Ücretle Kur'an Okumanın Fıkıhtaki Yeri

Ücretle Kur

Ücretle Kur'an Okumanın Fıkıhtaki Yeri

Allâme İmam Birgivî bu konuda
şunları söyler: "Onlardan kim âhiret işini dünyalık için yaparsa, artık
âhirette onun hiçbir payı yoktur." O yüzden böyle bir okuyuşun sevabı
olmadığına göre gerçekte sevabın satışı olan bu ücret nasıl câiz olabilir?
Ma'dûmun (olmayan bir şeyin) satışı ise câiz değildir. Var olduğu kabul edilse
bile, teslimi mümkün değildir." Teslimin de mümkün olduğu kabul edilse bile, bu,
menfaatin bir şey karşılığı temlik edilmesidir. Buradaki menfaat ise sevaptır,
kıraat değildir. Zira ücret veren sevabın hâsıl olmadığını bilse, mücerred okuma
karşılığı bir kuruş bile vermez. O yüzden sevap teslim edilmeden ücrete hak
kazanılamaz. Verdiğinin kıraat şartına bağlı olmayan bir sıla (hediye) olması,
okuyanın da sırf Allah için okumuş bulunması mümkün değildir. Çünkü veren
verdiğini, ancak muradına göre okunması için verdiğindendir ki, okunup
okunmadığını izlemektedir. Okuyan da bir şey verilmemesi halinde okumayacaktır.[1]

"Ameller, ancak niyetlere
göredir ve herkes için, neye niyet etmişse o(nun karşılığı) vardır."[2]
Bu meşhur hadîs-i şerife binâen, niyetsiz amelin olmayacağında tüm âlimler
ittifak etmiştir; bahsini ettiğimiz bu meselede niyet yoktur. Okuyanın, ben
sadece Allah rızası için okuyorum, ücret verenin de, ben sadece Allah için
veriyorum demelerine de itibar edilmez. Zira riyanın (olduğundan başka türlü
görünmenin) haramlığında da ittifak edilmiştir. Bunların böyle demeleri de
riyadan başka bir şey değildir. Dolayısıyla bir masiyet karşılığında ücret almak
nasıl câiz olabilir?
Kur'an-ı Kerim okumak da,
bedenî bir ibadet olma bakımından, namaz ve oruç gibidir. Onun için, nasıl namaz
ve oruca ücret almak câiz değilse, Kur'an okumaya ücret almak da câiz değildir.
Bu, gerçekte bir sevap satma işidir ki, insanın geçmiş zamanlarda yaptığı
amellerin sevabını satışa çıkarmasına benzer. Bunun da câiz olamayacağı nasıl
ihtilâfsız bir gerçekse, berikinin de câiz olmadığı aynıdır.[3]

İbn Âbidin, şu açıklamayı ilâve
eder: Sevabın varlığı mâlûm değildir. Birisi sevabını kendinin, ya da ölmüş bir
yakının ruhuna bağışlamak üzere birisine hatim okutup ücret verse, bu okuyuştan
bir sevabın husûlü belli değildir ki, ücret vermesi gereksin. Hâsıl olsa bile,
okuyan için hâsıl olmuş olur ve ücret karşılığı satılması yine câiz olmaz. Ya
belli olmadığı zaman nasıl sahih olacaktır? Kaldı ki, böyle bir okuyuştan
sevabın hâsıl olmayacağı açıktır. Zira sevabın bulunmasında amelin hâlis Allah
için olma şartı vardır. Ücretle okuyan ise, dünyalık için okumuştur, Allah
rızası için okumamıştır. Bunu şuradan da anlayabiliriz: Okutanın kendisine bir
şey vermeyeceğini bilse -özellikle bu işi meslek haline getirenler- bir harf
bile okumaz.[4]

İmam Nevevî de kitabında bu
konuya özel bölüm açarak şunları söyler: Son derece kaçınılması emredilecek
şeylerin en önemlilerinden birisi de, Kur'an'ın bir kazanç aracı haline
getirilmesidir.[5]

Tâcü'ş-Şerîa: "Ücretle Kur'an
okumanın, ne okuyana, ne de ölüye sevabı dokunur." Aynî: "Dünyalık için Kur'an
okuyan, okumaktan alıkonulur. Bu durumda alan da veren de günahkârdır."[6]

Şeyhu'l-İslâm Ankaravî Mehmed
Efendi: "Kıraat ya tâattir (sevaptır), ya ma'sıyettir (günahtır), ya da
mubahtır. Bir dördüncü şık düşünülemez. Eğer Kur'an-ı Kerim okumak, hadis-i
şerif okumak gibi bir tâatse, bunların karşılığında ücret almak, tâate ücret
almak olur ki, tâat üzerine ücret akdi yapmak sahih değildir. Eğer şarkı, türkü
gibi bir ma'sıyetse, o zaman bu, ma'sıyete ücret almak olur. Bu ise bâtıldır.
Yok eğer edebiyat vs. kitapları okumak gibi bir mubah okumaksa, o zaman da
ücretle tutanın ücret vermeden bile sahip olduğu bir şeyi, ücretle yaptırması
olur ki, bu mün'akid (geçerli) olmaz."[7]

El-İhtiyâr ve Mecmau'l-Fetâvâ'da:
"Kur'an için herhangi bir şey almak câiz değildir. Zira bu ücret gibidir"
denmektedir. Ücrete benzeyen câiz olmazsa, ya ücret olarak alınan nasıl câiz
olacaktır?[8]

İbn Teymiyye: "Kıraata ücret ve
sevabını ölüye gönderme sahih değildir. Çünkü bu hususta hiçbir imamımızdan
makul bir izin yoktur. Hatta ulemâ, okuyan, bir mal karşılığı okursa, bunun bir
sevabı yoktur demişlerdir. Kur'an okuma karşılığı ücret alınamayacağında
imamlarımız ittifak halindedir. İhtilâf, öğretmeye verilecek ücret
konusundadır."[9]

İmam Birgivî: "Bunun için
vasıyette bulunmak bâtıldır. Alınan alana haramdır. Bu yolla Kur'an okuyan da,
onu dünyanın bayağı metaına âlet ettiği için âsidir. Allah'tan da utanmazlar, bu
Kur'an'ı birkaç değersiz dirhem (para) için, hayır, bilâkis tâlibi köpekler olan
kazurat ve leşler için okurlar. Bu yolla insanları aldatabilirler ama, gaybın ve
görünenlerin âlimi olan Allah'ı nasıl aldatacaklardır?!"[10]








[1]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 182 Naklen F. Beşer, s. 77



[2]
Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1; Müslim, İmâre 155.



[3]
Birgivî Muhammed; Şerh'u Hadis-i Erbaîn, s. 75; İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s.
182




[4]
İbn Âbidin, el-Ukûdü'd-Dürriye, II/115



[5]
Nevevî, et-Tıbyân fî Âdâb-ı Hameleti'l-Kur'an, s. 42; İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil,
s. 175.




[6]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 180; Reddü'l-Muhtar, VI/56




[7]
Şeyhu'l-İslâm Muhammed Emin el-Ankaravî, Fetâvâ-yı Ankaravî. II/293




[8]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 179




[9]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 175



[10]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 174; Reddü'l-Muhtar, VII/57; İmam Birgivî,
Şerhu Hadîs-i Erbaîn, s. 74
Ahmet Kalkan,
Kur'an Kavram Tefsiri.