Fecir | Konular | Kitaplar

RAZİK-REZZAK

Yeni Sayfa 1



﴿



اَلرَّازِقُ - اَلرَّزَّاقُ ﴾

RÂZİK
- REZZÂK



Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:



"Sen rızık vericilerin en hayırlısısın."[1]



"Allah, dilediğine hesapsız rızık verir."[2]



"Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki, onu da, sizi de Allah
rızıklandırmaktadır."[3]



Râzik, "razaka" fiilinden ism-i faildir. Rezzâk ise aynı kökten mübalağalı ism-i
faildir. Rızık, yararlanılan her şey anlamındadır. Çoğulu "er­zak" (rızıklar)tır.



Rızık, kaynağı Allah'tan gelen vergi, bağış demektir.



el-Halîmî Râzik ismini şöyle açıklar: "Râzik, bedenlerin ayakta dur­ması için
zorunlu olan şeyleri insanlara veren, ihtiyaç duydukları nimetleri kendilerine
ulaştıran demektir. Rızık, nimetlerin yokluğu nedeniyle hayatın durmaması için
gereklidir.[4]



Rezzâk, Kur'an-ı Kerîm'de şu âyette geçer: "Hiç şüphesiz, rızık veren, O,
metin kuvvet sahibi olan Allah'tır."[5]



Rezzâk, çokluğa delalet eden mübalağalı ism-i faildir.



el-Halîmî, Rezzâk ismini de şöyle açıklar: "Rezzâk, rızkı peş peşe, bol ve geniş
olarak verendir."



el-Hattâbî ise şöyle açıklar: "Rezzâk, rızık vermeyi üslenen ve her can­lının
ayakta kalmasını sağlayacak azığı verendir. Mübah olsun olmasın, her yönden
gelen ve canlıya yarar sağlayan her şey Allah'ın verdiği rızıktır. Özetle
canlıların varlıklarını devam ettirmelerini sağlayan her şey, her azık, rızıktır.
Zira Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ve gökten mübarek (bereket ve rah­met
yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler, birbiri
üstünde dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları bitirdik. Kullara rızık
olmak üzere."[6]
"Gökte rızkınız vardır."[7]
Ancak alınmasına ve yararlanılma­sına müsaade edilen şeyler, helâl; müsaade
edilmeyen­ler de haramdır. Fakat hepsi de rızıktır.[8]

 




[1]
    Maide,

114.






[2]
    Bakara,

212.






[3]
    Ankebût,

60.






[4]
    Beyhakî, a.g.e., s. 

66.






[5]
    Zariyat,

58.






[6]
    Kâf,

9-11.






[7]
    Zariyat,

22.






[8]
    Beyhakî, a.g.e., s. 

66;
Kurtubî, a.g.e.,

1/279-280.