Fetihle İlgili Diger Bazı Notlar

Fetihle İlgili Diger Bazı Notlar

Fetihle İlgili Diger Bazı Notlar:



Rasûlullah Mekke'ye başında siyah bir sarık
olduğu halde girdi. Kâbe'nin kapısı önünde durarak: "Bir olan Allah'tan başka
ilâh yoktur. O vaadinde sâdıktır. Kuluna yardım etmiştir. Tek başına ahzâbı
(orduları) dağıtmıştır" der ve halka yönelerek: "Bütün kan dâvâsı,
intikam hesabı veya hak iddiâ edilen mal şu iki ayağımın altındadır. Kâbe ile
ilgili sadece iki hizmet devam edecektir. Sidâne ve Sikâye hizmetleri... (Sidâne:
Kâbe'nin kapısını açma, kapatma ve onu temizleme vs. işlerini yürütme hizmeti;
sikâye, hacılara su dağıtma hizmeti... Câhiliye ve İslam'da bu hizmet Hz.
Abbâs'a aitti)" der ve devam eder: "Ey Kureyşliler size ne yapmamı
istersiniz?" Mekkeliler: "Sen kerim bir kardeşsin ve kerim bir kardeşin
oğlusun" derler. "Haydi gidin, hepiniz tulekaasınız/zâdlılarsınız"
buyurur.

Rasûlullah, Mekke halkına, diğer fethettiği
belde ahâlisine yaptığı muâmeleyi yapmamıştır. Devrin savaş hukukunda fethedilen
yerlerin ahâlisi esir edilir, malı da ğanîmet olarak alınırdı. Halbuki
Mekkelilere: "Gidin serbestsiniz" demiş, kendisine zulmün, işkencenin,
hakaretin her çeşidini yapan ve bir saat öncesine kadar kendisini yok etmek
için bütün güçleriyle çalışmış, çalışanları desteklemiş, bu maksatla Bedir, Uhud,
Hendek savaşlarını tertiplemiş olan Mekkelileri birkaç kişi hâriç toptan
affetmiş, sizler tulekâ'sınız demiştir. Tulekâ, "âzâd edilmişler" mânâsına
gelir. Tulekâ demesi, belirttiğimiz üzere harp hukukuna göre, savaşta ele
geçirilmeleri sebebiyle esir hükmünde olmalarındandır.

Mekkelileri âzâd ettikten sonra Kâbe'yi yedi
kere sa'y edip tavaf eder. İçine girer, orada namaz kılar. Kâbe'de bulunan 360
put temizlenir.

Sonra Safa tepesine oturarak önce erkeklerden ve
sonra da kadınlardan bey'at alır. Erkeklerden: "Güçleri yettikçe Allah ve
Rasûlüne itaat etmek ve dinlemek" şartı üzerine bey'at alır. Kadınlardan da:
"Allah'a şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ yapmamak, çocuklarını
öldürmemek, göre göre iftira atmamak, ma'rufta âsi olmamak" şartları üzerine
bey'at alır. Kadınlar için Allah'tan mağfiret talep eder. Kadınlarla bey'at
yaparken Rasûlullah, onların ellerine değmez, musâfaha yapmaz. Rivâyetler
Rasûlullah'ın nikâh düşen yabancı kadınlarla musâfaha etmediğini belirtir.

Öğle vakti olunca, Rasûlullah, Hz. Bilal'e ezan
okumasını emreder, Bilal (r.a.) Kâbe'nin damına çıkar. Kureyşliler tepelerin
üzerindedir, kimisi emân beklemekte, kimisine emân verilmiş. Hz. Bilal'in ezanı,
Mekkeliler'in bir kısmına ölümden beter üzüntü kaynağı olur:

Ebû Cehl'in kızı Cüveyriye: "Bilal'in Kâbe
üzerinde anırmasında hazır olmaması, babama Allah'ın ne büyük lütfu!" der.

Halid İbn Esed: "Allah babama lutfetti de bu
günü görmedi!" der.

Hâris İbn Hişam: "Keşke bugünden önce ölmüş
olsaydım" der.

Attâb İbn Esîd: "Allah babam Esid'e şu söyleneni
işittirmemekle ne büyük ikramda bulunmuştur!" der.

Ebû Süfyân: "Ben bir şey söylemeyeceğim. Şâyet
söylersem bunu şu çakıllar bile ona haber verecektir!" der.

Derken onlara Rasûlullah çıkagelir:
"Söylediklerinizi biliyorum" der ve hepsini tekrarlar. Hâris ve Attâb: "Şehâdet
ederiz ki sen Allah'ın Rasûlüsün. Bunu, bizimle olan şu kimseler ve bir de Allah
biliyordu. Başka kimse bilmiyordu!" derler.



İbn'l-Esir, henüz müslüman olmayan başka
bazılarının da benzer sözler sarfettiklerini, ancak sonradan hepsinin müslüman
olup, müslümanlıklarında samimi kaldıklarını belirtir. Rasûlullah'ın
Kureyşlilere hususî muâmelesi boşa değildir. Kısa zaman sonra hepsi müslüman
olacak, içlerinden niceleri istikbâlin zafer dolu seferlerine komutanlık
edeceklerdir.

Kâbe'yi bütün Arapların müşterek mâbedi kılan
hususlardan biri, her kabilenin kendine mahsus putunun orada yer alabilmesi idi.
Bu sebeple Kâbe'nin etrafında çok sayıda put vardı: 360 tane. İbn Hacer,
bunların kurşunla yere tesbit edildiklerini kaydeder. Bazı rivâyetlerde,
Rasûlullah'ın önünden geçtiği her putun, ensesinin üzerine düştüğü
belirtilmiştir.

Bu hadislerden, ulemâ, sûretin (put heykelin)
bulunduğu yerde namaz kılmanın mekruh olduğu hükmünü çıkarmıştır. "Çünkü
demişlerdir, şirk ihtimaline yer verir; eski milletlerin küfrü çoğunlukla
suretten gelmiştir."

Kâbe'nin dahili ise, Hz. Ömer tarafından
temizlenerek Rasûlullah'ın girip namaz kılabileceği hale getirilmiştir. Bazı
rivâyetlerde, içeride Rasûlullah'ın da su ve bez getirterek bazı suretleri
bizzat yıkadığı gelmiştir. İbn Hacer, bunu Hz. Ömer'in nazarından kaçmış
olabilen bazı küçük suretler olabilir diye te'vil eder.Hatta, bazı sütunlar
üzerinde Hz. İsa ve Meryem tasvirlerinin, Abdullah İbn'z-Zübeyr zamanına kadar
kaldığına, o zaman yeniden inşa edilince tamamen bu kalıntılardan
temizlendiğine temas eden rivâyetler gelmiştir.