Fecir | Konular | Kitaplar

Zorba İmam

Zorba İmam



Zorba İmam:
 
Fitne ve kargaşa çıkarmamak
hususunda İslâm'ın gösterdiği hassasiyetin derecesini, hiçbir haklılık sebebi
olmaksızın, hîle hurda ile, kuvvet ve zor yoluyla meşrû imamı devirip kendisini
başa diken kimse karşısındaki tutumunda görmek mümkündür.
Bu durumda âlimler, "fitneyi
önlemek için" zorba imama itaat etmeyi tavsiye ederler. Teftazâni'yi dinleyelim:
"Eğer Kureyş'ten ehil olan biri yoksa veya olmasına rağmen, sapık ve bâtıl yolda
gidenlerin istilâsı, zâlimlerin şevketi gibi sebeplerle nasbedilemiyorsa,
hâkimiyeti elinde tutan kimsenin kazasına, ahkâm infazına, hadd tatbîkâtına
kısacası imâma müteallik yaptığı her şeye uymanın, tıpkı Kureyş'e mensûb fakat
fâsık veya zâlim veya câhil olan imamın icraatına uymanın câiz olduğu gibi
cevâzına hiç kimse itiraz etmemiştir."
Teftazânî bu itaatin sebebini
açıklama sadedinde şu izâhı sunar: "İmamet babında zikredilenlerin hepsi iki
temel şarta bağlıdır:
1. İhtiyar (yâni imamı
seçme hürriyeti).
2. İktidar.
"Seçim hususundaki acz ve
mecbûriyet karşısında -ki bu durum fâcir, kâfir ve zâlim kimselerin istilâsı ve
şerir zorbaların tasallutu gibi sebeplerle hâsıl olur- dünyevî riyâset zorla ele
geçirilmiş olur ve riyâsetle alâkalı dinî ahkâm, "zarûret imamı" adı altında
ayrı bir bölümde ele alınır. Bu cümleden olarak imamda ilim, adâlet ve sâir
evsâfın yokluğuna bakılmaz. Zaruretler bir kısım mahzurları mubah kılar...
"Bezdevî de şunları söyler:
"Kaderiye, Havâriç (Hâricîler) ve Mu'tezile nazarında böyle birisi imam olamaz
ise de Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat âlimlerinin hepsi nazarında imamdır, hükümleri
ve kazası infâz edilir. Nitekim Mervânoğullarının hiç birisi için ne rey ve
tedbîr sâhiplerinden biri, ne de herhangi bir fakih imamet akdinde
bulunmamıştır. Onlar kendilerini zorla halîfe olarak empoze etmişlerdir. Âlimler
de onların imâm oldukları husûsunda icma etmişlerdir. Zira onlar imâm
addedilmemiş olsalardı İslâm cemiyetinde fitne ve fesâdlar husûle gelecekti."
Bu görüşü te'yîden Aliyyü'l-Kârî,
dindarlığı ve Sünnet'e harfi harfine ittiba etmesiyle meşhûr olan Abdullah İbnu
Ömer'in, fitne çıkmasın düşüncesiyle, İbnu Zübeyr'i, Emevîlerin zâlim
emirleriyle kıyaslandığı zaman, hilâfete çok daha lâyık, çok daha hak sâhibi
olmasına rağmen hilâfet dâva etmekten men ve nehy ettiğini belirtir.
İbnu Hacer de; bir köle,
"Kuvvet yoluyla hâkimiyet te'sîs ederek emîrliğini ilân edecek olsa fitnenin
uyandırılmaması için, mâsiyet emretmedikçe, ona itaat gerekir" der.[1]

 




[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/287-288.