Neden mi?.
Neden mi
Neden mi?
Bakınız, İnsan vücudunun en çarpıcı olaylarından
yalnızca bir tanesi ruhsal dengedir. Bu olgu, tüme varım kuralına göre
vücuttaki sistemlerarası makro dengenin yalnızca bir parçasıdır. Bu denge,
sadece beyin hücrelerinin sağlıklı çalışmasıyla değil, bilakis sistemler
organizasyonunun bir bütün olarak normal faaliyetlerini sürdürmesiyle ancak
gerçekleşebilir. Tabiatıyla bu yalnızca insana özgü bir olay değil, aynı zamanda
bütün gelişmiş canlılar için de söz konusudur. Ancak akıl ve zekâ ile diğer tüm
canlılardan ayrılan insan harikasının, sırf bir tek tane beyin hücresinin,
şimdiye kadar keşfedilebilmiş bazı yanları vardır ki değil vücudun tümünü
incelemek, bu minicik hücre üzerinde azıcık düşünmek bile yeterlidir. Aslında
bu küçücük canlının henüz keşfedilememiş yanları bulunduğuna, ya da
fonksiyonlarının en son halkasına ulaşmanın asla mümkün olamayacağına ihtimal
vermek gerekir ki bu, Allah Teâlâ'nın, insanı hayretler içinde mesteden sanat
gücünü bize yansıtması bakımından son derece düşündürücüdür.
Evet, çapı en çok on mikron olan minicik bir
sinir hücresinin, stoplazma denen bir sıvı ile dolu olduğu, bugün artık
ortaokul öğrencileri tarafından da bilinmektedir. Bu minicik canlının kendine
göre beslenmesi, yaşam sistemi ve birtakım görevleri bulunduğunu bilmek de
artık pek ilginç sayılmamaktadır. Fakat beyinde sayıları on milyarı bulan bu
kadar minnacık varlıkların, değil dıştan gelen soyut değerdeki ses, ışık ve ısı
gibi olayları, aynı zamanda bizi sevindiren, üzen, ürküten, korkutan, güldüren
ve ağlatan somut değerdeki etkenleri de algılamasına ne dersiniz ?!
Alimlerin ifadesine göre: "sadece beyinde on
milyar böyle hücre, yani on milyar karar merkezi vardır."
[1]
Bir insan kafatası içinde yer alan ve görünürde
iki avuç yağdan başka bir şey olmadığı sanılan, ama aslında başlı başına engin
bin âlem olan beyin hakkındaki en büyük rakam hiç kuşkusuz bu değildir.
Biz sevinirken, üzülürken, konuşurken, korku ve
endişelere kapılırken, hayret ederken, gülerken, ağlarken, dokunurken,
tadarken, koklarken, işitirken, görürken, imrenirken kıskanırken ve daha
sayılamayacak kadar çeşitli ve birbirinden son derece farklı duygular içinde
yüzerken beyin dediğimiz bu küçük âlemin içinde -saniyede- belki
yüzmilyonlarca, belki daha çok sayıda hayat olayları cereyan etmektedir. İşte
bu duyumların meydana gelmesinde belli yasalara ve hesaplara göre rol alan
hücreler arasındaki başdöndürücü iletişim olaylarını, alınan uyarı
mesajlarının nasıl değerlendirilip karara bağlandığını, organlara nasıl emir
iletildiğini, bu olaylar sırasında meydana gelen elektrik akımlarını, kimyasal
salgılama hadiselerini en iyi bilen ve bu yolda bir ömür harcayan ünlü ilim
adamları bile insan vücudunun üzerinde yer alan bu küçük kürenin içindeki göz
kamaştırıcı ilâhî sanat harikası karşısında dehşetlerini, hayranlıklarını,
mahcubiyet ve acizliklerini âdetâ gözyaşı dökerek ifade etmişlerdir.
İnsan beyninin bu havsala almaz potansiyeli ve
fonksiyonları yanında insan vücudu (sadece bilinen yönleriyle) bir bütün olarak
incelendiği zaman elde edilecek sırf rakamsal değerler bile bu muazzam eserin
yüce yaratıcısı karşısında en katı yürekli inkarcıları dahi yumuşatmak için
yeterlidir. Bu bilgileri ise ilgili ihtisas kaynaklarında bulmak ya da
erbabından öğrenmek mümkündür.
[2]
[1]
Prof. Dr. Ayhan Songar, Beynimiz ve sinirlerimiz, S. 10 Yeni Asya Yayınları
[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 94-96.
Neden mi?
Bakınız, İnsan vücudunun en çarpıcı olaylarından
yalnızca bir tanesi ruhsal dengedir. Bu olgu, tüme varım kuralına göre
vücuttaki sistemlerarası makro dengenin yalnızca bir parçasıdır. Bu denge,
sadece beyin hücrelerinin sağlıklı çalışmasıyla değil, bilakis sistemler
organizasyonunun bir bütün olarak normal faaliyetlerini sürdürmesiyle ancak
gerçekleşebilir. Tabiatıyla bu yalnızca insana özgü bir olay değil, aynı zamanda
bütün gelişmiş canlılar için de söz konusudur. Ancak akıl ve zekâ ile diğer tüm
canlılardan ayrılan insan harikasının, sırf bir tek tane beyin hücresinin,
şimdiye kadar keşfedilebilmiş bazı yanları vardır ki değil vücudun tümünü
incelemek, bu minicik hücre üzerinde azıcık düşünmek bile yeterlidir. Aslında
bu küçücük canlının henüz keşfedilememiş yanları bulunduğuna, ya da
fonksiyonlarının en son halkasına ulaşmanın asla mümkün olamayacağına ihtimal
vermek gerekir ki bu, Allah Teâlâ'nın, insanı hayretler içinde mesteden sanat
gücünü bize yansıtması bakımından son derece düşündürücüdür.
Evet, çapı en çok on mikron olan minicik bir
sinir hücresinin, stoplazma denen bir sıvı ile dolu olduğu, bugün artık
ortaokul öğrencileri tarafından da bilinmektedir. Bu minicik canlının kendine
göre beslenmesi, yaşam sistemi ve birtakım görevleri bulunduğunu bilmek de
artık pek ilginç sayılmamaktadır. Fakat beyinde sayıları on milyarı bulan bu
kadar minnacık varlıkların, değil dıştan gelen soyut değerdeki ses, ışık ve ısı
gibi olayları, aynı zamanda bizi sevindiren, üzen, ürküten, korkutan, güldüren
ve ağlatan somut değerdeki etkenleri de algılamasına ne dersiniz ?!
Alimlerin ifadesine göre: "sadece beyinde on
milyar böyle hücre, yani on milyar karar merkezi vardır."
[1]
Bir insan kafatası içinde yer alan ve görünürde
iki avuç yağdan başka bir şey olmadığı sanılan, ama aslında başlı başına engin
bin âlem olan beyin hakkındaki en büyük rakam hiç kuşkusuz bu değildir.
Biz sevinirken, üzülürken, konuşurken, korku ve
endişelere kapılırken, hayret ederken, gülerken, ağlarken, dokunurken,
tadarken, koklarken, işitirken, görürken, imrenirken kıskanırken ve daha
sayılamayacak kadar çeşitli ve birbirinden son derece farklı duygular içinde
yüzerken beyin dediğimiz bu küçük âlemin içinde -saniyede- belki
yüzmilyonlarca, belki daha çok sayıda hayat olayları cereyan etmektedir. İşte
bu duyumların meydana gelmesinde belli yasalara ve hesaplara göre rol alan
hücreler arasındaki başdöndürücü iletişim olaylarını, alınan uyarı
mesajlarının nasıl değerlendirilip karara bağlandığını, organlara nasıl emir
iletildiğini, bu olaylar sırasında meydana gelen elektrik akımlarını, kimyasal
salgılama hadiselerini en iyi bilen ve bu yolda bir ömür harcayan ünlü ilim
adamları bile insan vücudunun üzerinde yer alan bu küçük kürenin içindeki göz
kamaştırıcı ilâhî sanat harikası karşısında dehşetlerini, hayranlıklarını,
mahcubiyet ve acizliklerini âdetâ gözyaşı dökerek ifade etmişlerdir.
İnsan beyninin bu havsala almaz potansiyeli ve
fonksiyonları yanında insan vücudu (sadece bilinen yönleriyle) bir bütün olarak
incelendiği zaman elde edilecek sırf rakamsal değerler bile bu muazzam eserin
yüce yaratıcısı karşısında en katı yürekli inkarcıları dahi yumuşatmak için
yeterlidir. Bu bilgileri ise ilgili ihtisas kaynaklarında bulmak ya da
erbabından öğrenmek mümkündür.
[2]
[1]
Prof. Dr. Ayhan Songar, Beynimiz ve sinirlerimiz, S. 10 Yeni Asya Yayınları
[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 94-96.
İMAN-MUMİN
- 1- Yanlış Algılama
- Birinci Kısım Tasdikle İlgili İtikadiyat'tır
- İMAN.. İman; Anlam ve Mahiyeti
- İmanla İlgili Sünnetullah (Allah'ın Değişmez Yasaları)
- Matbu İman
- 2- Kuşku İle Algılama
- İkinci Kısım Dille Alakalı Ameller
- İmanın Sahih (Geçerli) ve Kabule Şayan Olmasının Şartları
- Kur'an'da İman.
- Mevkuf İman
- 3- Çözümleyememe
- İman ve Gayb, İnanabilme Yeteneği
- İmanı Bozan Haller
- İmanın Dereceleri 1) İcmali İman
- Üçüncü Kısım Bedenî Ameller
- 1. Çeşit Muayyen Şeylere Ait Olanlar
- 1) Cibt ve Tağuta İnanmak
- 2) Tafsili İman
- 4- Kavrama Veya Duyumsama
- İman ve Diyalektik.
- 1- Sağlam Duyular
- 2. Çeşit Kendisine Tabi Olanlarla İlgili Şeyler
- 2) Şirk Koşmak
- Kelâmcı Kamplar
- Tafsili İmanın Dereceleri ve İman Esasları
- 2- Akıl
- 3. Çeşit Âmmeye Müteallik Şeyler
- 3) Kâfirleri Veli ve Yönetici Tanımak
- İman Artar, Eksilir mi?.
- Mu'tezilîler