Fecir | Konular | Kitaplar

Dinde Aşırılık.

Dinde Aşırılık




Dinde Aşırılık

 

Kavminin bu salih
kimseler hakkında aşırıya gitmiş olduklarına gelince: Yüce Allah Nuh
aleyhisselam'ı kavmine salihler hakkında aşırıya gitmeleri üzerine peygamber
olarak göndermiştir. Müellif "Kitabu't-Tevhid" adlı eserinde bu mesele ile
ilgili olarak şöyle bir başlık kullanmıştır: "Ademoğullarının küfre yönelmeleri
ve dinlerini terketmelerinin sebebi, salih zatlar hakkındaki aşırıya
kaçışlarıdır."

Aşırıya kaçmak
(el-ğuluv): ibadet etmekte, amelde, övgüde yermek yahut övmekte haddi aşmak
demektir. Aşırıya kaçmak dört kısma ayrılır:

1-
Akidede aşırılık: Kelâmcıların Allah'ın sıfatları hususunda aşırıya
kaçmalarında olduğu gibi akidede aşırılık. Öyle ki onlar bu hususta ya temsil ya
da ta'tile kadar gitmişlerdir.

Orta yol ise
Allah'ın kendi zatı için ya da rasûlünün onun hakkında sabit olduğunu belirttiği
isim ve sıfatları herhangi bir tahrif ve ta'tile, keyfiyetlendirme ve temsile
gitmeksizin kabul etmektir.

2-
İbadetlerde aşırıya kaçmak: Büyük günah işleyen kimsenin kâfir olduğunu
kabul eden hariciler ile büyük günah işleyen bir kimse iki konum arasında bir
yerdedir (el-menziletu beyne'l-menzileteyn) diyen mutezilenin aşırıya kaçmaları
gibi. Böyle bir aşırılığa kaçmanın karşılığında da mürcienin işi kolaylaştırması
yer almaktadır. Onlar da: İman olduktan sonra hiçbir günahın zararı yoktur,
demişlerdir.

Orta yol ise ehl-i
sünnet ve'l-cemaatin benimsediği: masiyet işleyen bir kimsenin masiyeti oranında
imanında bir eksilme sözkonusudur, şeklindeki görüşleridir.

3- Muamelâtta
aşırıya kaçış:
Bu da herbir şeyi haram kılmak hususunda işi sıkı tutmaktır. Bu sıkı tutmanın
karşısında ise, malı ve iktisadı arttırıp geliştiren her şey -faiz, aldatmak ve
daha başka şeyler bile- helal olduğunu söyleyen görüş yer almaktadır.



Bunun ortası,
adalet ilkesine dayalı muamelâtın helâl olduğunu söylemektir. Bu da kitab ve
sünnet naslarının ortaya koyduğu hususlara uyan muamelâttır.

4- Geleneklerde
(âdetlerde) aşırılık:
Bu da eski geleneklere sarılmakta işi sıkı tutup, onlardan daha hayırlı olanlara
geçmemektir.

Eğer gelenekler
maslahatlar itibariyle birbirine eşit ise insanın bulunduğu halini sürdürmesi
sonradan gelen gelenekleri kabullenmesinden iyidir.