Fecir | Konular | Kitaplar

Ölçü ve tartının doğru olması, alış-verişe hilenin karıştırılmaması

Ölçü ve tartının doğru olması



Ölçü ve tartının doğru olması,
alış-verişe hilenin karıştırılmaması:

 

İslâm dini, insanları ahlâka, fazîlete ve muâmelelerinde dürüstlüğe çağırır.
Müslümanın en dikkate değer özelliği, dürüst oluşudur. Alış-verişlerde hîleden
maksat; bir kimseyi söz, fiil ve davranışlarıyla etkileyerek satım akdinin onun
yararına olduğunu telkîn etmek ve onu piyasa fiyatının dışında bir satış
bedeline râzı etmektir. Âyet-i Kerîme'de şöyle buyrulur: "Veyl (Azap,
yazıklar) olsun ölçüde tartıda noksanlık edenlere ki, onlar insanlardan ölçüp
(haklarını) aldıkları zaman tam olarak alırlar. Fakat insanlara (verilmek üzere)
ölçtükleri veya onlara tarttıkları zaman eksiltirler." (83/Mutaffifîn, 1-3).
(Ayrıca bk. 6/En'âm, 152; 17/İsrâ, 35; 28/Şuarâ, 181-183).
Hz. Muhammed (s.a.s.) Peygamber
olduğu zaman Hicaz'da Araplar ticâretle uğraşıyordu. Peygamber (s.a.s.) vahiy
gereği olarak düzenleyici bazı hükümler getirerek dürüst bir piyasanın
teşekkülünü sağladı. Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, Hz. Peygamber bir
gün pazar yerinden geçerken, elini bir zâhire yığınının içine sokmuş, altının
ıslak olduğunu görünce satıcıya sebebini sormuştur. Satıcı yağan yağmurun
ıslattığını bildirince, Allah'ın Elçisi şöyle buyurmuştur: "Bu ıslaklığı
herkesin görmesi için zâhirenin üzerine çıkarman gerekmez miydi? Bizi aldatan
bizden değildir." (Müslim, İman 164; Ebû Dâvud, Büyû' 50). Bu hadis,
alış-verişte hile yapmanın haram olduğuna delâlet eder. Hile sâbit olunca
satılan şeyin veya satış bedelinin geri verilmesi, yalnız gabn-ı fâhiş (aşırı
yararlanma) hali varsa gerekli olur. Bu da Hanefî mezhebine göre ancak tarafları
aldatması (tağrîr) hâlinde sözkonusu olur. Yani hile ve aldatma yanında, fâhiş
gabn hâli de varsa satım akdinin bozulması mümkün ve câiz olur. Satıcı veya
dellâlin, alıcıyı yanıltması ve fâhiş bir kârla satım akdini yapmaya râzı etmesi
gibi. Hz. Ebû Bekir, halife iken valilerini irşâdında fâhiş gabn nisbetini üçte
bir olarak belirlemiştir. Bu duruma göre gabn; bir malın kıymetinden açık, yani
göze batan bir şekilde fazla veya eksik bir fiyatla satılmasıdır. Fazlalık veya
noksanlık açık olduğu zaman fâhiş gabn meydana gelir.
Hz. Peygamber, dürüst ticâret
yapanları şu hadisi ile övmüştür: "Sözü ve muâmelesi doğru tüccâr, kıyâmet
gününde arşın gölgesi altındadır." (İbn Mâce, Ticâret 1). Ayrıca müşteri
aldığı bir malı herhangi bir sebeple geri vermek isteyebilir. Hanefî fakîhlerine
göre hem müşteri ve hem satıcı aldıkları malı geri verme veya geri alma hakkına
sahiptirler. Ancak böyle bir geri dönüşte ilk alınan bedel aynen geri verilir.
Yoksa yeni bir fiyat ile verilemez. O zaman yeni bir alış-veriş olur. Bu durumda
iki taraf da zarara sokulmamalıdır. Alıcı malı geri vermek istediğinde satıcı bu
mal karşılığı almış olduğu parayı tüketmiş ise, bu durum satışın bozulmasına
engel değildir. Fakat satılan mal kısmen veya tamamen helâk olmuşsa böyle bir
durumda satıştan geri dönülmez. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): "Satışı bozmak
isteyen mü'mine kolaylık gösteren kimseyi, Allah (c.c.) sürçüp düşmekten korur"
(Ebû Dâvud, Büyû' 54) buyurmaktadır. (1)  

Tefecilik, fâiz, kumar, rüşvet, gasb, çalma, hiyânet gibi hileli kazanç
yollarının hepsi bâtıldır. Bu çeşit yollarla para kazanmak haramdır. Yalnız,
kişinin çalışması, karşılıklı rızâya dayanan helâl malların ticâreti, hibe ve
miras yoluyla elde ettiği mal helâldir. Ticâretin meşrûluğu, karşılıklı rızâya
bağlıdır. Aldatma bulunan ve aldatmanın farkına varıldığı zaman, taraflardan
birinin râzı olmayacağı ticâret meşrû değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.),
"...Aldatan kimse bizden değildir!" (Müslim, İman 164; Tirmizî, Büyû' 74;
İbn Mâce, Ticârât 36) buyurmuştur.