Fecir | Konular | Kitaplar

er-RAKÎB - eş-ŞEHÎD

Yeni Sayfa 1




 



 



﴿ اَلرَّقِيبُ - اَلشَّهِيدُ ﴾
er-RAKÎB
- eş-ŞEHÎD



İbn Kayyim nazım olarak der ki:



وَهُوَ الرَّقِيبُ عضلَى الْخَوَاطِرِ وَالَّلوَا       حِظِ كَيْفَ بِالأَفْعالِ
بِالْأَرْكَانِ



"Allah, düşünceleri ve bakışları "er-Rakîb" (=gözeten)dir. Buna göre O,
organlarla yapılan fiilleri nasıl gözetmez?"



Üstad Abdurrahman es-Sa'dî, bu beyti açıklama mahiyetinde şöyle der: Allah'ın
güzel isimlerinden birisi de,

"er-Rakîb"dir. 



"er-Rakîb"[1]
ile

"eş-Şehîd"[2]
ismi, eş anlamlıdır. Her iki kelime de; Allah'ın, kullarının, kendi aralarında
konuştuklarını işitmekte, herhangi bir konuda konuşmaya dalan kimseleri
görmekte, düşünce yapılarını ve kalplerinden geçirdikleri fikirleri bilmekte ve
yorumlarını takip etmektedir. Kulların söyledikleri veya yaptıkları her şey,
O'ndan uzak değildir.   



Nitekim yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:



"Hangi işi yaparsan yap, Kur'ân'dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış,
unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde,
ne de gökte zerre kadar hiç bir şey Rabb'inin gözünden kaçmaz. Ne zerreden daha
küçük, ne de ondan daha büyük! Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır[3]"



Yine yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:



"Göklerde ve yerde olanları, Allah'ın bildiğini görmüyor musunuz? Üç kişinin
gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O'dur. Beş kişinin gizli konuştuğu
yerde altıncısı mutlaka O'dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede
bulunurlarsa bulunsunlar mutlak O, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara
yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir"[4]



Yine yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:



"Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve
biz ona şah damarından daha yakınız"[5]



Bu husus, sahih bir hadiste şu şekilde geçmektedir:



"İmanı açıklamak, nerede olursa olsun Allah'ın seninle olduğunu bilmendir"[6]



İşte bundan dolayıdır ki, murakabe, kalbî amellerin en yücesidir. Dolayısıyla da
murakabe, Allah'ı

"Rakîb"
ve

"Şehîd"
isimleriyle ibadet edip dua etmektir.



Kul, görünen ve görünmeyen bütün hareketlerinin Allah'ın ilmi tarafından
kuşatıldığını ve her türlü davranışı sırasında O'nun ilminin hazır olduğunu
bildiği zaman, bu, o kula, Allah'ın hoşuna gitmeyen her türlü fikir ve
düşüncelere karşı bir iç murakabe yapmasını gerektirir. Dış dünyasını da,
Allah'ın hoşuna gitmeyecek her türlü söz ve davranıştan korur. Böylece ihsan
makamında Allah'a ibadet etmeye başlar ve Allah'ı, sanki görüyormuş gibi ibadet
eder. Her ne kadar o, Allah'ı göremese de Allah onu görür.



Müellifin

"Buna göre O, organlarla yapılan fiilleri nasıl gözetmez?"
şeklindeki sözünün anlamı şudur: Yüce Allah, bütün gizlilikleri ve incelikleri
görüp gözettiğine ve sırları ve niyetleri bildiğine göre, O'nun, açıkta ve
görünürde olan organlarla işlenen fiillere şahit olması çok daha kolaydır.



 



* * *

 




[1]
    
"er-Rakîb"
ismi, Kur'an-ı Kerim'in

3
yerinde geçmektedir. Bunlar; Nisâ:

4/1,
Mâide:

5/117,
Ahzâb:

33/52.
"er-Rakîb"; gönüllerde gizlenen şeyleri bilen, herkesin yaptığını görüp
gözeten, murakabe ve kontrol eden, Allah'ın bütün varlıklar üzerinde her an
gözcü olduğunu ve her şeyi sürekli murakabesi altında tuttuğunu,
yarattıklarından bir an bile gafil olmadığını ve onların işlerine hiçbir
zaman ilgisiz ve kayıtsız kalmadığını ifade eder. Bu sebeple de ilahi
gözetimin dışında kalmak, hiçbir şekilde mümkün değildir. Allah'ın
kontrolünden kişiyi sıyıracak hiçbir şey yoktur. İnsan bir an bile tamamen
yalnız olduğu düşüncesine kapılarak yapıp ettiklerini kendisinden başka
kimsenin bilemeyeceği zannına düşmemelidir. Böyle bir tavır, gaflet olur ve
cehaletten başka bir anlam ifade etmez. (ç) 





[2]
    
"eş-Şehîd"
ismi,
Kur'an-ı
Kerim'in

20
yerinde geçmektedir. "eş-Şehîd"; her şeye şahit olan, kendisinden hiçbir şey
saklanmayan, hiçbir şeyi unutmayan anlamındadır. "eş-Şehîd" kelimesi,
"Şâhid" kelimesinin mübalağa şeklidir. Bu isim, insan için Allah'ın şahit
olamayacağı hibir şeyin bulunmaığını gösterir. Meydana gelen her şey; ilahi
planda gözlenmekte, izlenmekte ve unutulmamaktadır.
İstisnasız her şeye tanık olan Allah'ın şahitliği ise, bu kavramın en
ileri mertebede ilahi planda mevcut ve geçerli olduğu anlamına gelmektedir.
(ç)




[3]
     Yûnus:

10/61




[4]
     Mücâdele:

58/7




[5]
     Kâf:

50/16




[6]
     Heysemî, Mecmâu'z-Zevâid,

1/60'da
der ki: Taberânî, bu hadisi, el-Evsat ile el-Kebîr'de rivayet edip sonra da
dedi ki: "Osmân b. Kesîr, bu hadisi, tek başına rivayet etmiştir."

        (Heysemî
devamla) derim ki: Bu hadisi, sika ve cerhsiz bir şekilde nakleden hiçbir
kimseyi görememekteyim.    

        Bu
hadisi, Ubâde ibnu's-Sâmit yolundan şu lafızla rivayet etmiştir: "En
faziletli iman, nerde olursa olsun Allah'ın seninle birlikte olduğunu
bilmendir"  

        Hakîm
et-Tirmizî'de, Nevâdiru'l-Usûl, s. 226'da bu hadisi şu lafızla rivayet
etmiştir: "Kulun imanının en faziletlisi, nerde olursa olsun, Allah'ın
onunla birlikte olduğunu bilmesidir"

        Yine bu
hadisi; Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sıfât,

2/172'de
ve Ebû Nuaym'de, Hilye,

6/124'de
rivayet etmiştir. Ebû Nuaym der ki: Bu hadis, Urve yolundan gariptir."