Kur'anın Sefih Dedikleri
Kur
Kur'anın Sefih
Dedikleri
Kur'an-ı Kerîm'de hem kâfir, hem münafık, hem de
müslümanlar için kullanılan sefih kavramı, aynı kökten gelen türevleriyle
birlikte tam on âyette kullanılmaktadır. Bu üç sınıf için aynı manada
kullanılmasına rağmen, farklı mahiyet arzetmektedir. Şöyle ki: Kâfirler ve
münâfıklar için İslâm'ı kabul etmemelerinden dolayı sefih denilirken;
müslümanlar için aklı zayıf bunak, aklı bazı şeylere ermeyen çocuklar ve
ihtiyarlar hakkında kullanılır.
Bakara süresinde anlatıldığına göre, münâfıklar
kendilerini üstün zekâlı, üstün akıllı görüp, mü'minleri süfeha, (sefihler,
beyinsizler) olarak addederken, Allah Teâlâ (c.c), asıl süfeha'nın münâfıklar
olduğunu, çünkü İslâm apaçık bir gerçek olarak ortada dururken onu kabul
etmemenin sefihlikten başka bir şey olmadığını bildirmektedir.
"Onlara, "İnsanların iman ettikleri gibi siz de
iman edin" dense, "Yani süfeha (beyinsizler)in iman ettiği gibi mi iman edelim"
derler. İyi bilin ki, asıl süfeha (beyinsizler) onlardır; fakat bunlar bunu
bilmiyorlar" (el-Bakara, 2/13).
Allah Teâlâ bu âyeti kerimede "insanlardan
bazıları" diyerek münâfıkları insanlar olarak belirtirken; akabinde, onları,
insanların iman ettiği gibi iman etmemeleri itibarıyla kendi ikrarlarıyla
insandan saymıyor.
Münâfıklar gibi kâfirleri de Kur'an-ı Kerîm
sefihler olarak nitelemekte, İbrahim Milletinden ancak nefisleri hafif,
ciddiyetten ve ciddî düşünceden yoksun, aklı ermez kimselerin yüz çevireceğini
açıklamaktadır:
"Nefsini sefih yapan (beyinsiz)dan başka kim
İbrahim Milleti (dini)nden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu (İbrahimi) dünyada
beğenip seçmiştik. Ahirette de o salihlerdendir"
(el-Bakara, 2/130).
Yine Kur'an-ı Kerime göre, rızkın vericisinin
Allah olduğunu akıllarına getirmeden, rızk ve diğer câhili endişelerle
çocuklarını öldürenler de akıl, zekâ ve imandan yoksun, doğru düşünmeyen
sefihlerdir:
"Bilgisizlik yüzünden beyinsiz (sefih)ce
çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allaha iftira
ederek haram kılanlar şüphesiz hüsrana uğramışlardır. Muhakkak ki onlar dalalete
düşmüşler ve hidayete erici de değillerdir"
(el-En'am; 6/140).
Allah'ın kendilerine vermiş olduğu kitabı tahrif
edip, Rasûlün geleceği hakkında bilginin kendilerinde olduğu halde inanmamak
için bahane arayan, kıblenin değişmesini bir koz olarak kullanıp Allah'ın işine
karışan yahudiler de Kur'an-ı Kerime göre beyinsizdirler.
"Însanlardan bazı sefihler "Onları üzerinde
bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: Doğu da batı da
Allah'ındır. O dilediğini doğruya iletir"
(el-Bakara, 2/142).
Allah Teâlâ kâfirleri, münâfıkları sefih olarak
bildirirken kâfirlerin ve münâfıkların kendilerine gönderilen rasûllere "sefih"
dediklerini bize haber verir:
"(Hud) kavminden kâfir olan mele' (ileri
gelenler) dediler ki: Biz seni bir sefahat (beyinsizlik) içinde görüyoruz ve biz
seni yalancılardan sanıyoruz (sayıyoruz)."
"Ey kavmim, bende sefahat (beyinsizlik) yok. Ben
alemlerin Rabbı tarafından gönderîlmiş bir Rasulüm" dedi"
(el-A'raf, 7/66-67).
Diğer taraftan cinler son gelen elçi vasıtasıyla
gerçeği öğrenip ona iman edince, kendilerini aldatan şeytanları beyinsiz olarak
nitelemişlerdir:
"Meğer bizim sefihler (beyinsiz, iblis veya
cinlerin kâfirleri) Allah hakkında saçma sapan şeyler söylüyorlarmış"
(el-Cinn, 73/4).
Gerek mallarını, gerekse canlarını,
yaşantılarını gerektiği yerde kullanmayanlar, eğriyi doğrudan ayıramayan aklı
ermez çocuk ve ihtiyarlar da sefih olup, Kur'an onlara mal devredilmesini,
velisi olmadan borç verilmesini yasaklar; velisi olmadığı halde borç verilirse
ödemediği takdirde hak iddia edilemez:
"Allah'ın sizin için geçim kaynağı yaptığı
mallarınızı aklı ermezlere (süfehaya) vermeyin. O mallarla onları besleyin,
giydirin ve onlara güzel söz söyleyin"
(en-Nisa, 4/5);
"... Eğer borçlu olan kimse aklı ermez (sefih),
yahut zayıf ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise, velisi ona adaletle
yazdırsın... " (el-Bakara, 2/282).
Geçmiş ümmetler, aralarındaki kâfir, müşrik,
münâfık, müstekbir, mütref beyinsizler (sefihler) nedeniyle Allah (c.c)
tarafından bazı azap ve cezalara çarptırılmışlardır. Bu ceza bir çok musibetler
şeklinde halâ devam etmektedir. Mü'minlere düşen, sefihlerle mücadele etmek ve
Mûsâ (a.s)'ın şu duası ile Allah'a dua etmektir:
"... (Mûsa) dedi ki: Rabbim! Dileseydin, bunları
da beni de daha önce helak ederdin. İçimizden bazı beyinsizler (süfeha)'ın
yaptıklarından ötürü bizi helâk mı edeceksin? Bu senin imtihanından başka birşey
değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğine yol gösterirsin (hidayet
edersin). Sen bizim velimizsin, bizi bağışla, bize acı, sen bağışlayanların en
iyisisin" (el-A'raf, 7/155).[1]
Kur'an-ı Kerim, sefih'i ve türevlerini,
kâfirler, münafıklar ve bazı müslümanlar hakkında kullanmaktadır. Ancak bu üç
kullanış arasında farklı değerler bulunmaktadır.
Kâfirler ve münafıklar, İslâm'ı kabul
etmedikleri için sefihlikle suçlanırken, müslümanlardan aklı zayıflayan
ihtiyarlara ve henüz aklı ermeyen çocuklara sefih denmektedir.
Münafıklara "siz de diğer mü'minler gibi iman
edin" denildiği zaman onlar, kendilerini çok akıllı sanarak mü'minlere âsefih'
derler ve onlarla alay ederler. Bunun sonucu olarak da sefih ve aşağı saydıkları
kimselerin dinine inanmalarının mümkün olmadığını söylemeye çalışırlar.
Kur'an onlara şu cevabı veriyor:
"â¦Ìyi bilin ki asıl sefih (beyinsiz) kimseler
onlardır; fakat bunu bilmiyorlar."
(Bakara: 2/13).
Aklını kullanmayan, hafif karakterli, ciddi bir
düşünceden yoksun olan birtakım kimselerden başkası İbrahim'in dininden,
dolaysiyle İslâm'dan yüz çevirmez. Henüz rüşd yolunu bilemeyenler, derince
düşünüp ibret almayanlar şüphesiz Allah'ın dininden yüz çevirirler.[2]
Kıblenin Kudüs'ten Mekke'ye çevirilmesini
hazmedemeyen, Allah'ın gönderdiği kitabı bozan ve Hz. Muhammed'e inanmamak için
bahane arayanlara da âsefih' denmektedir.[3]
Allah'ın rızık verici olduğunu unutarak
bilgisizce çocuklarını öldürenler de, sağlam düşünceden, akletmekten ve imandan
yoksun sefihlerdir.[4]
Birtakım inkârcılar da kendilerini akıllı
zannedip, kendilerine gönderilen peygamberlere âsefih' demek terbiyesizliğini
gösterirler. Halbuki bütün elçiler hem akıllı insanlardı, hem sağlam karakterli
idiler, hem de Allah tarafından seçilmiş kimselerdi.[5]
Kur'an, ayrıca malları üzerinde gerektiği gibi
tasarruf yapamayacak çocuklar ile aklı yeterince normal olmayan kimselere de
sefih demekte ve bu gibi kimselere yardımcı olunmasını emretmektedir.[6]
Sefih kelimesi olumsuz manasıyla kâfir, münafık,
müşrik, müstekbir, mütref gibi insan gruplarını kapsamaktadır. Bu gibi kimseler
kendilerini çok akıllı zanneden, ama aslında aklını, hidâyeti bulma yolunda
kullanmayan, kibirli, sağlam düşünceden yoksun, biraz da ahmak kimselerdir.
Eğer akıllarını kullansalardı, Allah'ın dâvetine
uymakla elde edecekleri mükâfatı kaybetmezler, Allah'a isyan etmekle
uğrayacakları zararı ve korkunç sonucu düşünürlerdi. Küfrün ve şirkin çirkin
hayat anlayışından, cehennemin azap kucağından İslâm'ın mutluluk yurduna göç
ederlerdi. Mükâfat yerine azabı satın almazlardı. Güzellikleri terkedip,
karanlıkları ve bitmez tükenmez azabı tercih etmezlerdi. Onlar ahmaklıkları
yüzünden Rableri ile mücadeleye kalkışıyorlar ve bunun kendileri için ne denli
zararlı olacağını hesap etmiyorlar.
Günümüzde de Allah'a ortak koşan bu müşrikler ve
inkârcılar mü'minlere sefih, gerici, beyinsiz, aşağı; gittikleri yola ve sahip
oldukları anlayışa da çağdışı demeye ve onlarla alay etmeye devam ediyorlar.
İman edenleri kendilerinden aşağı görüyorlar, onları küçümsüyolar, mü'minlerin
üzerinde bulundukları yolu beğenmiyorlar. Halbuki asıl beyinsiz, sefih, yarım
akıllı olanlar kendileridir.
Mü'minler, onların düştüğü sefihliğe düşmezler.
Allah'ın verdiği akıl nurunu iyi kulanarak zararlı ve tehlikeli sonuçları tercih
etmezler. Onlar bütün sefihlerle ve onların zararlarıyla, fitneleriyle,
ifsatlarıyla mücadeleye devam ederler.
Ayrıca onlar sefihlerin ahmaklıkları yüzünden
belâya uğramamak için Hz. Musa (as) gibi dua ederler:
"Ya Rabbi içimizdeki süfehâ (sefihler) yüzünden
bizi helâk edecek misin? Bu senin imtihanından başka bir şey değildir."
(A'râf: 7/155)
[7]
[1]
Muammer Ertan, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/371-372.
[2]
Bakara: 2/130.
[3]
Bakara: 2/142.
[4]
En'am: 6/140.
[5]
A'raf: 7/66-67.
[6]
Nisâ: 4/5; Bakara: 2/282.
[7]
Hüseyin K. Ece, İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 586-587. Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.
Kur'anın Sefih
Dedikleri
Kur'an-ı Kerîm'de hem kâfir, hem münafık, hem de
müslümanlar için kullanılan sefih kavramı, aynı kökten gelen türevleriyle
birlikte tam on âyette kullanılmaktadır. Bu üç sınıf için aynı manada
kullanılmasına rağmen, farklı mahiyet arzetmektedir. Şöyle ki: Kâfirler ve
münâfıklar için İslâm'ı kabul etmemelerinden dolayı sefih denilirken;
müslümanlar için aklı zayıf bunak, aklı bazı şeylere ermeyen çocuklar ve
ihtiyarlar hakkında kullanılır.
Bakara süresinde anlatıldığına göre, münâfıklar
kendilerini üstün zekâlı, üstün akıllı görüp, mü'minleri süfeha, (sefihler,
beyinsizler) olarak addederken, Allah Teâlâ (c.c), asıl süfeha'nın münâfıklar
olduğunu, çünkü İslâm apaçık bir gerçek olarak ortada dururken onu kabul
etmemenin sefihlikten başka bir şey olmadığını bildirmektedir.
"Onlara, "İnsanların iman ettikleri gibi siz de
iman edin" dense, "Yani süfeha (beyinsizler)in iman ettiği gibi mi iman edelim"
derler. İyi bilin ki, asıl süfeha (beyinsizler) onlardır; fakat bunlar bunu
bilmiyorlar" (el-Bakara, 2/13).
Allah Teâlâ bu âyeti kerimede "insanlardan
bazıları" diyerek münâfıkları insanlar olarak belirtirken; akabinde, onları,
insanların iman ettiği gibi iman etmemeleri itibarıyla kendi ikrarlarıyla
insandan saymıyor.
Münâfıklar gibi kâfirleri de Kur'an-ı Kerîm
sefihler olarak nitelemekte, İbrahim Milletinden ancak nefisleri hafif,
ciddiyetten ve ciddî düşünceden yoksun, aklı ermez kimselerin yüz çevireceğini
açıklamaktadır:
"Nefsini sefih yapan (beyinsiz)dan başka kim
İbrahim Milleti (dini)nden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu (İbrahimi) dünyada
beğenip seçmiştik. Ahirette de o salihlerdendir"
(el-Bakara, 2/130).
Yine Kur'an-ı Kerime göre, rızkın vericisinin
Allah olduğunu akıllarına getirmeden, rızk ve diğer câhili endişelerle
çocuklarını öldürenler de akıl, zekâ ve imandan yoksun, doğru düşünmeyen
sefihlerdir:
"Bilgisizlik yüzünden beyinsiz (sefih)ce
çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allaha iftira
ederek haram kılanlar şüphesiz hüsrana uğramışlardır. Muhakkak ki onlar dalalete
düşmüşler ve hidayete erici de değillerdir"
(el-En'am; 6/140).
Allah'ın kendilerine vermiş olduğu kitabı tahrif
edip, Rasûlün geleceği hakkında bilginin kendilerinde olduğu halde inanmamak
için bahane arayan, kıblenin değişmesini bir koz olarak kullanıp Allah'ın işine
karışan yahudiler de Kur'an-ı Kerime göre beyinsizdirler.
"Însanlardan bazı sefihler "Onları üzerinde
bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: Doğu da batı da
Allah'ındır. O dilediğini doğruya iletir"
(el-Bakara, 2/142).
Allah Teâlâ kâfirleri, münâfıkları sefih olarak
bildirirken kâfirlerin ve münâfıkların kendilerine gönderilen rasûllere "sefih"
dediklerini bize haber verir:
"(Hud) kavminden kâfir olan mele' (ileri
gelenler) dediler ki: Biz seni bir sefahat (beyinsizlik) içinde görüyoruz ve biz
seni yalancılardan sanıyoruz (sayıyoruz)."
"Ey kavmim, bende sefahat (beyinsizlik) yok. Ben
alemlerin Rabbı tarafından gönderîlmiş bir Rasulüm" dedi"
(el-A'raf, 7/66-67).
Diğer taraftan cinler son gelen elçi vasıtasıyla
gerçeği öğrenip ona iman edince, kendilerini aldatan şeytanları beyinsiz olarak
nitelemişlerdir:
"Meğer bizim sefihler (beyinsiz, iblis veya
cinlerin kâfirleri) Allah hakkında saçma sapan şeyler söylüyorlarmış"
(el-Cinn, 73/4).
Gerek mallarını, gerekse canlarını,
yaşantılarını gerektiği yerde kullanmayanlar, eğriyi doğrudan ayıramayan aklı
ermez çocuk ve ihtiyarlar da sefih olup, Kur'an onlara mal devredilmesini,
velisi olmadan borç verilmesini yasaklar; velisi olmadığı halde borç verilirse
ödemediği takdirde hak iddia edilemez:
"Allah'ın sizin için geçim kaynağı yaptığı
mallarınızı aklı ermezlere (süfehaya) vermeyin. O mallarla onları besleyin,
giydirin ve onlara güzel söz söyleyin"
(en-Nisa, 4/5);
"... Eğer borçlu olan kimse aklı ermez (sefih),
yahut zayıf ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise, velisi ona adaletle
yazdırsın... " (el-Bakara, 2/282).
Geçmiş ümmetler, aralarındaki kâfir, müşrik,
münâfık, müstekbir, mütref beyinsizler (sefihler) nedeniyle Allah (c.c)
tarafından bazı azap ve cezalara çarptırılmışlardır. Bu ceza bir çok musibetler
şeklinde halâ devam etmektedir. Mü'minlere düşen, sefihlerle mücadele etmek ve
Mûsâ (a.s)'ın şu duası ile Allah'a dua etmektir:
"... (Mûsa) dedi ki: Rabbim! Dileseydin, bunları
da beni de daha önce helak ederdin. İçimizden bazı beyinsizler (süfeha)'ın
yaptıklarından ötürü bizi helâk mı edeceksin? Bu senin imtihanından başka birşey
değildir. Onunla dilediğini saptırırsın, dilediğine yol gösterirsin (hidayet
edersin). Sen bizim velimizsin, bizi bağışla, bize acı, sen bağışlayanların en
iyisisin" (el-A'raf, 7/155).[1]
Kur'an-ı Kerim, sefih'i ve türevlerini,
kâfirler, münafıklar ve bazı müslümanlar hakkında kullanmaktadır. Ancak bu üç
kullanış arasında farklı değerler bulunmaktadır.
Kâfirler ve münafıklar, İslâm'ı kabul
etmedikleri için sefihlikle suçlanırken, müslümanlardan aklı zayıflayan
ihtiyarlara ve henüz aklı ermeyen çocuklara sefih denmektedir.
Münafıklara "siz de diğer mü'minler gibi iman
edin" denildiği zaman onlar, kendilerini çok akıllı sanarak mü'minlere âsefih'
derler ve onlarla alay ederler. Bunun sonucu olarak da sefih ve aşağı saydıkları
kimselerin dinine inanmalarının mümkün olmadığını söylemeye çalışırlar.
Kur'an onlara şu cevabı veriyor:
"â¦Ìyi bilin ki asıl sefih (beyinsiz) kimseler
onlardır; fakat bunu bilmiyorlar."
(Bakara: 2/13).
Aklını kullanmayan, hafif karakterli, ciddi bir
düşünceden yoksun olan birtakım kimselerden başkası İbrahim'in dininden,
dolaysiyle İslâm'dan yüz çevirmez. Henüz rüşd yolunu bilemeyenler, derince
düşünüp ibret almayanlar şüphesiz Allah'ın dininden yüz çevirirler.[2]
Kıblenin Kudüs'ten Mekke'ye çevirilmesini
hazmedemeyen, Allah'ın gönderdiği kitabı bozan ve Hz. Muhammed'e inanmamak için
bahane arayanlara da âsefih' denmektedir.[3]
Allah'ın rızık verici olduğunu unutarak
bilgisizce çocuklarını öldürenler de, sağlam düşünceden, akletmekten ve imandan
yoksun sefihlerdir.[4]
Birtakım inkârcılar da kendilerini akıllı
zannedip, kendilerine gönderilen peygamberlere âsefih' demek terbiyesizliğini
gösterirler. Halbuki bütün elçiler hem akıllı insanlardı, hem sağlam karakterli
idiler, hem de Allah tarafından seçilmiş kimselerdi.[5]
Kur'an, ayrıca malları üzerinde gerektiği gibi
tasarruf yapamayacak çocuklar ile aklı yeterince normal olmayan kimselere de
sefih demekte ve bu gibi kimselere yardımcı olunmasını emretmektedir.[6]
Sefih kelimesi olumsuz manasıyla kâfir, münafık,
müşrik, müstekbir, mütref gibi insan gruplarını kapsamaktadır. Bu gibi kimseler
kendilerini çok akıllı zanneden, ama aslında aklını, hidâyeti bulma yolunda
kullanmayan, kibirli, sağlam düşünceden yoksun, biraz da ahmak kimselerdir.
Eğer akıllarını kullansalardı, Allah'ın dâvetine
uymakla elde edecekleri mükâfatı kaybetmezler, Allah'a isyan etmekle
uğrayacakları zararı ve korkunç sonucu düşünürlerdi. Küfrün ve şirkin çirkin
hayat anlayışından, cehennemin azap kucağından İslâm'ın mutluluk yurduna göç
ederlerdi. Mükâfat yerine azabı satın almazlardı. Güzellikleri terkedip,
karanlıkları ve bitmez tükenmez azabı tercih etmezlerdi. Onlar ahmaklıkları
yüzünden Rableri ile mücadeleye kalkışıyorlar ve bunun kendileri için ne denli
zararlı olacağını hesap etmiyorlar.
Günümüzde de Allah'a ortak koşan bu müşrikler ve
inkârcılar mü'minlere sefih, gerici, beyinsiz, aşağı; gittikleri yola ve sahip
oldukları anlayışa da çağdışı demeye ve onlarla alay etmeye devam ediyorlar.
İman edenleri kendilerinden aşağı görüyorlar, onları küçümsüyolar, mü'minlerin
üzerinde bulundukları yolu beğenmiyorlar. Halbuki asıl beyinsiz, sefih, yarım
akıllı olanlar kendileridir.
Mü'minler, onların düştüğü sefihliğe düşmezler.
Allah'ın verdiği akıl nurunu iyi kulanarak zararlı ve tehlikeli sonuçları tercih
etmezler. Onlar bütün sefihlerle ve onların zararlarıyla, fitneleriyle,
ifsatlarıyla mücadeleye devam ederler.
Ayrıca onlar sefihlerin ahmaklıkları yüzünden
belâya uğramamak için Hz. Musa (as) gibi dua ederler:
"Ya Rabbi içimizdeki süfehâ (sefihler) yüzünden
bizi helâk edecek misin? Bu senin imtihanından başka bir şey değildir."
(A'râf: 7/155)
[7]
[1]
Muammer Ertan, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/371-372.
[2]
Bakara: 2/130.
[3]
Bakara: 2/142.
[4]
En'am: 6/140.
[5]
A'raf: 7/66-67.
[6]
Nisâ: 4/5; Bakara: 2/282.
[7]
Hüseyin K. Ece, İslam'ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 586-587. Ahmet
Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.
AKIL
- AKIL .
- Akıl Tanımı ve Mâhiyeti
- Aklın İşleyişi
- Kur'an-ı Kerim'de Akıl
- İslâm'da Aklın Önemi ve Değeri
- Akletmek, Aklı Kullanmak .
- Kur'an-ı Kerim'e Göre Akıl ve Duyu Organlarının Önemi
- Aklın Gücü, Sınırı ve Sorumluluğu .
- SEFİH-SEFİHLİK-SEFAHAT .. Sefih Nedir? .
- Fıkıhta Sefih
- Kur'anın Sefih Dedikleri
- Akıl İle İlgili Veciz Sözler
- AKIL EMNİYETİ
- AKIL HASTALIĞI
- AKLÎ DELİL .
- Yakiniyyat
- Zanniyat
- Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar