Allah Mümît'tir; Eceli Takdir Eden, Ölümü Yaratan Allah'tır

Allah Mümît

Allah Mümît'tir;
Eceli Takdir Eden, Ölümü Yaratan Allah'tır

Allah'ın 99 esmâü'l-hüsnâsından
biri, "el-Mümît"tir. El-Mümît, canlı mahlukların ölümünü yaratan anlamına gelir.
Hayatı nasıl Allah veriyorsa, ölümü de yine O yaratmaktadır. "O (öyle Yüce
Allah) ki, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı
yaratmıştır. O, mutlak gâliptir, çok bağışlayıcıdır." (67/Mülk, 2)
Ölümü de dirilmeyi de Allah
(c.c) yaratır (67/Mülk 2). Her insan eceliyle ölür, hiç kimse ölüme
müdâhale edemez. Ancak Allah'ın yazmış olduğu ecele göre ölür (3/Al-i
İmran, 145).
Bir insan, kalp krizi geçirirken, aynı anda bir diğeri
kanserden, bir başkası akciğer yetmezliğinden hayata veda ediyor. Trafik
kazalarında insanlar can verirken, kaldırımlarda nice karıncalar eziliyor.
Kombinalarda sığırlar boğazlanıyor, çiftliklerde tavuklar kesiliyor. Teknelerde
balıklar, örümcek ağlarında sinekler son çırpınışlarını yapıyorlar. O anda ölen
hücrelerin, alyuvarların, akyuvarların, hele mikropların haddi hesabı yok. Bütün
bu işler imâte fiiliyle, sonsuz bir ilim ve hikmetle icrâ edilmektedir.
İmâte, yok etme değil; varlığı
daha mükemmel hale getirmedir. İmâte, kabir âlemine doğuştur. İmâte, insan için,
dünyaya gönderilmesinden çok daha ileri bir rahmet tecellîsidir. Çekirdeklerin
ölümleriyle, bitkiler sümbül hayatına geçtikleri gibi, ölüm de en az hayat kadar
bir nimettir. Her ölümü bir diriliş takip etmekte ve ikinci safhaların
birincilerden daha mükemmel olduğu gözlenmektedir. Bir müslüman, ölümün daha
güzele doğru bir değişim olduğunu idrâk eder; kabir âleminin dünyadan, âhiretin
de kabir âleminden daha güzel ve mükemmel olduğunu bilir. O yüzden ölüm, yeni
bir mükemmelliğe, güzel bir değişim ve dönüşüme atılan adımın adıdır. Ölümü
kabir hayatı takip edecek ve dirilişle insan yeniden beden-ruh beraberliğine
kavuşacak; dünyadakinden daha ileri bir yaratılışla. Ölümü ve imâteyi böylece
değerlendiren insan, ölümü severek gülerek karşılar.[1]







[1]
Alâaddin Başar, Nur'dan Kelimeler, 2/72-73