Ecel Değişir mi? .

Ecel Değişir mi

Ecel Değişir mi?


Allah Teâlâ, insanın ne zaman
doğacağını ve ne zaman öleceğini ezelî ve kuşatıcı ilmiyle kesin olarak bildiği
için ömrün uzaması ya da kı­salması mümkün değildir. "Allah'ın her şeye gücü
yeter, binâena­leyh daha fazla ya­şamak için kulun yapacağı duâyı kabul etmek
O'nun için zor ya da imkânsız değildir" demek bir çelişkidir. Çünkü Allah Teâlâ,
tüm geleceği olduğu gibi, her insanın ne zaman öleceğini de önce­den ve kesin
olarak bilir. Bu bakımdan duâ ile değişerek ileri bir za­mana erte­lendiği
sanılan ecel, aslında, Allah tara­fından kesin şekilde be­lirlenmiş olan
ecel­dir. Şu halde Allah'ın bir kimse için takdir buyur­duğu ölüm tarihini bu
kişinin duâsıyla değiştirmesi demek, O'nun bu olayı sonra düşünmesi ve iki şey
arasında tercih yapması gibi ezelî bil­gisine ters düşen bir durum­dur. Buna "Bedâ"
denir. Bedâ ise Şiîlikte bir inançtır ve Allah'ın sıfatla­rına, kemal ve
kuşatıcılığına aykırıdır.
"Allah dilediğini siler,
dilediğini de (olduğu gibi) bırakır." (13/Ra'd, 39)
me­alin­deki âyet-i kerimeye dayanarak ömrün artıp eksilebileceğine, ya
da başka bir ifade ile ecelin değişebileceğine inanmak da bir yanılgıdır.
Gerçekte Allah'ın, dilediğini silmesi; O'nun başlangıcı ve sınırı ol­ma­yan
bilgisiyle, -yok olmasını belirlediği şeyi- zamanı geldiğinde or­tadan
kaldırması ve de­vam edecek olan şeyi de vâdesine kadar bek­letmesi demektir.

Burada şöyle bir soru ile
karşılaşmak mümkündür: "Mâdem ki her şey önceden kesin olarak belirlenmiştir ve
her şey za­manı gelince olup bitmektedir, öyle ise kulun duâ etmesi, örneğin,
şer ve belâların def olması, barışın, huzur ve mutluluğun gelmesi için di­lekte
bu­lunması bir anlam taşımamaktadır. Halbuki Allah Teâlâ: "Rabbiniz bu­yurdu,
Bana duâ edin, Benden dilekte bulunun, sizin için kabul ede­yim." (40/Mü'min,
60) diyor. Bu nasıl
açıklanabilir? "
Önce şu gerçeği anlamaya
çalışmak gerekir ki, Allah'ın kesin yasa­ları arasındaki ilişkilerde insanın
ruhsal ve psikolojik yönlenmesini sağ­layan etkiler vardır. Şer, kötülük,
sıkıntı ve huzursuzluk, ya da ha­yır, huzur, se­vinç ve bereket göreceli
kavramlardır. Bunlar herkese göre deği­şir. Nitekim aynı olayın, birini
sevindirirken, bir diğerini acılara boğ­duğu bi­linen bir ger­çektir. Örneğin
Allah Teâlâ, kullarından birinin duâsını ka­bul ederek ama­cını
gerçekleştirmekle onu sevindirmeyi, buna karşın o kimseden nefret eden bir
diğerini de dolayısıyla aynı anda üzmeyi ezelî ilminde takdir etmiş olabilir. Şu
halde bir kimse­nin, örneğin: "Allah'ım beni mutlu kıl!" diye duâ etmesi üzerine
o insa­nın gerçekten de her­hangi bir nedenle mutluluk duymaya başla­ması
Allah'ın ezelde böyle bir olayı bilmiş olmasındandır.
Ecel ve ömür meselelerine
gelince bunlarda hiçbir izâfîlik yoktur. Bilâkis ömür, ecel ve ölüm çok somut
hayat olaylarıdır. Bunların ke­sin ve pozitif açıklamaları vardır. Her insana
göre farklı anlamlarda yo­rum­lana­mazlar. Ölüm olayı, her insanın kanaat ve
yargısında yine ölümdür. Ecel ve ömür de böyledirler. Dolayısıyla ölümü
hazırlayan nedenlerle; değişken, izâfî psikolojik olayları karıştırmamak
gerekir.