Fecir | Konular | Kitaplar

6) İdealizm ..

6




6) İdealizm                        

 
İftikârîye, düşüncecilik.
"Varlık, düşüncenin ürünü, ya da düşüncenin kendisidir" tezini savunan
felsefelerin genel adı.
Pencereden baktığımızda
gözümüze ilişen şu nesneler gerçek mi, hayal mi? işte bir elma ağacı! Baharda
çiçekleni­yor, yapraklanıyor, yazın meyveler veriyor, biz bu meyveleri yiyo­ruz.
Sonbaharda ölüp ilkbaharda diriliyor, rüzgarla sallanan dallarına kuşlar konup
kalkıyor. Bu ağaç yalnız benim gözlerimde ve zihnimde mi var? Çiçekler,
yapraklar, meyveler, esen rüzgarlar, cıvıldaşan kuşlar birer vehimden mi ibâret?
Topluca söylersek, acaba benim dışımda var sandığım şeyler, gerçekten  var mı?
Garip sorular sorduğumun
farkındayım, fakat  daha da garip olanı şu ki, bu soruyu birçok felsefeci de
kendi kendine sormuş, "Nesneler bi­zim içimizde vardır, onlar zihnimizin
meyveleridir, biz var sanıyoruz, ama gerçekte onlar  yoktur," diye cevap
vermişler. Sonra bu görüş bir felsefe hâline gelmiş. işte "idealizm" ruh adına
maddeyi, düşünce adına  dışımızdaki varlıkları reddeden bu felsefî akımın
adıdır.         
İdealizmin tipik temsilcisi
Berkeley, "Duyularımızla algıladığımız nesneler, fikirlerden başka bir şey
değildir ve fikirler ise bizim ruhumu­zun dışında var olamazlar," diyor. Gerçi
bütün idealist düşünürlerin tıpatıp aynı fikirleri paylaştığı söylenemez, fakat
ayrıldıkları noktaların önemli olduğunu da söyleyemeyiz.
İdealistlerin yanıldıkları
nokta, "özel dünya" ile "genel dünya"yı birbirine karıştırmaları, ya da bunları
aynı şey saymalarıdır. Oysa genel dünya ile özel dünyalar biçimce birbirinin
aynıdır, ama hükümleri ve kanunları birbirinden bütünüyle farklıdır.
Herkesin, şu umumî dünyadan
ayrı bir de hususî dünyası vardır. Onun rengi, şekli, güzelliği, iyiliği insanın
ruh hâline göredir. Üzgün ve ümitsiz bir kişi, kâinatı bir matem yeri gibi
görür. Oysa, neşeli bir insan için, bu dünya bir bayram yeridir. Benim özel
dünyamın bir dış gerçekliği yoktur, o benim içimdedir ve ancak benimle vardır,
ama benim ölümümle o âlem yıkılır. Özel dünyanın yıkılması genel dünyanın da
yıkılması de­mek değildir. Ağacı gösteren bir ayna kırılmakla o ağacın aynadaki
gö­rüntüsü silinir, ama ağaç var olmaya devam eder.
Berkeley, fikirlerini
açıklarken, nesnelerdeki özelliklerin herkese göre değiştiğini söyler ve buradan
yola çıkarak "şey"lerin gerçekliğini red­deder. Oysa, varlıklardaki özelliklerin
"göreli," başka bir deyişle "izafî" olması, onların gerçekte va­r olmadıkları
anlamına gelmez. Bir taşın ağır mı, hafif mi olduğu konu­sunda aynı kanaati
paylaşmayabiliriz, birimiz ağır, diğerimiz hafif demiş olabiliriz.
izlenimlerimiz aynı da olsa, ayrı da olsa "taşın varlığını" dile getirir. 
Aynaların farklılığı, nasıl
görüntülerin de farklılığını sonuç veriyorsa ve nasıl bu farklılık sebebiyle
aynanın karşısındaki manzara inkâr edilemiyorsa, birer ayna görevi yapan
zihin­lerimiz de nesneleri değişik biçimde idrak ediyor diye, "bizim dışımızda
yokturlar" diyemeyiz.  İdealizmin, "varlıklar benim zihnimin ürünüdür" temel
cümlesinden yola çıkarsak, "dış âlemde var sanılan her şeyi benim zihnim
yaratıyor," noktasına varırız. Bu düşünce, bizi, iki önemli yanlışa sürükler.
Biri, eli er­mez gücü yetmez bir canlı olan insanı tanrılaştırmak. ikincisi,
ilâhî isim­lerin nesnelerdeki tecellilerini perdelemek.             
Oysa yaratıklar, aynalar gibi,
Rabbimizin "güzel isimler"ini gösterir, tanıttırır ve sevdirirler. Eser inkâr
edilirse ustayı kim hatırlar! Gerçekte var olmayan bir insanın, ger­çekte var
olmayan bir elmayı yediğini varsayan bir kimse, sonsuz mer­hame­tiyle insanları
yaratan, yeryüzünü onlara bir nimet sofrası ya­pan, Rahman, Rahim, Kerim, Vedud...
gibi pekçok ismin sahibi Rabbini tanıyamaz, bilemez, sevemez.
Özel dünya ile genel dünyayı
birbirine karıştırmanın, aralarındaki temel farkı görememenin bir başka
türlüsü,  idealizmi bir felsefe olarak benimsemeyenlerde de var. Bir his
yanılmasından dolayı özel dün­yasını  genel dünya gibi ölümsüz sanan ve dış
dünyanın gerçek­lik, kararlılık ve sarsılmazlık özelliklerine bakarak, ona
yalnız biçimce benzeyen  kendi dünyasını da metin, sürekli ve değişmez  sanma
yanılgısı. Bu galat, insanın kendi ölümünü düşünmemesi ve yalnız dün­yanın
yıkılmasına nazar etmesi türünden bir "gaflet"i netice veriyor.

[1]
 
 

 



[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.