Fecir | Konular | Kitaplar

YÜCE ALLAH'IN ZATI, SIFATLARI VE İSİMLERİ HAKKINDA BAHİS

YÜCE ALLAH



YÜCE ALLAH'IN ZATI, SIFATLARI VE İSİMLERİ



HAKKINDA BAHİS



Yüce Allah'a, sıfat ve haber olarak muteber olanlar altı kısımdır:



1.     
Yüce Allah'ın Zatına nisbet edilir. Bir kimsenin Zat, mevcûd ve şey
demesi gibi.



2.     
el-Âlîm, el-Kadîr ve es-Semî' gibi manevi sıfatlarına nisbet edilir.



3.     
el-Hâlık ve er-Razzâk gibi sıfatları, fiillerine nisbet edilir



4.     
Sadece tenzihe nisbet edilir. Ve subûtu (=devamlılığı) içermesi gerekir.
Çünkü yoklukta kemâl (=mükemmellik) yoktur. el-Kuddûs ve es-Selâm gibi.



5.     
İnsanların çoğu bunu zikretmez. Bu sayılan birçok sıfatın tamamına
delalet eden isimdir. Belirli bir sıfata özgü kılınmaz. Bilakis o, tekil bir
manaya değil de kendi manasına delalet eder. Örneğin, el-Mecîd, el-Azîm ve es-Samed
gibi. Çünkü el-Mecîd, kemâl sıfatlardan bir çoğu ile sıfatlanan kimsedir. Ve
onun lafzı da bu manaya delalet eder. Çünkü bu isim; genişlik, çokluk ve
ziyadelik için zikredilmiş bir isimdir. Örneğin, "me-ce-de" kökünden türemiş
"istemcede" (=bol oldu, geniş oldu) ve "emcede" (=çayırı bol meraya uğradı)
manalarında kullanılmıştır: "İstemcede'l-merhu ve'l-afâr" (=merh ve afâr
ağaçları[1]
ateş bakımından bol oldular) denilir. Ve "emcede'n-nakatu'l-ulf" (=Deve, ulf
ağacına uğradı) gibi.                 



Kur'ân'dan örnek ise {
ذُو
الْعَرْشِ الْمَجِيدُ
}
"O, Şerefli Arş'ın sahibidir"
(Burûc,



85/15.)
el-Mecîd sıfatı; genişliğinden, büyüklüğünden ve şerefinden dolayı Arşın sıfatı
olmuştur. Rasûlullah (s.a.v.)'in bize öğrettiği gibi yüce Allah'tan Resûlüne
salat ve selamın talebiyle birlikte bu ismin nasıl geldiğini iyice düşünmek
gerekir.[2]



 Çünkü yüce Allah, vermenin genişliğinden, çokluğundan ve devamlılığından dolayı
arz etme ve ziyadesiyle talep makamındadır.



 



Dua eden kimse

"Beni affet, bana merhamet et! Muhakkak ki Sen Gafûr ve Rahîmsin"
demesiyle talep ettiği şeyi gerektiren ismi getirir. Eğer

"muhakkak ki Sen Semî' ve Basîr'sin"
deseydi dua diğeri kadar güzel olmazdı. Dua, isimleriyle ve sıfatlarıyla
kendisine tevessül edilene ulaşır. Bu, vesilelerin en yakını ve yüce Allah'ın en
çok sevdiği tevessüldür.



İmam Ahmed'in

"Müsned"inde
ve Tirmizî'nin ("Sünen")indeki
bir hadiste Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:



"Ya Ze'l-Celâli ve'l-İkrâm'a sarılıp ayrılmayın[3]"



Başka bir hadiste:

"Ey Allahım! Muhakkak ki ben hamdi Sana has kılarak Senden istiyorum.  Senden
başka hiç bir ilâh yoktur. Sen Mennânsın. Gökleri ve yeri yaratansın. Ya Ze'l-Celâli
ve'l-İkrâm"[4]



Bu, O'na hamd ederek dua ve tevessüldür. el-Mennân olandan başka hiçbir ilâh
yoktur sözü isimleri ve sıfatlarıyla O'na tevessüldür. Bu tevessül icabete daha
müstahak ve Allah katında gerçekleştirilmeye daha layıktır. Bu, Tevhîd
konularının içerisinde en büyük konudur. Biz burada konuya işaret etmeye
çalıştık. Yüce Allah'ın öğüt verdiği kimse için bu konu açıldı.



el-Azîm, kemâl sıfatlardan bir çoğu ile vasıflanan kimsedir. es-Samed'de
böyledir.



İbn Abbâs (r.a) Samed hakkında şöyle der: "Samed, yücelikte ve şerefte kemale
eren kimsedir"   



İbn Vâil ise şöyle der: "O, şerefi son haddine ulaşan kimsedir."



İkrime'de şöyle der: "O'nun üzerinde hiç kimse yoktur."



Zeccâc'da şöyle der: "O, şerefte son hadde ulaşmıştır. Böylece her şey O'na
muhtaç olmuştur."



Enbârî'de şöyle der: "Samed'in, üzerinde hiç kimsenin olmadığı efendi olduğuna
ve insanların ihtiyaçlarında ve işlerinde  O'na muhtaç olduğuna lugat ehli
arasında hiçbir ihtilaf yoktur."



Ondan türeyen kelimede aynı manaya delalet eder. Çünkü bu toplamak ve ona
yönelmeyi içeren bir teveccühtür. Efendiliğin ve şerefin tüm sıfatları O'nda
toplanır. Bunun sözlükteki asıl ismi için şu şiir delil getirilmiştir:



"Beni Esedin şereflisi Seyyid ve Samed olan Amr bin Yerbû'nun haberini ölüm
habercisi erken getirdi"[5]



Araplar, "ileri gelenlerini", kendilerine yönelen kimselerin güvenlerini
topladığı ve kendilerinde efendiliğin tüm sıfatlarının bulunduğu için "Samed"
diye isimlendirirler.



6. Sıfat olan iki ismin birleşmesiyle meydana gelen sıfattır. Bunun kadri tek
gelmesinden daha yücedir. Örneğin, el-Ganiyyu'l-Hamîd, el-Afuvvu'l-Kadîr ve el-Hamîdu'l-Mecîd
gibi. Kur'ân'da birleşen isimlerin ve birleşen sıfatların hepsi böyledir.
Muhakkak ki el-Ganiyy, kemâl bir sıfattır. Hamd'da aynı şekilde kemâl bir
sıfattır. el-Ganiyy ve el-Hamîd'in birleşmesiyle bambaşka bir kemallik oluşur.
Yüce Allah için el-Ğaniyy sıfatından dolayı bir övgü vardır. el-Hamîd sıfatından
dolayı da bir övgü vardır. Bunun ikisinin birleşmesinden dolayı da bambaşka bir
övgü vardır. el-Afuvvu'l-Kadîr, el-Hamîdu'l-Mecîd ve el-Azîzu'l-Hâkim'de aynı
şekildedir. Bunu üzerinde çok iyi düşünmek gerekir. Çünkü bu, ilimlerin en
şereflilerindendir.[6]



 



* * *

 




[1]
     Merh (=badiye ağacı) ve Afâr, iki ağacın isimleridir. Bu ağaçlar, yaş
olmasına rağmen çakmak taşı gibi ateş çıkarırlar ve onlardan ateş elde
edilir. (ç.)   




[2]
     Salat ve selamın sonunda "İnneke Hamîdun Mecîd" denir. (ç.)






[3]
     Ahmed b. Hanbel,

4/177;
Tirmizî, Deavât

92
(3525).
Tirmizî bu hadis hakkında "garib" demiştir.
 




[4]
     Bu hadisin tahrici daha önce geçmişti. 
 




[5]
Zeccâc, Meâni'l-Kur'ân,

5/378;
İbnu'l-Manzûr, Lisân'l-Arab, "ha-mi-de" maddesi
 




[6]
Bedâiu'l-Fevâid,

1/159-164.