Fecir | Konular | Kitaplar

RAŞİD-REŞİD-MÜRŞİD

Yeni Sayfa 1



﴿



اَلرَّاشِدُ - اَلرَّشِيدُ - اَلْمُرْشِدُ ﴾
RÂŞİD
- REŞÎD - MÜRŞİD



Kur'an-ı Kerîm bu isme şöyle işaret eder:



"Rabb'imiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizde bize doğruyu göster
(bizi başarılı kıl)."[1]



"Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi de saptırırsa ona
doğru yolu gösteren bir veli asla bulamazsın."[2]



Bu isimlerin insanlar için kullanılması ittifakla caizdir. Nitekim Yüce Allah,
Şuayb Peygamberin kavminin Şuayb Peygamber için bu ismi kullandıklarını bize
şöyle haber verir: "Gerçekte sen yumuşak huylu ve aklı başında (reşîd bir
adam)sın."[3]



Râşid, Reşîd ve Mürşid kelimeleri "raşade" fiilinden türetilmiş­lerdir. Râşid,
ism-i fail; Reşîd de mübalağalı ism-i faildir. Mürşid kelimesi ise "erşede"
fiilinden türetilen ism-i faildir ve birine doğru yolu gösteren anla­mına gelir.
Mürşid Kur'an'da kullanılmıştır: "Ona doğru yolu gösteren bir veli asla
bulamazsın."[4]



Kur'an'da olgunluk anlamında rüşd kelimesi de kullanılmıştır: "Yetimleri,
nikâha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd)
olgun­laşma görürseniz hemen onlara mallarını verin."[5]



Rüşd ve hidayet kelimeleri birbirine yakın anlamlar taşırlar. Hatta eş an­lamlı
oldukları bile söylenebilir.[6]
Fakat bununla birlikte rüşd için değişik tanımlar yapanlar da olmuştur. Kimisi
rüşdü, sapıklığın karşıtı olan doğruluk olarak tanımlar. Buna göre Reşîd ve
Râşid, rüşd sahibi olan, fiillerinde bir yanlışlık, çelişki ve saçmalık
bulunmayandır. O, dilediği kimseyi doğruluğa eriştirerek mutlu eden, dilediğini
de doğruluktan uzaklaştırarak bedbaht (mutsuz) edendir. O'nun hiçbir işinde
yanılma ve takdirinde bir yan­lışlık yoktur.[7]
Yüce Allah'ın her işi, kimsenin işareti, yol göstermesi ve rehber­liği olmadan
en doğru ve en güzel şekilde gerçekleşir. O, Yüce Al­lah'tır. Birinin O'na yol
göstermesinden münezzehtir. Fakat her kul, O'nun rehberliğine muhtaçtır. Ancak
kulun, planlarında doğruya isabet etmesi ve işlerinin düzelmesi, dinî ve dünyevî
amaçlarındaki doğruluk ve hidayet derecesine bağlıdır.[8]



Rüşd, Allah'ın zatî sıfatlarından olabileceği gibi O'nun selbî (olumsuz) veya
fiilî sıfatlarından da olabilir. Allah'ın zatî sıfatlarından olması durumunda bu
vasıf, O'nun ilim ve iradesine dayanır. Çünkü dildeki doğruluk, yapacağı veya
yapmayacağı şeyleri bilmeyi gerektirir. Allah'ın ilminin eksiksiz ve mü­kemmel
oluşu, varlıkları kusursuz olarak yaratması ve bütün evrenin güzel bir düzen
içerisinde varolması ve varlığının devam etmesi, O'nun ilminin ne kadar doğru
olduğunu göstermektedir.



Bu ismin Allah'ın selbî sıfatlarından olması durumunda, O'nun yüceliği,
çelişkilerden uzaklığı, ilim ve amelde doğruluk olmadığında mahlukların
kar­şılaştığı noksan sıfatlardan münezzeh olduğu anlamına gelir. Bu ismin
Al­lah'ın fiilî sıfatlarından olması durumunda ise, ism-i fail (doğru yolu
gösteren) anlamına gelir. Fakat dilbilimcilerin faîl (reşîd) vezninin anlamı
konusunda ihtilafa düştüklerini belirtmekte yarar var. Kimisi mefûl (doğruluk,
olgunluk sahibi) anlamında olduğunu; kimisi de müf'il (doğru yolu gösteren,
mürşid) anlamında olduğunu söyler.



el-Halîmî der ki: "Reşîd ve Mürşid aynı anlamda olup, yararlı şeyleri gösteren
ve onlar davet eden anlamına gelir. Şu âyetler bu anlama işaret etmektedir. "İşimizde
bize doğruyu göster (bizi başarılı kıl)."[9],
"Allah kimi de saptırırsa ona doğru yolu gösteren bir veli asla bulamazsın."[10]
Bu âyet, Allah'ın, hidayet ettiği kimsenin dostu ve mürşidi olduğunu
göstermektedir."



İbn el-Hassar ise şöyle söyler: "Bu ismin (Reşîd) anlamı, Hâkim'in anlamına
yakındır. Çünkü Hâkim, her şeyi yerli yerine koyan demektir. Reşîd de böyledir.
Fiilleri doğru olan, yanlış yapmayan, işi ve düzeni doğru ve sağlam olandır.
Ancak Reşîd, işe başkasından önce başlama ve nefsin de işte payının bulunmasına
izin vermek yönünden Hâkim anlamından ayrılır. Hâkim, lafız itibariyle bu
anlamlara işaret etmez.[11]




 




[1]
    Kehf,

10.






[2]
    Kehf,

17.






[3]
    Hûd,

87.






[4]
    Kehf,

17.






[5]
    Nisa,

6.






[6]
    Kurtubî,

1/471-472.






[7]
    Râzî, a.g.e., s.

338.






[8]
    Gazâlî, a.g.e., s. 

108;
Kurtubî, a.g.e.,

1/473.






[9]
    Kehf,

10.






[10]
   Kehf,

17.






[11]
   Kurtubî, a.g.e.,

1/473.