c) Ruh Çağırma

c

c) Ruh Çağırma:


Son zamanlarda
özellikle sosyete arasında yaygınlaşmış olan modern kâhinlik veya çağdaş
cincilik diyebileceğimiz bir uygulama vardır: Ruh çağırma. Ruh çağırma
seanslarında, eğer sahtekârlık, teknik hileler yoksa, madde ötesi bir varlıkla
ilgi kurulduğu bilinmektedir. Ancak bu madde ötesi varlığın ruh olup olmadığı,
söylediklerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ciddi şekilde üzerinde durulması
gerekli bir konudur.
Beden
kafesinden ayrılan ruhlar, berzah âleminde toplanırlar. Orada dünyadakine benzer
birtakım faâliyetlerde bulunma, bazı noksanları telâfi etme imkânları yoktur.
Artık amel safhası bitmiş, hesaplaşma için bekleme dönemi başlamıştır.
Peygamberimiz kabir hayatını tarif ederken, onun iki durumda olabileceğini,
ölenlerin bu iki durumda bulunacağını belirtimiştir:
"Kabir, ya
cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur."[1]

Şimdi düşünmek
gerekir; cennet hayatı lezzeti içindeki bir ruh, dünya ile, dünyadakilerle o
güzel hayatı terkederek niçin meşgul olsun? Yine cehennem azabı içinde kıvranan
bir ruh da nasıl dünyadakilerin dâvetlerine icâbet edebilecektir? Ona bu izni
kim verecektir?
Dolayısıyla
ruhların, insanlarla ve dünyadiklerle haşir-neşir oldukları, ölmemiş gibi
birtakım işler yaptıkları iddiâsına dayanan ruh çağırma girişimleri, ruhların
durumuyla ilgili bu olaylara ters düşmektedir. Ruh çağırma iddiâsında
bulunanların iddiâları geçersiz ve tutarsızdır, delilden yoksundur. Eğer
ruhların dünyaya dönüp dünyadakiler gibi birtakım faâliyetlere katılma imkân ve
şansları olsaydı, herhalde ruh çağırma seanslarıyla meşgul olmaktan çok daha
önemli işleri olurdu. Nitekim bir âyet-i kerimeden bir kısım ruhların ne yapmayı
arzu edeceklerine dair bilgi bulmaktayız:
"Onlar
(günahkârlar) orada, 'Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımız amelden başkasını (daha
iyisini) yapalım' diye bağrışırlar." Bu arzuya
verilen cevap da âyette açıklanmakta, şöyle denilmektedir:
"Öğüt alacak
insanın öğüt alabileceği kadar bir zaman sizi yaşatmadık mı? Size uyarıcı da
gelmişti. Öyle ise tadın (o azabı). Zâlimlerin hiçbir yardımcısı yoktur."
(Fâtır: 35/37).
Ruhların
dünyaya dönüp dünyalılar gibi birtakım faâliyetlerde bulunamayacakları bir başka
âyette şu şekilde belirtilmektedir:
"Onlardan
birine ölüm gelince; 'Rabbim, beni geri çevir, belki yapmayıp (noksan)
bıraktığımı tamamlar, iyi işler işlerim' der. Hayır; bu kendi sözüdür. Tekrar
diriltilecekleri güne kadar aralarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir
engel vardır." (Mü'minûn: 23/99-100).
Medyumlara
cevap verdiği söylenen ruhlar, bu engeli aşmayı beceren birtakım gözü açıklar mı
dersiniz? İlâhî sınırları, Allah'ın beyanını, beşerî sınırlar ve insanın
sözlerine benzetebilen câhiller/kâfirler ancak bunun böyle olabileceğini
düşünebilirler ve tabii aldanırlar.
Denilebilir ki;
"iyi ama, ruh çağırma seanslarına gelen, hatta içecek sigara bile isteyen
görünmez varlıklar var. Peki bunlar ne? Verdikleri birtakım geçmiş olaylara
uygun bilgiler var, bunlara ne diyeceğiz?" Ruh çağırma seanslarına mesajlar
getiren madde ötesi varlıkların, gerçekten çağrılan ruhlar olmadığı, olamayacağı
kesindir. Huddamcılık/cincilik/cin çağırma faâliyetleri ve bu esnâda edinilen
bilgiler ve bunların açıkça cinler yoluyla elde edildiği eskiden beri bilinen ve
hâlen de devam eden bir uygulamadır. Sosyete çevrelerinin buna "ruh çağırma"
ismini takması, hiçbir şeyi değiştirmez. Bu, sadece modern cinciliktir o kadar.

Cinlerin
varlığı Kur'an'la sâbittir ve cinler gaybı bilmezler.[2]
Bununla beraber cinlerin insanlardan farklı bazı bilgilere sahip
olabileceklerini, özellikle de ruh çağırma seanslarında kendisiyle görüşülmek
istenen kişinin geçmiş hayatına dair birtakım bilgileri bilmelerinin onlar için
mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Şunun ya da bunun ruhu olarak seanslara
gelenlerin, sorulan soruların bir kısmına doğru cevap vermeleri, kendilerinin
her söylediklerinin doğru olması için yeter sebep değildir. Cinlerin ömürlerinin
uzun, niteliklerinin bizden çok farklı olması, kısa zamanda uzun mesafeleri
dolaşabilmeleri sebebiyle insanlardan farklı bilgileri bulunmaktadır. Onların
bizim bilmediğimiz bazı konularda bazı şeyler söylemeleri gaybı bildiklerini
göstermez; onların bilgileri de çoğu kez noksan ve kasıtlı olarak yanlışla
karıştırılmıştır. İnsanları yanıltmaya yöneliktir. Müslümanlar maddeye olduğu
kadar melek, şeytan, cin gibi madde üstü varlıklara da inanırlar. Ancak bu
inançların Kitap ve Sünnette yer alan bilgilere uygun olması gereklidir. Onların
verdiği bilgilere bazı vehimler, zanlar karıştırılmasına müsaade edilmemelidir.
Çünkü zan ve vehim hiçbir zaman ilim değildir. İman da en kesin ilme dayanmak
zorundadır. O halde asılsız birtakım söylentilerin, aldatmacaların peşinde imanı
süründürmenin anlamı yoktur.

[3]






[1]
Tirmizî, Kıyâme 26.



[2]
Sebe': 34/14.



[3]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.