Hz. Musa ile Hızır Kıssası
Hz
Hz. Musa ile Hızır
Kıssası
"Bir vakit Musa genç adamına demişti ki:
"Durup dinlenmeyeceğim, ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut
senelerce yürüyeceğim."[1]
Tefsirde Musa'nın genç adamının Yuşa b. Nun
adında biri olduğu, Hz. Musa'ya hizmet ettiği, ondan ilim öğrendiği rivayet
edilmektedir.
Ayette sözü edilen iki denizin hangi denizler
olduğuna dair bir sarahat yoktur. Bunların Hazar denizi ile Karadeniz olduğu,
yahut Nil ile Mavi Nil olabileceği ifâde edilmektedir. Bir başka anlayışa göre,
bu iki denizden biri Hz. Musa, diğeri de Hızır (a.s.)'ın batın âleminin
denizidir.
"Her ikisi iki denizin birleştiği yere
varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yola koyulmuştu."[2]
Rivayete göre, genç bir yakını ile Hz. Musa
(a.s.) bu yolculuğa Allah (c.c.) tarafından kendisinden bilgili olduğu haber
verilen Hızır (a.s.) ile buluşmak için çıkmıştı.
Yanlarında bir de cansız balık vardı, bu balık
Allah'ın kudretiyle canlanır, denize sıçrayıp giderse, bu, Hızır (a.s.)'ın
orada olduğuna işaret olacaktı.
"Buluşma yerini geçip gittiklerinde Musa,
genç adamına: «Kuşluk yemeğimizi getir, hakikaten yolculuğumuz yüzünden
başımıza epeyce sıkıntı geldi.» dedi.
Genç adam: «Gördün mü?» dedi, «Kayaya
sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası
unutturmadı. O şaşılacak şekilde denizde yolunu bulup gitmişti.»"[3]
Burada Hz. Musa (a.s.) ın genç arkadaşına
şaşkınlık veren, ölmüş bir balığın bir mucize neticesinde canlanarak denize
akıp gitmesidir. Bu mucizenin tahakkuk ettiği yer Hz. Hızın (a.s.) ın bulunduğu
yerdi.
Hz. Musa (a.s.) bunu bildiği için, adamına
balığın canlanarak denize girmesi hâlinde bundan kendisini haberdar etmesini
tembih etmişti. Fakat bir kayanın yanında istirahata çekildiklerinde ve belki de
Hz. Musa (a.s.)'ın uykuya daldığı bir sırada balık denize sıçradığı hâlde adam
haber verme görevini unutmuştu. Bir miktar daha ilerleyip, Hz. Musa yemekten
bahsedince arkadaşı balığın denize gittiğini hatırlamıştı.
"Musa: «İşte aradığımız o idi.» dedi. Hemen
izlerinin üzerine geri döndüler.
Derken kullarımızdan bir kul buldular, ki ona
katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan
ilim öğretmiştik.
Musa ona: «Sana öğretilenden bana doğruyu
bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?» dedi.
Dedi ki: «Doğrusu sen benimle beraberliğe
sabredemezsin! İç yüzünü kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?»
Musa: «İnşallah,» dedi. «sen beni sabreder
bulacaksın, senin emrine karşı gelmem.»
(O, kul:) «Eğer bana tabi olursan, sana bilgi
verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma.» dedi.
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye
bindikleri zaman o (Hızır), gemiyi deldi. Musa: «Halkını boğmak için mi
deldin? Gerçekten sen ziyanı büyük bir iş yaptın.»
(Hızır:) «Sen benimle asla sabredemezsin,
demedim mi?» dedi.
Musa dedi ki: «Unuttuğum şeyden dolayı beni
muaheze etme, işimde bana güçlük çıkarma!» dedi.
Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa
rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü.
Musa dedi ki: «Tertemiz bir canı, bir can
karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği hâlde) katlettin ha! Gerçekten sen
fena bir şey yaptın.»
(Hızır:) «Ben sana benimle beraberliğe
sabredemezsin, demedim mi?» dedi.
Musa dedi ki: «Eğer bundan sonra sana bir şey
sorarsam benimle arkadaşlık etme, hakikaten benim tarafımdan sen özre
ulaştın.»"[4]
Bu sözü ile Hz. Musa artık özür dileyecek hâli
kalmadığını anlatmak istemişti.
"Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına
varıp onlardan yiyecek istediler. Bunun üzerine köy halkı onları misafir
etmekten kaçındılar. Bu arada orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla
karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: «Dileseydin, elbette buna
karşılık bir ücret alırdın!» dedi.
(Hızır) şöyle dedi: «İşte bu seninle aramızın
açılmasıdır. Şimdi sana hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber
vereyim:
O gemi var ya, denizde çalışan yoksul
kimselerindi. Onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) onların ilerisinde her
(sağlam) gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı."[5]
Şu hâlde Hızır (a.s.), fakir denizcilerin
gemisini yaralamakla geminin gasp edilme ihtimalini ortadan kaldırmış,
böylece fakirlere iyilik etmişti.
"Erkek çocuğa gelince, onun mü'min olan ana
ve babasına karşı azgınlık ve nankörlük göstereceğini yahut onları saptırarak
azgınlık ve inkarcılığa boğacağını önceden biliyorduk.
(Devam etti:) Böylece istedik ki, Rableri
onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.
Duvara gelince.. Şehirde iki yetimin idi.
Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları ise iyi yaşayışlı kimse idi.
Rableri istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler, Rablerinden bir
rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte
hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."[6]
İşte sabırsızlık böyle toptan ayrılıklara sebep
oluyor.
[7]
[1]
Kehf, 18/60
[2]
Kehf, 18/61
[3]
Kehf, 18/62-63
[4]
Kehf, 18/64-76
[5]
Kehf, 18/77-79
[6]
Kehf, 18/80-82
[7]
Fatma Keskin, Sabır, Misyon Yayınları.
Hz. Musa ile Hızır
Kıssası
"Bir vakit Musa genç adamına demişti ki:
"Durup dinlenmeyeceğim, ta iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut
senelerce yürüyeceğim."[1]
Tefsirde Musa'nın genç adamının Yuşa b. Nun
adında biri olduğu, Hz. Musa'ya hizmet ettiği, ondan ilim öğrendiği rivayet
edilmektedir.
Ayette sözü edilen iki denizin hangi denizler
olduğuna dair bir sarahat yoktur. Bunların Hazar denizi ile Karadeniz olduğu,
yahut Nil ile Mavi Nil olabileceği ifâde edilmektedir. Bir başka anlayışa göre,
bu iki denizden biri Hz. Musa, diğeri de Hızır (a.s.)'ın batın âleminin
denizidir.
"Her ikisi iki denizin birleştiği yere
varınca balıklarını unuttular. Balık denizde yola koyulmuştu."[2]
Rivayete göre, genç bir yakını ile Hz. Musa
(a.s.) bu yolculuğa Allah (c.c.) tarafından kendisinden bilgili olduğu haber
verilen Hızır (a.s.) ile buluşmak için çıkmıştı.
Yanlarında bir de cansız balık vardı, bu balık
Allah'ın kudretiyle canlanır, denize sıçrayıp giderse, bu, Hızır (a.s.)'ın
orada olduğuna işaret olacaktı.
"Buluşma yerini geçip gittiklerinde Musa,
genç adamına: «Kuşluk yemeğimizi getir, hakikaten yolculuğumuz yüzünden
başımıza epeyce sıkıntı geldi.» dedi.
Genç adam: «Gördün mü?» dedi, «Kayaya
sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası
unutturmadı. O şaşılacak şekilde denizde yolunu bulup gitmişti.»"[3]
Burada Hz. Musa (a.s.) ın genç arkadaşına
şaşkınlık veren, ölmüş bir balığın bir mucize neticesinde canlanarak denize
akıp gitmesidir. Bu mucizenin tahakkuk ettiği yer Hz. Hızın (a.s.) ın bulunduğu
yerdi.
Hz. Musa (a.s.) bunu bildiği için, adamına
balığın canlanarak denize girmesi hâlinde bundan kendisini haberdar etmesini
tembih etmişti. Fakat bir kayanın yanında istirahata çekildiklerinde ve belki de
Hz. Musa (a.s.)'ın uykuya daldığı bir sırada balık denize sıçradığı hâlde adam
haber verme görevini unutmuştu. Bir miktar daha ilerleyip, Hz. Musa yemekten
bahsedince arkadaşı balığın denize gittiğini hatırlamıştı.
"Musa: «İşte aradığımız o idi.» dedi. Hemen
izlerinin üzerine geri döndüler.
Derken kullarımızdan bir kul buldular, ki ona
katımızdan bir rahmet (vahiy ve peygamberlik) vermiş, yine ona tarafımızdan
ilim öğretmiştik.
Musa ona: «Sana öğretilenden bana doğruyu
bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?» dedi.
Dedi ki: «Doğrusu sen benimle beraberliğe
sabredemezsin! İç yüzünü kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?»
Musa: «İnşallah,» dedi. «sen beni sabreder
bulacaksın, senin emrine karşı gelmem.»
(O, kul:) «Eğer bana tabi olursan, sana bilgi
verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma.» dedi.
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye
bindikleri zaman o (Hızır), gemiyi deldi. Musa: «Halkını boğmak için mi
deldin? Gerçekten sen ziyanı büyük bir iş yaptın.»
(Hızır:) «Sen benimle asla sabredemezsin,
demedim mi?» dedi.
Musa dedi ki: «Unuttuğum şeyden dolayı beni
muaheze etme, işimde bana güçlük çıkarma!» dedi.
Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa
rastladıklarında Hızır hemen onu öldürdü.
Musa dedi ki: «Tertemiz bir canı, bir can
karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği hâlde) katlettin ha! Gerçekten sen
fena bir şey yaptın.»
(Hızır:) «Ben sana benimle beraberliğe
sabredemezsin, demedim mi?» dedi.
Musa dedi ki: «Eğer bundan sonra sana bir şey
sorarsam benimle arkadaşlık etme, hakikaten benim tarafımdan sen özre
ulaştın.»"[4]
Bu sözü ile Hz. Musa artık özür dileyecek hâli
kalmadığını anlatmak istemişti.
"Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına
varıp onlardan yiyecek istediler. Bunun üzerine köy halkı onları misafir
etmekten kaçındılar. Bu arada orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla
karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: «Dileseydin, elbette buna
karşılık bir ücret alırdın!» dedi.
(Hızır) şöyle dedi: «İşte bu seninle aramızın
açılmasıdır. Şimdi sana hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber
vereyim:
O gemi var ya, denizde çalışan yoksul
kimselerindi. Onu kusurlu yapmak istedim, (çünkü) onların ilerisinde her
(sağlam) gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı."[5]
Şu hâlde Hızır (a.s.), fakir denizcilerin
gemisini yaralamakla geminin gasp edilme ihtimalini ortadan kaldırmış,
böylece fakirlere iyilik etmişti.
"Erkek çocuğa gelince, onun mü'min olan ana
ve babasına karşı azgınlık ve nankörlük göstereceğini yahut onları saptırarak
azgınlık ve inkarcılığa boğacağını önceden biliyorduk.
(Devam etti:) Böylece istedik ki, Rableri
onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin.
Duvara gelince.. Şehirde iki yetimin idi.
Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları ise iyi yaşayışlı kimse idi.
Rableri istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler, Rablerinden bir
rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte
hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur."[6]
İşte sabırsızlık böyle toptan ayrılıklara sebep
oluyor.
[7]
[1]
Kehf, 18/60
[2]
Kehf, 18/61
[3]
Kehf, 18/62-63
[4]
Kehf, 18/64-76
[5]
Kehf, 18/77-79
[6]
Kehf, 18/80-82
[7]
Fatma Keskin, Sabır, Misyon Yayınları.
SABIR
- Sabır Ve Namaz.
- SABIR..
- Önsöz.
- Sabr'ın Tanımı ve Mahiyeti
- Sabrın Anlamı Ve Çeşitleri
- Sabrın Önemi
- Sabırlı Olmak.
- Sözlü Saldırı Ve Eziyetlere Karşı Sabır
- Fiilî Saldırı Ve Eziyetlere Karşı Sabır
- Merhametli Olmak.
- Mütevazi Olmak.
- Daveti Allah İçin Yapmak.
- Kur'an-ı Kerim Sabrı Anlatıyor
- Asr Sûresinin Meali
- Asr Sûresi Hakkında Açıklama.
- Kur'an-ı Kerim'de Sabır
- Sabırda Israrlı Olmak
- Hadis-i Şeriflerde Sabır ve Sabrın Fazileti
- Tahrife Kurban Giden Sabır Kavramı Sabır; Pasiflik, Zillet ve Miskinlik midir?.
- Sabır Aktif Bir Direniştir
- Sabrın Sözlük Anlamları
- İman-Sabır İlişkisi
- İslâmî Hareket Mücadeleyi; Mücadele de Sabrı Gerektirir
- Sabrı Tavsiye.
- Kur'an-ı Kerim'de Peygamberlerin Sabırlarından Örnekler
- Hz. Musa ile Hızır Kıssası
- Eyyüb (a.s.)'ın Sabrına Dair Birkaç Söz..
- Hz. Yakup (a.s.)'ın Sabrı
- Sabır Çeşitleri
- 1. İbadetlerin Getirdiği Çilelere Sabır