48) Lâ Havle Ve Lâ Kuvvete İllâ Billâh
48
48) Lâ Havle Ve Lâ
Kuvvete İllâ Billâh:
Güç
ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. "Allah'a âsi olmak ve günah işlemekten dönüş,
ancak Allah'ın verdiği ismet (günahlardan uzak olma hâli) ile, O'na itâate
kuvvet ve iktidar da, ancak O'nun yardımı ile hâsıl olur" denmektedir.
Söyleniş şekli: âLâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh'tır.[1]
Kur'ân-ı Kerim'de ise: "Lâ Kuvvete İllâ Billâh" şeklinde geçmektedir.[2]
Lafız itibarıyla kısa, fakat anlam itibarıyla çok kapsamlı olan bir zikir ve duâ
cümlesi olup Peygamberimiz'in ifâdesiyle "Cennet'in hazinelerinden bir
hazinedir."[3]
Bu kısa ve özlü cümle, müezzin ezan okurken, namazlardan sonra, bir yolculuk
esnâsında, yolculuk dönüşünde veya yapılan herhangi bir hayırlı iş ve amelden
sonra ya da herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmaksızın uygun olan her yer ve
zamanda bizzat Peygamber Efendimiz tarafından okunmuş ve Ashâba da tavsiye
edilmiştir.
Ömer
bin Hattâb (r.a.), bu cümle ile ilgili olarak şöyle demiştir. "Rasûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurdular:
"Müezzin âAllahu Ekber, Allah Ekber' dediği vakit sizden biriniz âAllahu Ekber,
Allahu Ekber' der; sonra müezzin âEşhedü en lâ ilâhe illallah' dediği vakit o da
âEşhedü en lâ ilâhe illâllah' derse, sonra müezzin âEşhedü enne Muhammeden
Rasûlullah' dediği vakit, o da âEşhedü enne Muhammeden Rasûlullah' der. Müezzin
âHayye alessalâh' dediği vakit o da âLâ havle velâ kuvvete illâ billâh' der.
Sonra müezzin âHayye ale'l-felâh' dediği vakit o da âLâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâh' derse, sonra, âAllahu Ekber, Allahu Ekber' dediğinde o da âAllahu Ekber,
Allahu Ekber' derse, sonra müezzin âLâ ilâhe illâllah' dediği vakit, o da bütün
kalbiyle âLâ ilâhe illâllah' derse, Cennete girer"[4]
Ashabdan Abdullah İbn Zübeyr de, her namazın sonunda, selâm verdiği vakit, şöyle
derdi:
"Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız O vardır. Şerîki yoktur; mülk
O'nundur, hamd de O'na mahsustur. Hem O, her şeye kaadirdir. Güç ve kuvvet ancak
Allah'a mahsustur (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh). Allah'tan başka hiç bir
ilâh yoktur. Biz de ancak O'na ibâdet ederiz. Nimet O'nun, fazilet O'nun, güzel
senâ (övgü) da O'nundur. Kâfirler patlasa da, dinde samimi olarak Allah'tan
başka ilâh yoktur deriz."
İbn
Zübeyr: "Rasûlullah (s.a.s.), her namazın sonunda bunlarla tehlil yapardı"
demiştir.[5]
Ebû
Mûsâ da konu ile ilgili olarak şöyle demiştir: "Bir sefer esnâsında Hz.
Peygamber (s.a.s.)'le beraberdik. Biz, yüksek yerlere geldiğimizde tekbir
getiriyorduk. Rasûlullah (s.a.s.), bunun üzerine şöyle buyurdular:
"Ey insanlar! Sesinizi fazla yükseltmeyin. Siz, sağır veya gâib olan birine
seslenmiyorsunuz." Sonra benim yanıma
geldi. Ben ise, kendi kendime
"Lâ
havle ve lâ kuvvete illâ billâh" diyordum. Bunun üzerine:
"Ey Abdullah bin Kays "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh "demeye devam et. Çünkü
o, cennet hazinelerinden bir hazinedir"
buyurdular.[6]
Yine
Rasûlullah (s.a.s.), Kur'ân'dan fazla bir şey bilmediğini ve kendisine,
okuyabileceği bir duâ söylemesini isteyen birisine "Sübhânallâhi, velhamdü
lillâhi, ve lâ ilâhe illâllâhu vallahü ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâh" duâsını okumasını söylemiştir.[7]
Enes
bin Mâlik tarafından rivâyet edilen bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Evinden çıkarken, şu duâyı okuyan kişiye bu duâ kâfidir. O adam muhâfaza altına
alınır. Şeytan da o adamdan uzaklaşıp bir kenara çekilir. O duâ: Bismillâhi
tevekeltü alâllahi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'tır"[8]
Lâ
havle ve lâ kuvvete illâ billâh" duâsının okunduğu bir başka yer de Hacerül-Esved'in
karşısıdır.[9]
[1]
Buhârî, Ezan 7; Müslim, Salât 12.
[2]
Kehf: 18/39.
[3]
Tirmizî, Deavât, 57, 119.
[4]
Müslim, Salât, 12.
[5]
Müslim, Mesâcid, 139.
[6]
Buhârî, Deavât, 50, 67.
[7]
Nesâî, İftitah 32).
[8]
Tirmizi, Deavât 34.
[9]
İbn Mâce, Hacc 32. Ahmet Güç, Şamil İslâm Ansiklopedisi: 4/3.
48) Lâ Havle Ve Lâ
Kuvvete İllâ Billâh:
Güç
ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur. "Allah'a âsi olmak ve günah işlemekten dönüş,
ancak Allah'ın verdiği ismet (günahlardan uzak olma hâli) ile, O'na itâate
kuvvet ve iktidar da, ancak O'nun yardımı ile hâsıl olur" denmektedir.
Söyleniş şekli: âLâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh'tır.[1]
Kur'ân-ı Kerim'de ise: "Lâ Kuvvete İllâ Billâh" şeklinde geçmektedir.[2]
Lafız itibarıyla kısa, fakat anlam itibarıyla çok kapsamlı olan bir zikir ve duâ
cümlesi olup Peygamberimiz'in ifâdesiyle "Cennet'in hazinelerinden bir
hazinedir."[3]
Bu kısa ve özlü cümle, müezzin ezan okurken, namazlardan sonra, bir yolculuk
esnâsında, yolculuk dönüşünde veya yapılan herhangi bir hayırlı iş ve amelden
sonra ya da herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmaksızın uygun olan her yer ve
zamanda bizzat Peygamber Efendimiz tarafından okunmuş ve Ashâba da tavsiye
edilmiştir.
Ömer
bin Hattâb (r.a.), bu cümle ile ilgili olarak şöyle demiştir. "Rasûlullah
(s.a.s.) şöyle buyurdular:
"Müezzin âAllahu Ekber, Allah Ekber' dediği vakit sizden biriniz âAllahu Ekber,
Allahu Ekber' der; sonra müezzin âEşhedü en lâ ilâhe illallah' dediği vakit o da
âEşhedü en lâ ilâhe illâllah' derse, sonra müezzin âEşhedü enne Muhammeden
Rasûlullah' dediği vakit, o da âEşhedü enne Muhammeden Rasûlullah' der. Müezzin
âHayye alessalâh' dediği vakit o da âLâ havle velâ kuvvete illâ billâh' der.
Sonra müezzin âHayye ale'l-felâh' dediği vakit o da âLâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâh' derse, sonra, âAllahu Ekber, Allahu Ekber' dediğinde o da âAllahu Ekber,
Allahu Ekber' derse, sonra müezzin âLâ ilâhe illâllah' dediği vakit, o da bütün
kalbiyle âLâ ilâhe illâllah' derse, Cennete girer"[4]
Ashabdan Abdullah İbn Zübeyr de, her namazın sonunda, selâm verdiği vakit, şöyle
derdi:
"Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız O vardır. Şerîki yoktur; mülk
O'nundur, hamd de O'na mahsustur. Hem O, her şeye kaadirdir. Güç ve kuvvet ancak
Allah'a mahsustur (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh). Allah'tan başka hiç bir
ilâh yoktur. Biz de ancak O'na ibâdet ederiz. Nimet O'nun, fazilet O'nun, güzel
senâ (övgü) da O'nundur. Kâfirler patlasa da, dinde samimi olarak Allah'tan
başka ilâh yoktur deriz."
İbn
Zübeyr: "Rasûlullah (s.a.s.), her namazın sonunda bunlarla tehlil yapardı"
demiştir.[5]
Ebû
Mûsâ da konu ile ilgili olarak şöyle demiştir: "Bir sefer esnâsında Hz.
Peygamber (s.a.s.)'le beraberdik. Biz, yüksek yerlere geldiğimizde tekbir
getiriyorduk. Rasûlullah (s.a.s.), bunun üzerine şöyle buyurdular:
"Ey insanlar! Sesinizi fazla yükseltmeyin. Siz, sağır veya gâib olan birine
seslenmiyorsunuz." Sonra benim yanıma
geldi. Ben ise, kendi kendime
"Lâ
havle ve lâ kuvvete illâ billâh" diyordum. Bunun üzerine:
"Ey Abdullah bin Kays "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh "demeye devam et. Çünkü
o, cennet hazinelerinden bir hazinedir"
buyurdular.[6]
Yine
Rasûlullah (s.a.s.), Kur'ân'dan fazla bir şey bilmediğini ve kendisine,
okuyabileceği bir duâ söylemesini isteyen birisine "Sübhânallâhi, velhamdü
lillâhi, ve lâ ilâhe illâllâhu vallahü ekber, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ
billâh" duâsını okumasını söylemiştir.[7]
Enes
bin Mâlik tarafından rivâyet edilen bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Evinden çıkarken, şu duâyı okuyan kişiye bu duâ kâfidir. O adam muhâfaza altına
alınır. Şeytan da o adamdan uzaklaşıp bir kenara çekilir. O duâ: Bismillâhi
tevekeltü alâllahi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh'tır"[8]
Lâ
havle ve lâ kuvvete illâ billâh" duâsının okunduğu bir başka yer de Hacerül-Esved'in
karşısıdır.[9]
[1]
Buhârî, Ezan 7; Müslim, Salât 12.
[2]
Kehf: 18/39.
[3]
Tirmizî, Deavât, 57, 119.
[4]
Müslim, Salât, 12.
[5]
Müslim, Mesâcid, 139.
[6]
Buhârî, Deavât, 50, 67.
[7]
Nesâî, İftitah 32).
[8]
Tirmizi, Deavât 34.
[9]
İbn Mâce, Hacc 32. Ahmet Güç, Şamil İslâm Ansiklopedisi: 4/3.
ALLAH (C.C.)
- ALLAH (C.C.) Allah Lafzı; Anlam ve Mâhiyeti
- Varlıkların Türleri
- 1) Vâcibu'l-Vücûd
- 2) Mümkinu'l-Vücûd
- 3) Mümteniu'l-Vücûd
- A) Aklî Deliller 1) Hudûs (So adan Varolma) Delilleriyle Allah'ın Varlığını İspat.
- a) Cisimlerin So adan Yaratılması Esasına Dayanan Delil.
- b) İhtirâ (İcat Etme) Delîli.
- c) Terkip Delili.
- 2) İmkân Delîli
- 3) İbdâ' ve İllet-i Gâiyye Delîli
- B) Naklî Deliller
- Allah'ın Varlığına İcmâlî Birkaç Delil
- 1- İmkân Delîli
- 2- Hudûs Delîli
- 3- Hayat Delîli
- 4- İntizâm Delîli
- 5- San'at Delîli
- 6- Hikmet Ve Gâye Delîli
- 7- Şefkat-Merhamet Ve Rızık Delîli
- 8- Yardımlaşma Delîli
- 9- Temizlik Delîli
- 10- Sîmâlar Delîli
- 11- Sevk-i İlâhî Delîli
- 12- Rûh Ve Vicdân Delîli
- 13- Fıtrat Ve Tarih Delîli
- 14- Duygular Delîli
- 15- İttifak Delîli
- 16- Kur'ân Delîli
- 17- Peygamberler Delîli