Kıyamet Nedir
Kıyamet Nedir
Kıyamet Nedir
"Kıyâmeh" sözcüğü Kur'ân-ı Kerim'de 70 kez
geçmekte ve istisnasız "Yevm'el-Kıyâmeh" (yani kıyamet günü) şeklinde bileşik
olarak bulunmaktadır. Bu sözcüğün sonundaki değişken (h) Türkçede eskiden beri
değişmez (t) olarak seslendirilmiştir. Kur'ân'da ayrıca "es-Sâah" kelimesi de
kıyamet anlamında kullanılmıştır.
Bu olay, dille anlatılamayacak kadar çok büyük
ve dehşetli olacaktır. Allah (cc)'ın vereceği emirle İsrâfil adlı meleğin
yapacağı ilk korkunç uyarı üzerine bütün canlılar ölecek, ikinci uyarı üzerine
de insanların tümü, genel bir silkinişle yeniden dirilip neye uğradıklarını
bilmeden şaşkın bir şekilde kalkacaklardır. İşte kıyâmet olayı kısaca budur.
Elbetteki yaşanmadan tam anlamıyla bilinemeyecek olan bu mukadder hadisenin ne
derece kapsamlı ve ne kadar müthiş olduğunu bazı âyetler bize haber
vermektedir.
Ancak şunu açıklamak gerekir ki: Kıyamet, henüz
insanlar tamamen yok olmadan başlayacak ve belki de çok uzun bir süreç boyu
birbirini izleyecek olaylardır.
[1]
Öyle ki ilk çalkantıların şokuyla anneler emzikteki bebeklerinden vazgeçip
onları bir kenara atacak, gebe kadınlar çocuklarını düşüreceklerdir.
[2]
Kesin olarak bilinen bir şey varsa o da bu hadisenin olağanüstü ve korkunç
değişimler, patlamalar, gürültüler, sarsıntılar ve yıkımlarla karışık olarak
meydana geleceğidir.
[3]
Kainatın ilk yaratılışı nasıl ki milyonlarca
yıllık uzun devrelerle gerçekleşmiş ise kıyamet olayı için de aynı şeyi
düşünmek mümkündür. Çünkü kıyametin kâinât çapında bir yıkım ve çözülme olacağı
düşünülürse bu olay uzaydaki bütün sistemlerin, disiplin ve düzenini
kaybetmesi anlamına gelir. Kainattaki eşya ve olaylar arasında bulunan ince
hesaba dayalı ilişkilerde Allah'ın dileyeceği bir sırada meydana gelebilecek
bir kopukluktan sonra bunun birbirini izleyeceği ve nihayet dünyamızın ve
üzerindeki her şeyin de görülmedik bir yıkıma uğrayacağı akla pek uygundur.
Ancak bunu, "Big Bang" olayının bir karşıtı olarak açıklamak, yani ileri
sürüldüğü üzere 20 milyar yıl kadar önce kâinâtın bir patlama sonucu meydana
geldiğini, dolayısıyla bu gerilim için bir de büzülme ve içe çekilme gibi
tamamlayıcı bir zorunlu dönüş olacağını kabul etmek herhalde erkenci bir gayret
olur.
Bu dünyadaki hayatın tamamen sona ermesiyle
birlikte üç büyük olay yaşanacaktır:
a)
"Baas" (diriliş)
b)
Kıyamet
c)
Hesaba çekiliş
Kur'ân-ı Kerim bunların kesinliğini
bildirmektedir. Diriliş olayının iç yüzünü yalnızca Allah Teâlâ bilir. Bizleri
hiç yoktan var eden kainatın yaratıcısı, canlıları öldürdükten sonra aynı
parça ve organlarla onları yeniden diriltecek güce elbetteki sahiptir.
Reenkarnasyon iddiaları ise İslam âlimleri tarafından çürütülmüştür.
Dirilişle kıyamet, iç içe cereyan
eden bir olaydır. Yani diriliş, kıyametin bir parçası olarak gerçekleşecektir.
Çünkü dünyada hayat henüz devam ederken kıyamet kopmaya başlayacak ve hayat
tamamen sona erince de sürecektir. İşte bu süreç içinde hem dünyadaki hayat
tamamen son bulacak hem de insanların yeniden dirilmesi olayı meydana
gelecektir.
Hesaba gelince, bu hadise kıyamet
ve âhiret gerçeğinin ağırlık merkezini oluşturur. Bu olay belki de sayılarını
ifade etmek için rakamların yetmeyeceği kadar insandan hesap sormak, bunların
bir bölümünü cezalandırmak, bir kısmını ise ödüllendirmek demektir. Allah
Teâlâ, elbette ki ilâhî gücüyle bunu gerçekleştirecektir. Bu kadar insanı
dünyada yoktan var eden, onları rızıklandıran, kimisini aziz, kimisini de rezil
eden, hikmet ve kudretiyle onlara türlü türlü olaylar yaşatan Yüce Allah, bu
hayatın hesabını âhirette onlardan sormaya ve herkesi adaleti veya lutfuyla
yargılamaya kâdirdir.
Kıyamet: Nice masum kanların boş
yere akıtılmasında parmağı bulunan canilerin; nice hak ve özgürlükleri
çiğneyen, dokunulmaz mal ve mülkleri yağmalayan zâlimlerin; nice tertemiz
namusları zorla kirleten sadistlerin; Allah'ın yüce divanında şaşmaz adalet
terazisiyle yargılanacakları korkunç gündür. Yine kıyamet: Dünyada adaletle
hükmedenlerin, daima hakkın ve ezilmiş haklının yanında yerini alanların,
erdemleri yaygınlaştırmak ve insanlığa gerçek mutluluğu yaşatmak için çaba
sarfetmiş hayırlı insanların ödüllendirileceği güzel gündür.
İleride "Neden âhirete inanmalıyız?"
sorusuna cevap verirken üzerinde durulacak olan hesap olayının dünyamızdaki
zaman kavramıyla ne kadar süreceği ve nasıl yapılacağı noktasında ne söylenirse
hayalî olacaktır. Ancak insanların bu dünyadaki tutum ve davranışlarına,
ahlâk ve gidişatlarına, kavga ve savaşlarına bakılacak olursa hesabın herkes
için kolay olmayacağı açıktır.
Bazen "Öbür dünya" ya da "Ebedî
âlem" dediğimiz âhiretin kapısı ölümle aralanır. Basit bir ifadeyle, "Rûhun
bedenden ayrılması" olarak tanımlanan ölüm olayının ise ne olduğunu insanoğlu
gerçek yönüyle anlayamamış ve anlayamayacaktır.
Biyoloji dilinde: "Yaşamsal
fonksiyonların geri dönüşsüz olarak son bulması" biçiminde tarif edilen
ölümün metafizik içyüzünü, bilim açıklamaktan acizdir. Çünkü deyim yerinde
ise bu olay, hücreler içindeki canlılık akımının maddeötesi merkezden kesilen
kontakla durdurulmasıdır. Ancak
bunun mahiyetini kavramaya, insanın ne aklı, ne de bilgileri yeterlidir. Yalnız
bunu değil, insan, berzah âlemini, kıyameti, sıratı, cenneti ve cehennemi de
bu dünyadaki tahminleriyle ya da hayal gücüyle anlayamaz. Esasında da insan bu
gerçekleri duyumsamalı, algılamalı ancak anlamamalıdır.
Çünkü insan bu dünyada ciddi bir
sınavdan geçirilmektedir. Bütün yaratıklar arasında Allah Teâlâ'nın doğrudan
muhatabı olan insan, çok ayrıcalıklı, sorumlu, belli disiplinlere bağlı bir
varlıktır; Kainatın Rabb'i tarafından özel bir amaçla yaratılmıştır. Bu
amacın önemli bir ayrıntısı da onun bu dünyadaki tüm yaşamının evrensel bir
sınavdan ibaret olmasıdır. Dinin "Gayb" olarak örtülü tutuğu ve inanılmasını
teslimiyetle istediği gerçekler işte bu sınavın en önemli sorularını
oluşturmaktadır.
Bu dünyada mezara konabilenlerle
bundan yoksun kalanlar arasında belki sağlar açısından psikolojik bir teselli
farkı vardır. Çünkü ölümle birlikte yolcu edilen insanın, bir mezara konabilmiş
olmakla âhirette onun bir ayrıcalık kazanacağını hiç kimse kanıtlayamaz. Bu,
aynı zamanda türbelerin kubbeleri altında yatanlar için de söz konusudur.
Peygamberler hariç, ahirete intikal etmiş olanlara biçilen değerlerin ve
takdir edilen makam ve rütbelerin hepsi insanların hayal ürünüdür ve
insanlar bundan sorumludur. Çünkü ölümle birlikte insan önce aslına döner; Yüce
Yaratıcının kurmuş olduğu zincirleme sistem içindeki biosferin kucağında (hangi
tip mezara konmuş olursa olsun ve kendisi kim olursa olsun) onu ayrıştıracak ve
kıyamet kopuncaya kadar yeniden ve tekrar tekrar yararlı hale getirecek olan
Allah'ın minicik askerlerine fani vücudunu kayıtsız şartsız teslim eder.
Dolayısıyla kurda kuşa yem olanlarla
mermer lahitlere konan cesetler arasında sonuç itibariyle hiç bir fark yoktur.
Hatta ve hatta mumyalanmış müşrik cesetleri, basit mezarlara konan
müminlerinkine oranla daha geç aslına dönebilir. Şu da belirtilmelidir ki sağlam
ve süslü türbelerin, mermer lahitlerin ve mumyada kullanılan çeşitli kimyasal
ve antibakteriyel malzemelerin tümü de kucaklarına teslim edilen cesetler gibi
aynen ve kesinlikle fanidirler. Bir gün gelecek onlar da yıkılacak, bozulacak
çözülecek ve darmadağın olacaktır. Ahirete ilk yolculuk böyle başlar.
Ölen insanların, kıyamet kopuncaya
kadar ruhlarının nerede bulunduğu ve ne gibi bir muamele gördüğü ise Allah'dan
başka hiç kimse tarafından bilinmez. Allah Teâlâ, ruh ile ilgili olarak Hz.
Peygamber (sav)'e şu bilgiyi vermiştir:
"Sana ruh hakkında sorarlar. De ki: "Ruh,
rabbimin sistemlerindendir" Size bilgi olarak pek az şey verilmiştir."
(İsra: 17/85)[4]
[1]
Ebulfida İsmail b. Ömer İbni Kesir, Tefsir'ül-Kur'ân'il-Azîm : 5/158-
Kahraman Yayınları İstanbul-1985
[2] Hacc:
22/2
[3] Hacc:
22/1, Tekasür: 101/1-5
[4]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi,
Kahraman Yayınları: 272-276.
Kıyamet Nedir
"Kıyâmeh" sözcüğü Kur'ân-ı Kerim'de 70 kez
geçmekte ve istisnasız "Yevm'el-Kıyâmeh" (yani kıyamet günü) şeklinde bileşik
olarak bulunmaktadır. Bu sözcüğün sonundaki değişken (h) Türkçede eskiden beri
değişmez (t) olarak seslendirilmiştir. Kur'ân'da ayrıca "es-Sâah" kelimesi de
kıyamet anlamında kullanılmıştır.
Bu olay, dille anlatılamayacak kadar çok büyük
ve dehşetli olacaktır. Allah (cc)'ın vereceği emirle İsrâfil adlı meleğin
yapacağı ilk korkunç uyarı üzerine bütün canlılar ölecek, ikinci uyarı üzerine
de insanların tümü, genel bir silkinişle yeniden dirilip neye uğradıklarını
bilmeden şaşkın bir şekilde kalkacaklardır. İşte kıyâmet olayı kısaca budur.
Elbetteki yaşanmadan tam anlamıyla bilinemeyecek olan bu mukadder hadisenin ne
derece kapsamlı ve ne kadar müthiş olduğunu bazı âyetler bize haber
vermektedir.
Ancak şunu açıklamak gerekir ki: Kıyamet, henüz
insanlar tamamen yok olmadan başlayacak ve belki de çok uzun bir süreç boyu
birbirini izleyecek olaylardır.
[1]
Öyle ki ilk çalkantıların şokuyla anneler emzikteki bebeklerinden vazgeçip
onları bir kenara atacak, gebe kadınlar çocuklarını düşüreceklerdir.
[2]
Kesin olarak bilinen bir şey varsa o da bu hadisenin olağanüstü ve korkunç
değişimler, patlamalar, gürültüler, sarsıntılar ve yıkımlarla karışık olarak
meydana geleceğidir.
[3]
Kainatın ilk yaratılışı nasıl ki milyonlarca
yıllık uzun devrelerle gerçekleşmiş ise kıyamet olayı için de aynı şeyi
düşünmek mümkündür. Çünkü kıyametin kâinât çapında bir yıkım ve çözülme olacağı
düşünülürse bu olay uzaydaki bütün sistemlerin, disiplin ve düzenini
kaybetmesi anlamına gelir. Kainattaki eşya ve olaylar arasında bulunan ince
hesaba dayalı ilişkilerde Allah'ın dileyeceği bir sırada meydana gelebilecek
bir kopukluktan sonra bunun birbirini izleyeceği ve nihayet dünyamızın ve
üzerindeki her şeyin de görülmedik bir yıkıma uğrayacağı akla pek uygundur.
Ancak bunu, "Big Bang" olayının bir karşıtı olarak açıklamak, yani ileri
sürüldüğü üzere 20 milyar yıl kadar önce kâinâtın bir patlama sonucu meydana
geldiğini, dolayısıyla bu gerilim için bir de büzülme ve içe çekilme gibi
tamamlayıcı bir zorunlu dönüş olacağını kabul etmek herhalde erkenci bir gayret
olur.
Bu dünyadaki hayatın tamamen sona ermesiyle
birlikte üç büyük olay yaşanacaktır:
a)
"Baas" (diriliş)
b)
Kıyamet
c)
Hesaba çekiliş
Kur'ân-ı Kerim bunların kesinliğini
bildirmektedir. Diriliş olayının iç yüzünü yalnızca Allah Teâlâ bilir. Bizleri
hiç yoktan var eden kainatın yaratıcısı, canlıları öldürdükten sonra aynı
parça ve organlarla onları yeniden diriltecek güce elbetteki sahiptir.
Reenkarnasyon iddiaları ise İslam âlimleri tarafından çürütülmüştür.
Dirilişle kıyamet, iç içe cereyan
eden bir olaydır. Yani diriliş, kıyametin bir parçası olarak gerçekleşecektir.
Çünkü dünyada hayat henüz devam ederken kıyamet kopmaya başlayacak ve hayat
tamamen sona erince de sürecektir. İşte bu süreç içinde hem dünyadaki hayat
tamamen son bulacak hem de insanların yeniden dirilmesi olayı meydana
gelecektir.
Hesaba gelince, bu hadise kıyamet
ve âhiret gerçeğinin ağırlık merkezini oluşturur. Bu olay belki de sayılarını
ifade etmek için rakamların yetmeyeceği kadar insandan hesap sormak, bunların
bir bölümünü cezalandırmak, bir kısmını ise ödüllendirmek demektir. Allah
Teâlâ, elbette ki ilâhî gücüyle bunu gerçekleştirecektir. Bu kadar insanı
dünyada yoktan var eden, onları rızıklandıran, kimisini aziz, kimisini de rezil
eden, hikmet ve kudretiyle onlara türlü türlü olaylar yaşatan Yüce Allah, bu
hayatın hesabını âhirette onlardan sormaya ve herkesi adaleti veya lutfuyla
yargılamaya kâdirdir.
Kıyamet: Nice masum kanların boş
yere akıtılmasında parmağı bulunan canilerin; nice hak ve özgürlükleri
çiğneyen, dokunulmaz mal ve mülkleri yağmalayan zâlimlerin; nice tertemiz
namusları zorla kirleten sadistlerin; Allah'ın yüce divanında şaşmaz adalet
terazisiyle yargılanacakları korkunç gündür. Yine kıyamet: Dünyada adaletle
hükmedenlerin, daima hakkın ve ezilmiş haklının yanında yerini alanların,
erdemleri yaygınlaştırmak ve insanlığa gerçek mutluluğu yaşatmak için çaba
sarfetmiş hayırlı insanların ödüllendirileceği güzel gündür.
İleride "Neden âhirete inanmalıyız?"
sorusuna cevap verirken üzerinde durulacak olan hesap olayının dünyamızdaki
zaman kavramıyla ne kadar süreceği ve nasıl yapılacağı noktasında ne söylenirse
hayalî olacaktır. Ancak insanların bu dünyadaki tutum ve davranışlarına,
ahlâk ve gidişatlarına, kavga ve savaşlarına bakılacak olursa hesabın herkes
için kolay olmayacağı açıktır.
Bazen "Öbür dünya" ya da "Ebedî
âlem" dediğimiz âhiretin kapısı ölümle aralanır. Basit bir ifadeyle, "Rûhun
bedenden ayrılması" olarak tanımlanan ölüm olayının ise ne olduğunu insanoğlu
gerçek yönüyle anlayamamış ve anlayamayacaktır.
Biyoloji dilinde: "Yaşamsal
fonksiyonların geri dönüşsüz olarak son bulması" biçiminde tarif edilen
ölümün metafizik içyüzünü, bilim açıklamaktan acizdir. Çünkü deyim yerinde
ise bu olay, hücreler içindeki canlılık akımının maddeötesi merkezden kesilen
kontakla durdurulmasıdır. Ancak
bunun mahiyetini kavramaya, insanın ne aklı, ne de bilgileri yeterlidir. Yalnız
bunu değil, insan, berzah âlemini, kıyameti, sıratı, cenneti ve cehennemi de
bu dünyadaki tahminleriyle ya da hayal gücüyle anlayamaz. Esasında da insan bu
gerçekleri duyumsamalı, algılamalı ancak anlamamalıdır.
Çünkü insan bu dünyada ciddi bir
sınavdan geçirilmektedir. Bütün yaratıklar arasında Allah Teâlâ'nın doğrudan
muhatabı olan insan, çok ayrıcalıklı, sorumlu, belli disiplinlere bağlı bir
varlıktır; Kainatın Rabb'i tarafından özel bir amaçla yaratılmıştır. Bu
amacın önemli bir ayrıntısı da onun bu dünyadaki tüm yaşamının evrensel bir
sınavdan ibaret olmasıdır. Dinin "Gayb" olarak örtülü tutuğu ve inanılmasını
teslimiyetle istediği gerçekler işte bu sınavın en önemli sorularını
oluşturmaktadır.
Bu dünyada mezara konabilenlerle
bundan yoksun kalanlar arasında belki sağlar açısından psikolojik bir teselli
farkı vardır. Çünkü ölümle birlikte yolcu edilen insanın, bir mezara konabilmiş
olmakla âhirette onun bir ayrıcalık kazanacağını hiç kimse kanıtlayamaz. Bu,
aynı zamanda türbelerin kubbeleri altında yatanlar için de söz konusudur.
Peygamberler hariç, ahirete intikal etmiş olanlara biçilen değerlerin ve
takdir edilen makam ve rütbelerin hepsi insanların hayal ürünüdür ve
insanlar bundan sorumludur. Çünkü ölümle birlikte insan önce aslına döner; Yüce
Yaratıcının kurmuş olduğu zincirleme sistem içindeki biosferin kucağında (hangi
tip mezara konmuş olursa olsun ve kendisi kim olursa olsun) onu ayrıştıracak ve
kıyamet kopuncaya kadar yeniden ve tekrar tekrar yararlı hale getirecek olan
Allah'ın minicik askerlerine fani vücudunu kayıtsız şartsız teslim eder.
Dolayısıyla kurda kuşa yem olanlarla
mermer lahitlere konan cesetler arasında sonuç itibariyle hiç bir fark yoktur.
Hatta ve hatta mumyalanmış müşrik cesetleri, basit mezarlara konan
müminlerinkine oranla daha geç aslına dönebilir. Şu da belirtilmelidir ki sağlam
ve süslü türbelerin, mermer lahitlerin ve mumyada kullanılan çeşitli kimyasal
ve antibakteriyel malzemelerin tümü de kucaklarına teslim edilen cesetler gibi
aynen ve kesinlikle fanidirler. Bir gün gelecek onlar da yıkılacak, bozulacak
çözülecek ve darmadağın olacaktır. Ahirete ilk yolculuk böyle başlar.
Ölen insanların, kıyamet kopuncaya
kadar ruhlarının nerede bulunduğu ve ne gibi bir muamele gördüğü ise Allah'dan
başka hiç kimse tarafından bilinmez. Allah Teâlâ, ruh ile ilgili olarak Hz.
Peygamber (sav)'e şu bilgiyi vermiştir:
"Sana ruh hakkında sorarlar. De ki: "Ruh,
rabbimin sistemlerindendir" Size bilgi olarak pek az şey verilmiştir."
(İsra: 17/85)[4]
[1]
Ebulfida İsmail b. Ömer İbni Kesir, Tefsir'ül-Kur'ân'il-Azîm : 5/158-
Kahraman Yayınları İstanbul-1985
[2] Hacc:
22/2
[3] Hacc:
22/1, Tekasür: 101/1-5
[4]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi,
Kahraman Yayınları: 272-276.
ÂHİRETE İMAN
- ÂHİRETE İMAN ..
- Ahiretin Gerekliliği ve Ahirete İnanmanın Faydaları
- Neden Âhirete İnanmalıyız? .
- Ahiret, Bilimsel Açıdan da Ölümün Çağrıştırdığı Bir Gerçektir.
- Kur'an'da Âhiret
- Cennet ve Cehennem ..
- Âhiret; Anlam ve Mâhiyeti
- Ahiretin Diğer İsimleri
- Ahiret Gerçeği
- Yakînî Bilgi, Kesin İnanç .
- Âhirete İmanın İnsan Hayatındaki Yeri
- Âhiret Şuuru .
- Yaratılışa İnanan, Yeniden Yaratılmaya da İman Eder
- Âhiret Anlayışı Bizi Dirilişe Ulaştırır/Ulaştırmalıdır
- Gündüz Yaşıyor, Gece Ölüyor, Sabah Diriliyoruz .
- Her Kış Bir Ölüm, Her Bahar Bir Diriliştir
- Ölüm; Gurbetten Vuslata Hicret
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
- HESAP GÜNÜ ..
- KABİR ..
- Kabirlerin Hazırlanışı
- Kabir Hayatı
- Kabir Azabı
- Kabristan
- Nakl-i kubûr
- Kabir Ziyareti
- Kabir Ziyaretinin Faydaları
- Ziyaretin Ölüye Faydası
- Ziyaretin Âdabı
- Kabirlerden Kalkış