d) Ölüyü Ya Da Faniyi Ta ılaştırma
d
d) Ölüyü Ya Da
Faniyi Tanrılaştırma:
Bu batıl inanç bazı yönlerden
ermişlik mitolojisiyle ilintilidir. Geniş cahil topluluklar tarafından gavslar,
kutuplar, abdallar, erenler, şeyhler, azizler, ruhaniler, ulu önderler ve
kurtarıcılar gibi çeşitli adlar altında tanrılaştırılan faniler vardır.
Bunların ölüleri de dirileri gibi kutsal karşılanır. Sağken müritleri,
hayranları ve aveneleri tarafından veli ve ermiş olarak kabul edilen ve
birçoğunun adlarının sonuna "Hazretleri" unvanı konarak yüceltilen bu
kimselerin, Allah katında da yine veli ve hazret olduklarına inanılır.
Dolayısıyla ölüm onlar için farklı bir anlam taşır. Hayattayken kınındaki kılıç
gibi durduklarına inanılan bu adamları, öldükten sonra artık kınlarından
çekilmiş kabul ederler. Yani daha etkin ve keskin olurlar (!) Nitekim bu
adamların hayattayken sahip oldukları şöhret, öldükten sonra da bazen asırlar
boyu devam eder ve türbeleri sürekli işleyen birer ziyaretgâh olur. Konya'daki
Celaleddin-i Rûmî Müzesi ve Ankara'daki Anıtkabir bunun en çarpıcı birer
örneğidir.
Bu türbe ve mezarlıklarda,
ziyaret sırasında yakılan mumlar, yapıştırılan niyet taşları, bağlanan
bezler, atılan paralar, adanan adaklar, kesilen kurbanlar, verilen yemekler,
düzenlenen mevlit şölenleri
[1]
yapılan dua ve yakarışlar "Ruhaniyetten istimdat"'çı kültün temel özelliklerini
açık şekilde sergilemektedir.
Bu münasebetle ve özellikle
kaydetmek gerekir ki Türkiye'de cahil kalabalıkların din anlayışı budur.
[2]
[1]
Türkiye'de yalnız Türkler tarafından ölmüşlerin ruhuna okutulan Mevlid adı
altındaki manzum risale Merhum, Bursa'lı Süleyman Çelebi (Öl.M. 1422)
tarafından kaleme alınmıştır. Bu eserin asıl adı Vesile'tün-Necât'dır. Bu
zat, Yıldırım Sultan Bayezit zamanında yaşamıştır. Buna göre İstanbul'un
fethinden çok önceleri yazılmış olan mevlit, yaklaşık 150 yıl sonra Üçüncü
Sultan Murad (1546-1595) zamanında ilk defa Hz. Peygamber (sav)'in,
yalnızca doğum yıldönümü münasebetiyle okutulmaya başlanmıştır.
Ne yazık ki cami gibi kutsal ve belli
ibadetlere mahsus mekanlarda mevlit okutmak o tarihlerden itibaren bir
gelenek olarak yerleşmiştir. Bugün mevlit okumayı ve okutmayı bir ibadet
sananların sayısı -maalesef- milyonları aşmaktadır. Artık bu yanılgıyı
düzeltmek de pek kolay gibi görünmemektedir. Halbuki Süleyman Çelebi
Merhum'un böyle bir amaç güttüğü asla kanıtlanamaz. Kuşkusuz O, Hz.Peygamber
(sav)'in sırf derin sevgisiyle bu eserini yazmıştır. Mevlit, edebi değeri
olan çok güzel bir eserdir. Onu elbetteki evlerde ve daha başka uygun
yerlerde ibadet amacı güdülmeden okumakta ve terennüm etmekte hiç bir
sakınca yoktur.
Bu türlü âyinlerin camilere kadar taşınmış
olmasında şiîlerin etkisi bulunabilir. Çünkü İran halkıyla komşu olan
kürtlerde ve "Güneydoğu"'daki arap asıllı azınlık arasında da camilerde
mevlit okutma geleneği vadır.
[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 148-149.
d) Ölüyü Ya Da
Faniyi Tanrılaştırma:
Bu batıl inanç bazı yönlerden
ermişlik mitolojisiyle ilintilidir. Geniş cahil topluluklar tarafından gavslar,
kutuplar, abdallar, erenler, şeyhler, azizler, ruhaniler, ulu önderler ve
kurtarıcılar gibi çeşitli adlar altında tanrılaştırılan faniler vardır.
Bunların ölüleri de dirileri gibi kutsal karşılanır. Sağken müritleri,
hayranları ve aveneleri tarafından veli ve ermiş olarak kabul edilen ve
birçoğunun adlarının sonuna "Hazretleri" unvanı konarak yüceltilen bu
kimselerin, Allah katında da yine veli ve hazret olduklarına inanılır.
Dolayısıyla ölüm onlar için farklı bir anlam taşır. Hayattayken kınındaki kılıç
gibi durduklarına inanılan bu adamları, öldükten sonra artık kınlarından
çekilmiş kabul ederler. Yani daha etkin ve keskin olurlar (!) Nitekim bu
adamların hayattayken sahip oldukları şöhret, öldükten sonra da bazen asırlar
boyu devam eder ve türbeleri sürekli işleyen birer ziyaretgâh olur. Konya'daki
Celaleddin-i Rûmî Müzesi ve Ankara'daki Anıtkabir bunun en çarpıcı birer
örneğidir.
Bu türbe ve mezarlıklarda,
ziyaret sırasında yakılan mumlar, yapıştırılan niyet taşları, bağlanan
bezler, atılan paralar, adanan adaklar, kesilen kurbanlar, verilen yemekler,
düzenlenen mevlit şölenleri
[1]
yapılan dua ve yakarışlar "Ruhaniyetten istimdat"'çı kültün temel özelliklerini
açık şekilde sergilemektedir.
Bu münasebetle ve özellikle
kaydetmek gerekir ki Türkiye'de cahil kalabalıkların din anlayışı budur.
[2]
[1]
Türkiye'de yalnız Türkler tarafından ölmüşlerin ruhuna okutulan Mevlid adı
altındaki manzum risale Merhum, Bursa'lı Süleyman Çelebi (Öl.M. 1422)
tarafından kaleme alınmıştır. Bu eserin asıl adı Vesile'tün-Necât'dır. Bu
zat, Yıldırım Sultan Bayezit zamanında yaşamıştır. Buna göre İstanbul'un
fethinden çok önceleri yazılmış olan mevlit, yaklaşık 150 yıl sonra Üçüncü
Sultan Murad (1546-1595) zamanında ilk defa Hz. Peygamber (sav)'in,
yalnızca doğum yıldönümü münasebetiyle okutulmaya başlanmıştır.
Ne yazık ki cami gibi kutsal ve belli
ibadetlere mahsus mekanlarda mevlit okutmak o tarihlerden itibaren bir
gelenek olarak yerleşmiştir. Bugün mevlit okumayı ve okutmayı bir ibadet
sananların sayısı -maalesef- milyonları aşmaktadır. Artık bu yanılgıyı
düzeltmek de pek kolay gibi görünmemektedir. Halbuki Süleyman Çelebi
Merhum'un böyle bir amaç güttüğü asla kanıtlanamaz. Kuşkusuz O, Hz.Peygamber
(sav)'in sırf derin sevgisiyle bu eserini yazmıştır. Mevlit, edebi değeri
olan çok güzel bir eserdir. Onu elbetteki evlerde ve daha başka uygun
yerlerde ibadet amacı güdülmeden okumakta ve terennüm etmekte hiç bir
sakınca yoktur.
Bu türlü âyinlerin camilere kadar taşınmış
olmasında şiîlerin etkisi bulunabilir. Çünkü İran halkıyla komşu olan
kürtlerde ve "Güneydoğu"'daki arap asıllı azınlık arasında da camilerde
mevlit okutma geleneği vadır.
[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 148-149.
ŞİRK
- ŞİRK..
- Şirk ve Küfür İlişkisi
- Şirk En Büyük Zulümdür
- Şirk İnancının Bir Temeli Yoktur
- Allah (c.c.) Şirk Günahını Affetmez
- Şirk Koşmadan Ölenlerin Affedileceği Umulur
- Şirkin Çağdaş Yansımaları
- Güncel Câhilî Eğitimde Şirk
- Şirkin En Belirgin Özelliği olarak Tarihten Günümüze Put ve Putlaştırma.
- Putlara Tapınmanın Sebepleri
- 1- Şefaat Düşüncesi Ve Allah'a Bu Aracılarla Güya Yakın Olma Arzusu
- 2- Aşırı Ta'zim
- 3- Aşırı Sevgi
- Putları Kırmak
- "İbrâhim / İçimdeki Putları Devir / Elindeki Baltayla / Kırılan Putların Yerine / Yenilerini Koyan Kim?".
- Ve Rasûlullah
- Kur'ân-ı Kerim'de Şirkin Tanım Ve Görüntüleri
- Kur'ân-ı Kerim'de Şirk, Şu Şekillerde Tanımlanır 1) Büyük Günah
- 2) Büyük Zulüm
- 3) Büyük Cehâlet
- 4) Apaçık Sapıklık
- 5) Büyük Alçaklık
- 6) Zanna Göre Hareket
- 7) Dünya Hayatına Düşkünlük
- 8) Halkı, Sağlam Temellerden Uzak Tutma
- 9) Şirk Koşanların Kalplerinin Korku ile Doldurulması
- 10) Cennetin Kapılarının Şirk Koşanlara Kapanması
- 11) Tevhid İnancında Olanlara Karşı Düşmanlık
- Şirkin Sebepleri
- 1) İnsanın Kendisini/Hevâsını (Basit Arzu ve Şehvetlerini) Ta ılaştırması