Allah'ın Kudretinin Görüntüleri Ve Hak İsmini Bilmenin Faydaları
Allah
Allah'ın Kudretinin Görüntüleri Ve Hak İsmini Bilmenin Faydaları
1-
Akıl sahibi her insan, başından sonuna kadar spermanın durumunu düşündüğünde
bunun, âhiret hayatının varlığına ve peygamberlerin doğruluğuna delalet
ettiğini görür. Bu, aynı zamanda spermayı yaratanın varlığına, birliğine ve
mükemmel sıfatlara sahip oluşuna da delalet eder. Başından sonuna kadar
spermanın geçirdiği evreler, insanı mükemmel bir şekilde yaratanın üstün bir
güç ve kudrete sahip olduğunu gösterir.
O, gerçek mülk sahibi olan Yüce Allah, bu varlıkları bir amaç olmadan
yaratmaktan ve onları var ettikten sonra da başı boş bırakmaktan münezzehtir.
İnkarcılar Allah'ın peygamberler aracılığı ile kendilerine bir şey
emretmediğini ve yasaklamadığını, Allah'ın, kendilerini sevap veya azap için
yeniden diriltmeyeceğini iddia ettiklerinde Yüce Allah, onlara, gökleri ve yeri
boşuna yaratmadığını söyleyerek şöyle cevap vermektedir: "Biz gökyüzünü,
yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri boşuna yaratmadık. Bu,
küfredenlerin zannıdır. Vay ateşe uğrayacak o inkarcıların hâline!"
[1]
İnkar edenler, Allah'ın, kendilerine bir peygamber göndermediği ve kendisiyle
buluşmak için bir süre belirlemediği iddiasını, Allah'ın bütün bu varlıkları
boşuna yarattığı düşüncesine dayandırmaktaydılar. Bu yüzden Yüce Allah,
varlıklar üzerinde düşünen ve bu düşünceleri ile, Allah'ın bütün bu varlıkları
boşuna yaratmadığına şahitlik eden kullarından övgüyle söz etmiştir. Bu kullar,
düşünceleri ile bu gerçeği öğrendikten ve buna şahitlik ettikten sonra bu
yaratılışın emir ve yasakları, sevap ve azabı gerekli kıldığını öğrendiler.
Yaptıkları dualarında, elde ettikleri bu gerçeği şöyle dile getirdiler: "Onlar,
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin
yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) Rabb'imiz, sen bunu boşuna
yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabb'imiz, şüphesiz
sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır; zulmedenlerin
yardımcıları yoktur."
[2]
Bunu düşünen kullar, göklerin ve yerin yaratılışının sevap ve azabı gerekli
kıldığını bilince, Allah'ın azap ve cezalandırmasından Yüce Yaratıcılarına
sığındılar. Sonra göklerin ve yerin yaratılışı hakkındaki düşünceleri onlara
imanı hatırlatınca şöyle dediler: "Rabb'imiz, biz: "Rabb'inize iman edin"
diye imana çağrıda bulunan bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabb'imiz,
bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizim de iyilik yapanlarla
birlikte canımızı al."
[3]
Böylece göklerin ve yerin yaratılışı hakkındaki düşüncelerinin bir ürünü olarak
bu kullar, Allah'ı tanıdılar, O'nu birlediler, dinini kabul ettiler,
peygamberlere, sevap ve azaba inandılar. Bu imanlarını vesile (aracı) yaparak,
Allah'tan günahlarını bağışlamasını, kötülüklerinin silinmesini ve iyilerle
birlikte kendilerini vaat edilen cennete koymasını dilediler. Böylece Allah'ın
üzerlerindeki nimeti tamamlandı ve başta ulaştıkları Allah'ın nimetine sonda da
ulaşmış oldular. Yaptıkları ibadet ve itaatleri vesile kılarak Allah'ın sevabına
nail oldular. Allah'ın, "Ey iman edenler, Allah'tan korkup sakının ve (sizi)
O'na (yaklaştıracak) vesile arayın"[4]
âyetiyle emrettiği vesile işte budur. Yüce Allah bir başka âyette kendisine
ulaşmak için vesile arayan özel kullarından şöyle söz eder: "Onların
taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) vesile
arıyorlar. O'nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar."[5]
Allah'a, peygamberlerine, dinine, sevap ve azabına inanmak, emir ve
yasaklarına uyarak O'na yaklaşmak, her insanın temel amacı olmalıdır. Bütün bu
anlattıklarımız sahili olmayan bir denizden sadece bir damladır. Bu yüzden
uzattığımızı sanma. Çünkü bu, ilim hazinelerinden bir hazinedir. Her insan bu
hazineye ulaşamaz, bundan mahrum bırakılan onu kabul edemez. Allah, dilediği
kimselere merhamet ve lütfunu bahşeder.[6]
2-
Allah'ın zatı ile hak olduğu ispatlandığına göre, O'nun varlığına, bütün üstün
sıfat ve niteliklere sahip olduğuna inanmak en doğru (Hak) inançtır. İnanılan
varlık, değişimi kabul etmediğinden, O'na olan inanç da haktan bâtıla dönüşmeyi
kabul etmez. O, Hak olmakla gerçeklerin gerçeğidir. O'nu bilmek, bilgilerin en
gerçeğidir. O'nun bilgisi tek gerçek bilgidir. O'nu ikrar etmek sözlerin en
gerçeğidir.[7]
* * *
[1]
Sâd,
27.
[2]
Âl-i İmrân,
191-192.
[3]
Âl-i İmrân,
193.
[4]
Maide,
35.
[5]
İsrâ,
57.
[6]
İbn Kayyim, "Bedâiu'l-fevâid",
4/335-336.
[7]
Râzî, a.g.e., s.
281.
Allah'ın Kudretinin Görüntüleri Ve Hak İsmini Bilmenin Faydaları
1-
Akıl sahibi her insan, başından sonuna kadar spermanın durumunu düşündüğünde
bunun, âhiret hayatının varlığına ve peygamberlerin doğruluğuna delalet
ettiğini görür. Bu, aynı zamanda spermayı yaratanın varlığına, birliğine ve
mükemmel sıfatlara sahip oluşuna da delalet eder. Başından sonuna kadar
spermanın geçirdiği evreler, insanı mükemmel bir şekilde yaratanın üstün bir
güç ve kudrete sahip olduğunu gösterir.
O, gerçek mülk sahibi olan Yüce Allah, bu varlıkları bir amaç olmadan
yaratmaktan ve onları var ettikten sonra da başı boş bırakmaktan münezzehtir.
İnkarcılar Allah'ın peygamberler aracılığı ile kendilerine bir şey
emretmediğini ve yasaklamadığını, Allah'ın, kendilerini sevap veya azap için
yeniden diriltmeyeceğini iddia ettiklerinde Yüce Allah, onlara, gökleri ve yeri
boşuna yaratmadığını söyleyerek şöyle cevap vermektedir: "Biz gökyüzünü,
yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri boşuna yaratmadık. Bu,
küfredenlerin zannıdır. Vay ateşe uğrayacak o inkarcıların hâline!"
[1]
İnkar edenler, Allah'ın, kendilerine bir peygamber göndermediği ve kendisiyle
buluşmak için bir süre belirlemediği iddiasını, Allah'ın bütün bu varlıkları
boşuna yarattığı düşüncesine dayandırmaktaydılar. Bu yüzden Yüce Allah,
varlıklar üzerinde düşünen ve bu düşünceleri ile, Allah'ın bütün bu varlıkları
boşuna yaratmadığına şahitlik eden kullarından övgüyle söz etmiştir. Bu kullar,
düşünceleri ile bu gerçeği öğrendikten ve buna şahitlik ettikten sonra bu
yaratılışın emir ve yasakları, sevap ve azabı gerekli kıldığını öğrendiler.
Yaptıkları dualarında, elde ettikleri bu gerçeği şöyle dile getirdiler: "Onlar,
ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin
yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) Rabb'imiz, sen bunu boşuna
yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. Rabb'imiz, şüphesiz
sen kimi ateşe sokarsan, artık onu hor ve aşağılık kılmışsındır; zulmedenlerin
yardımcıları yoktur."
[2]
Bunu düşünen kullar, göklerin ve yerin yaratılışının sevap ve azabı gerekli
kıldığını bilince, Allah'ın azap ve cezalandırmasından Yüce Yaratıcılarına
sığındılar. Sonra göklerin ve yerin yaratılışı hakkındaki düşünceleri onlara
imanı hatırlatınca şöyle dediler: "Rabb'imiz, biz: "Rabb'inize iman edin"
diye imana çağrıda bulunan bir davetçiyi işittik ve hemen iman ettik. Rabb'imiz,
bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizim de iyilik yapanlarla
birlikte canımızı al."
[3]
Böylece göklerin ve yerin yaratılışı hakkındaki düşüncelerinin bir ürünü olarak
bu kullar, Allah'ı tanıdılar, O'nu birlediler, dinini kabul ettiler,
peygamberlere, sevap ve azaba inandılar. Bu imanlarını vesile (aracı) yaparak,
Allah'tan günahlarını bağışlamasını, kötülüklerinin silinmesini ve iyilerle
birlikte kendilerini vaat edilen cennete koymasını dilediler. Böylece Allah'ın
üzerlerindeki nimeti tamamlandı ve başta ulaştıkları Allah'ın nimetine sonda da
ulaşmış oldular. Yaptıkları ibadet ve itaatleri vesile kılarak Allah'ın sevabına
nail oldular. Allah'ın, "Ey iman edenler, Allah'tan korkup sakının ve (sizi)
O'na (yaklaştıracak) vesile arayın"[4]
âyetiyle emrettiği vesile işte budur. Yüce Allah bir başka âyette kendisine
ulaşmak için vesile arayan özel kullarından şöyle söz eder: "Onların
taptıkları da, -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) vesile
arıyorlar. O'nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar."[5]
Allah'a, peygamberlerine, dinine, sevap ve azabına inanmak, emir ve
yasaklarına uyarak O'na yaklaşmak, her insanın temel amacı olmalıdır. Bütün bu
anlattıklarımız sahili olmayan bir denizden sadece bir damladır. Bu yüzden
uzattığımızı sanma. Çünkü bu, ilim hazinelerinden bir hazinedir. Her insan bu
hazineye ulaşamaz, bundan mahrum bırakılan onu kabul edemez. Allah, dilediği
kimselere merhamet ve lütfunu bahşeder.[6]
2-
Allah'ın zatı ile hak olduğu ispatlandığına göre, O'nun varlığına, bütün üstün
sıfat ve niteliklere sahip olduğuna inanmak en doğru (Hak) inançtır. İnanılan
varlık, değişimi kabul etmediğinden, O'na olan inanç da haktan bâtıla dönüşmeyi
kabul etmez. O, Hak olmakla gerçeklerin gerçeğidir. O'nu bilmek, bilgilerin en
gerçeğidir. O'nun bilgisi tek gerçek bilgidir. O'nu ikrar etmek sözlerin en
gerçeğidir.[7]
* * *
[1]
Sâd,
27.
[2]
Âl-i İmrân,
191-192.
[3]
Âl-i İmrân,
193.
[4]
Maide,
35.
[5]
İsrâ,
57.
[6]
İbn Kayyim, "Bedâiu'l-fevâid",
4/335-336.
[7]
Râzî, a.g.e., s.
281.
Esmau'l-Husna
- Esmau'l-Husna
- İçindekiler
- Önsöz
- Kitap Hakkında
- ALLAH
- "Allah" Adının Bütün İsim ve Sıfatları Kapsaması
- "Allah" Kelimesinin Kökeni
- "Allah" Adı Türememiştir; Türediğini İddia Etmenin Amacı Nedir?
- "Allahümme" Kelimesinin Anlamı
- Basralı Dilbilimcilerin Cevabı
- EKREM-KERİM
- Ekrem'in Anlamı
- Kerîm'in Anlamı
- Ekrem Kerîm Arasındaki Fark
- Yüce Allah'ın Kerem Sahibi Oluşunun Göstergeleri
- EVVEL-AHİR-ZAHİR-BATIN
- Evvel ve'l-Âhir'in Anlamı
- Fahrüddin Râzî'nin Görüşü
- İbn Kayyim'in görüşü
- Bu İsimleri Bilmenin Sağladığı Yararlar
- BARİ
- Bu İsmi Bilmenin Faydası
- BASİT-KABIZ
- Bu İki İsmi Bilmenin Faydaları
- BAİS
- Bâ'is İsmini Bilmenin Faydası
- BAKİ
- Bâkî İsminin Anlamları
- BEDİ'
- BER