Allah'ın Âyetlerini Satan Karakter Bel'am ..

Allah

Allah'ın Âyetlerini Satan Karakter:
Bel'am

Bel'am'la
ilgili olduğu değerlendirilmesi yapılan âyet meali şudur:
"Onlara,
kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o yüzden
de şeytanın takibine uğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku.
Dileseydik elbette onu ayetlerle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve
hevâ/hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer:
Eğer üstüne varsan, dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur.
İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu budur. Bu kıssayı anlat, umulur ki
düşünür, ibret alırlar." (A'raf: 7/175-176)

Âyetlerde, Hz.
Peygamber'den, geçmişte yaşanmış bir olayın kahramanını anlatması isteniyor.
Olayın kahramanının adı geçmiyor. Onun yerine, tavır ve davranışı geçiyor.
Kur'an'ın üslûbu budur. Nedeni de, dikkatler özel isimler, özel yerler, özel
zamanlar ve toplumlar üzerinde değil de, tavırlar üzerinde yoğunlaşması içindir.
Âyetin çizdiği hastalıklı tipin belirgin özellikleri şunlardır: Kendisine
mucize, vahiy, kitap, ya da birtakım olağanüstü ve herkeste olmayan yetenekler
verilen bir ulu, önder ve âlim kişi, daha önce bu ilâhî ödülü hak eden
bir davranış içerisinde olduğu halde sonradan bozuluyor. Kendisine verilen
âyetlerle amel etmeyip onlara sırtını dönünce, şeytanın askeri oluyor. Vahiyden
uzaklaştıkça azgınlaşıyor. Âyetleri ihtirasları uğruna kullanıyor.
Azgınlığının
temel sebebi makam-mevkî, mal-mülk, şöhret-servet sevdası. O, dünyalığı Allah'a
tercih edip Allah'ın verdiği âyetleri menfaat temininde kullanınca, Allah da ona
verdiği âyetleri, o âyetlerle gelen tüm meziyet ve faziletleri alıyor. Adam
şahsiyetini kaybederek, "köpek gibi", bir çanak yal uğruna her türlü zillete
eyvallah eder hale geliyor. Kovsan da, sevsen de, dövsen de onun için fark
etmiyor. Tabiatı köpekleştiğinden, kendisini tutanla kendisini iten arasındaki
farkı göremeyip, her ikisine de dilini sarkıtıp soluyor. Âyette yapılan bu
keskin tasvir, "İşte âyetlerimizi yalanlayanların hali budur" cümlesiyle
tamamlanıyor. Hz. Peygamber'e de bu kıssayı anlatması emrediliyor ki, bu
âyetlerin nâzil olduğu Mekke döneminin sonlarında tıpkı bu adam gibi bilgi ve
hikmet sahibi olup da ilmini şeytana satan kimseler "belki düşünür, öğüt
alırlar" diye...
Âyette geçen
şahsın gerçek kimliği hakkında farklı rivayetler var. Bel'am bin Baura (Eber),
Ümeyye bin ebi's-Salt es-Sakafî, Ebu Amir bin Sayfî bu isimlerin başında
geliyor.
Bel'am, âyette
anlatılan kıssanın gerçek sahibi ve mâzideki sebeb-i nüzulü, Ümeyye bin
ebi's-Salt, haldeki sebeb-i nüzulü, Ebu Amir ise istikbaldeki sebeb-i nüzulüdür.

Hz. Ali, İbn
Ömer, İbn Abbas, Mücahid, İkrime ve müfessirlerin büyük bir çoğunluğu, kıssası
anlatılması istenen bu adamın, Benï İsrail bilginlerinden Bel'am bin Baura
olduğunu kabul ederler. Tevrat ve İncil'de Bel'am, Boer oğlu Balam olarak geçer.[1]
İslâmî kaynaklarda anlatılan rivayetler de, Tevrat'ta verilen Bel'am portresiyle
uyuşmaktadır. Tevrat'ta anlatılanları biraz daha detaylandıran İslâmî rivayetler
de Bel'am'ın resmî din adamı kimliğini tescil eder. Duası makbul bir bilgin
olan bu kişi, kavminin ısrarı üzerine Hz. Musa'ya beddua etmiş, o yüzden dili
göğsüne kadar sarkmış.
Moab'lılar,
"onlara beddua et" dediler. O dedi ki: "Benim elimde olmayan bir şeyi bana
emrediyorsunuz." Onlar dediler: Eğer Rabb'in onlara beddua etmenden hoşlanmazsa
daha önce olduğu gibi bundan seni alıkoyacaktır." Başladı İsrâiloğullarına
bedduaya. Lâkin onlara beddua ederken dili sürçüp kendi halkına beddua ediyordu.
Kendi halkının zaferi için dua etmek istediği zaman da, dili sürçerek Allah'ın
izniyle Musa ve ordusunun muzaffer olması için dua ediyordu. Toplumu: "Sen
onlara değil, bize beddua ediyorsun" dediklerinde, "Benim dilim bundan başkasına
dönmüyor. Kaldı ki onlara beddua etseydim bile kabul olunmayacaktı." diye
yakındı. "Lâkin" dedi, "size bir yol göstereyim. Eğer yaparsanız onları
yenersiniz. Allah zinaya çok gazaplanır. Eğer onlar zinaya düşürülebilirse,
helâk olurlar. Allah'ın onları bu şekilde helâk etmesini umuyorum. Kadınlarınızı
çıkarıp onların üzerine gönderin. Onlar yılları yollarda geçmiş seferî bir
toplumdur; bu yüzden zinaya meyledip helâk olmaları daha kolaydır.[2]

Bundan sonrası
kolay oldu. İsrâiloğulları, peygamberlerini dinlemeyerek Moab'lı fahişelerle
zinaya koştular. Moab'lı fahişelerin sunduğu putlara adanmış muhtemelen mikroplu
etleri yedikleri için İsrâiloğulları içerisinde salgın bir hastalık çıkmış ve
kitlesel ölümlere (Taberî'ye göre 70 bin) sebep olmuştu. Âyetteki "hevâsına
uydu" ibaresini Kurtubî "mala çok düşkün olan hanımının müslüman
İsrâiloğullarına beddua etmesi için yaptığı ısrarlı taleplere uymuştu" şeklinde
açıklar.[3]

Tüm bu
bilgiler, A'râf 175-176. ayetleri desteklemektedir. Âyette sözü edilen kimsenin
Bel'am olduğuna hükmetmek, -diğer şahısların âyette belirtilen tüm özelliklere
sahip olmadığı için- en uygun görünmektedir.
Bel'am tipi,
tahrifin prototipidir. Kur'an, Tevrat, İncil ve İslâmî kaynaklarda yazılanlardan
yola çıkacak olursak bu tipin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1-
Bel'am ırkçı bir tiptir: Müslüman İsrâiloğullarına ve Hz. Musa'ya karşı
putperest Moab' lıları ve onların putçu yöneticisi Balak'ı sırf kendi kavmi ve
ülkesi olduğu için destekledi. Hakka karşı, "bizden" gerekçesiyle bâtılın
yanında yer aldı.
2-
Dünyacı bir tiptir: Kendisine verilen ilâhî emanete ihanet ederek, şöhret,
servet gibi geçici dünya nimetleri uğruna onları feda etti. Dinini satıp
dünyasını aldı. Bir çanak yal uğruna, sahibinin onca itip kakmasına kuyruk
sallayan köpek gibi, bir miktar dünyalık uğruna ilminin izzetini sattı.
3-
İlmini zâlim/kâfir yöneticilerin hizmetine veren resmî ulemâ tipidir: Kendisine
"yukardan" gelen emirleri, Allah'tan gelen emirlere karşı da olsa uygulayan, bu
yüzden de âyette "tutsan da itsen de dilini sarkıtıp soluyan köpek"
olarak tanımlanan yüzsüz ve onursuz, "evet efendim"ci bir tip. Şairin "Köpektir
zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten" mısraında ifade ettiği gibi, sadakati
cinayet derecesinde midesine bağlı bir tip.
4-
İlkesiz, makyavelist bir tip: Ulusal birliği ve ülkenin bütünlüğünü korumak
için, kendi kutsal değerlerini de hiçe sayarak, her yolu meşrû gördü. Kendisine
verilen akıl âyetini, şeytanın hizmetinde kullandı.
Bu sayılan
özellikler, kimde bulunursa, o kendi yaşadığı çağın ve toplumun Bel'am'ıdır.
Kur'an, onun için yer, zaman ve şahıs ismi vermez. Çünkü bu tipler, her yerde ve
her zamanda bulunabilir. Onları görünce tanımamız için özelliklerini sıralar.[4]

Sahip bulunduğu
ilim hazinelerine karşılık, "dünya" için "din"ini satan, ahiretini dünyaya
değişen ve bu doğrultuda azgın yöneticiler ve tağutlarla işbirliği yapan, onlara
hizmet veren, dini ve bilimi âlet edip kullanarak insanları zalimlerin buyruğuna
ve boyunduruğuna sokan kimliği simgeleyen bir addır Bel'am.
Tabiri caizse,
Allah'ın peygamberine, Allah'ın dinine karşı, Allah adına mücadele veren ve halk
katındaki itibarını bahane ederek tevhid mücadelesine karşı direnen bir azgın!
Bir kısım müfessirler, bu ayetin, Ümeyye bin Ebi's-Salt hakkında nazil olduğunu
beyan etmişlerdir. Bu kişinin de, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e nübüvvet görevi
verilmeden önce "hanif"lerden olduğu, Allah'ın kısa bir süre içerisinde
peygamber göndereceğini söyleyip durduğu halde, gurura kapılıp O'na iman
etmediği bilinmektedir. Rivayetlerdeki ortak yön, muayyen bir şahsı tariften
çok, onun prototip karakterini ortaya koymasıdır. Nüzul sebebinin hususi olması,
hükmün umumi olmasına engel değildir. Kıyamete kadar Bel'am'ın vazifesini yapan
"Bel'am" tipi, bu karakterin yapısı ortaya konulmaktadır. İnsanları "Allah adını
kullanarak" aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için tevhid akidesini tahrip
eden Bel'am'ın etkisi korkunçtur.
Bel'am;
Firavun'un ilkelerini Allah'ın dini adına muhâfaza eden bir mel'undur. Her
düzenin bir sâdık bekçisi vardır. Tâğutî düzenin sâdık bekçisi ise hiç şüphesiz
Bel'am'dır. Câhiliyye düzeninde Bel'am sadece bir kişi değil; bir çetedir. Evet,
Bel'amlar çetesi tâğutî düzen tarafından örgütlenmiş bulunan bir haydutlar
çetesidir. Bel'amlar çetesi, tâğutî düzen içerisindeki kiralık din
bezirgânlarıdır. Tabii ki bunları kiralayan tâğutî düzenin kendisidir. Bu
Bel'amlar çetesinin kökü Firavun düzenine dayanır. Bel'amlar çetesinin ilk reisi
Bel'am bin Baura'dır.
A'raf
suresindeki âyetleri dikkate alarak Bel'am'ın vasıflarını şöyle sıralamak
mümkündür:
Bel'am,
Allah'ın âyetlerini bilen bir âlimdir.
Bel'am, Bildiği
Allah'ın âyetleriyle amel etmekten vazgeçip, bunların yerine şeytanın
rehberliğine sığınan kimsedir.
Bel'am,
Allah'ın rızâsı yerine, gazabına müstahak olmuştur.
Bel'am, dünyevî
menfaat için imanını ve ilmini satan bir din hâinidir.
Bel'am,
Firavunî düzeni devirmeye çalışan muvahhidlere hırlayan bir köpektir.
Bel'am, Allah'a
tâbi olmak yerine kendi hevâsına tâbi olmuştur.
Bel'am,
Allah'ın yasalarını yalanlaması nedeniyle köpeğe benzetilmiştir.
Bel'am, sadece
Firavun dönemine mahsus bir şahsiyet değildir. Aksine ümmet-i Muhammed
içerisinde de ortaya çıkmış ve daha da çıkacak olan bir şahsiyettir.
Bel'am, ümmet-i
Muhammed'e düşman, ümmet-i Muhammed de Bel'am'a düşmandır.
Bel'am, Hz.
Muhammed (s.a.s.) tarafından kötülüğü beşeriyete bildirilen bir fitne ve fesad
odağıdır.
Bu vasıflar
kimde bulunursa o bir Bel'am'dır. Câhiliyye düzeninin kuşatması altındaki
toplumlarda devlete bağlı bir din vardır. Bu devlete bağlı dinin mümessilleri
Bel'amlardır. Bu Bel'amlar, her yerde ve her zaman dine bağlı devlet anlayışına
karşı savaşırlar. Tâğutî düzenin her türlü icraatını İslâm'ın mührüyle
mühürlemeye çalışırlar. Tâğutî düzenin kapılarında ev sahibinden kemik bekleyen
köpekler gibi kuyruk sallarlar. Tâğutî düzenin hatırı için İslâm dinine eklemede
ve çıkarmada bulunurlar.
Bel'amlar
çetesi, İslâm coğrafyasında küfrün iktidar olması ve iktidarının devam etmesinin
en büyük destekçisidir. Bugün İslâm coğrafyasının siyasî iktidarı İslâm'ın
elinde değildir. Devlete bağlı din serbest, dine bağlı devlet yasaktır. Dine
bağlı devletin zaruretinden bahsedenler zindanlarda, devlete bağlı dini
anlatanlar ise kürsülerdedir.
Kur'an,
Bel'amları köpeğe benzetir. Köpek, ev sahibinin itikadî yapısına bakmadan sadece
kendisine verilen kemikler karşılığında evi bekler ve eve girmek isteyen
yabancılara/aileden sayılmayanlara karşı direnir.
Câhiliyye
düzeni için Bel'amlar büyük bir silâhtır. Her ne zaman câhiliyye bir kanun
uydurursa Bel'amlar bu kanunun İslâm dinine uygun olduğunu iddia ederek halkı
itaate mecbur etmeye çalışırlar. Câhiliyye düzeninde tâğutlar kanun uydururlar;
Bel'amlar ise bu uydurulan kanunları müslüman halka kabul ettirler. Tâğutlar
emir verirler, Bel'amlar emre itaati sağlarlar. Câhiliyye düzeni için Bel'amlara
duyulan ihtiyaç, düşman sahibi bir kişinin kapısını bekleyen bir yırtıcı köpeğe
olan ihtiyaç gibidir. Yani, câhiliyye düzeninin ayakta kalması için, bu
düzenlerde Bel'amların bulunması zaruridir.
İslâm
coğrafyasında siyasi otoriteyi elinde bulunduran müşrik otoriteler, bu
otoritelerini Bel'amlara borçludurlar. Bazen topun, tüfeğin yapamadığını
Bel'amlar yapar. Çünkü Bel'am, Firavun'un siyasi ihtirasını ve Karun'un câhilî
sermayesini; insanları Allah adına aldatarak koruyan mel'undur. Bel'am, bir
anlamda bilimin mücessem put haline gelmesidir. Çünkü Bel'am, Hz. Musa ile karşı
karşıyadır. Allah'ın peygamberi ile, Allah adını kullanarak mücadele etmekten
çekinmemiştir. Bu işin mâhiyeti düşünülürse; hem Karun, hem Firavun, kitleler
üzerindeki gücünü Bel'am'dan almıştır denebilir. Câhiliyye düzenine karşı
savaşan muvahhidlerin önündeki en büyük engel, köpek sıfatlı Bel'amlardır. Bu
gün tâğutî düzeni devirmeye çalışan muvahhidlere "ehl-i fitne" sıfatını verenler
Bel'amlardır. Halbuki tâğutî düzenin kendisi bir fitnedir. Bu fitneyi muhafaza
etmeye çalışan Bel'am ise başlı başına bir pisliktir. Bu konuda bir tâğutun
katili Muhammed bin Mesleme (r.a.) şöyle diyor: "Zâlim idarecilerin kapısındaki
âlimlerden, pislik üzerindeki sinek daha güzeldir."[5]





[1]
Sayılar, 22-23.



[2]
Taberî, Câmiu'l Beyân, 6/123.



[3]
Kurtubî, Câmiu'l-Ahkâm,
7/322.



[4]
Mustafa İslâmoğlu, Yahudileşme Temayülü, s. 241-247.




[5]
Zemahşeri, Keşşâf II/434; Mustafa Çelik, Câhiliyye Düzeninin Ruh Haritası,
s. 103-107. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.