre Günahlar
Günahlar, muhataba göre üçe ayrılır.
1- Allah'a Karşı Günah:
Küfür, şirk ve endâd/eş ve benzer koşma gibi tevbe edilip vazgeçilmedikçe
affedilmeyen günahlardır.
2- İnsanlara Karşı Günah:
Kur'an-ı Kerim'de, insanlara yönelik günahlar, Allah'a yönelik olanlardan daha
çeşitli olup, bunlar farklı alanlara dağılmaktadırlar. Netice itibariyle bu tür
günahların önemi şuradadır: Bunlar kul hakkını ihlâl olduğundan kendisine
haksızlık yapılanın rızası olmadıkça bağışlanmaz.
İnsanlara karşı işlenen günahlardan katl
(2/Bakara, 85; 4/Nisâ, 92) kan dökme (2/Bakara, 84); kız çocuklarını diri diri
toprağa gömme (16/Nahl, 58-59; 43/Zuhruf, 17) zikredilir. Cana kıyma, hataen
olmanın dışında, kesinlikle mü'minlerden nehyedilirken (4/Nisâ, 92), kasıtlı
öldürmelerin cezası kısas olarak (2/Bakara, 178, 179) tayin edilmiştir. Faiz
yeme (2/Bakara, 275, 278, 279; 3/Âl-i İmran, 130) -ki faiz yemek bağışlanmayacak
suçlardan sayılmış ve faiz yiyenlerin kabirlerinden mahşer günü şeytan çarpmış
bir durumda dirilecekleri ayette ifade edilmiştir. (2/Bakara, 275) -; mala
hıyanet etmek/ğull (3/Âl-i İmran, 161); cimrilik (3/Âl-i İmran, 180; 4/Nisâ,
37); malı ve tartıyı noksanlaştırma (2/Bakara, 282; 7/A'râf, 85); helal - haram
demeyip miras yemek (89/Fecr, 19); hırsızlık (5/Mâide, 38; 12/Yûsuf, 70, 73);
rüşvet yemek (5/Mâide, 62) Kur'an'da yasaklanan insanlara karşı işlenen
günahlardandır. Yine, işkence yapma (5/Mâide, 59); yetim malı yemek (17/İsrâ,
10, 34); yetimi çirkin tarzda kovmak (107/Mâun, 2); yoksulu doyurmamak
(107/Mâun, 3); yüzsüzlükle insanlardan bir şey istemek suretiyle onları incitmek
(2/Bakara, 273); hıyanet (4/Nisâ, 105, 107; 8/Enfâl, 27, 58, 71); gözlerin
haince bakışı (40/Mü'min, 19); ahde riayetsizlik (17/İsrâ, 34); insanlara
iftira, işlediği günahı masum birine yıkma (4/Nisâ, 112); iffetli kadınlara zina
isnadı (24/Nur, 4, 11, 23) -ki dört şahit getirilmedikçe seksen değnek/celde
vurulur-; bühtan/iftira (4/Nisâ, 20, 112, 156); genç kızları zinaya zorlamak
(24/Nur, 33); yalan şahitlik (22/Hacc, 30); insanlara karşı büyüklenme ve
şımarma (17/İsrâ, 37); haset ve kıskançlık (2/Bakara, 109; 4/Nisâ, 54) bütün
bunlar, Kur'an'da yasaklanan insanlara karşı işlenen günahlardandır. Büyücülük
(113/Felak, 4); kasılarak yürümek (75/Kıyâme, 33); insanlara iltifat etmeyip
onlara burun kıvırma (31/Lokman, 18); ana babaya itaatsizlik (31/Lokman, 14-15);
insanlarla alay etmek, onları küçümsemek, başkalarını güldürecek biçimde onların
kusurlarına ve eksikliklerine dikkat çekmek (24/Nur, 11); her ne şekilde olursa
olsun başkasını ayıplamak, kınamak (9/Tevbe, 58, 79, 49/Hucurât, 11) -ki böyle
bir davranış, imandan sonra fıska düşmek kadar tehlikeli sayılmıştır-;
müslümanların kusurlarını araştırıp, gizli durumlarını açığa vurmak (49/Hucurât,
12); tanıdığını yokluğunda hoşlanmayacağı şeylerle anmak, yani gıybet (49/Hucurât,
12) -öylesine çirkin bir davranıştır ki, ölü kardeşinin etini yemeye/yamyamlığa
denk tutulmuştur-; başkası hakkında zanla hüküm vermek (17/İsrâ, 36; 46/Ahkaf,
6, 12); kaş-gözle insanları çekiştirme (83/Mutaffifin, 30) gibi günahlar
insanlara yönelik günahlardır.
Kur'an'da insanlarla ilgili günahlara oldukça
fazla yer ayrılması, Kur'anî öğreti ve dünya görüşünün, sosyal âhenk ve intizama
ne kadar itina gösterdiğinin bir belgesi sayılsa gerektir. Çünkü, farklı
yoğunluktaki manalarıyla, bu kadar çeşitli kelimenin kullanılması, toplumsal
hayat ile her noktadan temasa geçip, onu etkileme hedefini gözetir.
3- İnsanın Kendisine Karşı Günahı:
Günahlar, kötü akıbeti bizzat yapanları ve buna sebep olanları
ilgilendirdiğinden, günahkârlar, neticede bizatihi günahları kendilerine karşı
işlemiş olurlar. Bu durum, bazen nefs kelimesiyle beraber zikredilen
tahtânûne (2/Bakara, 187; 4/Nisâ, 107) kelimesiyle ifade edilirken bu, günah
işlemek ve ma'siyet irtikâb etmek suretiyle nefse zulmü veya azaba maruz
bırakmak ve sevabını da azaltmak suretiyle onun kemaline halel getirmeyi
gösterir. Çoğu zaman ise, bu husus "nefsine zulmetmek" kavramı altında
bize sunulur (2/Bakara, 54, 231; 4/Nisâ, 97; 7/A'râf, 24; 11/Hûd, 101 vb.).
Öyleyse günah, hangi kategoriye dahil olursa olsun, onun yıpratıcı tesiri ve
sonuçları, zaruri olarak yapanı alâkadar eder.
Kur'an-ı Kerim, insana çok önem verir.
Mesela, Allah'a karşı yapılacak görevler, insanın gücünün dışında mütalaa
edilmemiştir. Allah'a ibadet ve itaat konusunda insandan istenen, gücü
ölçüsündeki şeylerdir. Güçlerinin yetmeyeceği şeylerden insan sorumlu
tutulmazken (2/Bakara, 233, 286; 4/Nisâ, 84; 6/En'âm,152 vb.); öte yandan da, en
mükemmel hedefe ulaşması için gerekli gayretin sarfedilmesi istenmektedir.
Gücümüzün ve kuvvetimizin,
ödevlerimizin hepsine âdil bir şekilde dağılması esastır. Aktif potansiyelimiz,
hayatın diğer alanları içinde bizi güçsüzlüğe uğratması nokta-i nazarından,
dar bir idealin hizmetinde çökertilmemeli ve öldürülmemelidir.
Peygamberimiz'in sünneti, bize şu mesajı iletmektedir: "Üzerinde Rabbinin de
hakkı vardır, nefsinin de hakkı vardır, ailenin de. Buna göre sen, her hak
sahibine hakkını ver!" (Buhâri, Edeb 84-86)
Peygamberimiz, birçok vesileyle bu
duruma değinerek, çok uzun süre uykusuz kalmak ve devamlı oruç tutmak gibi aşırı
amelleri kınamış, vazgeçilmesini istemiş veya yasaklamıştır. Mesela, bir
yolculuğu esnasında, bir cemaat ve cemaatin ortasında güneşten korunmaya çalışan
bir adam görür. Bu adamın halini sorduğunda, O'na şöyle cevap verilir: "Oruç
tutmakta!" Hz. Peygamber, hemen şöyle buyurur: "Seferde/yolculukta iken, oruç
tutmak takvadan değildir." (Buhâri, Savm 35) Benzer bir olay da şöyledir:
Hz. Peygamber bir gün, omuzlarına yaslanmış olduğu iki oğlu arasında sallana
sallana giden bir ihtiyar görür. Allah Rasülü, bu adamın halini sorduğunda,
cevap verilir: "Yaya hacca gitmek şeklinde bir adakta bulunmuştu da!" Bunun
üzerine şöyle buyururlar: "Bu adamın kendisine reva gördüğü işkenceyi, Allah
ona reva görmez!" (Buhâri, Umre 58)
Bu tür uyarı ve yadırgamalara rağmen,
Peygamberimiz, kendisini telef edercesine, mesela ayakları şişinceye kadar gece
namazları kılıyor (Buhâri, İtikâf 1) ve bu durum ashap tarafından tam
anlaşılmıyordu. Ashabına verdiği cevapta O, "Allah'a şükreden bir kul
olmasının yadırganmaması gerektiğini ifade ediyordu (Buhâri, Teheccüd
6).
Bu yasaklar ve bunlara rağmen bu tür
davranış özelliklerinden sonra şu tesbiti yapabiliriz: Dinî yaşantısının
yoğunluğunu farklılaştıran bu ruhî hususiyete, dinin sübjektif yönü diyebiliriz.
Buna göre, sadece fizik güç değil; ama manevî kuvvet de insanlar arasında eşit
şekilde dağıtılmamıştır. Bundan neşet eden bir keyfiyet olarak bazı insanlar
için katı ve aşırı olan bir davranış, bazıları için hiç de böyle olmayabilir.
İnsan, kendi ruhî ve maddî varlığı
üzerinde, sosyal çevrede de olduğu gibi, istediği biçimde davranamaz ve böyle
bir tasarruf hakkına da sahip değildir. Hz. Peygamber'in hadisinde ifade
edildiği gibi, nefsimizin meşru haklarını kabul etmemek, ona yöneltilmiş bir
suçtur ve cezası uhrevî âlemde görülecektir. Meşru olmaksızın canımıza, ruhî ve
bedenî varlığımıza yönelteceğimiz herhangi bir suç, ahirette misliyle
cezalandırılacaktır. "Kim dünyada nefsini herhangi bir şeyle öldürürse,
kıyamet gününde de o şeyle azab olunur." (Müslim, İman 176) (18)
Fısk ve fâsıklık, son derece kötü ve
tehlikeli bir durum olunca, insanlara düşen bu durumdan mümkün olduğu ölçüde
kaçınmak, gerek diliyle ve gerekse fiiliyle mümkün olduğu ölçüde fısktan uzak
durmaktır. Günahın büyüğünden olduğu gibi, küçüğünden de kaçınmalı, "bu küçüktür
zarar vermez" diyerek onu işlemekte ısrar edilmemelidir. Zira sözü geçtiği
üzere, küçük günahta ısrar etmek de fıskın derecelerinden birisidir. Şurası
unutulmamalıdır: Hiçbir küçük günah yoktur ki, küçük ve önemsiz görülüp devam
edildiği müddetçe büyük günaha dönüşmesin. Damlaya damlaya göl olduğu gibi,
küçük günahlar da tekrar edilerek veya değişik küçük günahlar bir arada
toplanarak büyürler, büyük günah olurlar.
Aslında kâfirlere uygun davranışlar
olan fısk, İslamî hudutları kabul etmekle birlikte; farzları terk eden veya
haramları işleyen müslümanın da bazen yanılarak içine düştüğü bir illet ve
felakettir. Kur'an-ı Kerim'de fâsıkların zemmedildiği ve azapla uyarıldığı
mâlumdur. Hesap gününü düşünen her mü'min, şer'î emirleri eda etmek ve
haramlardan şiddetle kaçınmak suretiyle fısk hastalığından kurtulabilir. Fısk,
bireysel bir eylemdir. Fâsıkların bir araya gelmesi ve şer'î hudutları kitle
halinde tahrip etmesi, "fesad"ı gündeme getirir. Dolayısıyla fısk ile fesad
arasında, böyle bir yakınlık ve ilişki vardır. Fâsıkların ve müfsidlerin
çoğunluğu teşkil ettiği toplumlarda; tağutî güçlerin iktidar olması ve
hizbu'ş-şeytanın hızla gelişmesi kaçınılmazdır. (19) O yüzden İslam'ın
gönüllerde ve coğrafyalarda hâkim olması için her çeşit fısktan kaçınmak ve
fâsıklara İslamî tavır alıp salih amellerle iç içe ve salihlerle beraber olmak
şartttır.
"Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte
onlar fâsıklardır." (5/Mâide, 47)
Kendi nefsinden başlamak üzere gönüllerde, eylemlerde ve çevredeki her çeşit
fısk ve fâsığa karşı mücadele edenlere selâm olsun!
1- Ragıp el-İsfehani, el-Müfredat fi
Garibi'l-Kur'an, s. 572
2- İslam Ansiklopedisi, T. D. V. Y.
12/203-204
3- Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar II/38
4- Ali Ünal, Kur'an'da Temel Kavramlar, s. 332
5- İmam Kurtubi, el-Cami' liAhkâmi'l-Kur'an,
16/316
6- Cessas, el-Ahkâmu'l-Kur'an, 3/398
7- Vecdi Akyüz, Kur'an'da Siyasi Kavramlar, s.
367 ve devamı
8- A. g. e. s. 389
9- Fi Zılali'l-Kur'an 7/ 129-130
10- Kur'an'da Siyasi Kavramlar, s. 395
11- İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Y. 12/204-205
12- İslam Ansiklopedisi, T.D.V. Y. 13/38
13- Gazzali, İhya, V / 21
14- Kur'an'da Günah Kavramı, s.321 ve devamı
15- F. Razi, Tefsir-i Kebir, Mutaffifin 14.
ayetin tefsiri
16- Gazzali, İhya, IV/40-41
17- Kur'an'da Günah Kavramı, s.329-331
18- A.g.e. s. 332 ve devamı
19- Yusuf Kerimoğlu, a.g.e. II/41
FISK VE FÂSIK
- b- Alay Etmek, Kötü Lakap Takmak, Çirkin Söz
- c- Kur'an'a Göre Fasıklar
- Fâsık Kime Denir? .
- FISK VE FÂSIK ..
- c- Yalancı Şahitlik ve Yalan Haberler Yaymak
- Fâsık Kime Denir? .
- Fıskın Çeşitleri
- 1- İnançla İlgili Fısk .
- d- Teref (Mal Varlığı İle Şımarma)
- Fıskın Çeşitleri
- 1- İnançla İlgili Fısk
- 2- Dinî Emir ve Yasaklarda Gevşeklik ve İhmal
- e- Ahde Vefa Göstermemek
- 2- Dinî Emir ve Yasaklarda Gevşeklik ve İhmal
- f- Lût Kavminin Çirkin Fiili
- Fıskın Sosyal Niteliği
- FISK ..
- Fısk Davranışlarının Sonucu .
- g- İsrailoğullarının Bazı Tutum ve davranışları
- a- Allah, Fâsıkları Hidayete Eriştirmez, Onlardan Râzı Olmaz .
- A- Fısk Sayılan Davranışlar
- B- Fısk'a Düşmenin (Fasık Olmanın) Sonuçları
- 1- Allah (cc) Fasıklardan Razı Değildir
- A1- Allah ve Peygamber İnancıyla İlgili Fısk Sayılan Tutum ve Davranışlar
- b- Dünyevî Azap ve Helâk .
- 2- Allah (cc) Fasıkları Hidayete (Doğru Yola) Eriştirmez
- a- Allah'ı İnkâr veya Şirk Koşma
- c-Uhrevî Azap ve Cehennem ..
- 3- Dünyada Azap
- b- Allah'ın Âyetlerini Yalanlama