CEBBAR

Yeni Sayfa 1

﴿

اَلْجَباَّرُ ﴾
CEBBÂR

Cebbâr isminin türediği kök kelime olan cebr, sözlükte üç anlama gel­mekte­dir.
Bu anlamlar şunlardır:

1-
Birini yoksulluktan kurtarıp varlık sahibi yapmak, kırılan kemiği tedavi et­mek.
Buna göre cebr, düzeltmek ve iyileştirmek anlamındadır.

2-
Zorlamak, zorla yaptırmak. Bu anlamda cebr sözcüğü, üçlü kelime ya­pı­sıyla (ce-be-re)
değil; dörtlü kelime yapısıyla (e-c-be-re) kullanılır. "Ecbertuhu alâ kezâ" (onu
şuna zorladım) denilir.

3-
Büyüklenmek, güç ve kuvvetini göstermek. Araplar, ellerin uzanama­dığı yüksek
hurma ağaçlarına "Nahletü'n-cebbâre/Büyük hurma ağacı" der­ler.

Kur'an-ı Kerîm'de bu isim "Ey Musa, orda cebbâr (zorba/iri yapılı) bir ka­vim
vardır."[1]
şeklinde geçer. Ünlü dilbilimci el-Ahfeş, âyette geçen "ceb­bâr" söz­cüğüyle, o
şehirde bulunanların uzun boylu, güçlü ve iri yapılı olma­ları kaste­dildiğini
söyler. Ona göre burada, şehirdeki adamlar, ellerin uzana­ma­dığı yüksek hurma
ağaçlarına benzetilmektedirler. Çünkü "Raculun ceb­bâr" denildiğinde uzun boylu,
güçlü ve iri cüssesiyle büyük hurma ağacına benze­yen adam kastedimektedir.

Katâde ise, âyette geçen "cebbâr" sözcüğü hakkında: "Bu kimseler, başka
kimselerin sahip olmadıkları güçlü ve iri bedenlere sahiptiler." der.

Kimisi de âyette geçen "cebbâr" sözcüğünün bir şeye zorlayan, zorba anla­mında
olduğunu söyler. el-Ezherî: "Bu, hicazlıların kullandığı bilinen bir sözcüktür"
der.

İmam Şafiî cebbârı, iktidar sahibi zorba olarak tanımlar.

el-Ferrâ ve ez-Züccâci-î cebbâr sözcüğünü şöyle açıklarlar: "İnsanlardan ceb­bâr
olan, insanları kendi isteğine zorlayan, azgın ve zorba kimsedir. Al­lah'ın ismi
olan Cebbâr ise, kırıkları iyileştiren, yoksulları zenginleştiren de­mek­tir."

Fakat bu, Mütekebbir ismine daha yakın bir anlamdır. Bu nedenle Ceb­bâr isminin
değil; Ceberût isminin karşılığıdır.

Hz. Peygamber şöyle dua ederdi: "Güç ve kuvvet sahibi, bütün varlıkla­rın
yaratıcısı ve hükümdarı, ulu ve yüce Allah, her türlü noksanlıktan uzak­tır."[2]

Cebbâr ismi, Allah'ın Mütekebbir, Melik, Azîm ve Kahhâr isimleri gibi ulu­luk ve
yücelik bildiren bir isimdir.

İbn Abbas der ki: "Cebbâr, ulu ve yüce demektir. Ceberûtullah; Al­lah'ın
aza­meti ve yüceliği demektir."

Bu isim zorba krallar için de kullanılmaktadır. es-Süddî, "Cebbâr, insan­ları
isteği doğrultusunda zorlayan ve onlara baskı uygulayandır" der. Burada Cebbâr,
Kahhâr anlamında kullanılmıştır.

Muhammed b. Ka'b ise şöyle söyler: "Cebbâr, insanları kendi istediği şey­lere
zorladığı için böyle isimlendirilmiştir. Allah'ın dilemesi olmadan in­san­lar
bir an bile Rablerine isyan edemezler."

el-Enbârî, "Allah'ın bir ismi olarak Cebbâr, ulaşılamayan, erişilemeyen, el
uzatılamayan, ulu ve yüce demektir" der.

Allah'ın Cebbâr sıfatı üç temel manaya dayanır: Hükümranlık, üstünlük ve
yücelik.[3]
Hurma ağacı boyu uzayıp yükselince, eller yetişemez olunca "cebbare" olarak
adlandırılır. Bu yüzden Allah Teâlâ da ulu (Mütekebbir) ve yüce-üstün (Azîz),
anlamlarına yakın olan Cebbâr adıyla isimlendiril­miştir. Bu üç ismin her biri
diğer ikisinin anlamını kapsar.

Bu üç isim (Azîz, Mütekebbir ve Cebbâr), şu üç ismin (Hâlik, Bâri', Musavvir)
benzeridir. Cebbâr ve Mütekebbir isimleri Azîz ismi­nin açıklaması olduğu gibi,
Bâri' ve Musavvir isimleri de Hâlik isminin birer açıklaması ve ayrıntı­sıdır.
Buna göre Cebbâr, güç ve kuvvetin, izzet ve üstünlüğün, hükümranlı­ğın
kemâlidir. Bu yüzden Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer almıştır.[4]






[1]
Maide,

22.






[2]
Ebû Davud,

873.






[3]
Buna göre, bu üç anlamı aşağıdaki şekilde detaylandırabiliriz:



1-
Zayıfları bulundukları durumdan kurtaran ve kendi uğrunda için kırık olan
kalpleri düzelten Allah Teâlâ'dır. Buna göre Allah kırıkları iyileştirir.
Yoksulları zenginleştirir. Zorda olana her zorluğu kolaylaştırır. Musibete
uğrayana güç ve kuvvet vererek sabretmesini ve dayanmasını sağlar.
Görevlerini hakkıyla yerine getirdiğinde bu musibet nedeniyle ona büyük
ecirler verir. Ululuk ve yüceliğine içtenlikle boyun eğenlerin kalplerine
özel bir mutluluk ve ferahlık verir. Kendisini gönülden sevenlerin
kalplerine çeşitli feyizler, ilhamlar, kerametler ve imanî hâller verir.
Kendisi için kırık olan gönülleri çabuk tedavi eder. Dua eden bir kimse: "Ey
Allah'ım! Beni düzelt" diyerek dua ettiğinde, onun hâlini düzeltir. Çünkü bu
düzeltme, kula yarar sağlayacak ve onu, sıkıntı veren bütün eziyetlerden
kurtaracaktır.


2-
Yüce Allah, mutlak üstün bir varlıktır. Her şey O'nun mutlak üstünlüğünü
kabul etmiş ve O'na boyun eğmiştir.


3-
Allah, her şeyden yücedir. O, bütün varlıklardan üstün ve yücedir. Hiçbir
eksiği yoktur. Hiçbir kimseye benzemez. O, her kötülükten uzaktır. O'nun bir
eşi, benzeri veya zıddı yoktur. Özellik ve haklarında O'na ortak olan
yoktur.

Konuyla ilgili
daha geniş bilgi için bkz. "Haku'l-vadihu'l-mübîn", s.77;
el-Harrâs, "Şerhu'n-nûniyye",

2/102.






[4]
İbn Kayyim, "Şifâu'l-alîl", s.

230.