Fecir | Konular | Kitaplar

5- Kureyşli Olması

5



5- Kureyşli Olması:
 
İmâmet makamına gelecek
kimsenin Kureyş'li olmasına gelince; "İmamlar Kureyştendir" hadis-i
şerifi ile ileri sürülen bu şartı, bazı âlimler, meselâ Ebûbekir Bâkıllâni gibi
ilim adamları kabul etmemişlerdir.[1]
Bu hususta İbn Haldun'un görüşü şudur: "Halîfenin/imamın Kureyş'ten olmasının
şart koşulmasının asıl sebebi, Kureyş'in devleti idare ve koruma kudretine sahip
olduğu ve çekişmeleri ortadan kaldırabildiği içindir. Şâri', hüküm ve kaideleri
yalnız bir kavim, bir asır ve sadece bir toplum için ortaya koymamıştır.
Müslümanların idaresi başında bulunacak kavmin, devleti idare ve koruma
kuvvetine sahip ve kendi zamanında diğer kavimlerden üstün olması şarttır.
Şâri'in maksadı herhalde işte budur. Bu açıklamalardan halîfeliğin, her asırda
Kureyş'e mahsus olacağı değil; her ülkenin o zamanda devleti idare etme
kudretine sahip olan kavmin elinde olacağı anlaşılır ve o kavim devletin başına
geçer"[2]

"Ey iman edenler, Allah'a
itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ülü'l-emre (emir sahiplerine)
itaat edin." (Nisâ: 4/59).
Bu âyet-i kerimeye göre,
imama/halîfeye itaat farzdır. Yalnız, bu itaat imamın Allah'ın emrine uyması ile
kayıtlanmıştır.
"Allah'a isyan konusunda
yaratılmışlara itaat edilmez."[3]

"Ma'siyet
emredilirse, ne dinlemek vardır, ne de itaat!"[4]   

Eğer halîfe Allah'ın emrine
uymazsa, kendisi ikaz edilir; dinlemezse azledilir. Nitekim Hz. Ebûbekir
(siyasetin düsturu sayılan) meşhur ilk hutbesinde bu hususu şöyle açıklar:
"Ben, sizin en hayırlınız
olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum. Eğer doğru yolda yürürsem bana
yardım ediniz; doğrudan saparsam bana gerçek yolu gösteriniz. Doğruluk emânet;
yalan ise hiyânettir. İçinizde zayıf bir kimse, hakkını kendisine vererek
rahatlatıncaya kadar nazarımda kuvvetlidir. Kuvvetli de, başkasının hakkını ben
kindisinden alıncaya kadar yanımda zayıftır. Hiç biriniz Allah yolunda cihadı
terk etmesin; çünkü cihadı terk eden kavmi Cenâb-ı Allah zillete düşürür. Bir
kavimde de kötülükler yayıldımı, Allah onları genel belâlarla terbiye eder. Ben
Allah ve Rasûlüne itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz. Eğer Allah ve
Peygamberine itaat etmezsem sizin de bana itaatiniz gerekmez!"[5]

Taberî'nin bu naklinden de
anlaşıldığı gibi, imâmet makamında olan kimseye Allah ve Rasûlüne bağlı olduğu
müddetçe itaat edilir. Allah'a karşı isyan eden bir kimseye itaat etmeme,
İslâm'da çok meşhur ve bilinen bir prensiptir.[6] 

 

 



[1]
Bkz. İbn Haldun, Mukaddime, 345.



[2]
İbn Haldun, Mukaddime, I/345-347. 




[3]
Müslim, İmâre: 38, hadis no: 1839.



[4]
Buhârî, Ahkâm: 4; Müslim,
İmâre: 38, hadis no: 1839.



[5]
et-Taberî, Târihu'r-Rusül ve mülûk, IV/1829.




[6]
Geniş bilgi için bkz. El-Mâverdî, el-Ahkâmu's-Sultâniyye, terc. Ali Şafak,
s. 5-25; Ahmet Yaşar, Şâmil İslâm Ansiklopedisi: 3/143-144. Ahmet Kalkan,
Kur'an Kavram Tefsiri.