Fecir | Konular | Kitaplar

4) Kadın ve erkek arasını ayırma ve karışmaktan kaçınma

4



4) Kadın ve erkek arasını ayırma ve karışmaktan
kaçınma:

 

Ümmü Seleme (r.a.)'den rivâyette: "Rasûlullah
(s.a.s.) namazda selâm verdiği zaman, kadınların kalkıp gitmeleri için bir süre
kalkmadan bekliyordu." İbn Şihab diyor ki: "Rasûlullah'ın beklemesi topluluğun
kadınları görmeden ayrılmaları içindir sanıyorum." (Buhârî, 2/467). Bu anlamı
Rasûlullah'ın "Şu kapıyı kadınlara bıraksak..." (Câmiu's-Sağîr, hadis no:
5134) sözü de te'yid etmektedir. Yine bir rivâyete göre Rasûlullah (s.a.s.)
mescidden çıkınca erkeklerle kadınlar yolda birbirine karıştılar. Bunun üzerine
Rasûlullah kadınlara şöyle buyurdu: "Geç çıksanız yahut o yolun hakkını
verseniz, yolun kenarında yürüseniz!"  (Silsiletü'l-Ehâdîsi's-Sahîha, hadis
no: 856)

Kadınların yolda karışıklıktan kaçındıkları
gibi, kamuya âit yerlerde de karışılıktan kaçınmaları gerekir. Bu mescidlerde
olduğu gibi, diğer yerlerde de sadece arka tarafların kadınlara âit olduğu
anlamına gelmez. Kadınların arka saflarda yer almaları, gerek mescidde olsun,
gerekse kocası ve mahremleriyle beraber yabancıların bulunduğu evlerde olsun
namaza âit özel bir durumdur. Fakat namazın dışında uyulması gereken âdâp,
erkeklerle kadınların arasının ayrılması ve karışıklığın önlenmesidir. Bu oturma
yerlerinde yer ayırarak ya da iş yerlerinde karışıklığı önleyerek düzenleme
yapılarak sağlanabilir.

(Sözgelimi kalabalık bir ortamda kadın-erkek
birbirine değmeden yürünemeyecek şekildeki semt pazarlarına alışveriş amaçlı da
olsa gitmenin câiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, pazarların tenha
saatlerinde ve de çok dikkat ederek ihtiyaç karşılanabilir. Bu yasağın sadece
müslüman kadın için değil; elbette müslüman erkek için de geçerli olduğunu
belirtmeye bilmem gerek var mıdır? Aynı sakıncayı büyük şehirlerdeki kalabalık
dolmuş ve otobüslerde özellikle ayakta yolculuk için de çoğu zamanki uygulamadan
yola çıkılarak söylemek mümkündür. Düğün salonlarında, özellikle düğün ve
benzeri dâvetlerde kadın-erkek karışık oturmanın câiz olduğunu iddiâ etmek de
pek mümkün değildir.
Ama eğitim gibi
ciddî amaçlar için, tesettür ve karşılıklı edeplere riâyet şartıyla, başka uygun
alternatif yoksa kadın-erkek aynı salonu paylaşmanın haram olduğunu iddiâ etmek
delillendirilmesi zor bir çıkarım olmakla birlikte; mevcut düzen ve çevre
şartları açısından insanımızı sosyal açılım ve toplumsal nimetlerden mahrum
etmenin vebâlini de gerektirecektir. İdeal olanla reel olanı, takvâ ile ruhsat
ve fetvâyı karıştırmamak; en iyi yok diye elde edilebilecek iyiliklerden de uzak
olmamak, bir şeyin tümüne sahip olunamıyorsa bir kısmından olsun mahrum olmamak
gibi meşrû ve ma'kul yaklaşımları ihmal etmemeliyiz diye
düşünüyorum.)