Sabır Ve Namaz.
"Ey mü'minler! Sabırla ve namazla Allah (c.c.)'tan yardım isteyin. Hiç şüphesiz Allah (c.c.) sabredenlerle beraberdir."[1]
Ölümlü, zayıf ve gücü sınırlı olan insanın, en
büyük güç kaynağı ile yani Yüce Allah (c.c.) ile ilişki kurması, karşılaştığı
zorluklar, sınırlı gücünün kapasitesini aşınca O'ndan yardım istemesi mutlaka
gereklidir. Ne zaman? Gizli, açık bütün şer güçler ile karşı karşıya kalınca...
İç güdü ve ihtirasları engellemek ile arzuların
kışkırtması arasında doğru yolda ilerlemenin üzerine bindirdiği sıkıntı ağır
bir baskıya dönüşünce...
Amansız azgınlıklara ve fesat girişimlere karşı
verdiği mücadelenin baskısı altında ezilmeye yüz tuttukça...
Sınırlı ömrüne göre aşacağı yolun ve ulaşacağı
hedefin uzakta olduğunu anladıktan sonra akşam vaktinin eşiğinde olmasına
rağmen henüz hiçbir yere varmadığını, ömür güneşinin batmaya yüz tutmasına
rağmen henüz beklediği şeylerden hiçbirini elde edemediğini tespit edince...
Kötülüğün yayılıp güçlendiğini, buna karşılık
iyiliğin gitgide zayıfladığını, ufukta hiçbir aydınlık kırıntısı ve yolda
hiçbir işaretin olmadığını görünce...
İşte böylesine zor durumlarda namazın değeri
ortaya çıkar. Namaz, ölümlü bir insan ile sürekli ve kalıcı bir güç olan Yüce
Allah (c.c.) arasındaki doğrudan ilişkidir.
Namaz: Tek başına kalmış garip bir damlacığın,
hiç kurumayan gür bir su kaynağıyla belirlenmiş bir buluşma vaktidir.
Namaz: Küçük yeryüzü realitesinin sınırlarını
aşarak, büyük evrensel realitenin uçsuz-bucaksız alanına yükselmektir.
Namaz: Yakıcı çöl sıcağında serin bir meltem,
bir ilkbahar yağmurunun taneciği, bir ağaç gölgesidir.
Namaz: Yorgun ve kırık kalplere yönelik şefkatli
bir el okşayışıdır.
Böyle olduğu içindir ki, Peygamberimiz sıkıntılı
anlarında müezzini Hz. Bilal'e: "Ey Bilal! Bize onun (namazın) aracılığı ile
nefes aldır." buyururdu. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) zor bir işle
karşılaşınca Yüce Allah (c.c.) ile daha çok buluşabilmek için her zamankinden
daha çok namaz kılardı.
İslam, bir ibadet sistemidir. İbadetlerde pek
çok sırlar saklıdır. İbadetin sırlarından biri; onun yol azığı, ruhun enerji
kaynağı ve kalbin cilası oluşudur. Ne zaman ağır bir yükümlülük ile karşı
karşıya gelsek namaz, bu yükümlülüğü tatlılıkla, neşe ile ve kolaylıkla
karşılamamızı sağlayan bir kalp anahtarıdır. Nitekim Yüce Allah (c.c.)
Peygamberimizi (s.a.v.) bildiğimiz sıkıntılı ve ağır görevine seçince
kendisine şöyle buyurmuştu:
"Ey örtüsüne bürünen Muhammed! Gece
yarısında, istersen bundan biraz sonra, istersen biraz önce, bir süre için kalk
ve ağır ağır Kur'an oku. Gerçekten biz sana taşıması zor, ağır bir söz
vahyedeceğiz."[2]
Görüldüğü gibi Peygamberimizin (s.a.v.) bu ağır
söze, zor yükümlülüğe, son derece önemli rolünü üstlenmeye hazırlanması, gece
yarısı kalkıp ağır ve ahenkli biçimde Kur'an okumakla gerçekleşmişti.
Namaz: Kalbi genişleten, Allah (c.c.) ile
aradaki ilişkiyi güçlendiren, insanın önündeki işi kolaylaştıran, yoluna ışık
saçan, gönüllere sabır, teselli, huzur ve güven bağışlayan bir ibadettir.
İşte bundan dolayı, burada yüce Allah (c.c.)
büyük sıkıntıların eşiğinde olan müslümanları sabırlı olmaya ve namaz kılmaya
yöneltiyor. Bu yönlendirmenin hemen arkasından da onun sonucu geliyor.
"Hiç şüphesiz Allah sabredenler ile
beraberdir."[3]
Allah (c.c.) sabredenler ile beraberdir. Onları
destekler, kendilerine direnme gücü verir, güçlerini arttırır. Onlara yoldaş
olur, koyuldukları yolda kendilerini yalnız bırakmaz. Onları sınırlı enerjileri
ve yetersiz güçleriyle baş başa bırakmaz, aksine azıkları bitince kendilerine
takviye azık gönderir. Yolları uzayınca azimlerini yeniler.
Yüce Allah (c.c.) bu ayetin başında onlara "Ey
mü'minler!" şeklindeki sevimli hitapla seslenmekte ve bu sevimli hitabı, "Hiç
şüphesiz Allah sabredenler ile beraberdir." biçimindeki hoş ve
yüreklendirici bir müjde ile sona erdirmektedir.
Sabırla ilgili çok sayıda hadis vardır.
Biz burada müslüman cemaati, ağır sorumluluğuna
yüklenmeye ve rolünü üstlenmeye hazırlama amacı güden Kur'an ayetleriyle yakın
bir paralellik gösteren bir kaç tanesini hatırlatmak istiyoruz.
Ebû Abdullah Habbab b. Eret (r.a.) diyor ki:
"Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün cübbesini yastık
yapıp başının altına koymuş olarak Kabe'nin gölgesinde uzanmışken, bizler
durumumuzdan şikayet ederek kendisine «Bizim için zafer dilesen, bizim için
dua etsen.» dedik. O da bize dönerek:
«Sizden önceki ümmetlerden adamın biri
yakalanır. Yerde kazılan kuyuya konur, daha sonra bir testere getirilerek
başına yerleştirilir. Başı biçilerek ikiye ayrılır, etlerinin, kemiklerinin
derinliklerine işleyecek şekilde vücudu demir taraklarla taranır. Fakat bütün
bu eziyetler adamı dininden vazgeçirmeye yetmezdi.
Vallahi Yüce Allah (c.c.) bu hareketi (İslam'ı)
öylesine hedefine ulaştıracaktır ki, sonradan yola çıkan bir atlı, Allah
(c.c.)'tan ve sürüsüne kurt düşmesinden başka hiçbir şeyden korkmaksızın
Hadramut'a ulaşabilecektir. Fakat sizler acele ediyorsunuz." dedi.[4]
[1] Bakara, 2/153
[2] Müzzemmil, 73/1-5
[3] Bakara, 2/153
[4] Fatma Keskin, Sabır, Misyon Yayınları.
Ölümlü, zayıf ve gücü sınırlı olan insanın, en
büyük güç kaynağı ile yani Yüce Allah (c.c.) ile ilişki kurması, karşılaştığı
zorluklar, sınırlı gücünün kapasitesini aşınca O'ndan yardım istemesi mutlaka
gereklidir. Ne zaman? Gizli, açık bütün şer güçler ile karşı karşıya kalınca...
İç güdü ve ihtirasları engellemek ile arzuların
kışkırtması arasında doğru yolda ilerlemenin üzerine bindirdiği sıkıntı ağır
bir baskıya dönüşünce...
Amansız azgınlıklara ve fesat girişimlere karşı
verdiği mücadelenin baskısı altında ezilmeye yüz tuttukça...
Sınırlı ömrüne göre aşacağı yolun ve ulaşacağı
hedefin uzakta olduğunu anladıktan sonra akşam vaktinin eşiğinde olmasına
rağmen henüz hiçbir yere varmadığını, ömür güneşinin batmaya yüz tutmasına
rağmen henüz beklediği şeylerden hiçbirini elde edemediğini tespit edince...
Kötülüğün yayılıp güçlendiğini, buna karşılık
iyiliğin gitgide zayıfladığını, ufukta hiçbir aydınlık kırıntısı ve yolda
hiçbir işaretin olmadığını görünce...
İşte böylesine zor durumlarda namazın değeri
ortaya çıkar. Namaz, ölümlü bir insan ile sürekli ve kalıcı bir güç olan Yüce
Allah (c.c.) arasındaki doğrudan ilişkidir.
Namaz: Tek başına kalmış garip bir damlacığın,
hiç kurumayan gür bir su kaynağıyla belirlenmiş bir buluşma vaktidir.
Namaz: Küçük yeryüzü realitesinin sınırlarını
aşarak, büyük evrensel realitenin uçsuz-bucaksız alanına yükselmektir.
Namaz: Yakıcı çöl sıcağında serin bir meltem,
bir ilkbahar yağmurunun taneciği, bir ağaç gölgesidir.
Namaz: Yorgun ve kırık kalplere yönelik şefkatli
bir el okşayışıdır.
Böyle olduğu içindir ki, Peygamberimiz sıkıntılı
anlarında müezzini Hz. Bilal'e: "Ey Bilal! Bize onun (namazın) aracılığı ile
nefes aldır." buyururdu. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) zor bir işle
karşılaşınca Yüce Allah (c.c.) ile daha çok buluşabilmek için her zamankinden
daha çok namaz kılardı.
İslam, bir ibadet sistemidir. İbadetlerde pek
çok sırlar saklıdır. İbadetin sırlarından biri; onun yol azığı, ruhun enerji
kaynağı ve kalbin cilası oluşudur. Ne zaman ağır bir yükümlülük ile karşı
karşıya gelsek namaz, bu yükümlülüğü tatlılıkla, neşe ile ve kolaylıkla
karşılamamızı sağlayan bir kalp anahtarıdır. Nitekim Yüce Allah (c.c.)
Peygamberimizi (s.a.v.) bildiğimiz sıkıntılı ve ağır görevine seçince
kendisine şöyle buyurmuştu:
"Ey örtüsüne bürünen Muhammed! Gece
yarısında, istersen bundan biraz sonra, istersen biraz önce, bir süre için kalk
ve ağır ağır Kur'an oku. Gerçekten biz sana taşıması zor, ağır bir söz
vahyedeceğiz."[2]
Görüldüğü gibi Peygamberimizin (s.a.v.) bu ağır
söze, zor yükümlülüğe, son derece önemli rolünü üstlenmeye hazırlanması, gece
yarısı kalkıp ağır ve ahenkli biçimde Kur'an okumakla gerçekleşmişti.
Namaz: Kalbi genişleten, Allah (c.c.) ile
aradaki ilişkiyi güçlendiren, insanın önündeki işi kolaylaştıran, yoluna ışık
saçan, gönüllere sabır, teselli, huzur ve güven bağışlayan bir ibadettir.
İşte bundan dolayı, burada yüce Allah (c.c.)
büyük sıkıntıların eşiğinde olan müslümanları sabırlı olmaya ve namaz kılmaya
yöneltiyor. Bu yönlendirmenin hemen arkasından da onun sonucu geliyor.
"Hiç şüphesiz Allah sabredenler ile
beraberdir."[3]
Allah (c.c.) sabredenler ile beraberdir. Onları
destekler, kendilerine direnme gücü verir, güçlerini arttırır. Onlara yoldaş
olur, koyuldukları yolda kendilerini yalnız bırakmaz. Onları sınırlı enerjileri
ve yetersiz güçleriyle baş başa bırakmaz, aksine azıkları bitince kendilerine
takviye azık gönderir. Yolları uzayınca azimlerini yeniler.
Yüce Allah (c.c.) bu ayetin başında onlara "Ey
mü'minler!" şeklindeki sevimli hitapla seslenmekte ve bu sevimli hitabı, "Hiç
şüphesiz Allah sabredenler ile beraberdir." biçimindeki hoş ve
yüreklendirici bir müjde ile sona erdirmektedir.
Sabırla ilgili çok sayıda hadis vardır.
Biz burada müslüman cemaati, ağır sorumluluğuna
yüklenmeye ve rolünü üstlenmeye hazırlama amacı güden Kur'an ayetleriyle yakın
bir paralellik gösteren bir kaç tanesini hatırlatmak istiyoruz.
Ebû Abdullah Habbab b. Eret (r.a.) diyor ki:
"Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün cübbesini yastık
yapıp başının altına koymuş olarak Kabe'nin gölgesinde uzanmışken, bizler
durumumuzdan şikayet ederek kendisine «Bizim için zafer dilesen, bizim için
dua etsen.» dedik. O da bize dönerek:
«Sizden önceki ümmetlerden adamın biri
yakalanır. Yerde kazılan kuyuya konur, daha sonra bir testere getirilerek
başına yerleştirilir. Başı biçilerek ikiye ayrılır, etlerinin, kemiklerinin
derinliklerine işleyecek şekilde vücudu demir taraklarla taranır. Fakat bütün
bu eziyetler adamı dininden vazgeçirmeye yetmezdi.
Vallahi Yüce Allah (c.c.) bu hareketi (İslam'ı)
öylesine hedefine ulaştıracaktır ki, sonradan yola çıkan bir atlı, Allah
(c.c.)'tan ve sürüsüne kurt düşmesinden başka hiçbir şeyden korkmaksızın
Hadramut'a ulaşabilecektir. Fakat sizler acele ediyorsunuz." dedi.[4]
[1] Bakara, 2/153
[2] Müzzemmil, 73/1-5
[3] Bakara, 2/153
[4] Fatma Keskin, Sabır, Misyon Yayınları.
SABIR
- Sabır Ve Namaz.
- SABIR..
- Önsöz.
- Sabr'ın Tanımı ve Mahiyeti
- Sabrın Anlamı Ve Çeşitleri
- Sabrın Önemi
- Sabırlı Olmak.
- Sözlü Saldırı Ve Eziyetlere Karşı Sabır
- Fiilî Saldırı Ve Eziyetlere Karşı Sabır
- Merhametli Olmak.
- Mütevazi Olmak.
- Daveti Allah İçin Yapmak.
- Kur'an-ı Kerim Sabrı Anlatıyor
- Asr Sûresinin Meali
- Asr Sûresi Hakkında Açıklama.
- Kur'an-ı Kerim'de Sabır
- Sabırda Israrlı Olmak
- Hadis-i Şeriflerde Sabır ve Sabrın Fazileti
- Tahrife Kurban Giden Sabır Kavramı Sabır; Pasiflik, Zillet ve Miskinlik midir?.
- Sabır Aktif Bir Direniştir
- Sabrın Sözlük Anlamları
- İman-Sabır İlişkisi
- İslâmî Hareket Mücadeleyi; Mücadele de Sabrı Gerektirir
- Sabrı Tavsiye.
- Kur'an-ı Kerim'de Peygamberlerin Sabırlarından Örnekler
- Hz. Musa ile Hızır Kıssası
- Eyyüb (a.s.)'ın Sabrına Dair Birkaç Söz..
- Hz. Yakup (a.s.)'ın Sabrı
- Sabır Çeşitleri
- 1. İbadetlerin Getirdiği Çilelere Sabır