Fecir | Konular | Kitaplar

ÂYETLERİ UCUZA SATMAK .. Az Bir Karşılık ile (Ucuza) Satmak .

ÂYETLERİ UCUZA SATMAK



ÂYETLERİ UCUZA SATMAK     
 
Az Bir Karşılık ile (Ucuza) Satmak
 
Âyetleri az bir paha ile (semenen
kalîl karşılığında) satmayın ifadesinin, mefhûm-ı muhâlifi düşünülürse, "çok
paha ile satın" anlamı çıkar. Ancak Kur'an naslarının mefhûm-ı muhâlifinin
alınamayacağı bilinmelidir. "Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın" 
ifadesinin anlamı, "açıklama, izah etme ve faydalı ilmi gizlemeyip insanlara
yayma karşılığında bir şey almayın" demektir.[1]
Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:
"Her kim Allah'ın rızâsı
için öğrenilmesi gereken bir ilmi, sadece bir dünya metaı elde etmek için
öğrenirse, kıyamet gününde cennetin kokusunu duyamaz."[2]

Allah'ın bunu, "semenen kalîl"
diye isimlendirmesi, bu karşılıkların ya aslında az olduklarından, ya da
verdikleri zarara oranla az olduklarındandır.[3]
Hasan el-Basrî'ye âyetteki "semenen kalîlen"in manasını sordular, o da, "her
şeyiyle beraber dünyadan ibarettir" dedi. Said bin Cübeyr, "dünya lezzetlerinden
ibarettir" diye açıkladı.  Ebu'l-Âliye, "Âyetlerin karşılığında ücret almayın"
demektir diye izah etti.[4]

"Âyetlerimi az bir karşılık
ile satmayın."  Dünya ve içindeki altın, gümüş, dolar, mark, lira vb.
kıymetli ne varsa, menkul veya gayri menkul tüm hazineler hepsi terazinin bir
kefesine konsa, öbür kefesine de Allah'ın bir tek âyeti konulsa ve satılsa yine
de az para karşılığında satılmış demektir.
Zamanla papazlar ve hahamlar,
krallardan aldıkları para karşılığında İncil ve Tevrat'ın içine krallara itaatle
ilgili sözler sokmuş, bir kısım âyetleri de kaldırmıştır. Günümüzde Allah'a çok
şükür ki, âyetleri yok etmek imkânı kaldırılmış, ama azıcık para, makam, mevki
karşılığında âyetlerin manasını açıklamama yolu açık bırakılmıştır. Yıllardan
beri ahkâmla ilgili âyetler, nice cami kürsüsü ve minberlerinde gündeme
getirilememiştir. Devletin en üst tepesindeki şahıs, Kur'an'daki ahkâmla ilgili
230 civarındaki âyetin, lâik anlayışla bağdaşmadığı için, zaten
uygulanmadığından tümüyle kaldırılmasını teklif edecek duruma gelinmiştir. Bazı
gayretli müslümanlar, ahkâmla ilgili âyetleri açıklamaya başlayınca, bir kısım
satılık kalem ve diller "o âyet, yahudilerle ilgilidir, bu âyet hıristiyanlarla
ilgilidir, bunlar ise Mekke'li müşrikler hakkında nâzil olmuştur" diyerek bizi
ilgilendirmediğini söylemeye başladılar. Ayetleri düzenin istediği şekilde tevil
etmeye, kâfirlere ve küfre "hoşgörü"lü, müslümanlara ve gerçek İslâm'a "horgörü"lü
bakmaya başladılar. "Sebeb-i nüzul, âyeti tahsis etmez" kuralını görmezlikten
geldiler. Yani "Kur'an'daki âyetlerin bir kısmı yahudilere, bir kısmı
hıristiyanlara, diğerleri de peygamberimiz zamanındaki Mekke'li ve Medine'li
insanlara hitap ediyor, bizi ilgilendirmez" demeye getirdiler.
Ayetin
devamının "yalnız benden korkun." (Bakara: 2/41) şeklindeki ifadesi de
dikkat çekicidir. Allah'ın âyetlerini satmak istemez ve paraya, makama boyun
eğmezsen, boynunu eğmek için üzerine  gelirler. "Sakın onlardan değil; 
yalnız  Ben'den  sakının"  deniliyor.  Onların gücü, kuvveti, azabı nedir ki!?
Cehennemleri mi vardır onların bizi atacak? Allah dilemedikçe zarar mı
verebilirler ki bizi korkutabilsinler, Allah'ın takdir ettiği eceli mi öne
alabilirler, O'nun vereceği rızkı mı kesebilirler? Şiddetli cehennemi, sonsuz
azâbı olan, herkesi hesaba çekecek, gerçek anlamda güç ve kuvvet sahibi,
korkulmaya lâyık Allah'tan başka kim vardır ki ondan korkacaksınız? Aynen,
onların dünyayı verseler bile, bunun bir tek âyetin kıymetiyle, âhiretin
değeriyle karşılaştırıldığında "az bir karşılık" , "çok ucuza satmak"
olduğu gibi; onlardan korkmak da fobidir, gereksiz korkudur, yanlıştır ve
müslümana yakışmaz.   
Bu
âyet-i kerimenin nüzul sebebi ile ilgili bir rivâyet şöyledir: İbn Abbas diyor
ki: "Bu âyet-i kerime, yahudi liderlerinden Kâ'b bin Eşref, Kâ'b bin Esed, Mâlik
bin Sayf, Hayy bin Ahtab ve Ebû Yâsir bin Ahtab hakkında nâzil olmuştur. Bunlar,
taraftarlarından hediyeler alırlardı. Hz. Muhammed (s.a.s.) peygamber olarak
gönderilince bu menfaatlerinin kesilmesinden korktular da, Allah rasûlünün ve
getirdiği şeriatin mâhiyetini gizlediler. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil
oldu"[5]
Bu gün de Kur'an tilâvetine ücret almanın haram olduğunu duyan/bilen bazı
ücretli okuyucular, aldıklarına ücret değil de, "hediye" adı vermektedirler.[6]    




 



[1]
İbn Kesir.



[2]
Ebû Dâvud, İlim 12; İbn Mâce, Mukaddime 23; Müsned, II/338.



[3]
Fahreddin Râzi.



[4]
İbn Kesir.



[5]
Fahreddin Râzi, Mefâtihu'l
Gayb.



[6]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.