Kur'ân-ı Kerim'de Ana Babaya İhsan Kavramı

Kur

Kur'ân-ı Kerim'de Ana Babaya İhsan Kavramı

Kur'ân-ı Kerim'de anne anlamına
gelen "ümm" kelimesi, 35 yerde geçer. Baba anlamına gelen "eb" ise, ekleriyle
birlikte 120 yerde kullanılır. Anne baba anlamına gelen "vâlideyn" ise 7 yerde
zikredilir. Vâlid, vâlide veled, kelimelerinin türediği "v-l-d", isim ve fiil
halinde toplam 102 yerde geçmektedir.
Kur'ân-ı Kerim, ana babaya
ihsan konusuna büyük önem vermiştir. Evlâdın görevlerini, ana-babaya karşı ne
yapması gerektiğini anlatan âyetler çoktur. Sadece konularını ayırarak âyetleri
sayarsak, şöyle bir liste oluşur:
a- Ana-babaya ihsanda bulunmak,
iyilik etmek: 2/Bakara, 83; 4/Nisâ, 36; 6/En'âm, 151; 17/İsrâ, 23-24; 29/Ankebut,
8; 46/Ahkaf, 15.
b- Ana-babaya vermek: 2/Bakara,
215;
c- Ana-babaya karşı iyi niyetli
olmak: 17/İsrâ, 25.
d- Ana-babaya kötü söz
söylemekten sakınmak ve güzel söz söylemek: 17/İsrâ, 23.
e- Ana-babaya itaat (onlara
şükretmek/teşekkür etmek ve iyi davranmak): 31/Lokman, 14.
f- Hesap gününde anne ve
babasının bağışlanması için duâ örneği: (14/İbrâhim, 41)
Bunun yanında, kâfir bir babayı
ve kardeşi, küfrü imana tercih ediyorlarsa, velî (dost) edinmenin yasaklığı (9/Tevbe,
23); anne-baba, evlâdını Allah'a şirk koşmak için zorlarlarsa, onlara itaat
edilmemesi, ama, onlarla (şirke zorlayan ebeveynle) dünyada iyi geçinilmesi
gerektiği (31/Lokman, 35) emredilir. İbrahim (a.s.)'in putperest babasına karşı
konuşmasına "babacığım" diye hitap ederek başladığını ve bu
"babacığım" ifadelerinin konuşmada sürekli her cümlede tekrarlandığını
(19/Meryem, 42-45) Kur'an, ders alınsın diye belirtir.
17/İsrâ sûresi 23. âyetinde,
ana-babaya "of!" demenin yasaklığı vurgulanırken, 46/Ahkaf sûresi, 17'de
ana-babasına "of be size!" diyen kâfir evlâttan örnekler verilir.
"Of!" ifadesinin, her türlü kaba ve yakışıksız söz için örnek olduğu tüm
tefsirlerin ortak açıklaması olarak belirir.
"Vaktiyle Biz,
İsrâiloğullarından; ‘yalnızca Allah'a kulluk/ibâdet edeceksiniz, ana-babaya,
yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara ihsân/iyilik edeceksiniz' diye mîsak/söz
almış ve ‘insanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin' diye de
emretmiştik. Sonunda azınız müstesnâ, yüz çevirerek dönüp gittiniz."
(2/Bakara, 83)
"İyilik, yüzlerinizi doğu ve
batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki,
Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın
rızâsını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,
dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Anlaşma
yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında
sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak
onlardır." (2/Bakara, 177)
"Sana (Allah yolunda) ne
infak edeceklerini/harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘Maldan harcadığınız şey,
ebeveyn, akrabalar/yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır.
Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir." (2/Bakara, 215)
"...Adını kullanarak
birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına
riâyetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir."
(4/Nisâ, 1)
"Allah'a ibâdet edin ve O'na
hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara,
yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında
bulunanlara (köle, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah, kendini
beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." (4/Nisâ, 36)
"De ki: ‘Gelin Rabbinizin
size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi şirk/ortak koşmayın,
ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de
onların da rızkını Biz veririz; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın
ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size
emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız." (6/En'âm, 151)
"Muhakkak ki Allah, adâleti,
ihsanı/iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve
azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor." (16/Nahl,
90)
"Rabbin, sadece kendisine
kulluk/ibâdet etmenizi, ana-babanıza da ihsân etmenizi/iyi davranmanızı kesin
bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,
kendilerine ‘of!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onlara
merhamet ederek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: ‘Rabbim! Küçüklüğümde
onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de Sen onlara (öyle) rahmet et!'
diyerek duâ et." (17/İsrâ, 23-24)
"Bir de akrabaya, yoksula,
yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma." (17/İsrâ, 26)

"Biz, insana, ana-babasına
iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan şeyi
(körü körüne) Bana şirk/ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.
Dönüşünüz ancak Banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim."
(29/Ankebût, 8)
"O halde sen, akrabaya,
yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızâsını isteyenler için bu, en
iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (30/Rûm, 38)
"Biz insana, ana-babasına
iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak
taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce
Bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak
Banadır. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) Bana
şirk/ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi
geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Banadır. O zaman
size, yapmış olduklarınızı haber veririm." (31/Lokman, 14-15
"Biz insana, ana-babasına
ihsan/iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle
doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü
çağına erip kırk yaşına varınca der ki: ‘Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin
nimete şükretmemi ve râzı olacağın sâlih amel/yararlı iş yapmamı temin et. Benim
için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben Sana döndüm. Ve elbette ki
ben müslümanlardanım. İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve
günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadır. Bu,
kendilerine verilen doğru bir sözdür. Ana ve babasına: ‘Öf be size! Benden önce
nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?'
diyen kimseye, ana ve babası, Allah'ın yardımına sığınarak: ‘Yazıklar olsun
sana! İman et. Allah'ın vaadi gerçektir' dedikleri halde o: ‘Bu, eskilerin
masallarından başka bir şey değildir' der. İşte onlar, kendilerinden önce
cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın
gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır." (46/Ahkaf,
15-18