Kur'an'da Gaflet Kavramı
Kur
Kur'an'da Gaflet
Kavramı:
âGaflet' kelimesi Kur'an'da, aynı zamanda
habersiz olma anlamında da kullanılmaktadır. (bkz. 12/Yûsuf, 3; 50/Kâf,
22).
Gaflet içinde olanlara, bir şeyi bile bile
unutanlara âgâfil' denir. Kur'an, Allah'ın âyetlerini anlamayıp, onlara sırt
dönenlere, hak dâvet karşısında unutkan bir tavır takınanlara ve aldırmayanlara
âgâfil' demekte ve onları kınamaktadır.
"â¦.Kalpleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar,
gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar
hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar. İşte bunlar gâfil olanların ta
kendileridir." (7/A'râf, 179)
Kalp, Hakk'ı anlayıp kavrayacak, göz Hakk'ı ve
ona ait işaretleri görecek, kulak ise Hakk'tan gelen dâveti duyacak şekilde
yaratılmıştır. Bunları yerli yerinde kullanmayıp, Hakk'tan habersiz olanlar,
habersiz gibiymiş gibi davrananlar, gâfillerdir. Allah (c.c.) mü'minlere
âgâfillerden olmayın' diye tenbih ediyor (7/A'râf, 205). Bu anlamda gâfil olmak,
inkârcılara, kâfirlere ait bir sıfattır. Allah'ın âyetlerinin ve dâvetinin
değerini ancak inkârcılar idrâk edemez; bu dâvetin gereğini yapmayanların
düşecekleri durumu ancak gaflet içinde olanlar anlamazlar.
Bu bakımdan gâfil olanlar Cehennem'e
gideceklerdir (10/Yûnus, 7-8). Dünyada iken Allah'ın âyetlerinden, âhirette
olacaklardan gaflet içinde olanlar, öldükten sonra âhiret gerçeği ile yüz yüze
gelince yaptıklarından veya dünyada gaflet içinde yaşadıklarından dolayı
pişmanlık duyacaklardır (21/Enbiyâ, 97). Kur'an, sâlih amel işleyen mü'minlerin
ve yanlış iş yapan, ya da Allah'a karşı gelen diğer insanların yaptıklarından
Allah'ın gâfil olmadığını sık sık vurgulamaktadır (2/Bakara, 74, 85, 140, 144;
3/Âl-i İmrân, 99; 11/Hûd, 123, vd.).
Yeryüzünde istikbar edip (büyüklük taslayıp)
Allah'ın âyetlerinden yüz çevirenler, azgınlık yolunu benimserler; çünkü onlar
âyetleri yalan sayarlar ve âyetlerden gâfil olurlar (7/A'râf, 146). Zaten
yeryüzünde insanların çoğu Allah'ın âyetlerinden gâfildirler (10/Yûnus, 92).
Hayatın yalnızca dünyada yaşanandan ibâret olduğunu sananlar; aslında, hayatın
sadece dış yüzüne bakan, Allah'ın yoktan var ettiği varlığın ve hayatın arka
planında olan hikmeti görmeyen ve âhiret hayatından gâfil olanlardır (30/Rûm,
7). Ancak, Allah'tan gelen âyetlere inanıp gereğini yapanlar hem dünya hayatının
hikmetini anlarlar, hem de ölümden sonrasının farkındadırlar.
Allah (c.c.), Âdemoğullarının sırtlarından kendi
nesillerini çıkarıp onları kendi nefislerine karşı şâhit tutmuştu. Sonra da
onlara âBen sizin Rabbiniz değil miyim?' diye sormuştu. Onlar da âevet, Sen
bizim Rabbimizsin' demişlerdi. Rabbimizin bunu böyle yapmasının sebebi,
insanların sonradan, âYa Rabbi, bizim bundan haberimiz yoktu, biz bundan
gâfildik' dememeleri içindi (7/A'râf, 172). Kur'an, peygambere âİşin hükme
bağlanıp biteceği, kahır dolu hasret günüyle onları uyar, korkut ki; onlar bir
gaflet içindedirler ve onlar (âyetlerimize) inanmıyorlar" demektedir (19/Meryem,
39).
Kur'an, dünya hayatına dalıp kulluğu unutan,
insan olarak görevini yerine getirmeyen, hatta dünyalık kazanma uğruna şirk,
isyan ve günah içinde yüzen kimselere, özellikle de mü'minlere şu uyarıyı
sunuyor: "İnsanların sorgulanması yaklaştı, kendileri ise bir gaflet
içerisinde yüz çevirmektedirler." (21/Enbiyâ, 1). Peygamberimiz (s.a.s.) de
Allah'tan, O'nun âyetlerinden, O'nu zikretmekten gaflet edilmemesini, gaflet
içerisinde yapılacak bir duânın kabul edilmeyeceğini haber vermektedir (Tirmizî,
Ahmed bin Hanbel, Muvattâ).[1]
[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. s. 222-223
Kur'an'da Gaflet
Kavramı:
âGaflet' kelimesi Kur'an'da, aynı zamanda
habersiz olma anlamında da kullanılmaktadır. (bkz. 12/Yûsuf, 3; 50/Kâf,
22).
Gaflet içinde olanlara, bir şeyi bile bile
unutanlara âgâfil' denir. Kur'an, Allah'ın âyetlerini anlamayıp, onlara sırt
dönenlere, hak dâvet karşısında unutkan bir tavır takınanlara ve aldırmayanlara
âgâfil' demekte ve onları kınamaktadır.
"â¦.Kalpleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar,
gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar
hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağıdırlar. İşte bunlar gâfil olanların ta
kendileridir." (7/A'râf, 179)
Kalp, Hakk'ı anlayıp kavrayacak, göz Hakk'ı ve
ona ait işaretleri görecek, kulak ise Hakk'tan gelen dâveti duyacak şekilde
yaratılmıştır. Bunları yerli yerinde kullanmayıp, Hakk'tan habersiz olanlar,
habersiz gibiymiş gibi davrananlar, gâfillerdir. Allah (c.c.) mü'minlere
âgâfillerden olmayın' diye tenbih ediyor (7/A'râf, 205). Bu anlamda gâfil olmak,
inkârcılara, kâfirlere ait bir sıfattır. Allah'ın âyetlerinin ve dâvetinin
değerini ancak inkârcılar idrâk edemez; bu dâvetin gereğini yapmayanların
düşecekleri durumu ancak gaflet içinde olanlar anlamazlar.
Bu bakımdan gâfil olanlar Cehennem'e
gideceklerdir (10/Yûnus, 7-8). Dünyada iken Allah'ın âyetlerinden, âhirette
olacaklardan gaflet içinde olanlar, öldükten sonra âhiret gerçeği ile yüz yüze
gelince yaptıklarından veya dünyada gaflet içinde yaşadıklarından dolayı
pişmanlık duyacaklardır (21/Enbiyâ, 97). Kur'an, sâlih amel işleyen mü'minlerin
ve yanlış iş yapan, ya da Allah'a karşı gelen diğer insanların yaptıklarından
Allah'ın gâfil olmadığını sık sık vurgulamaktadır (2/Bakara, 74, 85, 140, 144;
3/Âl-i İmrân, 99; 11/Hûd, 123, vd.).
Yeryüzünde istikbar edip (büyüklük taslayıp)
Allah'ın âyetlerinden yüz çevirenler, azgınlık yolunu benimserler; çünkü onlar
âyetleri yalan sayarlar ve âyetlerden gâfil olurlar (7/A'râf, 146). Zaten
yeryüzünde insanların çoğu Allah'ın âyetlerinden gâfildirler (10/Yûnus, 92).
Hayatın yalnızca dünyada yaşanandan ibâret olduğunu sananlar; aslında, hayatın
sadece dış yüzüne bakan, Allah'ın yoktan var ettiği varlığın ve hayatın arka
planında olan hikmeti görmeyen ve âhiret hayatından gâfil olanlardır (30/Rûm,
7). Ancak, Allah'tan gelen âyetlere inanıp gereğini yapanlar hem dünya hayatının
hikmetini anlarlar, hem de ölümden sonrasının farkındadırlar.
Allah (c.c.), Âdemoğullarının sırtlarından kendi
nesillerini çıkarıp onları kendi nefislerine karşı şâhit tutmuştu. Sonra da
onlara âBen sizin Rabbiniz değil miyim?' diye sormuştu. Onlar da âevet, Sen
bizim Rabbimizsin' demişlerdi. Rabbimizin bunu böyle yapmasının sebebi,
insanların sonradan, âYa Rabbi, bizim bundan haberimiz yoktu, biz bundan
gâfildik' dememeleri içindi (7/A'râf, 172). Kur'an, peygambere âİşin hükme
bağlanıp biteceği, kahır dolu hasret günüyle onları uyar, korkut ki; onlar bir
gaflet içindedirler ve onlar (âyetlerimize) inanmıyorlar" demektedir (19/Meryem,
39).
Kur'an, dünya hayatına dalıp kulluğu unutan,
insan olarak görevini yerine getirmeyen, hatta dünyalık kazanma uğruna şirk,
isyan ve günah içinde yüzen kimselere, özellikle de mü'minlere şu uyarıyı
sunuyor: "İnsanların sorgulanması yaklaştı, kendileri ise bir gaflet
içerisinde yüz çevirmektedirler." (21/Enbiyâ, 1). Peygamberimiz (s.a.s.) de
Allah'tan, O'nun âyetlerinden, O'nu zikretmekten gaflet edilmemesini, gaflet
içerisinde yapılacak bir duânın kabul edilmeyeceğini haber vermektedir (Tirmizî,
Ahmed bin Hanbel, Muvattâ).[1]
[1]
Hüseyin K. Ece, a.g.e. s. 222-223
ZİKİR
- ZİKİR..
- Zikir Kelimesinin Anlam Sahası
- Zikir Kavramı ve Türevleri
- Zikrin Mü'minlere Emredilmesi
- Zikir İbâdetinin Yerine Getirilmesi
- Zikir; Anlam ve Mâhiyeti
- Kur'ân-ı Kerim'de Zikir Kavramı
- Zikir ve İbâdetler
- Zikir ve Namaz.
- Zikir ve Kur'an.
- Hadis-i Şeriflerde Zikir Kavramı
- Bazı Fazîletli Zikir Sözleri
- Namaz ve Kur'an'dan Sonra En Faziletli Zikirler; Tehlil, Tesbih, Tahmîd, Tekbir
- Tehlil
- Tesbih
- Allah'ın Sübhân Oluşu
- Namaz ve Tesbih İbâdeti
- Tahmîd
- Tekbir
- İbâdetlerde Tekbir
- Zikrin Zıddı; Unutma ve Gaflet Zikir ve Unutma
- Zikir ve Gaflet
- Kur'an'da Gaflet Kavramı
- İbâdetlerin En Büyüklerinden Biri, Belki Birincisi; Zikir
- Mü'minlere Zikrin Emredilmesi
- Zikir Ibâdetinin Yerine Getirilmesi
- Tesbih/Zikir Kurbanları
- Zikrin Yozlaştırılması; Zikirde Usûl ve Âdâba Riâyetsizlik.
- Zikri İhyâ Etmek, Zikirle İhyâ Olmak.
- Allah'ın Zikri İle Kalplerin Titremesi