Zaruret Açısından Kur'an Kıraatine Ücret

Zaruret Açısından Kur

Zaruret Açısından Kur'an Kıraatine Ücret:

Müslümanın yapmakla mükellef
olduğu bir ibadet karşılığında ücret alması câiz değildir. Müslümana has her
tâat karşılığında ücret almak bâtıldır/geçersizdir. Ama Hanefî fakihlerinin "müteahhirûn/sonraki"
âlimleri, sonraları ortaya çıkan zaruret haline bakarak, bazı ibadetler
karşılığında ücret almanın câiz olduğuna fetva verdiler. Kur'an öğretme, ilim
öğretimi, ezan, imamet ve va'z bu türdendir. Aslında önceleri bunlar
karşılığında bile ücret almanın câiz olmadığında ümmet ittifak halinde idi.
İlmin ve Kur'an okumanın zâyi olması korkusu, "sonraki" âlimlerin zaruret sayıp
câiz görmesine mesnet teşkil etmiştir. Ancak Kur'an okumak, özellikle
mezarlıklarda, hatim cemiyetlerinde ve vefatının filan ya da falan gecelerinde
okumak karşılığında ücret almaya zorlayan bir zaruret yoktur.[1]
İmam Şâfiî ve İmam Mâlik'ten
yapılan bir nakle göre; Kur'an kıraati ve benzeri ibadetlerde sevabın başkasına,
ücret alınmasa bile ulaşmayacağı yolundadır. Dolayısıyla, ücret alınması halinde
nasıl ulaşacaktır?[2]
Diğer yönden Kemâleddin İbn Hümâm, eğitim, ezan ve imamette, zarurete binâen
ücreti câiz görenlerin söylediklerinde bile düşünülmesi görüşündedir.[3]
Ama, açık olan gerçek şu ki, Kur'an ve fıkıh öğretimi, ezan ve imamet
karşılığında ücret almayı câiz kılan illet, zaruret ve insanların buna olan
ihtiyacıdır ve sadece bunlara hastır. Binâenaleyh, bunlar dışındaki tâate ücret
almak için bir zaruret yoktur.[4]
Zira sevabını ücret verene hediye etmek için Kur'an okumaya ücreti men etmekte,
Kur'an'ın kaybolması söz konusu değildir. Dolayısıyla okumayı öğretmeye
kıyaslamak da sahih değildir. Asırlar boyu, birisi diğerine bunun için
ücret vermese, bir zarar doğmuş olmaz. Aksine, Kur'an'ın bir kazanç kaynağı ve
para kazanılan bir meslek edinilerek, ondan ücret almakta zarar vardır.[5]
Hayreddin Karaman, bu konuyla
ilgili şu açıklamayı yapar: "Pazarlıklı veya pazarlıksız menfaat karşılığında
başkalarına Kur'an okutmanın, Kur'an'a ve sünnete uygun ve faydalı telâkki
edilmesine imkân yoktur. Çünkü dört mezhebin müctehid âlimleri ve mûteber
kitapları şu noktalarda ittifak etmişlerdir:
1- İbadette ihlâs, yani
ibadeti Allah rızası için yapmak şart olduğu için menfaat karşılığı yapılanlar
ibadet değildir.
2- Menfaat karşılığı
okumak ve okutmak câiz değildir. Alan ve veren günah işlemiş
olur. Ruhuna Kur'an okunsun ve zikir yapılsın diye terikeden (miras olarak
bıraktığı maldan) bir miktar vasiyette bulunmak bâtıl ve günahtır.
3-
Aslında imamlık, müezzinlik, Kur'an öğreticiliği gibi ibadetlerin menfaat
karşılığı îfâsı da câiz değilken; bunlar zarûret sebebiyle tecviz edilmiştir.
Ölü üzerine Kur'an okutmakta böyle bir zarûret yoktur. Her müslüman bildiğini
okur ve dua edebilir.[6]

İnsanlarda, hak olsun, bâtıl
olsun, din ile tatmin arayışı fıtrîdir. Kendisini müslüman olarak bulmuş, fakat
İslâm'ı sağlam temelleriyle bilmeyen insanların hatim ve mevlit gibi dinî
görünümlü uygulamalara başvurmaları, ya da sığınmaları, bu fıtrî duygunun eksik
bilgi ile bütünleşmesi sonucudur. Âdetâ bir meslek olarak, para ile Kur'an-ı
Kerim, ya da mevlit okuma, ekonomik değil; psikolojik ve itikadî kökenlidir ve
hadis-i şerifte sözü edilen yahudi ve hıristiyan din adamlarını taklid ve izleme
cümlesinden sayılabilir. Buna zaruretlere binâen cevaz vermek de mümkün
değildir.[7]








[1]
El-Cezîrî, el-Fıkhu ale'l-Mezâbi'l-Erbaa, III/127-128; İbn Âbidin, Şifâu'l-Alîl,
s. 169



[2]
İbn Âbidin, Şifâu'l-Alil, s. 167



[3]
Kemâlüddin İbn Hümam, Fethu'l-Kadir, IX/99



[4]
İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, VI/56; Şifâu'l-Alil, s. 161




[5]
İbn Âbidin, Ukûdü'd-Dürriyye, II/116; İbn Âbidin, Ukûdü Resmi'l-Müftî, s. 14



[6]
Hayreddin Karaman, İslâm'ın Işığında Günün Meseleleri (1), s. 113



[7]
Faruk Beşer, Fıkıh Penceresinden Fetvâlarla Çağdaş Hayat, s. 92 (Geniş bilgi
için bkz. s. 60-92)
Ahmet Kalkan,
Kur'an Kavram Tefsiri.