Nakşîbendîlerin Râbıtaya İlişkin Delilleri
Nakşîbendîlerin Râbıtaya İlişkin Delilleri
Nakşîbendîlerin
Râbıtaya İlişkin Delilleri:
Hâlid Bağdâdî, "Risâle'tun Fi
Tahkıyk'ır-Râbıta" adı altında sırf râbıta konusunda yazdığı bir kitapçıkta
şöyle demektedir:
"Ulularımızdan kimisi, tasavvuf
terbiyesini gerek kendine, gerekse başkasına uygularken sadece râbıta ile
yetinirdi. Çünkü bu, Allah'da fânî olmanın (Allah'ta eriyip yok olmanın)
hazırlık aşaması olan şeyhde erimek için en yakın yoldur. Onlardan, râbıtayı
Allah'ın şu sözlerine dayandıran da vardır: "Ey iman edenler! Allah'(a
itaatsızlık)tan sakının ve doğrularla beraber olun." (9/Tevbe, 119)[1]
Tarîkat silsilesiyle Halid
Bağdâdî'ye bağlı olan Muhammed Emîn el-Kürdî de râbıtayı kanıtlamaya çalışırken
önce şu ifadeyi kullanmaktadır: "Bu konuda gerek âyet, gerekse hadis olarak
mevcut bulunan deliller ise bilinemeyecek gizlilikte değildirler. Nitekim Allah
Teâlâ şöyle buyurmaktadır:" "Ey iman edenler! Allah'(a itaatsızlık)tan
sakınınız ve O'na, (sizden hoşnut olacak) vesîleler arayınız." (5/Mâide,
35)[2]
Bu âyet-i kerîmeyi, daha önce
anlatılan merasim çerçevesi içindeki uygulanışıyla râbıtaya delil gösteren,
yalnızca bu şahıs değildir. Bilindiği kadarıyla bütün Nakşîbendîler -her nasıl
iknâ olabiliyorlarsa!- bu görüşü paylaşmaktadırlar. Muhammed Emîn
el-Kürdî'nin, kanıt olarak ileri sürdüğü bir de şu meâldeki hadis-i şerif
vardır: "Kişi sevdiği ile beraberdir."
Nakşîbendîler, râbıtanın
Kur'ân'a ve sünnete dayandığını büyük bir ısrarla ileri sürmektedirler.
Bunlardan Mustafa Fevzi şunları söylüyor: "Var bu yolda çok ehâdîs-i Nebî, /
Râbıta makbûl-i Hak'dır gün gibi"[3]
Şâir, yukarıdaki beyitte,
râbıtayı kanıtlayan -sözde- Hz. Peygamber (s.a.s.)'in birçok hadisleri
bulunduğunu hiç çekinmeden ileri sürüyor ve buna delil olarak da şu meâldeki
hadisi gösteriyor: "Beni, çocuğundan, babasından, (bir diğer hadisde de kendi
canından) ve tüm insanlardan daha çok sevmedikçe hiç biriniz gerçek anlamda
iman etmiş olamazsınız." Mustafa Fevzi'ye göre bu ve daha birçok hadis,
mürîdin, şeyhine râbıta yapmasını kesin olarak emrediyor (!?)
Zaman zaman önemini kaybeder
gibi olan bu râbıta olayı, son birkaç yıldır yeniden gündeme getirilmiş
bulunmaktadır. Özellikle tefsir çalışması olarak Ruhu'l-Furkan adı altında
kaleme alınan bir kitapta râbıtaya çok geniş bir yer verilmiştir. Merkezleri
İstanbul-Çarşamba'da bulunan gelenekçi bir Nakşî cemaatinin lideri ve bir grup
yandaşı tarafından yazılan bu kitapta râbıtanın bir Allah ve Peygamber emri
olduğunu kanıtlamak için dokuzu âyet, on dördü ise hadis olmak üzere toplam
yirmi üç delil ileri sürmüşlerdir. Noktalamaya varıncaya kadar, üslûp, anlatım
ve yorumlarıyla tamamen onlara âit olan bu deliller sırayla şöyledir:
1. "O, sizin aranıza
sevgi ve acıma koydu." (30/Rûm, 21)"[4]
2. "Enes (r.a.) den
rivâyet edilmiştir ki: Halk yağmursuz kalıp kıtlığa uğradıkları zaman Ömer
İbnul Hattab, (Peygamber'in amcası) Abbas İbni Abdilmuttalib'i vesîle edinerek
yağmur duâsı yapar ve duâda "Ya Allah! Bizler, peygamberimizi vesîle edinerek
sana niyaz ettiğimizde bize yağmur ihsan ederdin. (şimdi de) Peygamberimizin
amcasını vesîle edinerek senden niyaz ediyoruz. (yine) yağmur ihsan eyle"[5]
3. "İmanın en
üst derecesi, Allah için (Allah dostlarını) sevmen, Allah için (Allah
düşmanlarına) buğz etmen ve dilini Allah'ın zikrinde çalıştırmandır."[6]
4. "Yusuf
(a.s.) kasıtsız olarak, elinden gelmeyerek, ona, (Züleyha'ya) meyletti.
Rabbisinin burhanını (delilini) görmeseydi, (o meyline göre hareket
edebilirdi.)" (12/Yusuf, 24)"[7]
5. "Ebû Malik El-Eşcai'nin
babasından rivâyet ettiği: "Rüyada beni gören hakikatta beni görmüştür."[8]
6. "Sâdıklarla
beraber olunuz." (9/Tevbe, 24)"[9]
7. "İbn
Abbas (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre, bir kere Rasûlullah (s.a.s.)
Efendimize:
"Meclis arkadaşlarımızın en
hayırlısı hangisidir?" diye sorulduğunda, Efendimiz (s.a.s.): "Kimi
görmek size Allah'ı hatırlatıyor, kimin konuşması sizin ilminizi artırıyor,
kimin de ameli size ahireti hatırlatıyorsa işte onlar en hayırlı
arkadaşlarınızdır." buyurdu.[10]
8. "Allah-u Teâlâ'nın:
"Onlar meclis arkadaşlarımdır."[11]
hadisi kutsisi gereğince de onlarla oturmak, zikredilen Mevlâ Teâlâ ile
beraberliği kazandırır." buyurdu."[12]
9. "Ebû Hureyre'den
rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.): "Nerede olursanız bana salat (-u
selam) edin. Çünkü sizin salatınız, bana ulaşır" buyurmuştur."[13]
10. "Meşayihi kiram,
"O (Cebrail (a.s.) Onun (Meryem validemiz) için, bütün azası yerinde tam bir
insana benzerdi. (19/Meryem, 17) âyetinde bu meseleyi zihinlere
yaklaştırdılar."[14]
11. "Yine onlardan
Alim-i Allame es-Sefiri el-Halebi eş-Şafii, Buhariye yaptığı şerhte: "Sonra,
Efendimiz (s.a.s.)'e tenha (da ibâdet) sevdirildi."[15]
12. "Yine onlardan
Allame Fasi, Delaili Hayrat şerhinin birkaç yerinde meseleyi açıklamıştır."
"Birisi de: Abdullah İbni Mesut (r.a.)'dan rivâyete göre, Efendimiz (s.a.s.)
şöyle buyurdu: "Kıyâmet gününde insanların bana en yakını (şefaatıma en layık
olanı) bana en çok salat (-u selam) getirendir."[16]
13. "Nitekim Allah-u
Teâlâ "Her kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse, işte onlar, Allah (-u Teâlân)
ın, kendilerine inam (iyilik) ettiği nebiler, Sıddıklar, şehitler ve salihlerle
beraberdir. Ve bunlar en güzel refik (arkadaş) tırla" buyuruyor. (4/Nisa,
69)"[17]
14. "...Aişe (r.a.)
Validemizden rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.s.): "Ruhlar toplu ordulardır.
Onlardan (ezelde Allah yolunda) birbiriyle tanışanlar i'tilaf eder (anlaşır,
Allah uğrunda) tanışmayanlar ise ihtilaf eder. (dünyada zıtlaşırlar)"
buyurdu"[18]
15. "Bütün bu imamlar ve
bütün mahlukatı yaratan Allah-u Teâla buyurdu ki: "O'na (sizi kavuşturacak)
vesîle arayın." (5/Mâide, 35)"[19]
16. "İsmail, Elyasa
ve zülkifl (a.s.v.) i hatırla, hepsi en hayırlı kullardandır." (38/Sâd,
48)"[20]
17. "(O akıl
sahipleri) öyle kimselerdir ki, ayakta, oturdukları halde ve yanları üzere
(yaslanmış) oldukları halde Allah (-u Teâlây) ı zikrederler ve göklerin,
yerlerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler." (3/Âli İmrân, 191)"[21]
18. "Bir
âyeti-i celilesinde ise: "(Habibim!) Deki, göklerde ve yerde neler olduğuna
bakın." (12/Yusuf, 101)"[22]
19. "Rasûlullah
Efendimiz (s.a.s.): "Allah-u Teâlâ'nın nimetlerini düşünün, zatını
düşünmeyin, buyurdu."[23]
20. "İbni Abbas (r.a.)
dan rivâyete göre Efendimiz (s.a.s.): "Mahlukatı (yaratılmış olanları)
düşünün. Halik (Teâlâ) yı (yaratıcıyı) düşünmeyin, çünkü siz onun kadrini takdir
edemezsiniz." buyurdu.[24]
21. "Ubadetübnüs Samit
(r.a.) den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.): "Yeryüzü onlarla durur, onlar
sebebiyle yağdırılıyorsunuz ve onlar hürmetine yardım olunuyorsunuz"
buyurdu.[25]
22. "Enes İbnu Malik
(r.a.) dan rivâyet edilen bir hadisi şerifte, Rasûlullah (s.a.s.): "Küçüğüne
acımayan, büyüğüne tazim etmeyen bizden değildir" buyurdu. (Tirmizî, Birr
15, 4/321 H. No: 1919)" (A.g.e., s. 2/75)
23. "Ebû Hureyre (r.a.)
den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Beş şey ibâdettendir;
az yemek, camilerde oturmak, kabe'ye bakmak, okumadan da olsa mushafa bakmak,
âlimin yüzüne bakmak" (Deylemi, müsned-i Firdevs 2/190 H. No: 2969)"
(A.g.e., s. 2/76)
İşte tam yedi Nakşîbendî baş
başa vererek "Ruhu'l-Furkan" adı altında kaleme aldıkları bir kitapta Bakara
Sûresi'nin 152'inci âyetini, kendi inanç ve kanâatlerine göre açıklamaya
çalışırlarken bu ilgiyle râbıta konusuna girmiş ve onu kanıtlama ihtiyacını
duymuşlardır. Yukarıdaki âyet ve hadisleri de yine bu münasebetle râbıtaya
delil olarak göstermişlerdir!
Ancak delil diye öne sürülen bu
âyet ve hadislerin gerçekten râbıtayı çağrıştıracak bir anlam taşıyıp
taşımadıkları ve harcanan bütün bu çabaların, râbıtayı kanıtlamaya yetip
yetmediği ortadadır. Fakat bu gerçeğin daha berrak bir şekilde meydana
çıkabilmesi için bundan sonraki bölümde râbıta, özellikle iki ana yönden ele
alınacak, analitik ve eleştirel bir yöntemle oldukça derinlemesine
irdelenecektir. Râbıtanın değerlendirilmesinde ortaya çıkması amaçlanan bu iki
ana nokta şunlardır:
1. Nakşîbendîler tarafından
ileri sürülen yukarıdaki birçok kanıtlama örneklerinde râbıtayı, bilimsel
ölçülerle İslâm'a mal edebilecek bir ilgi var mı; yani bu âyet ve hadisler,
râbıtanın gerçekten İslâm'la ilişkili bir şey olduğunu kanıtlayacak birer anlam
vermekte midirler? Ayrıca bu örneklemeler sistem ve üslûp bakımından ilmî birer
değere sahip midir?
2. Bütün tartışmalar bir yana,
râbıta ile İslâm arasında esasen herhangi bir ilgi, herhangi bir bağ var mıdır,
ya da İslâm'da râbıta diye bir şey söz konusu mudur; yoksa râbıtanın kökeni ve
kaynağı nedir, İslâm'a niçin ve nasıl mal edilmeye çalışılmıştır ?
Tasavvuf örgüsü içinde yer alan
ancak İslâm'a âit olup olmadıkları hâlâ tartışılan birçok kavram, sembol, âyin,
inanış ve anlayış gibi râbıtanın da kaynak bakımından nereye dayandığı, ancak
bu iki soruya ciddi biçimde cevap aramakla ortaya çıkabilir. İşte bu amaçla
bundan sonraki bölümde çeşitli veriler değerlendirilerek, gerçek belgeler ortaya
konarak, soruna bilimsel bir yöntemle ışık tutulacaktır.
[1]
Halid Bağdâdî, Risâletun Fi Tahkıyk'ır-Râbıta s. 2, 3
[2]
Muhammed Emîn el-Kürdî, Tenvîru'l-Kulûb s. 512
[3]
Mustafa Fevzi, İsbât'ul-Mesâlik s. 20
[4]
Ruh'ul-Furkan, s. 2/64
[5]
Buhari, İstiska 3 (A.g.e., s. 2/64)
[6]
Ali el-mütteki, kenzü'l-Ummal: 1/37-38 H. No:6773)" (A.g.e., s. 2/65)
[7]
(A.g.e., s. 2/65)
[8]
Ali el-mütteki, Kenzü'l-Ummal: 15/382 H.No: 31477 (A.g.e., s. 2/66)
[9]
A.g.e., s. 2/66
[10]
Askalani, el- Metalibul Aliye, 3/193 (A.g.e., s. 2/67)
[11]
Buhari, Deavât: 66
[12]
A.g.e., s. 2/67
[13]
A.g.e., s. 2/69
[14]
A.g.e., s. 2/70
[15]
Buhari, Babül Vahy: 3 (A.g.e., s. 2/70)
[16]
Tirmizî, Salat 325, 2/354 (A.g.e., s. 2/71)
[17]
A.g.e., s. 2/71
[18]
Buhari, Enbiya 2, 4/104, Müslim, 8/41, Ebû Dâvud, 46359, Müsnedi Ahmed,
2/295
[19]
A.g.e., s. 2/74
[20]
A.g.e., s. 2/74
[21]
A.g.e., s. 2/74
[22]
A.g.e., s. 2/74
[23]
Ali el-Mütteki, Kenzü'l-Ummal: 3/106 H. No.: 5707)" (A.g.e., s. 2/74)
[24]
Ali el-Mütteki, Kenzü'l-Ummal: 3/106 H. No.: 5706 (A.g.e., s. 2/74, 75)
[25]
Ali el-Mütteki, Kenz'ül-Ummal: 12/190 -191 H. No. 34613 (A.g.e., s. 2/75)
Nakşîbendîlerin
Râbıtaya İlişkin Delilleri:
Hâlid Bağdâdî, "Risâle'tun Fi
Tahkıyk'ır-Râbıta" adı altında sırf râbıta konusunda yazdığı bir kitapçıkta
şöyle demektedir:
"Ulularımızdan kimisi, tasavvuf
terbiyesini gerek kendine, gerekse başkasına uygularken sadece râbıta ile
yetinirdi. Çünkü bu, Allah'da fânî olmanın (Allah'ta eriyip yok olmanın)
hazırlık aşaması olan şeyhde erimek için en yakın yoldur. Onlardan, râbıtayı
Allah'ın şu sözlerine dayandıran da vardır: "Ey iman edenler! Allah'(a
itaatsızlık)tan sakının ve doğrularla beraber olun." (9/Tevbe, 119)[1]
Tarîkat silsilesiyle Halid
Bağdâdî'ye bağlı olan Muhammed Emîn el-Kürdî de râbıtayı kanıtlamaya çalışırken
önce şu ifadeyi kullanmaktadır: "Bu konuda gerek âyet, gerekse hadis olarak
mevcut bulunan deliller ise bilinemeyecek gizlilikte değildirler. Nitekim Allah
Teâlâ şöyle buyurmaktadır:" "Ey iman edenler! Allah'(a itaatsızlık)tan
sakınınız ve O'na, (sizden hoşnut olacak) vesîleler arayınız." (5/Mâide,
35)[2]
Bu âyet-i kerîmeyi, daha önce
anlatılan merasim çerçevesi içindeki uygulanışıyla râbıtaya delil gösteren,
yalnızca bu şahıs değildir. Bilindiği kadarıyla bütün Nakşîbendîler -her nasıl
iknâ olabiliyorlarsa!- bu görüşü paylaşmaktadırlar. Muhammed Emîn
el-Kürdî'nin, kanıt olarak ileri sürdüğü bir de şu meâldeki hadis-i şerif
vardır: "Kişi sevdiği ile beraberdir."
Nakşîbendîler, râbıtanın
Kur'ân'a ve sünnete dayandığını büyük bir ısrarla ileri sürmektedirler.
Bunlardan Mustafa Fevzi şunları söylüyor: "Var bu yolda çok ehâdîs-i Nebî, /
Râbıta makbûl-i Hak'dır gün gibi"[3]
Şâir, yukarıdaki beyitte,
râbıtayı kanıtlayan -sözde- Hz. Peygamber (s.a.s.)'in birçok hadisleri
bulunduğunu hiç çekinmeden ileri sürüyor ve buna delil olarak da şu meâldeki
hadisi gösteriyor: "Beni, çocuğundan, babasından, (bir diğer hadisde de kendi
canından) ve tüm insanlardan daha çok sevmedikçe hiç biriniz gerçek anlamda
iman etmiş olamazsınız." Mustafa Fevzi'ye göre bu ve daha birçok hadis,
mürîdin, şeyhine râbıta yapmasını kesin olarak emrediyor (!?)
Zaman zaman önemini kaybeder
gibi olan bu râbıta olayı, son birkaç yıldır yeniden gündeme getirilmiş
bulunmaktadır. Özellikle tefsir çalışması olarak Ruhu'l-Furkan adı altında
kaleme alınan bir kitapta râbıtaya çok geniş bir yer verilmiştir. Merkezleri
İstanbul-Çarşamba'da bulunan gelenekçi bir Nakşî cemaatinin lideri ve bir grup
yandaşı tarafından yazılan bu kitapta râbıtanın bir Allah ve Peygamber emri
olduğunu kanıtlamak için dokuzu âyet, on dördü ise hadis olmak üzere toplam
yirmi üç delil ileri sürmüşlerdir. Noktalamaya varıncaya kadar, üslûp, anlatım
ve yorumlarıyla tamamen onlara âit olan bu deliller sırayla şöyledir:
1. "O, sizin aranıza
sevgi ve acıma koydu." (30/Rûm, 21)"[4]
2. "Enes (r.a.) den
rivâyet edilmiştir ki: Halk yağmursuz kalıp kıtlığa uğradıkları zaman Ömer
İbnul Hattab, (Peygamber'in amcası) Abbas İbni Abdilmuttalib'i vesîle edinerek
yağmur duâsı yapar ve duâda "Ya Allah! Bizler, peygamberimizi vesîle edinerek
sana niyaz ettiğimizde bize yağmur ihsan ederdin. (şimdi de) Peygamberimizin
amcasını vesîle edinerek senden niyaz ediyoruz. (yine) yağmur ihsan eyle"[5]
3. "İmanın en
üst derecesi, Allah için (Allah dostlarını) sevmen, Allah için (Allah
düşmanlarına) buğz etmen ve dilini Allah'ın zikrinde çalıştırmandır."[6]
4. "Yusuf
(a.s.) kasıtsız olarak, elinden gelmeyerek, ona, (Züleyha'ya) meyletti.
Rabbisinin burhanını (delilini) görmeseydi, (o meyline göre hareket
edebilirdi.)" (12/Yusuf, 24)"[7]
5. "Ebû Malik El-Eşcai'nin
babasından rivâyet ettiği: "Rüyada beni gören hakikatta beni görmüştür."[8]
6. "Sâdıklarla
beraber olunuz." (9/Tevbe, 24)"[9]
7. "İbn
Abbas (r.a.)'dan rivâyet edildiğine göre, bir kere Rasûlullah (s.a.s.)
Efendimize:
"Meclis arkadaşlarımızın en
hayırlısı hangisidir?" diye sorulduğunda, Efendimiz (s.a.s.): "Kimi
görmek size Allah'ı hatırlatıyor, kimin konuşması sizin ilminizi artırıyor,
kimin de ameli size ahireti hatırlatıyorsa işte onlar en hayırlı
arkadaşlarınızdır." buyurdu.[10]
8. "Allah-u Teâlâ'nın:
"Onlar meclis arkadaşlarımdır."[11]
hadisi kutsisi gereğince de onlarla oturmak, zikredilen Mevlâ Teâlâ ile
beraberliği kazandırır." buyurdu."[12]
9. "Ebû Hureyre'den
rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.): "Nerede olursanız bana salat (-u
selam) edin. Çünkü sizin salatınız, bana ulaşır" buyurmuştur."[13]
10. "Meşayihi kiram,
"O (Cebrail (a.s.) Onun (Meryem validemiz) için, bütün azası yerinde tam bir
insana benzerdi. (19/Meryem, 17) âyetinde bu meseleyi zihinlere
yaklaştırdılar."[14]
11. "Yine onlardan
Alim-i Allame es-Sefiri el-Halebi eş-Şafii, Buhariye yaptığı şerhte: "Sonra,
Efendimiz (s.a.s.)'e tenha (da ibâdet) sevdirildi."[15]
12. "Yine onlardan
Allame Fasi, Delaili Hayrat şerhinin birkaç yerinde meseleyi açıklamıştır."
"Birisi de: Abdullah İbni Mesut (r.a.)'dan rivâyete göre, Efendimiz (s.a.s.)
şöyle buyurdu: "Kıyâmet gününde insanların bana en yakını (şefaatıma en layık
olanı) bana en çok salat (-u selam) getirendir."[16]
13. "Nitekim Allah-u
Teâlâ "Her kim Allah ve Rasûlüne itaat ederse, işte onlar, Allah (-u Teâlân)
ın, kendilerine inam (iyilik) ettiği nebiler, Sıddıklar, şehitler ve salihlerle
beraberdir. Ve bunlar en güzel refik (arkadaş) tırla" buyuruyor. (4/Nisa,
69)"[17]
14. "...Aişe (r.a.)
Validemizden rivâyete göre: Rasûlullah (s.a.s.): "Ruhlar toplu ordulardır.
Onlardan (ezelde Allah yolunda) birbiriyle tanışanlar i'tilaf eder (anlaşır,
Allah uğrunda) tanışmayanlar ise ihtilaf eder. (dünyada zıtlaşırlar)"
buyurdu"[18]
15. "Bütün bu imamlar ve
bütün mahlukatı yaratan Allah-u Teâla buyurdu ki: "O'na (sizi kavuşturacak)
vesîle arayın." (5/Mâide, 35)"[19]
16. "İsmail, Elyasa
ve zülkifl (a.s.v.) i hatırla, hepsi en hayırlı kullardandır." (38/Sâd,
48)"[20]
17. "(O akıl
sahipleri) öyle kimselerdir ki, ayakta, oturdukları halde ve yanları üzere
(yaslanmış) oldukları halde Allah (-u Teâlây) ı zikrederler ve göklerin,
yerlerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler." (3/Âli İmrân, 191)"[21]
18. "Bir
âyeti-i celilesinde ise: "(Habibim!) Deki, göklerde ve yerde neler olduğuna
bakın." (12/Yusuf, 101)"[22]
19. "Rasûlullah
Efendimiz (s.a.s.): "Allah-u Teâlâ'nın nimetlerini düşünün, zatını
düşünmeyin, buyurdu."[23]
20. "İbni Abbas (r.a.)
dan rivâyete göre Efendimiz (s.a.s.): "Mahlukatı (yaratılmış olanları)
düşünün. Halik (Teâlâ) yı (yaratıcıyı) düşünmeyin, çünkü siz onun kadrini takdir
edemezsiniz." buyurdu.[24]
21. "Ubadetübnüs Samit
(r.a.) den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.): "Yeryüzü onlarla durur, onlar
sebebiyle yağdırılıyorsunuz ve onlar hürmetine yardım olunuyorsunuz"
buyurdu.[25]
22. "Enes İbnu Malik
(r.a.) dan rivâyet edilen bir hadisi şerifte, Rasûlullah (s.a.s.): "Küçüğüne
acımayan, büyüğüne tazim etmeyen bizden değildir" buyurdu. (Tirmizî, Birr
15, 4/321 H. No: 1919)" (A.g.e., s. 2/75)
23. "Ebû Hureyre (r.a.)
den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s.) buyurdular ki: "Beş şey ibâdettendir;
az yemek, camilerde oturmak, kabe'ye bakmak, okumadan da olsa mushafa bakmak,
âlimin yüzüne bakmak" (Deylemi, müsned-i Firdevs 2/190 H. No: 2969)"
(A.g.e., s. 2/76)
İşte tam yedi Nakşîbendî baş
başa vererek "Ruhu'l-Furkan" adı altında kaleme aldıkları bir kitapta Bakara
Sûresi'nin 152'inci âyetini, kendi inanç ve kanâatlerine göre açıklamaya
çalışırlarken bu ilgiyle râbıta konusuna girmiş ve onu kanıtlama ihtiyacını
duymuşlardır. Yukarıdaki âyet ve hadisleri de yine bu münasebetle râbıtaya
delil olarak göstermişlerdir!
Ancak delil diye öne sürülen bu
âyet ve hadislerin gerçekten râbıtayı çağrıştıracak bir anlam taşıyıp
taşımadıkları ve harcanan bütün bu çabaların, râbıtayı kanıtlamaya yetip
yetmediği ortadadır. Fakat bu gerçeğin daha berrak bir şekilde meydana
çıkabilmesi için bundan sonraki bölümde râbıta, özellikle iki ana yönden ele
alınacak, analitik ve eleştirel bir yöntemle oldukça derinlemesine
irdelenecektir. Râbıtanın değerlendirilmesinde ortaya çıkması amaçlanan bu iki
ana nokta şunlardır:
1. Nakşîbendîler tarafından
ileri sürülen yukarıdaki birçok kanıtlama örneklerinde râbıtayı, bilimsel
ölçülerle İslâm'a mal edebilecek bir ilgi var mı; yani bu âyet ve hadisler,
râbıtanın gerçekten İslâm'la ilişkili bir şey olduğunu kanıtlayacak birer anlam
vermekte midirler? Ayrıca bu örneklemeler sistem ve üslûp bakımından ilmî birer
değere sahip midir?
2. Bütün tartışmalar bir yana,
râbıta ile İslâm arasında esasen herhangi bir ilgi, herhangi bir bağ var mıdır,
ya da İslâm'da râbıta diye bir şey söz konusu mudur; yoksa râbıtanın kökeni ve
kaynağı nedir, İslâm'a niçin ve nasıl mal edilmeye çalışılmıştır ?
Tasavvuf örgüsü içinde yer alan
ancak İslâm'a âit olup olmadıkları hâlâ tartışılan birçok kavram, sembol, âyin,
inanış ve anlayış gibi râbıtanın da kaynak bakımından nereye dayandığı, ancak
bu iki soruya ciddi biçimde cevap aramakla ortaya çıkabilir. İşte bu amaçla
bundan sonraki bölümde çeşitli veriler değerlendirilerek, gerçek belgeler ortaya
konarak, soruna bilimsel bir yöntemle ışık tutulacaktır.
[1]
Halid Bağdâdî, Risâletun Fi Tahkıyk'ır-Râbıta s. 2, 3
[2]
Muhammed Emîn el-Kürdî, Tenvîru'l-Kulûb s. 512
[3]
Mustafa Fevzi, İsbât'ul-Mesâlik s. 20
[4]
Ruh'ul-Furkan, s. 2/64
[5]
Buhari, İstiska 3 (A.g.e., s. 2/64)
[6]
Ali el-mütteki, kenzü'l-Ummal: 1/37-38 H. No:6773)" (A.g.e., s. 2/65)
[7]
(A.g.e., s. 2/65)
[8]
Ali el-mütteki, Kenzü'l-Ummal: 15/382 H.No: 31477 (A.g.e., s. 2/66)
[9]
A.g.e., s. 2/66
[10]
Askalani, el- Metalibul Aliye, 3/193 (A.g.e., s. 2/67)
[11]
Buhari, Deavât: 66
[12]
A.g.e., s. 2/67
[13]
A.g.e., s. 2/69
[14]
A.g.e., s. 2/70
[15]
Buhari, Babül Vahy: 3 (A.g.e., s. 2/70)
[16]
Tirmizî, Salat 325, 2/354 (A.g.e., s. 2/71)
[17]
A.g.e., s. 2/71
[18]
Buhari, Enbiya 2, 4/104, Müslim, 8/41, Ebû Dâvud, 46359, Müsnedi Ahmed,
2/295
[19]
A.g.e., s. 2/74
[20]
A.g.e., s. 2/74
[21]
A.g.e., s. 2/74
[22]
A.g.e., s. 2/74
[23]
Ali el-Mütteki, Kenzü'l-Ummal: 3/106 H. No.: 5707)" (A.g.e., s. 2/74)
[24]
Ali el-Mütteki, Kenzü'l-Ummal: 3/106 H. No.: 5706 (A.g.e., s. 2/74, 75)
[25]
Ali el-Mütteki, Kenz'ül-Ummal: 12/190 -191 H. No. 34613 (A.g.e., s. 2/75)
RİBAT-RABITA-MURÂBATA YAPMAK
- MURÂBATA YAPMAK (CİHAD İÇİN HAZIR OLMAK)
- Murâbata; Anlam ve Mâhiyeti
- Ribat; Anlam ve Mâhiyeti
- Ribat ve Râbıta.
- Râbıta'nın Anlamı
- Murâbıt Kimdir?.
- Kur'ân-ı Kerim'de Murâbata Kavramı
- Hadis-i Şeriflerde Murâbata ve Ribat Kavramı
- Râbıta Kavramının Yozlaştırılması
- Râbıta Nedir?.
- Tarîkat Kaynaklarına Göre Râbıta Hakkında Genel Bilgiler "Râbıta" Kelimesinin Sözlük Ve Terim Anlamı
- Râbıtanın Değişik Tanımları
- Râbıtanın Şartları ve Uygulanış Biçimi
- Tarîkat Rûhânîlerine Göre, Râbıta Yapmanın Kaçınılmaz Lüzumu
- Nakşîbendîlerin Râbıtaya İlişkin Delilleri
- Râbıtaya İlişkin Çok Yönlü Değerlendirmeler Nakşîbendîlikte Anlayış ve Yargı
- TASAVVUFTA RABITA
- Râbıtanın Meşru‘iyeti Âyet-Hadis-İcmâ‘ ve Kıyas ile Sâbittir
- Râbıta, Murâbata ve Murâbıt Kelimelerinin Tahlili
- Mutasavvıflar Tarafından Râbıtayı Anlatan Eserlerden Bazıları
- Tasavvufî Bir Terim Olarak Râbıta
- Rûhânîler ve Râbıta
- Halid Bağdâdî ve Râbıta
- Tasavvuf, Nakşîbendîlik ve Râbıta.
- Tasavvuf
- Nakşîbendîlik.
- Seyr-u Sülûk
- Nakşîbendîlik'de Kerâmet, Menkabe ve Râbıta İlişkisi
- Ermişlik
- Tarîkatta Evliyâ Nasıl Bir Kişiliktir