Fecir | Konular | Kitaplar

KDV (Katma Değer Vergisi)

KDV



 

KDV (Katma Değer
Vergisi)

 

"KDV'ye bağlı olarak memurlara ödenen vergi
iâdesinin hükmü nedir? Eksik kalan faturaların başkalarından tamamlanması câiz
midir? Bir satıcıdan bir mal almadan fatura alıp, vergi iâdesinde kullanıbilir
mi?"

Önce KDV denen olayı şu haliyle
benimsemediğimizi ve de İslâmî olmadığını vurgulamak gerekir. Çünkü KDV
üreticiden değil, tüketiciden, bir başka ifade ile fabrikatörden değil, isçiden
ve çiftçiden alınan matrahına zarurî harcamaların da dâhil olduğu bir vergidir.
Meselâ otuz tane fabrikasi bulunan falan ağa, ürettiği mallara istediği fiyatı
koyarak satar ve ilk el olduğu için devlete böyle bir vergi de ödemez. Beş-on
çocuğu bulunan, kirada oturan ve herhangi bir işe giremediği için sosyal
güvenliği de olmayan, bu yüzden çoluk-çocuğunun tedavisi dâhil her türlü
ihtiyacını simit satarak karşılamaya çalışan Veli Efendi çocuğuna aldığı bir
lastik ayakkabıyla, hanımına alacağı basma fistana ve ilaca KDV öder. Bu yolla
devletin kasasında toplanan KDV (enflasyon hesaba katıldığında) yan fiyatından
daha aşağıya yine o falan ağaya teşvik kredisi olarak verilir. Falan ağa da,
gerçekte aldığı krediye faiz vermemekle beraber hatta bir de üste atmakla
beraber, rakamsal faizi maliyetine yansıtır. Meselâ on milyon TL.ye satacağı
malı söz konusu faizli on dört milyon TL.ye satar. Beri taraftan tüketici Veli
Efendi böylece KDV dışında o ağanın kredi borcunu (faiz demiyorum) da ödemeye
ortak edilir. Halbuki fakirden dolaylı ya da dolaysız hiç bir vergi alınmamalı,
malı transfer zenginden fakire doğru olmalıdır. Şu anda durum tam tersinedir.
Herhalde bu kapitalizmin gereği olarak yapılmaktadır. Buna bağlı olarak
tüketiciye ödenen vergi iâdesinin en olumsuz yönü de sadece bir sosyal güvenlik
müessesesine bağlı olup prim ödeyenlere verilmesidir. Böylece sanki devlet, "yüz
verirsen on veririm" demiş olmakta ve temelde insana değil üretime değer
verildiği gösterilmektedir. Bu da müslümanlar olarak bizim sosyal devlet
anlayışımıza uymayan bir durumdur. Buna göre KDV'yi ödeyen bizim simitçi Veli
Efendi vergi iâdesi de alamayacaktır. Sebep: İş bulup devlete prim ödememiştir.
İşte bizim anladığımız sosyal devlet, sadece hakkı olan değil, görevleri de olan
bir devlettir ve vatandaşına iş bulmak onun görevleri arasındadır.

Sorunun diğer bölümlerine gelince: Vergi iâdesi
devletten çalınmamakta, devlet bunu bilerek vermektedir. Hatta aldığının belki,
sadece yarısını iâde etmektedir. Bu yüzden alınmasında bir mahzur yoktur. Eksik
kalan faturaların başkasından tamamlanmasının da sakıncası yoktur. Çünkü bu
iâdeyi veren devlet bunu şart koşmamakta, sadece maaşından fazla olanı kabul
etmeyeceğini söylemektedir. Onun için önemli olan, belli miktarda KDV'nin
yatırıldığının faturalarla ibraz edilmesidir. Faturalar sahte olmadıktan ve
KDV'ye tâbi özel fatura olduktan sonra, şuradan ya da buradan olması önemli
görülmemektedir. Herhangi bir mal almadan fatura almakta da durum aynıdır. Yani
iâdeyi veren taraf (meselâ devlet) bundan zarar değil kâr etmektedir ve eğer
sorulsa kabul edeceği açıktır. Çünkü karşılıksız fatura verdiği sanılan esnaf
aslında bunu karşılıksız veriyor değildir, bir başkasına vermesi gerekip de
vermediği faturayı vermektedir ki, bu da devletin işine gelir ve karşılığında
alınan vergi iâdesi haksız yere alınmış olmaz, helâl olur (Allahu a'lem).