Fecir | Konular | Kitaplar

Kadının Kocasına İtaati Ve Baş Kaldırmasının Haram Oluşu.

Kadının Kocasına İtaati Ve Baş Kaldırmasının Haram Oluşu




Kadının Kocasına
İtaati Ve Baş Kaldırmasının Haram Oluşu

 

Müslüman hanımın
maruf ölçüler içerisinde kocasına itaat etmesi gerekir. Ebu Hureyre'den şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu
ki:

"Kadın beş vakit
namazını kılar, namusunu korur, kocasına itaat ederse cennete istediği kapıdan
girer."[1]



Yine Ebu
Hureyre'den rivayete göre Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle
buyurmuştur:

"Kocası mukim iken
onun izni olmaksızın hiç bir kadının (nafile) oruç tutması da, onun izni
olmadığı kimseyi evine sokması da helal değildir."[2]



Yine Ebu
Hureyre'den şöyle dediği rivayet olunmuştur: Resulullah sallallahu aleyhi
vesellem buyurdu ki:

"Erkek hanımını
yatağa davet ettiği halde hanımı gelmez kocası da ona kızgın olarak geceyi
geçirirse sabaha kadar melekler ona lanet okur."[3]



Buhari ve
Müslim'deki bir rivayete göre de Resulullah sallallahu aleyhi vesellem
şöyle buyurmuştur:

"Nefsim elinde
olana yemin ederim ki, bir erkek hanımını yatağına davet ettiği halde kadın onun
bu davetini kabul etmeyecek olursa, mutlaka semada bulunan (Allah), kocası ondan
razı oluncaya kadar ona gazap eder."

Kocanın hanımı
üzerindeki haklarından birisi de kadının evini koruyup gözetmesi ve onun izni
olmaksızın dışarıya oradan bir şey çıkarmamasıdır. Peygamber sallallahu
aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Kadın kocasının
evinde bir  çobandır ve elinin altıdaki sürüden sorumludur."[4]



Evin işlerini
görmesi, kocasını rahatsız edecek ve o sebeple kendi nefsi ve çocukları hakkında
tehlikelere maruz kalacak şekilde dışarıdan hizmetçi almaya onu muhtac etmemesi
de kocanın haklarındandır. Şeyhu'l-İslam İbn Teymiyye, Fetvalarında[5]
şunları söylemektedir: "Yüce Allah'ın: "İyi kadınlar, itaatli olan ve
Allah'ın (kendilerini) koruması ile kendileri de gizli olanı koruyanlardandır"
(en-Nisa, 4/34) buyruğu, gerekli hizmetleri yapmak, onunla birlikte yolculuk
etmek, kendisine yaklaşmasına imkan vermek ve buna benzer Resulullah
sallallahu aleyhi vesellem'ın sünnetinin delâlet ettiği şekilde bir
uygulamada bulunmak kabilinden kadının, kocasına itaat etmesinin farz olmasını
gerektirmektedir…"

Büyük ilim adamı
İbnu'l-Kayyim Zadu'l-Meâd adlı eserinde[6]
şunları söylemektedir: "Kadının hizmetini öngören kimseler yüce Allah'ın bu
kelamıyla onlara hitap ettiği vakit bilinen marufun bu olduğunu delil
gösterirler. Kadının bolluk içerisinde yaşatılması, kocanın ona hizmet etmesi,
süpürmesi, buğday öğütmesi, hamur yoğurması, yıkaması, yatak sermesi ve evin
hizmetlerini görmesi ise maruf olmayan münker kabilindendir. Yüce Allah ise
şöyle buyurmaktadır:

"Kadınların
üzerlerindeki haklar gibi kendilerinin de maruf şekilde hakları vardır"
(el-Bakra, II/228)



"Erkekler kadınlar
üzerine yöneticidirler"
(en-Nisa, 4/34)



Eğer kadın
kocasına hizmet etmeyecek olursa, aksine kocanın kendisi ona hizmet ederse bu
sefer kadın erkeğin yöneticisi olur… Yüce Allah'ın kadının nafakasını, giyimini
ve mesken ihtiyacını karşılamayı erkeğe farz kılması, erkeğin kadından
faydalanması, kadının hizmet etmesi ve eşler arasında adeten cereyan eden şeyler
karşılığındadır.

Aynı şekilde
mutlak olan akitler örfe göre değerlendirilir. Örf ise kadının hizmet etmesi ve
evin iç hizmetlerini kendisinin yerine getirmesini öngörmektedir… Bu hususta
soylu yahut da daha aşağı mertebede olan kadın, fakir ile zengin kadın arasında
bir ayrım yapmak doğru değildir. İşte dünyanın kadınlarının en şereflisi olan
kadın (Fatıma radıyallahu anha yı kasdetmektedir) kocasına hizmet
ediyordu. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'e gördüğü
hizmetin zorluklarını şikayet etmek üzere geldiğinde onun şikâyetlerini kabul
etmemişti."

Kadın, kocasının
kendisinden hoşlanmadığını görmekle birlikte, kendisi onunla birlikte kalmayı
arzu ediyorsa ne yapar?

Yüce Allah şöyle
buyurmaktadır:

"Şayet bir kadın
kocasının uzaklaşmasından yahut yüz çevirmesinden korkarsa barış yolu ile
aralarını düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur. Barış daha
hayırlıdır."
(en-Nisa, 4/128)



Bu buyruk hakkında
İbn Kesir şunları söylemektedir: "Kadın kocasının kendisinden uzaklaşmasından
yahut yüz çevirmesinden çekinecek olursa, onun üzerindeki nafaka, giyim, yanında
geceleme yahut da buna benzer haklarını kısmen ya da tamamen düşürebilir. Koca
da onun bu hak bağışını kabul edebilir. Kadının, kocasına böyle bir bağışta
bulunmasında bir sakınca olmadığı gibi, erkeğin onun bağışını kabul etmesinde de
bir sakınca yoktur. Bundan dolayı yüce Allah: "Barış yolu ile aralarını
düzeltmelerinde kendileri için bir vebal yoktur; barış daha hayırlıdır"
buyurmaktadır ki, barış yapmak ayrılmaktan hayırlıdır, demektir." İbn Kesir daha
sonra Sevde b. Zem'a radıyallahu anha  validemizin olayını söz konusu
etmektedir. Sevde radıyallahu anha yaşlanıp ta Resulullah sallallahu
aleyhi vesellem ondan ayrılmayı kararlaştırınca, kendisini nikâhı altında
tutup buna karşılık gününü Aişe radıyallahu anha'ya bağışlaması esası
üzerine onunla barış yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem onun bu
teklifini kabul etti ve onu nikahı altında tuttu.[7]




 




[1]
İbn Hibban, Sahih'inde rivayet etmiştir.




[2]
Hadisi
Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.



[3]
Hadisi
Buharî, Müslim ve başkaları da rivayet etmiştir.




[4]
Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.



[5]
XXXIII,
260-261.



[6]
V,
188-189.



[7]
bk. İbn
Kesir, Tefsir, II, 406 son baskı.